Reyhan KERBORAN
Mardin, isyanın, aşkın, emeğin mekânı… Tarih kadar eski olan Mardin binlerce yıldır farklı kültürlere, dillere, dinlere de mekân olmuştur. Kürt, Türk, Arap, Müslüman, Süryani, Yezidi ve Hıristiyanların bir arada yaşadığı bir merkez olagelmiştir. Bir kültürler mozaiği özelliğini koruyan Mardin, her türlü asimilasyon politikasına rağmen kendine ait güzellikleri korumaya devam ediyor. Mardin demokratik bilinç ve mücadele ile kendi tarihsel kimliğine bugün Kürtler öncülüğündeki özgürlük mücadelesi ile daha güçlü sahip çıkmaktadır. Kültürel yapısı, derin yurtseverliği ile Mardin, özgürlük mücadelemizde gerek katılımı gerekse şehitleri ile güçlü bir yapıya sahiptir. Bu nedenle her türlü işgal, asimilasyon, şiddet politikalarına maruz kalmaktadır. Ama bilinçlenen ve kendi kimliğine sahiplenen bir halkı hiçbir şey durduramaz. Bunun gücünü ve örgütlülüğünü güncel olarak da ortaya koyduğu eylemliliklerle de göstermektedir. Tarihin tüm renklerini buluştuğu meydanları bir direniş kalesine çevirmektedir. Mardin her zaman görkemli direnişi ile dağlara akmasını bildi. Ovadan dağlara, dağlardan ovaya hep böylesi akışlarda oldu. Bu akış da yer alan ve Mardin’in tarihsel olduğu kadar güncel güzelliklerini, zenginliklerini ve direnişini kendinde barındıran bir insan da Sozdar arkadaştı.
Midyat’ın Halili Köyü’nde dünyaya gelen Sozdar arkadaş, yurtsever bir ortamda büyür. Aşiret bağlarının çözüldüğü daha çok aileciliğin öne çıktığı bir zaman da şekillenir. Ailesi köyün önde gelenlerinden olduğundan, köyde belli bir saygınlığa ve etkinliğe sahiptir. Köy tarıma dayalı bir yaşam ve ekonomi tarzına sahiptir. Dört bir yandan uzayıp giden ekili alanlar, bunları besleyen çağlayanlarla tam bir doğa harikası gibiydi. Köy halkı belli bir dayanışma kültürü içinde kendi yaşamını örgütlerdi. Bu nedenle ilişkileri canlı ve akışkandı. Ürünlerin paylaşımı, iş zamanında dayanışma, yaşanan sorunlara ortak çözüm bulma arayışları köyde doğal toplum değerlerinin canlı tutulmasına yol açmıştır. Böylesi bir ortamda şekillenen Sozdar arkadaşın kişiliğindeki en temel özelliği yaşam karşısındaki sorumluluğu, duyarlılığı ve kapsayıcılığı idi. O da tıpkı Tanrıça Anaları gibi kendi rolünün, misyonunun farkındaydı. Köydeki tüm işleri erkek-kadın birlikte örgütlerdi. Sozdar arkadaşın en sevdiği işlerden birisi de kuzuları otlatmaktı. Bu işi büyük bir tutku ile yapardı. Kuzuları alıp doğaya açılımı yapardı. Ruhu o zaman bir başka olurdu. En mutlu olduğu anlardı. Doğayı çok seven ve hep onunla süreklileşen bir ilişkiye sahipti. Toprağın yapısını, otların yapısını, tüm çeşmelerin kaynaklarını hepsini tanırdı. Sürekli inceleyen, öğrenen bir yapıya sahipti. Bilmediklerini köyün yaşlılarına sorar, onların derin tecrübesinden yararlanırdı. Öğrendiklerini arkadaşlarına ve çocuklara anlatırdı. Bilgiyi paylaşan biri idi. Çünkü o kendisi gibi herkesin de bilmesini, güçlenmesini isteyen ve bu temelde çabalayan birisi idi. Onun bu çabaları köyün her kesiminden ona karşı büyük bir saygı duyulmasına vesile olurdu. Çocuklar, yaşlılar yani her kesimden insan Sozdar arkadaşı çok sever, onunla hayatın daha çok güzelleştiğini söylerdi. Doğaya yaptığı yolculukları dengbejler eşliğinde yapardı. Büyük aşklar kadar büyük direnişleri işleyen bu türküler yüreğinde derin duyguları yaşamasına neden olurdu. O bu toprakların çocuğu olarak ülkesinin yarım kalan hikâyelerini hep bu parçalarda öğrenirdi. Yazılmayan, yasaklanan bir tarih, bir kimlik, bir benlik burada gizli idi. Öğrendikçe ülkesine, değerlerine bağlılığı daha çok artardı. Bu ona güzel bir olgunluk da kazandırırdı. Gençti, güzeldi onun hayata bakışı, gelecek düşleri çok farklı idi. O kesinlikle her bir dengbejde dile gelen gerçekliğin peşinde gidecekti. Yarım kalan türküyü, aşkı, kavgayı tamamlayacaktı. Onun yüreğinde işte böylesine bir aşk vardı. Bu nedenle yoldaşların köye gelişleri ile birlikte Sozdar arkadaşın yüreğindeki ateş daha alevlendi. O hayatın gerçek anlamına, gayesine ulaşmıştı. Bunun dışında hayatın bir şey belirleyemezdi. Bu konuda kararlıydı. Bu kararlılıkla 1991 yılında partiye katılır. İlk katıldığında Gabar alanına gelir. Burada yeni savaşçı eğitimi aldıktan sonra Cudi’ye geçer.
‘93’den ‘95’e kadar burada kalır. İlk eğitim süreçlerini güçlü bir çaba ile tamamlayan Sozdar arkadaş pratiğe güçlü bir katılım gösterir. İlgili, çabacı ve büyük mücadeleci duruşu ile ortama hep güven verir. Savaşçı özelliği ile kadın komutanlaşması açısından önemli bir yetkinliğe ulaşır. Kadın ordulaşmasının başladığı süreçte pratiğe katılımı büyük bir sorumluluk ve ilgi ile gelişir. Kadının gerillacılıkta, komutanlaşma da büyük bir güce sahip olduğunun eylemcisi olur. Kavrayabildiği kadarıyla kadın ordulaşma perspektifimizi anlamaya ve anlatmaya çalışır. Tüm bu çabaları büyük bir tutku ile yapardı. Onun bu hali varsa ortamda ikircikli ruh hallerine kesinlikle en iyi cevap olurdu. Çünkü o her zaman bir kadın olarak da kendi kimliğine sahip çıkmasını bildi. Yoğunlaşmaları sonucu özgün eylem yapmada ısrar ederdi. Kendisi bizzat oluşturulan eylem grubunun komutanı olur, büyük bir titizlikle keşif ve örgütlenme çalışmalarını yapardı. ‘93’ yılında böylelikle ilk özgün eylemimiz Cudi’de gerçekleşmiş olur. Bu eylemin öncülüğünü yapanda Sozdar arkadaştır. Başarılarından dolayı Sozdar arkadaş ödüllendirilir. Eylemin başarılı sonuçlanması tüm kadın yapısında büyük bir moral yaratır. Sozdar arkadaşın sevincine sevinç katılır. Yaşamda hep cıvıl cıvıldı. Bu eylem sonrası sanki kanadı olsa uçacak bir kuş gibi olur. Moralli, ısrarlı katılımı ile yoldaşlarını da sürüklerdi. Nujin arkadaşla çok güzel ve köklü bir ilişkileri vardı. Yoldaşlığa gerçek bağlılığını hep emeğe dayalı büyüme ile gösterirdi. Yoldaşlarını yaşam ve savaş emeğiyle eğiten, geliştiren birisi idi. Hangi alanda, hangi ortamda kalırsa kalsın onunla kalan arkadaşlarda kesinlikler derin izler bırakırdı. Her sözü bir pınar gibi akışkan ve çekici olan Sozdar yoldaş, yoldaşlarını hoş ve moralli sohbeti ile etrafında toplardı. Mücadeleci bir insandı. Mücadele tarzı her zaman yapıcı ve geliştirici olduğu için yoldaşlar onu daha çok severlerdi. Kendisiyle, yaşam ve doğa ile yakaladığı uyumu, ahengi her ortama yansıtırdı. Bu nedenle yaşamın sevgi çağlayanı gibiydi. Okul okumamış ve feodal değer yargıların hâkim olduğu bir ortamda büyümesine rağmen kendi tabu ve doğmaları ile güçlü mücadele içindeydi. Kendi sınırlarını zorlayan, kendisini sürekli geliştiren çabalara sahipti. Onun bu çaba ve ısrarı değişim ve dönüşüm mücadelesinde biz yoldaşlara moral ve güç aşılardı. Dağların asi rüzgarı olarak her zaman güçlü esmesini bildi.
‘96’ yılında Güney’e gelen Sozdar arkadaş burada kadın zemininde eğitim görür. Gördüğü eğitimle cins bilinci ve örgütlülüğünde daha fazla derinleşir. Yenilenme çabası ile tekrardan kendi ısrarı ile o sevdalı olduğu Botan’a yol alır. Sevdiği ve özlem duyduğu diyara gelişi ile pratiğe daha güçlü katılır. Duruş ve katılımı ile eğitim yoğunlaşmalarının değiştirici gücünü sergiler. ‘98’ baharında yapılan Botan Kadın Konferansına katılır. Hem pratik süreçlerin değerlendirilmesinde hem YAJK gücü olarak kendi kimlikli, örgütlü katılım boyutlarında yaşadığımız sorunlara değinen Sozdar yoldaş, kendi yoğunlaşma ve sorgulamalarını da ortamla paylaşır. Her zaman özgün ortam ve örgütlülükten güç almasını bilen Sozdar yoldaş, bu konferansa da büyük anlam biçer ve büyük güç alır. Pratiğe yönelirken bu yönlü büyük kararlılık içindedir. Kesinlikle pratiğe başarı temelinde yüklenilmelidir ve bunun inancı, kararlılığı Sozdar yoldaşta tamdır. Konferans sonrası yapılan düzenlemeler sonucu Sozdar arkadaş bölük komutanı aynı zamanda bölge yönetimi olarak Kele Meme’ye düzenlenir. Hazırlık sürecinde, süreç ve alan üzerinde sürekli tartışmalar geliştirir. Büyük bir moral ile yola koyulurlar. Zamanın ne getireceğinden habersiz yol alır tekrardan o çok sevdiği diyarlara. Bir çete grubu arkadaşları fark edince yolda pusu atıyorlar. Bu pusu da Kele Meme’ye giden yönetimin hepsi şehit düştü. Sozdar arkadaş da onlarla birlikteydi. Son an’a kadar çatışarak şehit düşüyorlar. Bu toprakların kadını, bu dağların sevdalısı olarak bir devrim yolculuğunda güzelleşen ve güzelleştikçe güzelleştiren bir insan olarak yüreklerde derin ve silinmez izler bırakıyor. O hep gülümseyen yüzü ile son kez dönüp dağlara bakıyor. Dağ yoldaşları bu bakışların ardılları olarak tamamlıyorlar bir yerde yarım kalanı. Onun bende bıraktığı güzel ve eşsiz değerlerle ilerliyorum. Onu başarıya taşırma sözümle de yol alıyorum.