Kod Adı: Vejin Mıjda
Adı Soyadı: Nergiz Pirod
Doğum Yılı ve Yeri: Qeladizê, Süleymaniye
Anne – Baba Adı: Mırıt Bapir – Pirod Ebubekir
Katılım Yılı ve Yeri: 2001 / Kandil
Şahadet Tarihi ve Yeri: 22 Eylül 2011 / Pervari, Siirt
Şehit Vejin Soran (Nergiz Pirod) Anısına…
Başûr Kürdistan’ın Qeladizê doğumlu Vejin arkadaşımız Kürdistan’da ulusal birliğin büyük bir özgürlük mücadelesi ile yaratılacağına olan inancıyla Özgürlük hareketimize sempati duyar. Kadının iradesinin yok sayıldığı, değer olarak görülmediği bir gelenek içerisinde mevcut sistemlerin köleleştirici gerçeğini sorgular ve buna karşı gerçek özgürleşmenin Kadının Özgür mücadelesi ile sağlanabileceğine inanır. Bu mücadele Özgür Kadının Kürdistan da yürüttüğü destansı direnişlerinde tanır ve bu mücadeleyi sahiplenmek üzere 2001 yılında Kürdistan dağlarında mücadeleye katılır.
Vejin Mijda yoldaşın Botan yolculuğuna çıkmadan önce yoldaşlarıyla paylaştığı duygular:
“Önderliğin esaretinden sonra PKK’yi tanıdım. O zamanlar katılım arayışlarım vardı. Çünkü toplumda çok şey bana çelişkili geliyordu. Bazı şeyleri kabul etmiyordum. Bu şeylerden kurtulma arayışım vardı. Köye geldiğimizde, (köyümüz Kandil’deydi) bazen arkadaşları, gerillayı görüyordum. Çoğu zaman arkadaşlarla tartışmalarım oluyordu. Bize Önderlikten bahsediyorlardı. Kadının PKK’de nasıl bir katılım sağladığı tartışmaları temelinde bir etki oluştu. Katılımım bu temelde 2001’de Kandil’de oldu. Orada 9 ay kaldıktan sonra Xinêre’ye gittim. Xinêre’de kaldım. Sonra da Zagros’a geçtim. Zagros’tan sonra akademiye geçtim. Şimdi de Botan- Besta’ya geçeceğim. Önerim üzerine gidiyorum.
Savaşı değerlendirdiğimizde, hem yaşam boyutuyla… Düşman her yönlü üzerimize geliyor ve varlığımızı yaşatmak temelinde savaşıyoruz. İdeolojimiz için, özgür bir yaşam için savaşıyoruz. Özgürlük için savaşıyoruz. Karşımızdakini yok etmek için savaşmıyoruz. Yani meşru savunma çizgisinde savaşı anlamamız gerekir ve halkımızın, Önderliğin özgürlüğü çizgisi temelinde, savunma amaçlı savaşıyoruz. Bu temelde önerilerimiz oldu. Savaşta ön cephede yer almak için Botan gibi bir sahaya gitmek istiyorum. Çünkü bu yıl savaşın çok şiddetli geçmesi gerekir. Bu temelde önerdim.
Gerilla mücadelesi özgür bir yaşam için yürütülüyor.
PKK felsefesini, katıldığımda bu kadar bilmiyordum. Daha önce bende ak-kara mantığı vardı. PKK felsefesiyle birlikte her yönde özellikle de insana verilen değer, yaşama verilen değer gibi şeylerin farkına vardım.
Doğrusu, her zaman Kuzey Kürdistan’a geçmek için isteğim vardı. Özellikle de Serhat için hayalim vardı. Serhat’a geçmek istiyordum. Özellikle Kuzey halkı içinde bir gerilla olarak yer almaktı hayalim. Oradaki halkın içine girmek bana heyecan veriyordu. O halkı tanımıyorum, içinde kalmamışım, ama oraya gitme isteğim çok vardı. Özellikle Viyan arkadaşın şehit olmadan önceki Botan için dile getirdiği hayallerini biliyordum. İlk katıldığımda onun yanına gelmiştim. Son gördüğümde bana; “eğer Kuzeye geçersen Botan’a git” demişti. Bu temelde hayallerim çok farklı gelişti. Bana biraz oradaki halktan bahsetti. Yani Güneyli bir kadın olarak Kuzey halkının içine girdiğimde nasıl katılacağım, hangi yolla bir katılım sağlayacağım, bu temelde bana bir heyecan ve yeni, çok farklı bir katılım hissi verdi. Bu hayaller temelinde gidiyorum. Ama Serhat’a gitme hayallerim her zaman olacak. İmkânım olursa başta Botan olmak üzere Kuzeyin tüm alanlarını görmek istiyorum.
Farklı bir şey söylemeyeceğim. İlk kez benle röportaj yapılıyor. Çok büyük bir heyecana girdim.
Güçlü bir katılım temelinde Botan’a gidiyorum.”
Osyan’ın çığlıklarıyla heybetli duruşuyla güneşin ilk huzmelerini üzerine çevirmişti. Osyan mekanı dik, toprağı rengarenk dalgalarla kendini süsleyen bir özelliğe sahiptir. Kendi kararlı duruşuyla, tarihe direnişleriyle nam salan Herekol, yanında Piro zincir halkları gibi birbirini tutan kor kandil, en önemlisi de Girê Bûkan’ın düz yükselen adeta göklerle dans eden estetikli duruşu sanki herkesle dalga geçer gibiydi.
Buralar anlamın ifadesi olan, Botan’ın tarihi duruşuna layık, kahramanlıkları simgeleyen ve kendi adına denk düşen yiğit evlatlara beşiklik eden, tarihine kutsal anlar nakşeden, kutsal savaşçıları kucağında yetiştirmekten gurur duyan mekanlardır. Duruşunda ve görkemliliğinde bunun ne ilk olduğunu ne de son olacağını, yaşanan her kahramanlıklara günümüze kadar ev sahipliği etmesinden rahatlıkla söyleyebiliriz.
Şehit Zerdeşt ve Şehit Ayhan arkadaşlar gösterdikleri ilkeli duruş ve direniş ruhunu herkese göstermişlerdi. Şehit Vejin Soran ve adını yazamadığım yüreğimdeki binlerce yoldaşımız bu tarihin mimarlarıdır. Anılarını içimizde hep canlı tuttuğumuz gibi geçirdiğimiz uzun yılların tadını hep yaşıyorum. Ve sınır tanımadan yaşamaya devam edeceğim.
Kandil’den Zagroslara, karanlığın içinden dar ve uzun yollarda yağan yağmura inat düşmanla göğüs göğüse karşılaşmaktan çekinmeden Botan’a doğru yürüyordu Vejin Soran. Botan’a varır varmaz yeni bir halk ve kültürle tanışmanın heyecanıyla ışıldıyordu gözleri. Ve yanağındaki gamzeli gülüşleri, yoldaşlık duruşu herkese güven veriyor, ruh katıyordu. Viyan Soran’ın izinde görevlerinin farkında olarak katılıyordu yaşama. Önderlikle yoldaşlığın kolay olmadığını her an ifade ediyordu. İsimsiz kahramanların çocukların gözlerinden akan yaşların içini nasıl sızlattığını ve intikamının alınması gerektiğini söylüyordu.
Osyan karakoluna giderken bu sözcükleri hep kulağında çınlıyordu. İlk girişte kol komutanı Berxwedan arkadaş ağır yaralanıyor, Vejin yoldaş onu sağlama alıp mevziiye tek başına saldırıyor ve düşmanın iradesini kırıyor. İki mevziiyi imha edip silahları kaldırıyor ve üçüncü mevziiye giderken bir kurşuna hedef olup kahramanca şehitler kervanına katılıyor. Düşman bu yiğit kadının üzerine gitmeye cesaret edememiş, ancak sabah olduğunda üzerine gidiyorlar.
Vejin Soran’ı gören düşman ağlayarak geri dönüyor ve karakol komutanına şöyle söylüyor; “Ben artık kendimden utanıyorum, gözlerinden kahramanlık fışkıran, yaşı bu kadar küçük bir güzel savaşçı kadının karşısında utanıyorum.”
Sonra kimsenin cenazeye dokunmasına izin vermeden cenazeyi köydeki kadınlara teslim ediyor ve Vejin yoldaşı kadınlar defnediyor.
Leyla Torî