Sara Arkadaş İle Önderlik Diyaloğu
İştarların ata yurdunun burası olması anlaşılırdır. Vurgulandığı gibi, insan toplumunun gerek evcilleştirme, gerek tahıl üretimi bu bölgede başlamıştır ve kadın eliyle olmuştur. Dolayısıyla da tanrıçalaştırılacaktır. Tanrıça biçiminde bir tanrısallık kavramına ulaşılacaktır. Bütün bilimler, arkeolojik araştırmalar bunun böyle olduğunu doğrulamaktadır. Ama günümüze geldiğimizde Maulesel Fişar’dan geriye kalan, dünyanın en geri kadınları, en çaresiz kadınları ve ona dayalı aileler, toplumlardır. Her tarafta bir özgürlük düzeyi varsa da, şu veya bu düzeyde burada o da yok. Dolayısıyla tanrıçanın doğduğu yer, harabeye çevrilmiştir. Nerdeyse yaşamdan eser kalmamıştır. Biz bunu Mezopotamya devrimiyle bir kez daha canlandırmak istiyoruz.
Genelde insanlığın beşiği olarak adlandırılan buralar şimdi insanlığın mezarıdır. Yaptığımız; bu mezarlığı deşmek ve bir canlıya rastlamaktır. Bizim hareketimizin bir özelliği de, kalın betonlu mezarı çatlatarak bu betonu dirilme biçiminde bir tanıma da sahip olmasıdır. PKK genelde Mezopotamya’daki insanın direniş ifadesi olarak da değerlendirilebilinir. Dolayısıyla bu mezarda en başta İştarlar vardır, Zenobyalar vardır, hatta Cleopatralar vardır, Semiramisler vardır. Dünya tarihinin herhalde tanık olduğu birçok güçlü kadın vardır. Meryemler, Fatmalar, Zeynepler, Ayşeler vardır. Kendi tarihimizde de buna benzer kadınlar vardır. Biz bunların mezarlarını açıp, acaba içinde yeniden canlanacaklar mı diye bir uğraşı içindeyiz. Umut kesilmez!
Mezopotamya toprakları bereketlidir. Bana göre hala orada toprak, su ve güneş en verimli bir biçimde birleşmektedir. Bu en büyük doğurganlığı yaratıyor. Ürünleri en iştahlı olanlardır. İnsanları da en güzel yaşamlı olabilir, maddesi buna biraz imkân veriyor. Şimdi tanrılar adına hep sahtekârlar kalmış; müminlerin hepsi softa olmuş, kadınları da hep yaşamın belası haline gelmiş. Kadın tanrısından eser kalmadığı gibi, erkek ağırlıklı tanrılar da artık burada büyük bir bilinmezliğe, softalığa bürünmüş. Bunların hepsini çözmeye çalışıyoruz. Bu da iyi bir iştir, belli bir diriliş vardır. Bu dirilişi giderek daha da boyutlandırarak, -şu anda dediğim gibi bir komalık ameliyat içinde tutuyoruz- bir atölye çalışması gibi, bir laboratuvar çalışması gibi. Yine en ağır koşullarda tedbiri alınmış, masalarda bir operasyon halinde ele alıyoruz. Ve bazı umutlu durumları canlılık belirtileri görüyoruz.
Büyük bir ustalıkla buradaki cesetleşmiş yanları böyle biraz dirilterek -hep tanrı işleri oluyor- yapıyoruz. Tanrı işleri aynı zamanda insan işleridir. Bunları böyle bilerek, nerede öz su gerekliyse, orada öz su vermek; nerede bir umut gerekliyse, orada umut vermek; nereye bir güçlenme gerekiyorsa, oraya güç verme yönünde bazı çalışmalar yürütmekteyim. Karınca kararınca bu çalışmaları kendim için beğeniyorum. Ama benim binlerce yıldır düşürülen bir tarihi tek başıma diriltmem imkânsız.
Birçok Kurban verildi. Kadın ve erkeklerin en değerlilerinden kurban verildi. Bunlar boşa gitmemiştir. Mutlaka onların kanları üzerinde yaşamın fışkırması gerçekleşecektir. Zaten bu anlamda, kendimi şehitlerin yaşamsal gücü olarak da görüyorum veya “tek görevimin şehidin yaşamsallaştırılmasıdır” biçiminde bir slogan altında savaştırıyorum. Oldukça umudun geliştiğinden bahsedebilirim. Gerekirse bunun için savaş, gerekirse en özgür yaşam konuları üzerinde büyük bir çabayla duruyorum. Gelişmeler umut vericidir. Kimse hayale kapılmasın. Çok büyük bir savaşçılık ve özgür yaşam mücadelesi birleştirilmedikçe, bunun için büyük ustalıklar sergilenmedikçe, tam başarıdan bahsedemeyiz.
Umut kadar onun imkân-olanaklarını başarıyla birleştirip, gerektiği kadar savaşır, gerektiği kadar yaşanılır kılarsak, bu toprakların tekrar görkemli günlerine kavuşması imkânsız değildir. Şimdi bunun hayaliyle, büyük heyecanla yürüyorum. Yarın, öbür gün maddi olarak da başarılma olanakları geliştikçe, daha diri insanlar, daha sağlam örgütler, savaş birlikleri geliştikçe sanıyorum, hayallerin gün be gün gerçekleşmesi de mümkün olacaktır. Bu toprakların tekrar en az insanlığın şafak vaktindeki beşikliği kadar, eşit ve özgürlükler toprağı haline gelmesinde yine bir şafak vakti haline gelmesi kaçınılmazdır. Bunu böyle değerlendiriyorum ve şafaktan gün ışığına çıkmak bana heyecan veriyor.
Sanırım bir sohbet geliştirebiliriz.
Kürtçe, Türkçe olması herhalde fark etmiyor. Bende size sorular sorabilirim. Kadınlar adına biraz faaliyet yürüttüm. Eleştiriye açığım ve çoğunuzla çok yakinen yaşadım. Her türlü nasıl yaşanılması gerektiğini tartıştım, hatta savaştım ve durum ortada. Bugün dolayısıyla bana göre birde rapor sundum şimdi. Ne diyorsunuz?
Öncelikle sen Sara. Hareketimizin başından beri sürüklediği bir kadın oldun. Cesaret edip seni kattık harekete. Tam da o Dersim’ in boyun eğmiş ve eğmemiş diyarlarından takıldın bize. Fakat halen nesin, bu büyük savaşta ne olmak istiyorsun? Bu büyük savaşta biraz da yaşamak istiyorsun, nasıl olacak bu işler? Oldukça tartışmalı oldun -maalesef istemediğin halde- çok iyi çalışıp başarmak istediğin halde, çok direndiğin halde, henüz istenilen sonuçlara ulaşmaktan uzağız. Ama yine umut umuttur, sürüklüyor. Ne diyorsun? Evet, öncelikle sizi dinleyebilirim. Sorularınızla birlikte, eleştirilerinizi, cevaplarınızı da…
Sara Arkadaş: Başkanım, daha çok bugün vesilesiyle bizim kendimize, süreçlerimize özeleştirisel bakmamız gerektiğine inanıyorum. PKK’de biz bunu anlık olarak yaptık, günlük olarak yapıyoruz. Ki, bu da Önderliğin tarzıdır. Fakat bugün vesilesiyle, ben çok açık olarak şunu belirtiyorum; belki başlarda kadına yaklaşım ideolojik boyutta, teorik boyutta çok net değildi, ama yaşamsal boyutuyla Önderliğin çok ilginç bir yaklaşımı vardı, çok ilgi uyandıran bir yaklaşımı vardı. Bu yön çok etkiledi. Genel olarak Marksizmin kadına bakış açısı vardı, Marks’ın, Lenin’in, ya da diğer devrim ustalarının bakış açıları vardı. Diğer ülke devrimlerinde gerçekleşen kadın hareketleri vardı. Bunları biz genel düzeyde ele alıyorduk, etkilenmeler vardı. Fakat bunun içselleşmesi, bunun Kürdistan’da kadını bu hale getirmesi, bu düzeye getirmesi, biraz da Önderliğin baştan beri kadınla sürekli yaşam içerisinde ilgilenmesi, onun sosyal yaşam düzeyi, ideolojik düzeyi, örgütsel düzeyi, askeri düzeyi ile kesintisiz bir şekilde ilgilenmesi önemliydi.
Önderliğin başta kadına güveni vardı. Bu çok önemliydi. Genel olarak, “Kürt kadınına güveniyorum” diyordu. Bunlar bizde de bir güven uyandırıyordu. Güzeldi ve gerçekten pratik içerisinde kadını her alanda konumlandırdı. Belki boyumuzu aşıyordu, belki güç getiremiyorduk, ama cesaret edip böyle bir hareket içerisine alması, böyle bir hareketin her alanında görevlendirmesi kadını da daha etkin katıyordu, ya da etkin katmaya itiyordu.
Biz kendimizi toplumsallaştırmadık Başkanım. Bu önemliydi. Belki belli ölçüleri yakalamaya çalıştık. Bu inanç vardı, genel inanç düzeyi vardı. Fakat biraz Partinin sürüklemesiyle yürüdük. Kadın gerçekliğini derin olarak kavrama, kadın hareketini ideolojik, teorik olarak ele alma bizde yoktu. Yani böyle bir ayrıma başta hiç gitmiyorduk. Bunu biraz bizde yaratan Önderliğin kendisi oldu.
Önderlik: Gerekli buluyor musun, bu yaratma işini?
Sara Arkadaş: Hem gereklidir, hem de çok önemlidir Başkanım. Devrimin biraz güvencesi de buradadır. Büyük eşitsizlik bu alanda gelişti. Kadın-erkek arasındaki eşitsizlik…
Önderlik: Dolayısıyla tüm eşitsizliklerin kaynağı diyorsun.
Sara Arkadaş: Doğrudur Başkanım. Şimdi bu kaynakta eşitliği geliştirmek, bu kaynakta kadını gün yüzüne çıkarmak önemlidir. Sadece belli örgütsel çabalar içerisinde tutmak yetmiyordu. Bu anlamda kadın ordulaşmasının gerçekleşmesi, daha sonraki süreçte kadının daha aktif, daha etkin katılması kadında da saklı, gizli olan yeteneklerini açığa çıkardı. Bunlar yeterli değildir tabii ki. Bizler aslında, yeni yeni bunun gerekli olduğunu kavrıyoruz. Bize çok hoş geliyordu, yani genel olarak devrime katılmak önemliydi. Bu hepimizi etkiliyordu, bu tutan bir yandı. Fakat böyle ayrı, özgün kadın örgütlemesi, devrimin her alanında örgütlendirilmesi gerçekten çok daha çarpıcıdır, esas güç haline getirecek budur.
PKK Önderlik tarzında şu yoktur; kadının tümünü askerileştirmek, her kadını gerillalaştırmak yok, fakat savaşın en önemli araçlarından biri ordulaşmadır. Bu ordu silahını da güçlü elde etmek önemlidir. Çünkü güçlü bir derin örgütlülüğü, ideolojiyi gerektiriyor. Kadın eğer ideolojik olarak, örgütsel olarak kendisini derinleştirirse; askeri alanlarda da güç sahibi olur. Aslında son yıllarda bu biraz kanıtlandı. Bu çaba var. Ordulaşmadaki bu gelişme, savaş sahasındaki bu gelişme, diğer sahalarımızı da etkiliyor, kadını genel olarak etkiliyor, diğer dünya ülkelerini etkiliyor, diğer dünya ülkelerindeki kadını etkiliyor. Aslında ilgi çeken bir yan da bu oluyor. Çünkü diğer devrimlerde kadın bu düzeyde devrime aktif olarak katılmıyor, dolayısıyla yer de almıyor. Yani devrimden sonra kadın, eski konumunu fazla aşmıyor. Bu da Reel Sosyalizmle ve diğer ülkelerde kanıtlandı.
Bizde ise bugünden iktidarda yer alıyor. İktidarlaşma sürecinde yer alıyor. İktidarı yaratacak bütün organlarda yer alıyor. Bu kadının kendisine güvenini geliştiriyor. İdari gücünü açığa çıkarıyor, ruhsal güzelliğini açığa çıkarıyor, sosyal alandaki kapalılığını aştırıyor. Önderlik belirtti; kadın bugün konuşuyor, kadın bugün elinde silah bir güç unsuru olmuş, kadın giderek politikayı öğreniyor. Fakat şu gerçekliğimiz de vardır; genel olarak, böyle bir potansiyel olmasına rağmen, bireyler olarak bunun militan öncülüğünü yapamadık Başkanım. Bu konuda hem kendimizi doğru örgütleyemedik, hem de bunu yaygınlaştıramadık.
Önderlik: Yani şimdi tam bir özeleştiri verme gereği duyuyorsun.
Sara Arkadaş: Doğrudur Başkanım. Bugüne verilecek en önemli…
Önderlik: Senin için özellikle iyi bir özeleştiri sanıyorum. 20 yıla yakındır seni taşıyoruz, artık bana göre yeter. Bütün klasik kadınlığını itiraf et. Bu bilinçle ve bu iradeyle artık giderek bir tepki kadınından olumlu kadına çıkış yap. Kendin için değil tabii. Hatta bizim toplum için de değil, insanlık için de iyi bir mücadeleci olabilecek yeteneklerini konuştur. Onun ustalığını sergile. Bundan sonra başka bir işle uğraşamazsın. Heyecanlı mısın? Her zamankinden daha fazla herhalde?
Sara Arkadaş: Doğrudur, Başkanım.
Önderlik: Bir yaşlanma alameti var mı?
Sara Arkadaş: Hayır Başkanım. Her alanda da savaşabileceğime inanıyorum.
Önderlik: Belki de ilk defa böyle kendini temizlenmiş ve çok sağlam bir başlangıç yapma durumunda, gücünde görüyorsun.
Sara Arkadaş: Başkanım, kadının geleneksel bütün özelliklerinden sıyrılması çok güzel bir olaydır. O başlı başına ruhsal bir rahatlık veriyor. Bu güveni, özgüveni daha çok geliştiriyor. İnatçı yanlar, daha geri yanlar, apolitik yanlar.
Önderlik: Geriye baktığımızda şunu görüyorsun ki, senin o yaşam sarılışların fazla gerçekçi ve ciddi değildi.
Sara Arkadaş: Başkanım, her şey devrim için dedim.
Önderlik: Bırak, kadının böyle boş konuşmasıyla, devrim için demesi fazla anlamlı olmadığı gibi, başa bela olduğu ortaya çıktı.
Sara Arkadaş: Doğrudur, Başkanım.
Önderlik: Onun için de doğru örgütlenmek gerekiyor. Olmadığı çok önemlidir. Sonuçlarını şimdi çarpıcı görüyorsun. Böyle günlerde özeleştirisel olmak şu demektir; tabii ki iyi düşünüyordun hiç burada senin kötü düşündüğünü, kötü yapmak istediğini söylemiyorlar, herkes iyi niyetli, bütün kadınlar iyi şeyler isterler. Onu başarmak ayrı bir şey…
Sara Arkadaş: İstem ve çabalar dengesiz olunca…
Önderlik: Hele bir de bunu inadınla dayattın mı, kötü kadın rolünü oynamış olursun. Bana göre bunları çözdün ve herhalde sağlam bir başlangıcı, güç getirebilecek bir gelişmeyi yaşıyorsun diye düşünüyorum.
Sara Arkadaş: Doğrudur, Başkanım. Bu kadar süreç tecrübe oldu. Genel olarak hareketin yarattığı bir birikim, tecrübe var. Yaşadığım süreçlerden çıkardığım sonuçlar var. Bunların hepsini ilke haline getireceğime inanıyorum.
Önderlik: Ama şunu unutma ki, kitaplarında da ortaya koymuşsun. Anlamı fazla olmayan veya başarısı olmayan bir inadın savaşını da verdin. Şüphesiz şimdi iyi bir çözümlemeye doğru gidiyorsun. Bu iyi bir gelişme, fakat bunların bundan sonra karşılığını ödemek gerekir diye düşünüyorum. Parti sana iyi sabretti veya biz sabrettik. Ve seni senden daha fazla korumaya da çalıştık. Ne kadar değerlendirdin, o ayrı bir konu. Mühim olan burada özgürlük yürüyüşünde belalı olmayan ve hatta başarıya kendisini yatırmış bir kişiliğe ulaşmaktır. Değerli olan budur. Yoksa gerçekleşen hayaller veya arzular değildir. Bunlar ölse bile bazen yerindedir, doğrudur. Ama bir özgürlük yürüyüşünün, az-çok başarı arz eden bir seviyesine gelmek değerlidir. Sonuç olarak, senin için bunları söylemek mümkündür Yanılmıyoruz değil mi?
Sara Arkadaş: Başkanım kesinlikle. Parti Önderliği’nin bu konudaki yaklaşımları güç verici. Bundan sonra da verecek. Boşluğu ciddi dolduracağıma inanıyorum.
Önderlik: Borcu ödeme de iddialı mısın?
Sara Arkadaş: Doğrudur, Başkanım.
Önderlik: Umutlusun da sanırım aynı zamanda?
Sara Arkadaş: Umutluyum Başkanım.
Önderlik: Yani bu yaşta bile, belalı bir erkeğimiz olmadı diye üzülmüyorsun herhalde.
Sara Arkadaş: Ben ona üzülmüyorum. Tam tersi belalardan kurtulma savaşını daha da geliştireceğiz. Ben buna inanıyorum.
Önderlik: Geliştireceksin ve herhalde mutluluğu burada görüyorsun.
Sara Arkadaş: Mutluluk buradadır, Başkanım.
Önderlik: Ama daha önce biraz kargaşa içindeydin. Şimdi açıklığa kavuşma oldu.
Sara Arkadaş: Kişi netleştikçe sorun kalmıyor.
Önderlik: Bütün tanrıların kitabında da bu var. Doğru dinle! Önce arınmak gerekir. Muazzam düzen karmaşasıyla, bütün istemler cehenneme götürür. Sınırsız bir arınma, dolayısıyla sınırsız bir iradeleşme olmadıkça erkek yaklaşımları, senin bütün istediğin hususların tersini sana yaşatır ki, bunun ağırlıklı olarak böyle olduğu ortaya çıktı. Bu beladan kurtuldun tabii. Parti sayesinde oldu. Biz de hassasiyetle yaklaştık. Sonuç fena değildir. Gerisini getirebilecek kadar sanırım özgürce yürüme gücüne sahipsin.
Sara Arkadaş: Yürüyeceğim, Başkanım.
Önderlik: Bizden başka bir istemin var mıdır veya son mesajın nedir?
Sara Arkadaş: Hayır, Başkanım. Benim yapacağım bundan sonra daha güçlü katılımdır. İstemim de bu yönlüdür.
Önderlik: İddia büyük, çaba büyük, hayal büyük olacak, başarı da herhalde en güzel paylaşım olacak diyorsun.
Sara Arkadaş: Doğrudur, Başkanım.
Önderlik: Peki, bugün dolayısıyla oldukça hem umutlu olduğumuzu, hem de başarılı olman gerektiğine dair bizde aynı kanıdayız.