Çok uzak diyarlarda yaşayan ama bizimle olan bir bilge kadın varmış. Her nekadar bazen bizimle olduğunu unutsakta o bilge kadın bizi hiç bırakmaz hep kendisini hatırlatırmış. Bu bilge kadın her sabah güneş doğmadan önce uyanıyor, güneşi karşılamaya çıkarmış. Kahvaltıdan önce uyanır, güneşi karşılamaya çıkarmış. Kahvaltısını bir bardak su ve bir parça ekmekle yapar sofraya düşen kırıntıları özenle toplayıp kuşların yemesi için bir taşın üstüne bırakırmış. Daha sonra heybesindeki palamutların kalıp kalmadığını kontrol eder heybesini sırtına alıp yola koyuluyordu. Yolda yürürken yola düşen taşları özenle kenara bırakmış. Yedi dağı aştıktan sonra kurak araziye ulaşırmış. Heybesini yere bırakıp küçük çukurlar açarmış. Hergün yetmiş beş çukur açarmış. Ve her açtığı çukurun içine özenle palamutları yerleştirir can sularını verirmiş onlara. Bir gün yine çukur kazarken çok değerli bir taş görür ve heybesine koyar, tekrar yola koyulma vakti geldiğinde köyünün yolunu tutar. Yorulan bilge kadın dinlenmek için bir ağacın altına oturur. Ne kadar palamutları kaldığını öğrenmek için heybesinin içindekileri yere boşaltır. O sırada yanından bir adam geçer ve o taşı görür gider o taşı bilge kadından ister. Bilge kadın o taşın değerini bildiği halde, o taşı hiç tereddüt etmeden adama verir. Adam o kadar çok sevinirki, tekrar alır korkusundan teşekkür bile etmeden oradan koşarak uzaklaşır. Aradan bir kaç gün geçer ve yine bilge kadın yoldadır. Yine dinlenmek için bir ağacın altına oturur. Ve taş verdiği adamın ona doğru geldiğini görür. Adam bilge kadına selam verir ve şu şekilde söyler; Bir kaç gündür düşünmekten deli olacağım. Al bu taşı, ben bu taşı istemiyorum. Ben bana bu taşı verdiren şeyi istiyorum der adam. Ardından bilge kadın tebessüm eder ve şöyle der; Bilge kadın o zaman ilk olarak bırakmayı ve vermeyi öğrenmelisin der.
Son değil yeni başlangıç.
Armanç Aynur
YOLDAŞLIK
Tarihin anda, anın yaşanmasında olduğu anılar saklı
Tarihin kendisiyle başlayan hakikatin ve yoldaşlığın mimarı olan Önder APO
Yoldaşlık binlerce yüreğin tek yürekte atması değilmidir? Hakikat yoldaşlığı binlerce vücutta tek vücut yaratmak değilmidir? Aşkın nefesi olan yoldaşlık süveydanın derinliklerinde hayat bulmak değilmidir? Hakikatin samanyolcusu olan yoldaşlığımız üç kelebeğe benzemiyormu?
Son kelebek hakikate erişmek için kendini küllerinden yaratarak zirvelerde soluklanıyor.
Bu bir gerçek, hayal değil!
Kürdistan’ın yiğit çocuklarının soluk soluğa bir mücadeleye yeltenerek hiç düşünmeden bedenlerini ateşe verdiler, ölüm oruçlarına girdiler, direndiler. Yoldaşlığın hakikatine erişmek için özgürlüğe yelkenler açtılar. Özgürlük melodisinin ne kadar zor, acı olduklarının farkındaydılar. Ama herşeye rağmen onlar çelikleri erittiler artık
Hakikatin şarabını tattılar.
And içmişler
Yarınların özgür nefesi olabilmek için
Yoldaşlığı hakikatine erişmek için …
Berçem Boran