• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Araftan Çıktı…

10 February 2013
in Genel
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Esra Bilge

Canımızı acıtan bazı şeylerden haberdar bile olmayız bazen. Canımız acır, ama neden acıdığını, acıtıldığını pek bilmeyiz. Başımıza gelenleri, getirilenleri tanımlamakta güçlük çekeriz. Anlam vermeye çabalasak da anlam gücü toplumsal olarak başka yerlere devredilmiş ise acımız daha da büyür.

Gider gelir oluşturulan duvarlara çarparız. O duvarın gerçekliğini değiştirmedikçe, med-cezir misali her ay döngüsünde olduğu gibi normalleşir. Bu kaide bir evren kanunuymuşçasına işler. Kimlik, kişilik yapısında bu med-cezirler kıyılardaki yıpranmalar gibi değişikliklere uğrar. Kültürleşen insan toplumsallığında bu durum asimilasyon olarak işler.

Asimile edilen ile asimile eden arasında bir ilişki hukuku oluşturulur. Bu hukuk kapsamında her şey yerli yerine yerleştirilmiştir. Oluşturulan hukuk dışına çıkılmaz. Çıkıldığı anda yöntemler oluşturulur, fiziksel ve moral değerlere dönük her türlü yönelim geliştirilme tasarrufa alınır. Fakat bu tasarruf asimile edenin hanesine yazılmıştır. Oluşturulan hukuk duvarlarında gel-gitler yoğunca yaşanır ve Kültürleşen insan topluluğu üzerinde önemli bir aşınmayı yaratır. İnsan toplumsallığında yaşanan acıların, hazların, zevklerin, mutlulukların bir yaşam tecrübesine dönüşmeyişi de belki de en çok bu tasarruftan kaynağını alır. Yoksa niye insanlar bunca yıldır yeryüzünde yaşadıkları halde, nesiller boyu benzer hatalar sonucunda, benzer acıları yaşasınlar ki?

Kişiler, özgür yaşama tarihini kendisi belirleyebilme gücünü oluşturma inancındaysalar acılardan utanç yaşarlar ve bir daha yaşamamak için yöntemlerini geliştirirler. Bu da ahlaki olmanın bir gereğidir. Toplumda her ne kadar duvarlara çarpıp duran kişilikler oluşmuş olsa da ahlak önemli bir yaşam kaynağıdır. İnsan bunun sonucunda kendisinden utanır hale gelir. Utanç kendi içinde büyüdükçe, kendisinden sıkılır.

Bu durum bir arafı ifade eder ya benzeşme ya da o güçle mücadele yürütülecektir.

Bu sıkıntı bir süre sonra farklı farklı yönleriyle açığa çıkarır. Bazen pes etmeye kadar götürür. Pes edişle birlikte kişisel tarih artık yıpranmış, edimsiz hale getirilmiştir. Bu oluş hali yeni bir evreye geçme ihtimalini taşır. Yeni oluş, yeni doğan bir bebek gibi asimilasyonist gücün besinleriyle beslenir, onun babalık ettiği bir amorf kalır geriye. Amorf diyoruz çünkü kendi toplumsal tarihini oluşturabilmektir, kişiyi insan kılan. Artık yeni kimlik hazırdır. Acılarından ders çıkarabilecek gücü gösterememek asimilasyona uğramaktır. Asimilasyonist güç için bu durumun tekilliği önemsizdir. Önemli olan durumun sürekliliği ve yaygınlığıdır. Tek hücrelinin çok hücreliye dönüşmesi misali bu virüs toplumsal bünyede dağılır ve kök salar.

Benzeşmenin sonucunda sanki seri üretilmiş, aynı tezgahtan piyasaya sürülmüş; yürüyen, konuşan, giyinen insanlar ortaya çıkar. Maddi dünyada bunlar ortaya çıkarda ya manevi dünyada? Durum daha fazla içler acısıdır. Düşüncede, duyguda, anlam gücünde ve bunların toplamı olan kültürde aynılık ortaya çıkar. Kalıplar dışında duyumsamayan, düşünmeyen insanlar ortaya çıkıverir. Aynı düşünen duyumsayan insanların rüyaları bile aynılaşır. Bu insan toplumsallığı için, içler acısı bir durumdur. Ölüm anıdır da denilebilir. Çünkü aynılık, teklik ve tekillik içinde kim nasıl görülebilir ki? Ölsen de ne fark eder ki? Kim fark eder ki öldüğünü, aynılıklar içinde?

Kendiliğinden, kendisi olmaktan çıkarılmış hale dönüşür. Araftan çıkışın diğer bir hali ise asimilasyonist güçle mücadele, ona karşı direniş halinde olmaktır. Bu konuda farklı farklı normlarla karşılaşıldığını belirtebiliriz. Birisi direniş gösterdiği halde asimilasyonist gücün araçlarını kullanarak yürütülen hakikatsiz direniştir. Bu da aslında benzeşmenin diğer bir çeşidi oluyor. Hele ki toplumsal özgürlük yönlü mücadele ettiğini iddia eden toplumsal hareketler açısından ters köşedir. Yani baştan golünü yiyip, taraftarı hüsrana uğratmadır. Bu durum tarihte çokça görülen konulardan biridir. Bu benzeşme sonucunda, pembe panjurlu evlerinde sisteme entegre edecekleri çocuklarına anlatacakları hikayeler kalır geriye. Pek de araftan çıkış yaşanmamıştır

Araftan hakiki çıkışı sağlayabilmenin gücü ne pes edip asimilasyonist gücün tasarrufuna girmek ne de ona benzeşmektir. Acıların, hüzünlerin, üzüntülerin birer derse dönüştürmekten geçtiğine inanır. Böylesi durumlarda kültür, moral değerler, anlam gücü, ahlaki yapı büyük bir güç oluşturur. Kendi tarihlerini kendileri yazabileceklerine inanırlar. Kimsenin tasarrufuna aldırmazlar kendilerini. Onlara acıları yaşatanların yöntemlerine sarılmadan yaşarlar. Kültürel değerlerinden, ahlaki değerlerinden, anlam güçlerinden alarak yaşayan topluluklar ise med-ceziri sadece suların kıyılara çarpışı olarak görürler. Araftan çıkar ve cenneti kendi yaşadıkları topraklarda yaşamaya başlarlar. Bu cennet bir hayal değil gerçeğin ta kendisi olur.

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk