Nirvana COLEMERG
“Kobane bir destan yaratıyor, Amed destanlaşıyor, Mahabat yeniden canlanıyor, Hewler yanılgıların önünü almak istiyor.”
Kürdistan Özgür Kadın Partisi (PAJK) Koordinasyon üyesi Rotinda Amed, son bir haftadır yaşanan gelişmeleri, olanlara karşı AKP Hükümeti’nin tutumunu ve Kürt halkına karşı geliştirilen katliamları değerlendirdi. Rotinda Amed, dört parça Kürdistan ve dünyadaki Kürtlerin direnişin sokak sokak büyüyerek an be an devrime giden Kürdistanlıların hakikat direnişi olduğunu ifade etti. Amed, yaşamını yitiren yurttaşların önünde saygıyla eğildiklerini ve mücadelelerine sahip çıkacakların sözünü verdiğini belirtti. Kürdistan Özgür Kadın Partisi (PAJK) Koordinasyon Üyesi Rotinda Amed ile yapmış olduğumuz röportajı sizinle paylaşıyoruz.
Son bir haftadır süren dört parça Kürdistan’daki eylemsellikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kobane ile halk direnişleri zirveye ulaşmıştır
Ortada, tüm dünyanın güzü önünde cereyan eden bir uluslararası kapitalist modernite güçlerinin işgal savaşı vardır. Bu vahşi savaş karşısında direnen muazzam bir halk iradesi ve gücü bulunmaktadır. Değim yerindeyse özgür irade gücü ve sömürgeci işgalci güçlerin savaşı günden güne artmaktadır. Bu savaş ve direniş karşısında kendisine insanım ve demokratım diyen tüm güçlerin saflarını netleştirme günüdür. Son bir haftadır Kürdistan ve Avrupa’da yaşayan halkımız ve Kürtlerin dostu olan özgür yürekli insanların, sokaklarda direniş göstermeleri irade beyanıdır demek yerinde olmaktadır. Yürütülen bu savaş, halk gücüne karşı sömürgeci, faşist devletler savaşıdır. Onun için Şengal işgaliyle başlayan halk direnişi son bir haftadır zirveye ulaşmıştır. Bu halk direnişi haklı ve yerinde bir direniştir. Kürt halkı başta Türkiye Devleti olmak üzere, bu savaşı besleyen tüm sömürgeci güçlere binlerce kez şans vermiştir ama maalesef verilen bu şanslar doğru değerlendirilmediği için halk kendi yaşamını kurma, kendi ön gördüğü biçimde bir direnişe geçmiştir. Son bir haftalık direniş eylemsellikleri artık Kürt halkının kendisi için ön gördüğü mücadele biçimi haklı bir mücadele olmaktadır. Kürt halkı oldukça sağduyulu bir halktır. Bu sağduyuya rağmen ortada bulunan savaş biçimi katliam içeren bir savaştır. Halk sesiyle, sobasıyla, taşıyla bu faşist güçleri durdurmak için sokaklarda direnmektedir. Bu halk iradesi karşısında yenik düşen Türk Devleti ve faşist polisi, yine kendi özünden uzaklaşmış ve Türk Devleti’nin uşaklığını yapan DAİŞ yanlısı güçler, Kürt halkının meşru ve haklı savaşına karşı katliam içerisindedir. Kürt halkı ölümden korkmayan bir halktır. Yaşanan katliamda yaşamını yitiren halkımız, özgür yarınlar için ölmeye hazır olan halk iradesidir. Bu düzeyde faşistleşen Türk Devleti ve yandaşları bu direniş karşısında çaresizliklerini, güçsüzlüklerini, yenilgisini sivil halka karşı her türlü silahı kullanarak ilan etmiştir. Bu temelde halka sağduyulu olun ve eylemleri bitirin diyen yaklaşım, halka teslim olun demektedir. Kürt halkı direnişçi bir halk olduğu için teslimiyeti değil de direnişi tercih etmiştir. Aynı Kürt halkı “bir IŞİD gücü var oluncaya dek mücadele edeceğiz” diyen Önderliğiyle tek vücut olmuştur. Ve olmaya devam edeceğinin beyanını yapmıştır. Bakur halkı, Kobane halkı gibi kendi öz örgütlülüğünü oluşturma aşamasına gelmiştir. Kobane’nin düşmesini hayal eden gürüflar şunu iyi bilmelidir ki, her yer Kobanileşecektir. Savaşla değil örgütlenme modeliyle Bakur Kobanileşecektir.
Kuzey Kürdistan’da gerçekleşen olayların Rojava devriminin etkisi ve devamı olarak nitelendirebilir miyiz?
Sonuna kadar direnecek bir halk hakikatiyiz
Rojava devrimi Kürdistan devrimi olmaktadır. Onun için Bakur Kürdistan halkı devrim için sokaklara dökülmüştür. Devrimi sıcağı sıcağına yaşayan ve bu devrimin her anında içinde olan, bunun için bedel ödeyen Kürt halkı, bugün bulunduğu her coğrafik yapıda devrim için ayakta ve direnmektedir. Dalga dalga direnişle yayılan devrim ruhu bugün Bakur Kürdistan sokaklarında şehir şehir yayılmaktadır. Halkın değimiyle “Her Yer Kobane, Her Yer Serhıldan” dolayısıyla her yer devrim alanı ve direnişlerin kazanımlara ulaşma anıdır. Bakur halkı da bunun bilincinde olan bir halk ve özgürlük mücadelesinin her anında üstüne düşen öncülük rolünü yerine getirmiş, getirmeye devam etmektedir. Sonuna kadar direnecek bir halk hakikatidir.
Yaşanan gelişmeler karşısında Türk yetkilileri açıklamalarda bulundular. IŞİD çetesi ile PKK Hareketinin aynı düzeyde olduğunu dile getirdiler. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hiçbir söylem AKP Hükümeti ve Türk Devletinin yaptıklarını ört bas edemez
Türk devleti bizi kendisiyle karıştırıyordur. Çünkü Türk Devleti ve IŞİD aynı vahşetin ve faşizmin uygulayıcılarıdırlar. IŞİD, dünyanın gözü önünde insanların kafasını keserek poz vermekte, kadın-çocuk demeden halkları katliamdan geçirmekte, kadınlara tecavüz etmektedir. Geçmiş yıllarda ve bugünde halen devam eden, aynı vahşeti Türk devlet polisi ve askeri, Kürt halkına uygulamaktadır. Çiller hükümeti sürecinde, bir askerin Şehit Yılmaz arkadaşı şehit düşürdükten sonra kafasını keserek poz vermesi, Kürt gençlerin hafızalarından silinmemiştir. Yine faili meçhul cinayetler olarak bilinen ama faili belli Hizbullah adı altında yapılan katliamlar halen hesabı sorulmamış cinayetler halkımızın hafızalarında canlılığını koruyor. Yine birçok Kürt kadınına gözaltında yaptıkları tecavüzler, tacizler bugün bile güncelliğini korumaktadır. Geçenlerde de kadınların İstanbul havaalanında eylem yapmak istemelerine karşı polisin müdahalesi ve tacizi söz konusuydu. Bir haftadır sokaklarda “Kobane ve tüm Kürt halkına karşı yapılan katliamlara ortak değilseniz, IŞİD’e karşı sesiz kalmayın” diyen halkımıza Türk devletinin ve onun faşist polisinin yaptığı katliam sonucu 20’nin üzerinde sivil halkımız katledilmiştir. Bu kadar birbirine benzeyen faşist gürühların yaptığı “bizim için IŞİD ve PKK aynıdır” belirlemesini ciddiye almıyoruz. Ve sadece bir düzeltme yapmak istiyoruz. Önderliğimizin “IŞİD kod adı değişmiş JİTEM’dir” belirlemesi faşizan güçlerin maskesini düşürmüştür. Türk devleti ve AKP’nin yapmak istediği proje açığa çıkmıştır. Kürt halkının 40 yılı aşkın süredir yürüttüğü mücadele değerlerinin, yarattığı kazanımlarını imha etmek, yok saymak olduğu için bu düzeyde pervasız saldırılar içerisine girmiştir. Bu işin sorumluları değilmiş gibi kendilerini ayuka çıkarma çabaları içerisindedirler. Fakat hiçbir kamufulaj ve söylem AKP ve Türk faşizan devlet politikalarını örtbas edemez. AKP’li Bakan ve Başbakan hatta Cumhurbaşkanı’nın “süreç bozulmaz” söylemleri düpe düz şarlatanlıktır. Hem savaşıp hem süreç söylemini kullanmak ancak Türk Devleti’nin inkarcı politikalarına yakışır bir cümle olmaktadır. Eğer varsa sürecin gelişmesine dayalı çaba ve duyarlılık girişimi o da Önderliğimiz Reber APO’nun çabası ve duruşudur.
Çıkan olaylarda yirmiye yakın yurttaş hayatını kaybetti. Bu yurttaşların katledilmesinde AKP hükümetinin polisleri ile birlikte HÜDA-PAR’lılar da vardı. Bu HÜDA-PAR ile devletin ne gibi bir ilişkisi olabilir?
Direniş safhasında yer alanlar, özgürlük için yılmadan mücadele eden halklar olmaktadır
Hayatını kaybeden tüm yurtsever halkımızı saygıyla anıyor, ailelerine başsağlığı diliyor ve bu şehit yurtseverlerimizin özgür yaşam için direnen ve özgür yaşamın yaratıcı öncüleri misyonunda olduklarını belirtmek istiyoruz. HÜDA-PAR devlete palazlanmış, Türk devletinin asimilasyon politikaları sonucu gözü ve yüreği kararmış, ne yaptığını bilmeyen bir örgütlenme olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Kürt halkının 90’lı yıllarda ortaya çıkarmış olduğu serhıldan gücüne karşı tahammülsüzleşen ve kaybedeceğini daha o yıllarda anlayan Türk Devleti ve hükümeti, Hizbi-kontra diye JİTEM’e bağlı bir örgütlenme oluşturmuştur. O yıllarda yüzlerce insanımızı katleden bu karanlık güçler, şimdi değişik isimlerle yeniden hortlatılmaya çalışılmaktadır. HÜDA-PAR, eğer bu katliamcı politikaları desteklemiyor ve içinde yer almıyorsa neden sokaklarda Türk Devleti’nin faşizan polislerinin yanında saf alarak, Kürt gençlerine saldırıyor. Kürt halkının ve özgürlük hareketinin savaştığı güç katliamcı, inkarcı-faşist güçler ve ideolojiler olmaktadır. Eğer ki, HÜDA-PAR bu güçlerin içerisinde yer almıyorsa o zaman pratikte ve sözde safını belirlemek zorundadır. Ama şunu çok iyi bilmekteyiz ki, HÜDA-PAR’a üye birçok genç bu süreçte yurtsever halkımıza çeşitli biçimlerde saldırmış ve IŞİD güçlerini destekler bir duruş içerisine girmiştir. Ortada Kürt halkına karşı bir katliam konsepti bulunmaktadır. Bu konsepte yer alan tüm güçler Kürt ve Kürdistanlı halklara ihanet etmektedir. Bu konseptin karşısında duran kesim ve örgütlerin safları net ve görünür olmaktadır. Bu temelde Kürt halkının düşmanları bilinmektedir. Direniş safhasında yer alanlar, özgürlük için yılmadan mücadele eden halklar olmaktadır. Karşı duruş ve direniş sergileyen tüm güçler özgürlük mücadelesini veren güçlerin karşısındadır. Ve bu duruş karşısında halkımızın ve bizim belirleyeceğimiz tutumlar net olmaktadır. Biz özgürlüğe doğru yol almış bir halk hareketiyiz. Bu yolda önümüze çıkacak her türlü engellere karşı mücadele çıtamız yüksek ve kazanımlarla dolu olacaktır. Velev ki, HÜDA-PAR Türk Devleti ve AKP’nin yanında olmadığını söylüyorsa, o zaman pratikte de bunun sahibi olmak zorundadır. Biz hiçbir Kürt grubu ve örgütüyle savaşmak istemiyoruz. Tam tersine Kürtlerin ulusal birlik gücüyle başarıya ulaşacağına inandığımız için bu süreçte köy koruyucularından tutalım, Türkiye devletiyle işbirliği içinde olan tüm Kürtlere çağrımız yanlış yoldan dönmeleridir. Bu ateş bir gün onları da yakacaktır. Yol yakınken dönmek, Kürt halkının kazanımlarını güçlendirecektir. Ama bu yolda devam etmek isteyen ve Kürt halkına arkasını dönüp faşizan güçlerin yanında yer almak isteyenler de tarihin kara satırlarında halkın lanetiyle anılacaktır.
Siz Özgür Kadın Hareketi olarak, Kürt halkı başta olmak üzere halklara bir çağrınız, bir mesajınız var mı?
Sokaklar bizim özgürlük alanlarımız olmalıdır
Gün onur ve özgürlük savaşı günüdür. Tarihte özgür anlar her zaman yaşanmaz. Özgür anlar devrimin kıvılcım anlarıdır. Böylesi tarihi bir süreçte onurluca yaşam adına yaşamak isteyen tüm Kürt halkımız, kadınlar ve diğer halkları direnişe ve özgür yaşama davet ediyoruz. Anlamlı yaşamak, an’da özgürlüğü tatmaktır. Özgürlüğü tadabilmek, yaşama anlam katmak isteyen insanların işidir. Niçin ve nasıl yaşadığımız sorusu önemli olmaktadır. Her gün kimliği ve kültürü yok sayılmış halklar olarak yaşamaktansa, onurlu bir AN bile yaşamak tüm zamanları dondurmaya yetebilmektedir. Ben, kapitalist modernitenin özgürlük modernitesi karşısında çatırdadığını düşünüyorum. 5 bin yıllık egemenlikli tarihi ters yüz olma zamanı içerisinde yaşıyor olmamızın oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Halkların, nasıl yaşamak istiyoruz ve nasıl yaşamak istemiyoruz sorularına doğru cevabı bulduğuna inanıyorum. Ve son yıllarda Ortadoğu’da çürümüş ulus devlet zihniyetine karşı halkların demokratik ulus zihniyetinde yaşama istemleri sonucu, dalga dalga yürüyen, büyüyen halk savaşının esas rengi ve biçimi Rojava devrimiyle sonuçlanmıştır. Rojava devrimi, Ortadoğu’nun tüm halkları açısından model emsal etmiştir. Ve bundandır ki, tüm emperyalist devletler IŞİD canavarını ortaya çıkarmıştır. IŞİD, halklar karşısında Kürt halkının Rojava ve Kobane direnişi karşısında yenik düşmüştür. IŞİD, yenilginin son çırpınışlarındadır. IŞİD’in çırpınışı, İsrail’in, ABD’nin, Türkiye’nin çırpınışıdır. Bu çırpınışı ortaya çıkaran yegane güç halk gücüdür. Halk gücü ve iradesi karşısında tüm teknik güç ve beyinler iflas etmiştir.
Bu temelde çağrımız ya da hakikatimiz, ortaya çıkan halk direnişlerinin durmadan, yılmadan, yanılmadan devam etmesidir. Halklar olarak direndikçe özgür yarınların ne kadar yakınımızda olduğunu bildiğimiz için Kobane bir destan yaratıyor, Amed destanlaşıyor, Mahabat yeniden canlanıyor, Hewler yanılgıların önünü almak istiyor. Evet, İstanbul’dan, Tahran’a, Tahran’dan Bağdat’a ve Şam’a kadar uzanan halkların birliktenliğinin ne büyük bir güç olduğunu görebilmekteyiz. Yine bu büyük savaşların bir hakikati de 5 bin yıllık erkek egemen zihniyetinin çatırdamasıdır. Kadınlar yanlış yazılmış tarihi, özgürlük tarihine çevirmek için sokakta önde yürüyen, mevzide korkmadan savaşan ve direnen karelerde yer almaktadırlar. Bu savaş birazda kadının hakikatini kabullenmeyen bir savaştır. Onun için kadınlara tecavüz eden, kadınları pazarlarda satan zihniyet, korku zihniyetidir. Bu savaşın kazananı kahramanca direnerek şehit düşen ve sokaklarda her türlü zulme karşı koyan kadınların kazanımı olacaktır. Ve bu savaşın kaybedeni elbette erkek egemen zihniyetin yaratımı olan IŞİD vb. güçleri olacaktır. Çağrımız ilerlediğiniz yolun doğru yol olduğu ve bu yolda devam etmeniz sonucunda özgür yaşamın sahipleri olacağınızdır. Tarih her zaman direnenlerin ve kahramanların yaratımlarıyla var olmuştur. Sokaklar bizim özgürlük alanlarımız olmalıdır. Ta ki, egemenlerin zulümleri bitinceye dek.
Bundan sonraki aşama ne olur, nasıl bir konsept gelişir?
Uygulanan konsept, halk iradesi karşısında kırılmıştır
Yürüyen tek bir konsept var. O da Kürt halkının ve halkların özgürlük mücadelesine karşı imha girişimidir. Her bir dönem açısından bu konsept değişik biçim ve renk almış olsa da, özde özgür-eşit yaşama izin vermeme konsepti olmaktadır. Fakat ben bu konseptin halk iradesi karşısında kırıldığını, can çekiştiğini düşünüyorum. Tüm dünyanın teknik ve ekonomik gücüne rağmen direnen bir Kobane ve Kürt halkının direnişi var. Bu direniş irade direnişidir. Ve halk iradesinin ne kadar güçlü bir irade olduğunu halkımız son bir haftadır daha somut ortaya koymuştur. Dost ve düşmanımızın şunu iyi bilmesi gerekir ki, bu irade daha son sözünü söylememiştir, halkımız ne yapabileceğini ve daha fazla neler yapılabileceğini göstermiştir. Bu iradeyi tanımamak, yanlışın ve karanlığın içine tıpkı IŞİD gibi sürüklenmektir. Türk devletinin ve onun AKP Hükümeti’nin bu halk iradesini doğru okuması gerekir. Bugün atılan yanlış adımların, Türk devleti ve hükümetine çok şey kaybettireceğini Türk devleti bilmek zorundadır. Kürt halkına karşı bugün, bu an bile yürüttüğü kirli savaş ve inkar politikalarından vazgeçip, çözüm adresinin de İmralı olduğunu bilmesi gerekir. Halk iradesinin bir haftadır Türk yetkililerine söylemek istediği bu hakikattir.