Gerilla Kaleminden
Bir yolculukla başlar serüven. Kimi zaman ne aradığını veya yolculuğunun nerede, nasıl sonuçlanacağını binlerce soru işaretiyle irdeleyerek yol alır yolcu. Yüreğin bir yolculuğudur kendi benliğine. Bir süre geçer ki anlayıverir o zaman yolcu; aslında esas aradığı, arayışı kendi ‘ben’idir. Yıllardır arayıp da bulamadığı, bulduğunu sandığı anda yeniden yitirdiği, kendisi olmaktan çıkmış veya kendisine yabancılaşmış olan o verili lanetli ‘ben’i.
‘Ben’ini bulmak aslında kendini bulmaktır, ‘biz’i yani bir bütünü. Ve sen bu arayışın bir yolcusuydun. Sürekli çağlayan, dur-durak bilmez bir nehir.
Birçok şey yarım kalır yaşamımızda, tamamlamak, paylaşmak isteyip de zaman ve fırsat bulamadığımız birçok duygu ve düşünce. Seninle de böyle oldu. Son tartışmamızda böyle yarım kalmıştı ve sen ardından sessiz-sedasız, hiç sezdirmeden yürümüştün Gabar’a. Çıktığın erdem yolculuğunda ‘ben’ini bir de kutsal mekânda aramak istemiştin. Aynı zamandabu bir görev ve sorumluluk da yüklemişti sana. Devrimci, fedai olmanın gereklerini yerine getirerek zafere göz dikmekti. Son dileğim kutsal topraklarda onunla görüşebilmekti. ‘Ben’ini İmralı’ya köprü olarak buldun, bize de özgürlüğün gerektiği yerde kendini feda etmek olduğunu bir kez daha hatırlatarak çağrıyı yineledin. Tıpkı “kendini bulmak ve anlayarak uygulamak” der gibi. İçerlenmiştim aslında sessizce Gabar’a yürüyüşüne. “Son bir kucaklayış, bir gülümseyiş olmalıydı” diye durup durup söylenirdim. Her zaman tekrardan buluşma sözüyle, yarım kalanları tamamlama kararlılığını gösterirdik. Buluşma çok büyük oldu. Buluşan bu kez tüm özgürlük tutkuları, özlemler, yarına dair hayal edilen ne varsa… Eylemin yalnızca seni değil, özgürlüğe koşan, selama duran binlerce yüreğin varlığını anlatır anlaması gerekenlere. Asi nehirler gibi aktığın özgürlük denizine seni sade, tertemiz ve arı yüreğin taşıdı.
Bu benimdir deyip, kimliğini tanımladığın yerde, sahiplenirdin özgürlük mekânlarını. Yaşama biçtiğin anlamdaydı senin güzelliğin. Çocukluk hayallerindeki dünyanın gerçek mimarına, en büyük emekçisine her an zindan edilmeye çalışılırken dünya, mahkûm edilenler kendileri oluyordu yüreğine milyonların savaşını sığdıranın karşısında. Bu yolun yolcularına bu düşmekteydi. Söndürmek istedikleri ateşte onlar yakılmalıydı. Buydu senin de yeminin.
Coşkunluğun, asiliğin, gülüşlerin düşman için korku kapanına dönüveriyordu silahına her davrandığında… Yüreği pas tutmuş olanlar bilmezler ki, senin yüreğinde filizlenen özgürlük ateşinin yakıcılığının kaynağını. Bilinmezlikler korkutur onları ve daha bir saldırganlaşırlar. Anlamak istemezler senin nerden geldiğini, nereye gideceğini… İnsanlık bu kadar çirkinleştirilmişken senin yüreğin tertemiz bir su kadar berrak ve akışkandı. Bu akışkanlığın karşısında hangi set yıkılmazdı ki!
Kirli ellerini uzatmak isteyenler olduğunda, bir ana hassaslığında sahiplenirdin, emek sende aşk tadındaydı. Tüm sadeliğinle döktüğün terler, bu yaşam benimdir diyerek kaygısız ve hesapsızcaydı.
Karşına çıkmıştı hesap soracakların ve sen öfkeni dökmenin sabırsızlığında…
Bir kez daha haykırıyordun, özgürlüğe susamışlığınla yürüyordun üzerlerine. Attığın son mermide de direnişin, eylemciliğin, cesaretin emsali oluyordun.
Nereye gitsen silinmeyen adınla damgalıyordun yaşamı ve seviyordun yoldaşlarını. Yoldaş canlısı YOLDAŞ! Ne kadar da uyuyordu adına sevginin büyüklüğü. Bir sevda seli gibi her yere, her yerde akıyordun İmralı okyanusuna.
Yaşam iddiası büyük olanlar; “bir fidanın varolma çabasında, asırlar boyunca sert rüzgârlar karşısında çınar ağacının çektiği acıları hissederek büyümeye hazırlandığını bilir ve öylece girer kavgaya. Kavganın amansızlığını yiğit yürekler kaldırabilir ancak. Yiğitlik serde oldu mu kim tutabilir ki özgürlük savaşçılarının tarihi hesaplaşmasını! Yüreklerindeki intikam ateşini kim nasıl söndürebilir.
Kod Adı: Slav Amed
Adı Soyadı: Filiz Tabu
Doğum Tarihi Ve Yeri: 1984 Amed
Ana Adı: Faime
Baba Adı: Hasan
Katılım Tarihi Ve Yeri: 24 Eylül 2004 İstanbul
Kaldığı Alanlar: Gebze Cezaevinde 4 Ay Kalmış, Zap, ŞBA, Botan
Şahadet Tarihi Ve Yeri: 2010 Pervari Eylemi