• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Nehir Gibi Akıyor Gurbet

18 July 2013
in Genel
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Arin Dersim

Bir nehir gibiydi ömrümüz, suyun akışına kendimizi bıraktığımız. Suya okunan dualar gibiydi. Suya okunan dualarda bir ülkenin haykırışı, Fırat nehrinden Dicle’ye ulaştırıyor. Dicle ülkenin alazını Dersime bırakıyordu. Dersim isyanın adını Toroslara ulaştırıyordu. Yakılan ağıtların adı, yakılıp yıkılan köylerin kentlerin sancısıydı. Ve sancının adı yeniden Gurbet oluyordu.

Ülkeye dönüş toprağın adı,

Toprakta kök salan bitkilerin uyanışı, kıpırdayınca ağaçların yaprakları bir hışırtı duyulur. Suyun bereketiyle karşınca hışırtılar börtü böcekler selama durur kulak verince hışırtılara adı özgürlüğün sesi özgürlüğe uzanan Gurbet olur ve dalga dalga yayılır ülkenin topraklarına… Makinasıyla gerçeği haykıran direniş, olur.

Ülkemin kadim toprakları, kadim insanlarıyla tarihin en sancılı dönemine tanıklık etmiş ve tanıklıklarında bir uyanış gerçekleştirmiştir. Şeyh Sait darağacına giderken biliyordu ki darağacına kendisi gitmiyordu. Darağacına uyanan bir halk gidiyordu ve başlattığı uyanışla bir gelecek uyanıyordu. Gözlerinde canlandırabiliyordu geleceği ve uyanış akınca Şeyh Sait hayallere dalıyor umut ediyor ve öyle gülümsüyordu da ağacına giderken.

Seyit Rıza haykırıyordu idam sehpasında “ben sizin hilelerinizle baş edemedim bu bana dert oldu. Ben de sizin önünüzde diz çökmedim bu da size dert olsun.” Onurluydu Kimliğinde direnişi selamlıyordu ve zulmün cenderesinde haykırıyordu “teslimiyet ihanettir”

Zarife onurlu bir yaşam için uçurumlarda yankılanıyor uçurumlardan bir türkü yankılanıyordu. Bese bir türkü fısıldıyordu. “Dersim dört dağ içinde…”

Türkünün sesi çoğaldıkça Zindanlar türküyü devralıyor “yaşamak direnmektir” diyordu Sara yoldaş Düşmana haykırıyordu özgür yaşam ve taviz vermiyordu Sara direnişin sesi geliyordu ve direnişin şiarı yükseliyordu dalga dalga, sarıp sarmalıyordu. Haki gülümsüyordu Mazlum 3 kibrit çöpünde Semaha duruyordu Kemal Pir umut türkülerini devralıyor umut en umutsuz anlarda meşale olup aydınlatıyordu yürekleri ve uyandırıyordu.

Ve uyanış yayılıyordu bir elinde makinası bir elinde kalemiyle. Korku imparatorluğuna inat yazıyordu. Düşleri yakılan köylerde kalmış esmer tenli bakışları yazıyordu faili belli zamanların faili meçhullerini yazıyordu. Başındaki tülbentti yere atıp haykıran anları yazıyordu. Sistemin bir halka yedirdiği dışkıları yazıyordu. Ülkesine sevdalı ve özlem duyan Gurbet yazıyordu ve yanıyordu.

Bombalanıyordu bir ülke bombalanıyordu ve göç başlıyordu. Yazıyordu Gurbet baskıya tutuklanmaya aldırış etmeden. Elleri kelepçeli yazıyordu içerdeki haykırışı ve her şeye rağmen umudu yazıyordu.

Çünkü umut, kültüründe vardı ve miras kalmıştı mirası devralmıştı Gurbet, akıtmalıydı kendini taşmalıydı bir nehir misali ve zafere ulaştırmalıydı biriktirdiği zamanların toplamını ve yürümeliydi.

Şimdi bir nehir gibi taşma zamanıydı akıtmalıydı kendisin ve başlatmalıydı binyılın türküsünü okumalıydı. Ve binyılın sancısını öfkesini anlatmalıydı başlatmalıydı Gurbetin Güncesini anaları toplamalıydı toprağa düşen gözyaşlarını.

Gençler aramalıydı yeniden köklerini, köklerinin yeşerttiği filizleri, çocuklar koşmalıydı acılardan arta kalan ve yeşermeye başlayan buğday tanelerini.

Başlatıyordu Gurbet ve anılardan bir köprü kurup geleceğe bırakacağı mirasını Gurbetin güncesini nehir akıyordu ve taşıyordu Gurbet dağ doruklarında, alevin alazında özgürlük düşleri yazılıyordu. Bağdaş kurup toprağa, anlatıyordu Önderliğin felsefesini ve anlatıyordu “özgürlük emektir, özgürlük iradedir, özgürlük sancılıdır, özgürlük arayışınızdaki özgür ülkede hakikate ulaşmadır ve yanmadır”

Gurbeteli dağ doruğunda köklerinden kopmuyordu sancılanıyordu.

Kimliğine ulaşıyordu kimliğine ulaştıkça yanıyor gerçeğe yaklaşıyor, özgür bir ülkede özgürlüğün sancılarını hissediyordu.

Elinden bırakmadığı silahıyla öfke kusuyordu Gurbet, köklerini çalanlara öfke kusuyordu ve yürüyordu yoldaşlığın maneviyatıyla yeni özgür ülkeyi aramaya nehir akıyordu ve nehir duruluğunda düşmanın gözlerinde patlıyordu Zarife’nin Bese’nin türküsünü devralıyordu ve uçurumlardan yankılanıyordu.

Gurbet düşmanın beyninde patlamıştı. Direnişin sembolü Gurbet, kulağınızı dağ doruklarına verirseniz bir ses duyarsınız o ses dalgalandıkça nehrin akışında Gurbet olursunuz.

Sesi duydukça özgür insan sesi duydukça kimlik olursunuz. Sesler yükseldikçe özgür ülke olursunuz. 

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk