Önder Apo
İlgi ve katılım zayıflığınızdan ötürü çok yoğun müdahalede bulunuyoruz. Mesele, öyle sandığınız gibi yönetim-yapı yetersizliğinden kaynaklanmıyor. Bizzat kimliğinizdeki, kişiliğinizdeki derin zaaflardan, yetersizliklerden kaynaklanıyor. Biz, göz açtırmaksızın bu hususları bir an önce gidermek istiyoruz. Siz, ne kadar kendinize ciddi yaklaşmasanız da, biz işimizin ciddi olduğuna inanıyoruz. Bu inancı mutlaka paylaşmanız gerekir ve bunu da artık sözcüklerin ötesinde, gerçekte neyi ifade ediyorsa, onunla buluşmanız gerekir. Bu işi böyle anlamsız, kendi çok zayıflatılmış kişiliklerinizin darboğazına tıkmayın.
Biran önce kendinizi en azından iyi anlayan, irade ve karar gücü konusunda kendine güveni olan birisi gibi netleştirin. Böyle muğlak, irade gücünü fazla teşkil etmeyen, alışageldik yöntemlerle ne yaşamdan, ne savaştan bir şey anlayamazsınız. Kendinizle birlikte birçok şeyi boşa çıkarırsınız, hayatınız acı bir biçimde, hüsranla sonuçlanır. Ve bunun da tek sorumlusu bizzat kendinizsiniz. Çok derin yanılgılar sözkonusu, bu yanılgıları çözün. Varsa kendinize bir saygınlığınız, bunun gereklerini örgüt kişiliği haline getiriniz. Fazla dış bahanelere sığınmaksızın, kendinizdeki derin zayfılığı aşma çabasına girin. En azından kendinizi sağlıklı yaşatacak bir güce kavuşturun. Ve böylece de hiç olmazsa insanı saygıyla dinleyebilen, anlayabilen ve birşeyler yapabilen bir konuma getirin. Neredeyse bize nefes açtırmıyorsunuz. Kendim için söylemiyorum, bu tahammül edilemez, nefes alınamaz yaklaşım tarzınızı sonuçlandırın. Katıldığınız toplantılar, yürüttüğünüz her çalışma bir içtenlik arz etsin. Bir sonuç versin.
İşlerimize kesinlikle ciddi bir değer verin. Devrimden anlamıyorsanız, devrimi öğrenin. Biz, devrimin altın değerinde bir iş olduğunu ve bundan daha değerli, daha ciddi bir işin olamayacağını iddia ettik, ispatladık. Bunlar laf olsun diye söylenmedi. Eğer biraz anlamış olsaydınız, şimdiye kadar çok büyük bir mesafeyi almanız içten bile değildi. Açık söyleyeyim ki, bu sahte bağlılık, saygı şeylerini, ben sadece değersiz bir yaklaşım olarak görürüm. Fazla öyle ciddiye almam mümkün değil. Ciddiye alabileceğim davranışları hemen anlarım, tanırım. Sizden istediklerimiz açık ve değerlidir. Düzenin küfürleştirdiği, tükettiği, beş para durumuna sokup, sokağa fırlattığı bu kişiliği artık bize de dayatmayın. Bırakın, kimseye hayrı yok. En azından, bunun için gerekli olan öğrenme düzeyini sağlayın, bu konuda biraz ciddi olun. Değeri hiç olan, hiç birşeyde başarma konumu olmayan kanıtlanmış bazı özelliklerinizi kesip atınız. Bunları böyle allayıp pullayıp, sağa sola dayatmaya çalışmayın. Üretmiyorsa, işe yaramıyorsa ne yapacaksınız?
Bu anlamda biraz kendinize saygınlığınız gelişsin. Hiçbir şeye gücünüz yetmiyorsa, kendinizede mi gücünüz yetmiyor? Kendine gücü yeten adam, herhalde başkalarına da güç getirebilir. En derin zaaflarınıza sevdalanırsanız bu kişilik hiç birşey yapamaz. Başaramadığınız ortadayken, bu kişiliğe niye sarılacaksınız, ne faydası var? Sağlam duruşu olan hiçbir kişi sizin gibi böyle duramaz. Sağlam olsaydınız, bu kadar yanlışları şikayet halinde dile getiremezdiniz. Korkunç bir yenilgi kişiliğinin, zayıf kişiliğin gevezeliği, seviyesizliği, saygısızlığı sözkonusu. Ben olsam gevezelik anlamına gelebilecek, hiçbir biçimde ağzımı bile açmazdım. Ve yine bütün pratik eylem yürüyüşünüz, hatalarla, düşüşlerle dolu. Ben ölsem de sizin gibi böyle bir adımı atmam. Bu kadar düşürüyor, bu kadar ilerletemiyorsa, insan hiç böyle yürür mü? Bırak yürümeyi, gün ışığına bile çıkmamalı. Bu konularda kendinize, bazı temel karakter özelliklerini egemen kılın. Birileri sizi alıştırmış. Kimler bunlar? Esasta kan içiciler, faşistler, daha da kötüsü bilmem ne başları. Sizi terbiye eden bunlar. Ne yetiştirirler, bol bol bilmem ne kişilikleri yetiştirirler. Bunların yani düzenin, işbirlikçilerin çocukları olarak büyütülmüşsünüz. Onun için bu acı durumla karşı karşıyasınız. Böyle çok ayıptır söylemesi ama gerçekten bu kadar yaygınlaştırılmış bu kişiliklerle yaşanmaz ki. Siyasi anlamda söylüyorum, hatta diğer anlamlarda da, bu kişilikle hiçbir şey kazanılamaz, işi gücü düzene bilmem ne üretmek olan bir mekanizmanın ürünü olmak, aleti olmak, nasıl sizi sıkmıyor? Israr ederseniz, sizi kesinlikle böyle nitelendirmekten vazgeçmem. Zaten öyle olduğu da ortaya çıkıyor. Bir hatayı kırk defa işleyen, bir suçu kırk defa işleyen nedir? Araplardaki kelime fahiştir.
Fahiş, bir hatayı sürekli tekrarlamaktır. Bir çirkinliği sürekli kılmak, bir yetersizliği sürekli yaşamak fahişedir. Fahiş, yani sürekli, ileri düzeyde, fahişe de oradan ileri geliyor. Eğer bu hatalı kişilikleri sürekli kılarsanız, hepiniz fahişesiniz. Aman ha, aman diyorum size, bu kadar yanlış, yetersiz, zayıf kişilikleri tekrarlamayın. Sokaktaki, genelevdeki fahişenin suçu çok azdır. Onun kimseye verdiği bir zarar yok. Kendisine, kendi bedenine zarar veriyor. Siz topluma, partiye, orduya zarar veriyorsunuz. Askeri, siyasi fahişelik çok daha tehlikeli. Aynı konuda sürekli hatayı yapan, yani taktiğe uymayan, yani doğrulara uymayan, yani örgüte uymayan çok tehlikeli bir fahişedir. Hele bunu sürekli tekrarlayan adam, sürtüktür, fahişedir ve çok tehlikelidir. Benim en büyük sorunum, şu anda bunu durdurma çarelerini araştırmaktır. Bu kadar fahişeyi öldürmek olmaz, ıslah etmek gerekir. Maalesef düşman hepsini fahişeleştirmiş. Nerdeyse bir tek insanı bile sağlam bırakmamış. Zaten TC`nin ve arkasındaki Osmanlı’yı iyi tahlil edersek, erkek de dahil herkesi fahişeleştirmişler, çok iğrenç yöntemleri var. O saraylardaki iç oğlanlar, bilmem işte o haremlikler, hepsi fahişe yuvalarıdır.
Tabii yalnız bu anlamda değil, toplumları, halkları da onların şahsında bu duruma getirirler. Çünkü her halktan bir prens alırlar. Mesela Fatih Sultan Mehmet, ilk fethettiğinde böyle bir sürü prens alır, dikkat edin prenses değil, prens getirdi. Onları sübyancılık biçiminde kullanmış. Kitaplarda var. Bunların şahsında halkları aşağılıyorlar. Bu bir Osmanlı yöntemidir. Mustafa Kemal de böyleydi. Bunlar çok tehlikeli ve unutmayın siz onun ürünüsünüz.
Siz namus meselesini ne sanıyorsunuz veya buna başkaldırmayı siz ne sanıyorsunuz? Halklar adına bu kolay bir iş mi? Duygularınız, intikamlarınız çok güçlü olmadığı için, siz aslında büyük başkaldıramıyorsunuz. Felsefe temeli, tarih temeli, onur temeli zayıf olduğu için siz güçlenemiyorsunuz ve hep ağlıyorsunuz. Yani böyle düşürülmedik bir tek yanınız yok diye, zavallı bir hal arzediyorsunuz. İşine hakim olmayan, bana hep bunu çağrıştırır. Zaten toplumumuz onun için bu kelimeleri çok kullanır. Toplumun ağzındaki bu küfürlerin bir nedeni de budur. Daha çok birbirlerine karşı kullanırlar, onlara da Osmanlı ve TC öğretmiştir. Ben bunları fazla açmak istemiyorum. Böyle devam ederseniz, bende size geldiğiniz kaynağı göstermekten çekinmem. Sizi dövmem, sövmem ama en azından gerçeğinizi ortaya çıkarırım. Daha fazla üzerime gelirseniz, kendimi savunurum.
Herhalde hiç biriniz böyle saldırganlaşıp, bize kadar kendini dayatamaz. Ama yalnız niyet düzeyinde çok tehlikelisiniz. Bunu böyle bileceksiniz. Bilip, içinden çıkmaya çalışacaksınız. Bu kavga boşuna bu kadar şiddetli geçmiyor. Boşuna bu kadar kıyamet koparılmıyor. Namus budur, onur, şeref bu kavganın büyüklüğüdür, bu gelişmelerdir. Boşuna bu kadar kıyamet koparılmıyor. Halen anlamadık derseniz, o zaman çekiç gibi her an kafanıza bu doğruları indiririm. Bir an önce saygınlıklı bir konuma geçin, işleri daha sağlam yürütelim. Eğer bunlardan azıcık nasibinizi alsanız, müthiş bir ciddiyete gelmemeniz düşünülemez. Anladık diyorsanız, o zaman bunun karşılığı olarak, sağlam bir kişilikle karşımızda durmanız lazım. Ben ucuz laf gevelemesinden nefret ederim. Lafına göre olmayanı, işte bu kategoriye sokarım. Bu yılışık davranışlara, kolay boyun eğmeyeceğim kesin, söz ve pratiği bir olmayan davranışlara beni alet etmeniz çok zor. Onun için tekrarlıyorum, doğruya gelin! Kendinize birazcık saygınız varsa, bu doğrularda güç gösterisi yapın. Başka türlü kimse sizi ciddiye alamaz.
Değil öyle özgür ilişki sahibi olarak, sizi demin bahsettiğim sıfatlarla değerlendirmekten başka hiçbir sonuç beklemeyin. Bunlar size, bu ortama doğru yaklaşım ölçülerini vermek içindir. İçinize gelmek bile istemiyorum, çünkü çok hata göreceğim. Çok hata görünce de tahrik oluyorum ve zorlanıyorum. Bir an önce sağlam bir duruşa sahip olun ki, insan aranızda biraz daha sağlam yürüsün. İnsan bilsin ki sağlam bir duruş, sağlam bir yürüyüş halindesiniz. Beyniniz, yüreğiniz sağlam çarpsın. Bunlar bizim için önemli. Bunlar olmadan, bırak komuta yürüyüşünü, serseriler grubu olmaktan bile çıkamazsınız. Allahın bütün zavallılarını almış, başıma göndermişler. Tamam birşey demedim. Bütün sabrımı göstererek, sizleri kabul etdim. Ama bu demek değildir ki, sizi uzun süre bu halinizle kabul edeceğim. Bu aşırı bir yüktür, geriliğinizi biliyorum. Zor koşullarda, ne halde doğurtulup büyütüldüğünüzü biliyorum. Ona dayanarak biraz sabırlı oluyorum. Yoksa bu hal hareketleriniz karşısında, size sille-tokat girişmekten başka bir yanıt verilemez. Bu askeri kurala, askeri yaşam tarzına göre, gece-gündüz sizi dövmek gerekir. Bu duruşların yüzde bir özelliğini bile olumlu bulamıyorum. Bana çok zavallı geliyor.
Şiddetle kendinizi öğrenmeye yatırmanız gerekiyor. Eğer içinizde ben dürüstüm, başkan demiyelim de ben sizden birşeyler öğrenmeye geldim diyen varsa, bu sözlerimden bir pay kapması gerekiyor. Siz beni bile, neredeyse böyle anlamsız, kendini bir geveze gibi tekrar eden birisi durumuna düşürmek istiyorsunuz. Zaten her yer bu duruma getirilmiş. Müthiş bir aşınma, aşınmaya da gerek yok, zaten sürtüklük var. Demin söylediğim gibi. Sağlam bir duruş sahibi kimdir diye, araştırıp duruyorum. Hayretler içinde kalmamak mümkün mü. Bu kadar bağlılık sözünü ediyorsunuz, bir tane yetkin davranış sahibi olamıyorsunuz. Bu nasıl sözdür? İnsan, kendisinden sıkılır. “Ya ben bu kadar söz veriyorum, ama gereklerini yerine getirmedikten sonra, niye bu kadar yalancılık yapayım.”
Partimizde, ordumuzda sözü ve davranışı bu kadar aşındıran tipler olmaktan kendinizi tamamen çıkarmalısınız. Başka çareniz yok! Başka çareniz bozmadır. Bozmanın da suçu ağırdır. Cezası ölümdür. Belki fiziki olarak uygulamıyoruz ama hergün düşman sizi vuruyor. Hayatın kendisi hergün sizi vuruyor. Yani savaş verip, vermeyeceğinizi kararlaştırmak için bilinçlenin veya kimse sizden kahramanlık beklemiyor. Gelmişsiniz, on tane adamı da altınıza koyup sizi sırtta taşıttırmak gerekiyor. Çoğunun durumunun bu olduğunu rahatlıkla görüyorum. Sıkılmadan bana bile kendini dayatan az değil. Sözde savaşçılığa geliyor. Sorgulayın kendinizi, bakalım durumunuz savaşçılığa ne kadar uygun. Şimdi eksiklik bende ise gidermeye çalışıyorum. Kaldı ki size sunduğum tartışma platformunu kullanmıyorsunuz. Kullansanız, eksikse tamamlamaya çalışırız. Hatalar, yanlışlıklar varsa, bunları bana yöneltmeniz, benim en çok hoşuma giden bir davranış olur. Bana yardım, destek olur. Ne doğrulara yanıt olabiliyorsunuz, ne de bir eksiklik onu gideriyorsunuz. Ama bunun yerine kendi yöntemleriniz var. Nedir? İçeriksiz, boş sözler, boş davranışlar, ahpapçavuşluk, onu aşmayan küçük küçük gruplaşmalar, bunlar yanlıştır. Ben şimdiye kadar hiçbirinizle bu temelde ahpapçavuşluk yaptım mı? Hiç bir zaman yapmadım. 40 yıldır, oyun düzenlerim bile en az savaş kadar şiddetli, emekli geçer. Ortada, herşeyi gözlerinizin önünde. Burada oynadım bütün oyunlarda, hepinizin genç fiziğinize rağmen, oyunda gösterdiğim performansın toplamından yüz kat bile daha fazla performans neticesinde goller de atmışız. Bu ortada. Yani kimin ciddi olup olmadığı ortada. Şimdi aslında basit bir oyundur, ama örnek olsun diye söylüyorum. Diğer işlerde de biz böyle ciddiyiz. Bazıları sırf kendilerıni taşıtmak için buraya gelmişler. Bazı zayıf kızlar, zayıf erkekler birbirlerini kandırmak için, zaten kaçanlar da sık sık oluyor. Bu laubalilikler duracak ve ciddiyet başlayacak. Özellikle kendine güvenen, iddialı olduğunu söyleyenler, bu çerçevenin amansız bir militanı olmaya büyük özen göstersinler. Başkalarına bakmasınlar veya kendi kendilerini başkalarının hatalarına bulaştırmasınlar. Büyük bir iç disiplini kendilerine uygulasınlar. Benim tek tek diyalog yapmama da gerek yok, insan söz ile anlayabilmeli…