• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Uruktan Irak’a Arap Kadınlarının Bu Günü…-I-

25 June 2013
in Genel
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Newroz Ceren

Iraklı kadınlar, esmer yüzlü, delici bakışlı çöl kadınları… Asi çöl kabilelerinin savaşçılık ruhunu taşıyorlar. Kavgacılar, yüksek sesle bağırıp çağırıyorlar her an avın üstüne atlayacak bir panterin gözlerine sahipler. O esmer yüzdeki bakışlar bir ressam tarafından nasıl çizilir bilmiyorum.

Ama Irak’taki Arap kadınların yazılı durumunu özetlemek isteyen bir kalemde en az bir ressamın fırçası kadar zorlanır. Çünkü Irak’ta kadınları yazmak için Ortadoğu’nun tüm kaderini yazmak gerekiyor. Çöl kabilelerini, Dicle nehrini ve nehrin etrafındaki o ilk Musakkadimleri, şimdiki Irak topraklarında erkek tanrıların parçaladığı Tiamat’ı yazmak gerekiyor. Tarihin o ilk zincirlerini yazmadan nasıl bu çöl kadınlarının birikmiş zincirlerini anlatabilirki bir kalem. Hiç abartılı ebedi bir izah değil söylediğim. İslamiyet’i,mezhepleşmeleri, Abbasileri, Osmanlıyı, İngilizleri, petrol politikalarını, Abdülkerim Kasım’ı, Saddam Hüseyin’i, Baaskültünün tek erkek despotizmini,Amerika’yı, İngiltere’yi, toplumun dokusunu parçalayan özgürlük yanılsamalarını, Türkiye’yi, Kürtleri ve yazmak için sıralanacak uzun bir liste ile ancak Irak kadınlarınınmahkum olduğu savaşların, ittifakların, kanunların gerçeğini anlatabilir.

Çok iyi bir Arapça arşiv olmadan yazmak zorundayım.Saddam dönemi devlet arşivleri incelenmeye kapalı. Son on yıldır ise Irak’ta gerçeklerin küçük bölümünü ifade eden rastgele bilgiler yığını var. Ne Sünni ne de Şii bölgesi bu arşivleri paylaşmıyor. Hele konu kadın olunca arşivlik her hangi bir değeri yok kadınların. Çünkü kadınlar toplumun bir ayrıntısı gibi kabul ediliyor. Ne yaşar ne yaşamaz konumdalar. Kadınların ölümünün, yaşamının nicel ve nitel varlığı anlam taşımıyor. Efsanenin kaburgadan yaratılan dişisi ancak bir uzuv gibi değer görüyor.  En basit örnek ise; son sekiz yılda dört bin kadın kaybolmasına rağmen aileleri tarafından resmi başvuru yapılarak arananların sayısının 98 olması! Varlığı-yokluğu bu denli önemsenmeyen kadınlar için ciddi bir arşiv olmasını beklemeyecek kadar tanımıyordum bu kültürü. Bu nedenle kadınların durumunun açıklanan resmi rakamlardan daha vahim olduğunu bilen gözlerle bakmak gerekiyor Irak’a.

Tarih Hep İlerlermi?

Uruk, Irak olana değin kadınlar bazen devrimsel sıçramalarla bazen ağır bir evrimin ağında eril birçok değer yargıları ile sarmalandılar. Bu ağ çok güçlü tarihsel aşamaları takip edersek kabilecilik, devletçilik, tek tanrılı dinlerin en yenisi ama en etkilisi İslam, ulus-devlet miti, tek adam Saddam’ın toplum mühendisliği, Amerika’nın ‘özgürlük’ adlı vahşeti, geriye dönüş mezhep ve kabile savaşları.  Sonuç; daha yoksul, daha yalnız ancak yinede bir şeylere tutunmaya çalışan kadınlar…

Irak’taki Arap kadınları büyük kavgalardan sonra 20. yüzyıla ulaştıklarında tüm yenilgilerine rağmen Arap dünyasında Mısır, Lübnan’dan sonra önemli bir yere sahipti. Arap kadınları, 1880’lerde okullarla tanıştılar. Bağdat’ta açılan ilk kız okuluna 90 kız yazıldı ve sayı gittikçe arttı.

1924 yılında Leyla adındaki ilk kadın gazetesi Arap aydını BulinaHassun tarafından çıkarılmaya başlanıyor. BulinaHassun Leyla gazetesi ile kadınların haklarını savunuyor, bir devrim yaparak çok eşliliğe karşı mücadele ediyor. Kendi koşulları içinde olumlu adımlar atıyorlar. Yine 1924 yılında ilk kadın organizasyonu kuruluyor. Bu çabaların hepsi belli bir sınıftan kadınların çalışması olsa bile kadınlara olumlu duygular aşılıyor. Fakat Arap kabileciliği ve İslamiyet’in ortak kombinasyonu kadınlar için o denli zor koşullar yaratıyorki adım atmak ve ilerlemek çok zor.Kadınların çabalarının birçoğu 1920 sonrası başlayan ulus-devlet olma süreci içerisinde devletin kılınan ulus çıkarları tarafında yutuluyor. Sonuç olarak ancak 1979 yılında,kız çocuklarının 12 yaşına kadar okuması kanunlarla zorunlu kılınıyor. Ve Irak’ta kadınlar 1980 yılında seçilme ve seçilme hakkına sahip olabiliyorlar.

Elbette tüm bunlar kadınları daha çok özgürleştirmiyor. Yapılmak istenen ulus-devletin kendi kadınını yaratma çabası. Ama kadınlar için kendini fark etmenin yolunu açıyor azda olsa. Unutmayalım burası Tanrıça Tiamat’ın parçalanarak yenilgisinin tescillendiği yer!Mitoloji parçalanan Tiamat’ıngözyaşlarından Dicle ve Fırat nehirlerinin oluştuğunu söyler. Dilenen Arap kadınlarının yakarışlarına ve öykülerini dinlediğim kadınların gözyaşlarına tanıklık edince,  mitoloji deyip geçemeyeceğimizi, her mitolojinin gerçekleşmiş olayları ve öngörüleride temsil etiğini daha çok kabul ettim.

Kadınlar, Saddam zamanında devletinin iyi kadınları olmak için eğitiliyor, birçok kadın başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerine eğitim için gönderiliyor. Yetişmiş kadınlar devletin birçok kademesinde yer buluyor. Modern ulus-devletin vitrininde kadınlar için ayrılan bölüme yerleştiriliyorlar. Bunlar devlet sistemi içinde yer almayı bilinçli ve bilinçsiz kabul eden kadınlar. Ama aynı yıllarda muhalefet olan pek çok kadın ağır şiddet görüyor. Kürt kadınlarının yaşadıkları başlı başına ayrı bir konu olarak incelenmeli. Fakat sosyalist ve özgürlükçü geleneğin içinde yer alan kadınların pek çoğu ölümle cezalandırılıyor. Tanıştığım Irak Komünist Parti üyesi 85 yaşındaki bir Kürt sadece kendisinin 1950-55 yılları arasında idam edilen 30’dan fazla Irak Komünist Parti üyesi kadını bildiğini bunların hiçbirinin cenazelerinin ailelerine verilmediğini ve daha pek çok gizli infazın olduğunu söyledi. Bu bilgileri tanıştığım pek çok insan onayladı. Yani sistem kendi içinde bir yandan kadınların hayat koşullarını düzeltirken diğer taraftan sistem içi olmayan kadınlara hayat hakkı tanınmamıştır. “Ya benimsin ya kara toprağın” sözü sadece gözü kara aşkların değil, her türlü iktidar istencinin ilkesidir.  İktidarları tanıyan herkes bu gerçeği bilir.

Saddam dönemi, her şeyi ile mükemmel bir toplum mühendisliği örneği. Her şey saat gibi tıkır tıkır işliyor. Kadınlarda bu mühendislik ‘şaheseri’nden payını alıyor. Kurulan binanın dışına çıkmadan sınırlar dâhilindeparlak bir hayat mümkün. Irak’ın Arap şehirleri 2003 yılına değin muntazam bir şehircilik örneği gösteriyor. Bağdat gerçek bir masal şehri gibi Ortadoğu’nun bağrında hayranlıkla izlenen bir yer. Uzaktan bakıldığında kum tepeleri, hurma ağaçları, palmiyeler ve Emevi mimarisinin yuvarlak hatlı cami ve binaları arasında tarihi bir tabloyu izler gibi hissederken insan kendini, o yıllarda Güney Kürdistan’da ölümün kokusu vardır. İnsanlar ölümlerden kaçmıştı defalarca; açlık, Körfez Savaşı sonrası yaşanan yıkım ve yağmaları sarmaya çalışan Güney Kürdistan’da o zaman gri bir kasvet vardır. Oysa Bağdat, başkalarını katlederek kurduğu hayatında lüksü, görkemi yaşıyordu. İnsan eli ile yaratılan her aşırı gösterişli hayatın ardında kana ve yokluğa mahkûm edilmiş başka hayatlar vardır. İşte o zaman Bağdat’ın muhteşemliği ardında Hewlerin yoksulluğu vardı. Bugün Hewler’in muazzam büyümesinin ardında nerelerin ve nelerin sömürüsü var acaba?Düşünmeden edemiyor insan.

Bugün yani 2013 yılında, Bağdat Ortaçağ filmlerininsavaş meydanlarının görüntülerine sahip. Bir zamanların masal kenti şimdi niye paylaşılmadığı anlaşılamayacak kadar yoksul. Oysa her şehir canlı bir varlıktır. İçinde yaşayan yurttaşların toplam ruhunun makro resmi gibidir. Eğer bir şehir sizi ürkütüyor ve ölümü hatırlatıyorsa bilinki orada en çok karşılaşacağınız hikâye ölümlerin hikâyesidir. Bağdat paylaşılamayan yoksulluk ve yangın yeri gibi duruyor Ortadoğu’nun bağrında şimdi. Saddam döneminde özgürlüksüzlük kendini muhteşem bir görkemin ardına gizlerken, bugün özgürlüğün hiç esmediği bu şehirde ölüm insanın yüzüne patlayan bir tokat gibi. Bunun için Saddam’ın gidişi hiçbir şey değiştirmedi.Bir Kürt olarak Saddam gibi eli kanlı bir diktatörün yıkıldığını görmek güzel bir duygu olsada,aslında Saddam’ın fiziki varlık dışında ölmediğini hemen anladım.

Her kabilenin bir Saddam’ı var, her mezhebin, her şehrin ve kasabanın hatta her mahallenin.

Tarihin her zaman ileri gittiği Mit’i Ortadoğu ve Irak’ta yenilgiye uğramıştır. Son 10 yılda Arap dünyası çok büyük bir gerileme ile karşı karşıya. Tarihin hep daha ileriye doğru gittiğini söyleyenler Arap kadınların özeldede Irak’ta kadınların fuhuş, dilencilik, kaçırılma, öldürülme oranlarındaki artışı görseler bunu hangi muhteşem ilerlemeye bağlayacaklar acaba? Maalesef bahar diye karşıladığımız Ortadoğu’daki yıkıcı süreç,henüz bitmemiş olmakla beraber, devrim yaptığı ülkelerde kadınların durumunu hiç iyileştirmediği gibi bazı kanunlarla en azından korumaya alınan temel haklarında geri alınması ile daha kötü bir konuma düşürdü.

Mısır’da Tahrir Meydanı’nın kahraman kadınları şimdi şeriat kanunları ile boğuşmak zorunda. En son Mısır Müftüsü kadınların 9 yaşında da evlenebileceğine dair fetva verdi. Ortadoğu’da siyasal İslam almış başını gidiyor. Yıkılanların yerini daha özgür yapılarla dolduracak özgürlükçü örgütlenmeler yok denecek kadar az. Onlarda bir yandan içte siyasal İslam gericiliğinin bir yandan sözde ileri Batı ülkelerinin saldırısına uğruyor. Bunun için hayat Ortadoğu’da daha özgür daha güzel bir ileriye doğru gitmiyor. Şu anda tek umut Kürtlerin özgür yaşam eğiliminde ve Kürt kadınlarının yaşadığı diriliş ve Rönesans ile Ortadoğu kadınına yeni bir yol açmış olmasında. 

İşte benim yazmak istediğim konu tam da buradan başlıyor. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; Irak’ta Kadınlar 20 yıl öncekinden daha kötü koşullarda yaşıyor. Saddam sonrası Irak’ın Arap bölgelerinde büyük bir toplumsal kaos yaşandı. Amerika Irak’a tam bir felaket getirdi. Bunun çok yönlü siyasal boyutu çok kez değerlendirildi. Ama sosyal olarak yaşanan felaket çok az değerlendirildi. Amerika, Saddam’ın yıkılmasının ardından Irak’ı yeniden yapılandırmak için pek çok sivil toplum adı altında örgüt kurdu. Bu kurumların Merkezi Bağdat ve Musul oldu. Ülkede kendi politikasını destekleyecek hiçbir kuruma sahip olmadığından pek çok kadını eğitmeyi hedefleyen bu kurumlar elit bir kesimin para kazanma yerine döndü. Toplumsal hizmet dedikleri şey elitizmi aşmadı. Ve hemen ardından 2004 Ağustos’u ile başlayan Irak’ta,İslami güçlerin yoğunluk kazanan eylemleri nedeniyle özellikle kadın kurumlarının pek çoğu kapanmak zorunda kaldı. Çünkü bunların çoğu tehditler alıyor, binaları bombalanıyordu. En büyük darbeyi sivil toplum örgütlerinin ikinci merkezi olan Musul aldı. Musul’daki kadın kurumlarının çoğu ve kadın aktivistler 2004 yılı Ekim ayı ile beraber şehri terketmek zorunda kaldı. Şehri terkedenler sadece bunlar değildi. Asuriler, Ermeniler, Ezidiler ve Kürtler zorunlu göçe maruz kaldı. Ve ABD işbirlikçisi olarak anılan kadınlar. Kürt olanlar Kürdistan’a, Asuri ve Ermeniler Avrupa ve Suriye’ye sığındılar. Peki, Arap kadınlar?Araplar da tüm sathı savaş alanına dönen ülkelerinde oradan oraya savruldular.Trajedide asıl başrolü gidecek yeri olmayan Arap kadınları oynadı.

Arap kadınları önce ölen, koca,oğul, baba vb erkek akrabaları nedeni ile sahipsiz (!) kaldılar. Meclis Kadın Hakları İzleme Komisyonu Başkanı Macide Hüseyin’i kocasını kaybeden kadınların sayısının 3 milyondan fazla olduğunu söylüyor. Buda en azından 6 milyon yetim çocuk demek. Erkeklerin bakmak zorunda olduğu anne ve kız kardeşlerde bu sayıya eklenince yaklaşık olarak 10 milyon kadın ve çocuk sahipsiz(!). Kadınların birçoğu işsiz ve bir iş yapabilecek ne yeteneğe nede sosyal koşula sahip değil. Irak’ta dul ve bakıma muhtaç kadınlara maaş bağlanması yönünde kanun var. Bu para 100 dolar civarında. Bağdat’ta en kötü semtlerde, gece kondu denemeyecek evlerin dahi ev kirasının 200 dolar olduğu, hesaplanırsa bu paranın ihtiyaçları karşılamayacağı kesin. Bu maaş çok az bir kesime ulaşabiliyor. Maaş için başvuru yapanlar devlet memurlarına yüksek miktarda rüşvet veriyor.

Irak toplumunda mezhepçilik, kabilecilik büyük bir hızla geri dönüyor. Fakat bu toplumsal kategorilerin geri dönüşleri ve temsil ettiği değerler toplumda büyük bir anlam kaybına yol açıyor. Bu kültün birincisi şiddet, toplumsal cinsiyetçilik ve iktidarcılık. Hayat koşulları zorlaşınca insanlar birçok zorluğa göğüs gerer. Açlık, zorlu iş koşulları, yetersiz sağlık hizmetleri vb. Ama esas zorluklar ve kötülükler o zaman başlamaz. Zorluklar, şiddetin kültür haline geldiği, toplumsal yapının bozulduğu anlam kaybı bile başlar.

Şiddet kültürü insanın karşılaşabileceği en kötü olayları yaratabilecek kudrette acımasız bir kültürdür. Irak toplumu tarihi olarak da şiddetle epey yakın ilişkisi olan birtoplum. Fakat özellikle 2003 ABD ve müttefiklerinin müdahalesi ile başlayan süreç şiddeti kitlesel olarak her gün yaşanan bir durum haline getirdi. Patlama ve ölümler hayatın doğal bir parçası haline geldi. Daha üstün olmak için daha çok öldürmek, rakiplerini daha çok korkutmak,iktidar olmak için şiddet kullanmak, şiddeti ve iktidarı kullanabilecek kabiliyette olmak için de gerçek bir erkek(!) olmak gerek. İktidarın, şiddetin ve erkekliğin bir arada olduğu bir denkleme eşittir ve bubölümden sonra yazılacak rakam elbette ölümün, kanın ve üstünlüğün rakamıdır doğal olarak. Eğer erkek değilseniz, şiddet kullanamazsınız, şiddet ve erkeklik yoksa iktidar olma yolu kapalıdır! Aslında bu üçlü ile daha pek çıkarma yapabiliriz. Ama erkeklik çok önemli bir kavram.Saddam Hüseyin’in ölürken bile kendini ölüme getiren cellatlara “Erkek olun, erkek gibi durun” demesi bir tesadüf değildi. Ölüme giderken bile söylenecek son sözler olduğuna göre var oluş sebebi gibi bir şeydi. Bunun için bugün Irak’ta erkeklik çok önemli ve hayati, kadınlık ise çok önemsiz ve tali.

Irak’ta şiddet kültürü hayatın kendisi ile özdeşlemiştir. Elbette bunu sadece Saddam ve sonrasındakilerle izah edemeyiz. Şiddet kültürünü açıklarken Enki’yi, Sargon’u ve daha nicelerini mitsel ifadeler olarak tek değil kültürün yapı taşı olarak incelemek gerekiyor. Şiddet ve aşırı erkeksilik beraberinde rekabeti, intikamı, ürkütücülüğü ve korkuların gücünü de hayata sızdırmış. Tek olmak, tek erkek olmak, rakiplerini yenen erkek olmak, erkeklerin babası olmak, intikam alan erkek olmak toplumum tacı olmak demek.  Hala Şii ve Sünni savaşlarının özünde bu vardır. Geçmiş dönemin siyasi, ekonomik, çıkarsal farklılaşması ve çatışmalar günümüze kadar uzanmış. Bugün kendi kitlelerini kışkırtmak, diri tutmak, savaşa hazır tutmak için erkeksi tüm söylemlerle saldırıyorlar birbirlerine. Kerbela’dan 1300 yıl sonra bile hala Şiiler Ali’nin intikamını almaktan söz ediyor. Muharrem ayında ‘oğulların kanını yerde bırakmayacak’diye her yere yazılar yazarlar. Sünnilerde aynı yöntemlerle savaşıyorlar. Şiddet sarmalı ve hoşgörüsüzlük toplumsallığı, dayanışmacılığı bitiriyor. Bir grup elitin çıkarı dışında bu sarmal ancak ve ancak toplumsallığı, dayanışmayı bitiriyor. Maliki taraftarları methiyeler dizip, şarkılar yazıyorlar “Ey Ebu senin güzelliğini görmeyen gözü çıkartırız, sen geçince selam vermeyen kolu kopartırız, ey erkeklerin öncüsü, Ali’nin intikamını alacak kutlu adam biz senin yolunda ölmeye hazırız” ve küçücük çocuklar bu şarkıların eşliğinde dans ederek büyüyor. Erkekliği kutsamayı ve düşmana diz çöktürmeyi küçük yaşta kodluyorlar zihinlerine. Elbette aynı yöntem diğer etnik ve dini guruplardada var. Kabilelerin ortak paradigması erkekliğin temsil ettiği değerlerde, bunun için bu paradigmanın yönlendiği sosyalite sürekli kendini üretiyor erkeklik, savaş ve tek olma tutkusu sanata, edebiyata, estetiğe, güzelliğe imkan vermiyor, toplumun ruhu fakirleşiyor. Erkeksi bir vakurluk, kasvet, korku ve güç kokusu sarıyor tüm Irak’ı.

Hani Saddam ölmüştü. Hayır, Saddam’ın ruhu heryerde yaşıyor…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk