• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Adım Adım Ülkeme, Gerçeğe Ve Kendime

4 May 2020
in ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Zınarin Dersim (Selma Doğan)

Gabar…

Zümrüt yeşili cilo, palamut, kizvan ormanları, ormanların yeşili arasında fışkıran beyaz köpüklü kayalıkları, kıpkırmızı killi toprağnın içinden hat hat uzanan sarı kum şeritleri. Bir zamanların çalışkan, emektar, şirin insanlarının el emeği, alın teri, göz-nuru olan bereketli cennet köyleri ili ülkemin şefkatli sıcacık bir mekanıydı. Gece yıldızlarını izleyerek uyudum, kayarken binlercesi beyaz ışıkları bırakarak ardından binlerce dilek tuttum.

Dolunayında laciverti, parıltısını yemyeşil ormanlarla kaplı tepelerin doruklarında gizleyen, gecelerinde Sipiviyan caddesinde yürüdüm, güzel günleri, geleceği, kavgayı düşündüm.

Uzaktan huzuru, bereketi, temizliği andıran, insanına sadece insanca yaşamayı ve emeği hissettiren Avalı, Bırava, Birke, Sipiviyan… ve daha onlarca yanmış yıkılmış köy, her şeye rağmen, düşmana inat, zalime inat, sömürgeciye inat bize dostluk, yoldaşlık etti. Açlığın vücudumuza kemirgen bir kurt gibi yapıştığı günlerde yaşam kaynağımız bu köylerin dutu, elması, üzümüydü…

Çırav’ın korumasız, çıplak gecelerinde üşüdüm. Göz alabildiğince uzanan heliz deryasının uçuk sarıya çalan yeşil dalgaları arasında zorlukla adım atarken, şarkılarını dinledim. Göğün, yere en yakın yeriydi. Yerde göğe en yakın bizdik. En büyük yıldızı şu çıplak ellerimizle yakalayabilirdik. Duru, parlak gökyüzü ve kirletilmemiş yeryüzünün en temiz ve en arı insanları bizdik sanki. Sanki samanyoluna ulaşacaktık, tuttuğumuz yolla, sonsuzluğu yürüyecektik oradan.

Ulu kervanların izlerini takip edip kutsal ışığa ulaşıp bir parça damıtacaktık insanların dünyasına. Ve Çırav’da geceye yayılan serin rüzgarın, kulaklarda bin yıllarca çınlatacağı bir ezgi olacaktık. Çırav; ulaşılmaz, çok yükseklerde çok zor başarıldıkça sevilen ve sevildikçe başarılan.

Çırav. Gabar arası Geliye Gardıla meskenimizdi geceleri. Şırnak’ın ışıkları bir altın gerdanlığın elmas ışıltıları gibi karanlığa yamanıyor, azametinde aysız geceler şatafatlı bir ışığa boğuyordu. İçinde halkımdan insanlarımdan çok sömürgeciliği, meşhur tank taburunu, Türk subay ve askerlerinin benzersiz zulmünü hissettiğim bu şehrin ışıkları nöbetçi subay olduğum gecelerde içimi ürpertirdi.

7 Ağustos 1997

Beytüşşebap

Ne yollardan, ne yerlerden geçtik… ne dostları, neleri gördük…

Birkaç gün önce Gabar’dan ayrılıp Besta’ya, Besta’dan Beytüşşebap’a geldik. Uzun, yorucu ama umutlu güzel bir yolculuktu. Daha önce sıkıntıyla, sinirle, öfkeyle geçtiğimiz kaldığım yerlerde bu kez sevdiğim, tandığım, alıştığım insanlarla mutlu, huzurlu, anlamlı kaldım, geçtim. Bir kez daha çok hissettim insan sevdikleriyle var, sevdikleriyle mutlu insan ilişkileriyle insan.

Yürüdük…

Çok yıldızlı parlak gecelerde terimiz alnımızdan süzülürken, sırtımızda yükümüz ve umudumuz uzun yalları geçtik, yüksek dağları aştık, düşmanın büyük bel bağladığı karakolların, lazer kameraların burunlarının diplerinden sessiz sular gibi süzülüp geçtik. Gecede yıldızların şavkında doyumsuz bir manzaranın parçasıydık. Bir zincir gibi birbirimize eklenmiş, zafere yürüyorduk. Yorulduk dağlarca, *dollarca.

Ülkemde yaşadıkça, Botan’da direndikçe ve dağlarda yürüdükçe daha da bağlandı yüreğim savaşa, toprağa. Her şey özü gibi yaşandıkça daha da anlamlılaştı. Ülke, dağ, savaş ve BOTAN. Botan’da olmak yaşamaktan, direnmekten büyük gurur duydum. Onur duydum. Botan’da savaşanlar ve direnenler daha da saygıdeğer insanlar oldular gözümde.

Şunu anladım. Botan’a Botan yapısına sıradan yaklaşılmaz, basit yaklaşılmaz. Yaşam olağanın çok çok üstündedir. Botan’da ve ancak büyük bir ülke sevgisi buna sebep olabilir. Besta’dan Deriye Kaç’a (Çam Kapısı) doğru yürürken hep bunları düşündüm. Büyük düşman ambargosuna, böylesine büyük bir iradeyle direniyor bu arkadaşlar tam 3 yıl. Tam 3 yıl aç, yoksul. Botan’da yaşam bir romandır…

Yeşilin sayısız tonunun küçücük bir alanda tam bir renk ahengi oluşturduğu, mor, sarı, pembe, kırmızı yayla çiçeklerinin bu yeşil kadife zemin üzerinde gamsız, düzensiz dağıldığı, insana sadece “burada yaşamalıyım” dedirten uçsuz bucaksız Beytüşşebap zozanı. Ve önümüzde yeşil bir çimen denizinin ahenkli dalgaları gibi Faraşin. 8 Ağustos 1997Gabar

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk