• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Ulus Devletin Haneleri Yerine Sınırları Aşan Bilinçlenme Mekanları

16 May 2013
in Genel
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Esra Bilge

Özgürlüğün olmadığı hiçbir toplumsal zemin ahlaki değildir. İçinde yaşanılan dönem için hangi tanımlama yapılırsa yapılsın her hangi bir insani değerden de pek bahsedilemez. Çünkü insan dediğimiz varlık kendi tarihini seçme hakkına sahiptir. Hatta insanda bu özellik örgütlenerek gelişir. Zaten insanı diğer canlılardan farklı kılan, ayrışarak gelmesini sağlayan temel nedenlerden birisi de budur.

İnsan varoluşu, toplumsallıktan gelen gücüyle birlikte düşüncelerini, belli bir forma ve yapısallığa dönüştürebilir. Bu yapısallığın sürekliliğini sağlayabilmek için ise eylemli kılar. Bu en genel haliyle ideolojinin tanımını da karşılar. Düşünsel irade, bilincin forma dönüşmesi, bu formun eylemli kılınmasıyla birlikte seçme, tercih yapabilme gücü tüm birinci doğa varlıklarından ayrışmasını sağlar. Bu fark insana bir güç sağlamıştır. Fakat bu güç olumsuz anlamda da kullanılmasıyla birlikte kendisine karşı da kullanılır hale gelmiştir.

İnsanın ideoloji oluşturabilme ve kendisini bu ideolojik çerçevede yürütebilme gücü esnek zekasından ileri gelir. Zeka, maddi varlıklar gibi kullanıldıkça tüketilebilecek bir oluşum değildir. Tersine, ne kadar çok kullanılır ve devinimli kılınırsa o kadar çok gelişim seyreder ve büyür. Çok esnek yapılı olan zeka, toplumsal dokuda iktidar ve hegemonyanın gelişimi ile birlikte katılaştırılmıştır. Bu katılaşmaya sebebiyet veren temel nedenlerden birisi ise iktidarın düşünmeyi, belli kesimlere ait kılmasından kaynağını alır. Bu uğurda toplumsal hafızada çok ciddi bozulmaların yaratılmasına neden olunmuştur. Toplumsal hafıza, bozuldukça özgürlük, demokrasi ve eşitlikten bahsetmek son derece güçtür.

Toplumsal hafızanın, hakikat ile bağının yeniden kurulabilmesi için kapitalist modernite karşısında yeni bir bilinç oluşturmak özgürlük mücadeleleri için çok büyük önemdedir. Hele ki toplumsal değişim mücadelelerinin belli sonuçlar elde ediyorsa bunda bilinç oluşturma, ideolojik mücadele verme ve entelektüel faaliyetler yürütme eskisinden daha fazla önem ve anlama sahip oluyor. Mücadele koşulları, zeminleri değişiklik kazansa dahi, kapitalist modernite sürekliliğini sağlayan hiçbir kurumlaşmasında ciddi değişikliklere gitmemiştir. Örneğin sosyal psikolojinin inşasında dilde bir değişikliğe gitmiş midir? Kadın özgürlüğünde her hangi bir adım atılmış mıdır? Birinci ve ikinci doğanın en güçlü düşmanı olan endüstriyalizmden vazgeçilip, eko-ekonomik kurumlaşmalar inşa edilmiş midir? Kadın katliamları, her türlü ötekileştirmeler, açlık- yoksulluk, toplumsal şiddet kurumlaşmalarında bir değişiklik yapılmış mıdır? Daha birçok maddi ve manevi anlamda inşa edilen kurumlaşmalarda köklü değişikliklere gidilmemiştir.

Sistemde yaşanacak değişimlerle birlikte savaş halli kılınan toplumsal yapıda, hafızaların ve bilgi yapılarında değişikliğe gidilmeden toplumsal barış en genel haliyle inşa edilemez. Bunun için özel ve özgün kurumlaşmalar ve yapılanmalara gitmek önem taşıyor. Bu nedenle Önderliğimizin Amed’te yapmış olduğu açıklamada “Yeni mücadelenin zemini fikir, ideoloji ve demokratik siyasettir. Büyük bir demokratik hamle başlatmaktır.” ifadesi ayrı bir anlam taşıyor. Bu hamlenin yapılabilmesi için akademik düzeyde yürütülecek çalışmalar ve bu çalışmaların içini dolduracak ahlaki, politik ve entelektüel kurumlaşmalara gitmek, barış süreçlerini koruma altına alır. Barışın tüm toplumsal dokuda yayılması açısından yeni bir toplumsal hafıza inşa eder.

Bilinç ve bilgi yapısı olmaksızın ne ahlak ne de politika gelişebilir. Hangi öğrenme biçimi, bilgi yapısı nasıl bir ahlaki doku oluşturur? Ahlak, bilgi ve bilinçten bağımsız mıdır? Sorularının yanıtını kapitalist modernite çok büyük acılar ve kanlı savaşlarla ortaya koymuştur. Kapitalist modernitenin insanlığa yaşattığı tüm acıların, kanın ve gözyaşının altında pozitivist bilimcilik vardır. Bu nedenledir ki pozitivist bilim, kapitalist modernitenin hukuksal mercidir. Kapitalist modernitenin meşruluğunu pozitivist sosyal bilimler sağlamıştır. Ama unutmamak gerekir ki o meşruluğu ortadan kaldıracak olan da yine sosyal bilimlerdir.

Bilinç ve bilgi kapitalist modernitenin sürekliliğini sağlayan, bu eğilimi güçlendiren hafızaları oluşturmak için modernite kurumlaşmalara gitmiştir. Bu sürekliliği sağlayan hafıza mekanları ise hanelerdir. Haneler nasıl bir özellik taşıdı da kapitalizmi bu hale getirdi? Nasıl oldu da toplumsal normalizasyon olarak tanımlanan kapitalist modernite ile uyumlu yaşam biçimleri ve düşünceleri inşa edilen kurumlaşmalarla anlam kazanmış oldu? Bu soruya verilecek en iyi cevap, düşünmeyi unutturan, ahlakı ve politikayı iktidara ve hegemonyaya teslim eden bilinç formları oluşturulmasıdır. Okul, üniversite, kışla, aile -ki en esaslı hanelerden birisidir-, hastane, tımarhane vb. kurumlaşmalar en iyi insan üretim merkezleri haline dönüştürüldü. Kapitalist modernitenin normal toplum olarak tanımladığı şey ise her yerden iktidar üreten mekanizmalar haline getirilmiş toplumdur.  Toplumun tümü iktidar için terbiye edilir. Edep-erkân bilmek iktidara nasıl hizmet edeceğini bilmektir. Diplomalı olmak sisteme en uyumlu birey kimliğini edinmek demektir. Böyle birey üretim mekanizmaları ile iktidarın akışkanlığı sağlanmaya çalışılır.

Kapitalist modernite ile uzun süreli mücadelenin sağlanması için bu edep-erkân denilen şeyde değişikliğe gitmek gerekir. Bu nedenle ahlaki ve politik kurumlaşmalar geliştirilirken her iki alanla bağı olan ve o alanları besleyen entelektüel kurumlaşmaları da inşa etmek gerekir. Önderliğimiz yol haritasında “İdeolojik özgürlük olmadan, demokratikleşme adımları her an tökezleyebilir, hegemonik ideolojilerin kontrolüne girebilir. İdeolojik özgürlük toplumsal doğanın hakikatiyle bağlantılı olup, demokratik toplumun gerçekleştirilmesi ve yaşanmasıyla kendini daimi olarak ifade eder.” demektedir. Bu değerlendirme ile anlaşılıyor ki ideolojik çalışmalar her zamankinden daha güçlü, iradeli ve direnişçi bir tempo ile hareket etmek durumundadır.

Toplumsal yapıda her dönemde ideolojik çalışmaların yürütülmesi gerekir. Ancak halkların yıllardır hasret kaldıkları barış süreçleri daha fazla hassas ve kırılgandır. Kan ve savaştan beslenen farklı farklı güçler var. Bu güçler, süreci kendi lehine evirmeye çalışırlar. Sürecin onurlu barış, demokratikleşme ve özgürlük yönünde ivme kazanabilmesi için toplumsal hafızayı iktidardan arındırmak her zamankinden daha büyük bir önem kazanmış olur. Böylesi dönemler dönüm noktalarıdır. Kazanan ya özgürlük ve toplumsal barış olacaktır ya da iktidar ve hegemonya eğilimi kazanacaktır. Dolayısıyla kıyasıya bir mücadelenin zemini de oluşmuş olur. Esas olan ideolojik mücadelede kazanmaktır. İdeolojik mücadelenin kazanabilmesi için ise toplumsal bilinç düzeyinin yayılması ve derinleşmesi önemlidir. Eğitim kurumlaşmaları ne kadar çok toplumsal alanlarda çalışma yürütüp düşünceleri derinleştirebilirse o kadar çok toplumsal özgürlük eğilimi de gelişmiş ve kazanılmış olur.

Demokrasinin toplumsal kültüre dönüşebilmesi için demokratik modernite güçlerinin de eğitim kurumlaşmalarını örgütlemesi önem taşır. Hele ki pozitivist sosyal bilimlerle donatılmış eğitim kurumlaşmalarının bu kadar yıldır kendisini örgütlemesine karşılık hiç dur durak bilmeden bu çalışmaları yürütmek çok daha fazla önem taşır.

Demokratik modernist güçlerin inşa ettiği eğitim kurumlarından geçen her bireyin toplumsal ilişkilerinde demokrasi, eşitlik ve özgürlüğün yaşam bulması önemlidir. Yenilen yemekten içilen suya, giyilen elbiselere, izlenilen sinemalara kadar her şeyde bir ideolojik yaklaşım vardır. Her şey iktidar salgılanmasına göre ayarlanmıştır. Eğitimin temel işlevi manipülasyondur.

Demokratik modernist eğitim kurumlarında başta edinilmesi geren bilgi; birinci doğa ve ikinci doğada antagonist çatışmaların çok sınırlı olduğudur. Toplumsal ilişkilerde antagonist çatışmaların çok sınırlı olduğunu kavratmak gerekir. Toplumsal ilişkilerde temel ilişki biçimi olarak ele alınan çatışma ve bir birini yok etmelerin doğallaştırmasının önüne geçmek gerekir. Toplumun ahlaki yapısında çatışmalı politikalar çok az ya da gelişen çatışmaların demokratik temelli olduğudur. Egemen erkeklik, anlam gücünü zayıflatarak antagonist çatışmaları başat konuma getirmiştir. Bu yöntem toplum bilimin temel yöntemidir. Bu yöntem aşılmadan toplumda köklü bir demokrasi kültürü inşa etmek pek mümkün değildir.

Modernitenin tüm hanelerinde karşıtlık temel hakikatmiş gibi algılatılır. Kadın-erkek türevli karşıtlıklar sıralanır. Özne-nesne, biz-öteki, beden-ruh, din-bilim, mitoloji-felsefe, tanrı-kul, ezen-ezilen, hâkim-mahkûm vb. kurgulanan karşıtlıkların toplumsal hakikati geliştirmeyeceği tersine tekelci iktidarı besleyeceği akademilerde yoğunca tartışılması gereken konuların başındadır. Bu karşıtlıklar ortak yaşama, kolektiviteye izin vermezler. Her ilişki biçiminde üstünlük aranır. Toplumu dağıtma dışında tek bir çıkış yolu bırakmaz. Dolayısıyla akademiler ortak yaşam perspektifini geliştirebilecek paradigmayı toplumsal dokuya içselleştirmenin olanaklarını geliştirme göreviyle karşı karşıyadır.

Akademilerin yürüteceği çalışmaların başında kapitalist modernitenin ahlaki politik topluma dönük saldırılarına karşı toplumu direnişli kılmasıdır. Bilincin, oluşum gerekçesi yaşamın özgür ve demokratik temelde süreklileşmesidir. Eğer yaşam özgürce yaşanmıyorsa, özgür eylemli kılınmıyorsa bilincin de pek bir anlamı yoktur. Tüm toplumun özgürlükten yoksun yaşadığı bir dünyada bilginin, bilimin ve bilincin de değeri yoktur. Bilim ve bilgi özgür yaşam adınadır. Toplumlar sadece karınlarını doyurmak, üremek ve korunmak için var olmazlar. Bunların hepsini ahlaka ve politikaya dayandırır, anlam gücü oluştururlar. Anlam gücünün oluşum zemini ise özgürlükten geçer yoksa da toplumdan söz edilemez.

Kadın özgürlük akademileri, kadın özgürlüğü önünde duran her türden kavramla mücadele halinde olur. Bu nedenle de kadın akademileri toplumsal barış sürecinin gelişebilmesi için siyasal çalışmaları, aydınlanma çalışmalarını başat olarak ele almaları gerekir. İdeolojik mücadelenin temelleri daha çok bu alanlarda geliştirilir ve siyasetin önü açılmış olur. Böylece başlangıç adımları olarak tanımlanabilecek çalışmalar halkların barışın gelişebilmesi için kararlıkları arttırılmış olur. Ortak yaşam, kolektivite geleneğinin yeniden gündeme gelmesi ve bir arada yaşanabileceği fikri toplumsal yapıya özümsetilmesini sağlayacak temel güç kadındır. Kadın, ulus-devletin inşa ettiği hanelerde yaşayıp, eğitilmektense kendi inşa edeceği özgür yaşam mekânlarını kendisi belirlerse sistemin sınırlarını çok güçlü anlamda da zorlamış olur. 

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk