• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Mücadelede en önemli güç örgütlü olmaktır

27 November 2012
in DEĞERLENDİRME
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Dorşin-Ekin

Neolitik dönemi biraz incelediğimizde, yaşanan toplumsal realite kadının toplumsal statüsüyle birebir alakalı olduğunu görebiliyoruz. Her bakımdan özne-nesne ayrımının oluşmadığı, bir kadın gerçekliğini izliyoruz. Kadın, yarattığı bütün manevi ve maddi değerlerle barışçıl bir kültürün yaratıcısı olduğu gibi aynı zamanda hakikatin temel yapı taşını oluşturmuştur.


Aslında kadın hakikatin kendisidir desek abartı da sayılmaz. Bu konuda Adorno “Kadın hakikattir.” belirlemesini yapmıştır. Yaşam kadın etrafında büyük bir anlam gücüne ulaşmış, yaratılan bu örgütlülükle hem toplum hem de kadın bir öz savunmaya kavuşmuştur. Kadının bu zihinsel yaratıcılığı yaşamın toplumun bütün ihtiyaçlarını (barınma, savunma, besleme, üreme, giydirme) karşılamasını sadece getirmemiş aynı zamanda bu ihtiyaçların anlamlı bir bütünlüğe kavuşmasında da önemli bir rol oynamıştır. Kadının yaşama katılım biçimi toplumun kadına yüklediği anlamda üreticilik ve değer katıcı statüsü ile tanımlanmıştır. Yaşamın ana karakterli oluşu da biraz da bu statü ile bağlantılıdır.


Ataerkil sisteme geçişle, kadının yaşamın her sahasından (ekonomik, siyasal, sosyal, vb) dıştalandığı inkâr edilemeyecek bir durumdur. Egemenlikli tarihin gelişimiyle, kadın salt kendi öz değerlerinden, gerçekliğinden uzaklaştırılmamış aynı zamanda kendi özüne ters bir konuma da düşürülmüştür. Kadının kendisine karşı yaşadığı yabancılaşma özelde kapitalist sistemle birlikte daha da derinleşmiştir. Ahlaki politik toplumun ve kendi gerçekliğinden bihaber olmuş, yaşamını verilen kırıntılar üzerinden sürdürmeye çalışmaktadır.


Manevi değerlerden boşanmanın adı olan Kapitalist modertine ile birlikte yaşamı biçimlendiren ve anlamla yükleyen kadından biçimsel bir kadın kimliği bırakılmıştır. Kabukla uğraşan kapitalist modernite kabuktan ibaret kıldığı kadınla kendi istediği yaşamı çok rahat örgütleyebilmektedir. İşte kadın açısından da en yoğun mücadele edilmesi gereken zeminde biraz da bu olmaktadır. Kapitalist modernitenin kadına dönük geliştirdiği her türden politika ile mücadele edilirken aynı zamanda kapitalizmin anlamdan boşaltan sistemi ile köklü mücadele yürütme ihtiyacı çok yoğun ortaya çıkmıştır.


Toplumun sürüklendiği bu aşama değersizlik aşamasıdır. Her şey maddi değerlerle ölçülürken; anlam, manevi değerler, duygular pazarda kullanılacak bir malzemeye dönüştürülmüştür. Bu gerçekliklerden hareketle Önderliğimiz özgürlük hareketimizin çıkışıyla kadının ve toplumun yaşadığı bu düşüşe sürekli vurgu yapmış ve çeşitli biçimlerde kaybedilenleri yeniden kazandırma çabasında bulunmuştur. Ve bu temelde, toplumun özgürlüğü kadının özgürleşmesiyle paralel yürüyeceğini belirtmiştir. İster kadın ordulaşması olsun, ister kopuş teorisi, ister kadın kurtuluş ideolojisi ya da partileşme olsun ve en son gündemimize giren jineoloji çalışması olsun vs. bunların hepsi Önderliğin günümüzde kadının yaşadığı travmaya dönük atılmış olan can simitleridir. Önderliğimiz geliştirdiği ve derinleştirdiği perspektiflerle karartılan özgürlük yolunu ve kaybedilen umutlara bir ışık tutmaya çalışmıştır.


Kadın partileşmesiyle birlikte Önderliğimiz tarihe ışık tutmaya çalışmıştır. Tarihe dönerek bizlere köşelerde gizli kalmış olan, kadının toplumsal başatlığını aydınlatmaya çalışmıştır. Partileşmenin yeni adımları atılırken toplumsal öncülüğü gerçekleştirecek örgütlenmiş hakikat olarak kadroyu tanımlamış ve kadının da bunda öncü rolünü tanıma kavuşturmuştur.


Kadının uzun süreli tarihsel toplumsal yapıdaki yeri sadece soyut bir tanımla sınırlı değildi. Yaşamın öncü gücü olarak yer alırken çok somut yaşamın her alanında kadın kendi kültürünü de yaymaktaydı. Bu nedenle kadın tanımımız sözlü düzeyde yer almanın ötesine geçmek durumundadır. Parti tarihimizde Önderliğimizin ifade ettiği Kürdistan’da örgütsüz tek bir yaprak dahi kımıldamaz değerlendirmesini biraz daha derinleştirerek toplumsal yapıda örgütlü olmayan tek bir gerçek kendisine nefes borusu yakalayamacaktı. Kadın partileşmesi böylesi bir anlamı taşıyordu. Partileşmeyle Önderlik, toplam bir kadın kimliğini kastetmekteydi. Parti yapısı modernitenin oluşturduğu zihinsel yapıyı aşmak ve topluma öncülük yapabilecek zihinsel ve yaşamsal formasyonu kendisinde de yakalama çabası üzerinden oluşturulmuştur. Modernist paradigma üzerinden oluşturulan tüm toplumsal örgütlenmeler iktidara ulaşmaktan başka bir yolu tercih edememekteydiler.


Modernitenin eğitim kamplarında “devletin prototipi ailedir” vurgusu sürekli yapılmaktadır. Dikkat edelim burada kadına-erkeğe roller biçilip onların oluşturdukları statüler dışında bir tanıma gitme ihtiyacı görülmemektedir. Devletin her türden geliştirdiği şiddet yüklü ilişkiler toplamı, prototipi olan aile içinde de geliştirilmektedir. Dolayısıyla devletçi zihniyetle düşünen, ilişkilenen bir yaşam biçimi sunulmaktadır. Modernitenin yaptığı bu tanıma karşılık Önderlik toplumu kendi hakikati içinde tanımlarken kadına da kendi özgür tercihi dışında sunulan bu toplumla yaşamamayı bir tercih olarak başta sunuyor. Bu tercihle birlikte Önderliğimiz, kadın açısından da ciddi bir haklar ve görevler kodu da oluşturmaktadır. Önderliğimiz “Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü” savunmasında perspektifini daha da geliştirerek model olarak önümüze özgür eş yaşam perspektifini sunmaktadır. Bu toplumun özgürlük eğilimli gelişip, savunmasını sağlayabileceği ve kendini sürekli kılabileceği yöntemleri de sunduğu bir yaşam perspektifi olarak ele alınmak durumundadır. Kadın açısından da eğer özgür toplum içinde yaşamak istiyorsa o toplumun oluşması için ciddi bir çaba içinde olması gerektiği de az çok anlaşılmaktadır. Kapitalist modernite toplumun köleleşmesi için kadının daha fazla düşürülmesi yönünde saldırılarına hiç ara vermeksizin devam ederken kadın da örgütlü bir güç olarak kendi mücadele araçlarını geliştirmek durumundadır. 


Kadının özgürlük düzeyi yükseldikçe, toplumun özgürlük ölçüleri yükselecektir. Toplumun özgür toplum olarak varlığını koruyup, kendini süreklileştirebilmesi için kadın özgürlüğü olmazsa olmaz kabilindendir.


Kapitalist modernite kadının yaşamla bağını kopardıkça kendisini daha bir yaşanılır kıldığını düşünmektedir. Bu aslında yaşam açısından büyük bir gerçektir. Kadını ne kadar yaşamdan kopartırsa kendi ömrünü uzatıp toplumun ahlaki ömrünü kısaltmaktadır. Kadının toplumsal yaşamla bağı güçlü kılındıkça toplum kendisini kendi kökleri üzerinde büyütüp sürdürecektir. Devletin prototipi içinde tanımlanmış olan kadın ancak devletin kökleri üzerinden yaşamını sürdürür hale gelir ki bu aynı zamanda her türlü toplumsal dokunun da çürümesi olmaktadır. İşte bu sürdürme gücü biraz da devrimci parti ve öncü gücün kendisini örgütlü kılması ile aşılabilecek bir sorunsallık haline dönüşmüştür.


Ulus devlet yapısı toplumun sahibi olarak kendisini tanımlarken kadının sahibini de erkek kılmıştır. Ulus-devlet nasıl ki bensiz toplum bir hiçtir yalanını söylüyorsa erkek de kadın için hep şunu söyler durur “Erkeksiz kadın bir hiçtir” Bu söylemle işlenen kadın zihni de hep bir sahip aramaya yol alır. Özgür toplum iddiasını taşıyan kadının başat argümanı da “Kendi varlığımı oluşturdukça, kendi köklerim üzerinden filizlendikçe özgür bir toplum inşa edebilirim” olmalıdır. Kadın kendisini her hangi bir iktidarcı güce bağımlı kıldıkça özgür toplum ve özgür kadın da bir hayal olmanın ötesine geçemeyecektir. Hatta bırakalım bunun hayalini dahi kuramayacak düzeyde kalacaktır, çünkü hayalleri başka olanın yaşamı da başkalarına ait kılınır. Hayalleri dahi başkasına ait oldukça demokrasi, özgürlük kavramları da çok ayakları havada söylemler olarak kalır.


Kadının içinde yaşamak istediği toplumu oluşturması biraz da kendi ellerindedir. Kadın toplumsal yapıda özgürlük yönlü kurallar oluşturdukça erkek de bu ölçülere kendisini ulaştırmak için büyük bir savaşım içine girebilir. Mikro evren olarak tanımlanan insan, doğanın diğer türlerinden farklı olarak en nitelikliyi tercih etme düzeyi gelişkindir. Kadının nitelik olarak ortaya koyacağı demokratiklik ve özgürlük ilkeleri toplumsal yapıda bir düzeyde yaratacaktır.

 

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk