Başkanım, siz bir cemre gibi düştünüz yüreklerimize ve yüreğimizde kök salan en güzel çiçek oldunuz, umut oldunuz, anlam oldunuz. Susturulmaya, yok edilmeye çalışılan bir tarihin dili ve eylemi olarak yaşadığımız çağın da vicdanı oldunuz. Şuan size uzanmak, sizi yazmak bana çok zor gelse de sizinle olan her anı çok seviyorum. Her bir kelimede özlem yakıp dursa da yüreğimi ama ben size olan bu yakıcı özlemi de seviyorum. Çünkü bu özlemin tüm uzaklıkları yakın ettiğini biliyorum. Kalemi yüreğime teslim etmişim, yüreğimde akan sevgi ve özlem pınarını dile getirsin diye…
Kendimi bu pınarın akışına bırakacağım ve ruhumla, düşüncemle sana yol alacağım Başkanım, kendimi dağ rüzgârına kaptıracağım, rüzgar içimdeki özlemi ve sevgiyi size uçursun diye onunla uzun uzun eseceğim. Sizinle olacağımız zamanları düşleyeceğim. Size sarılacağım zamanları… “Ben çocukluk hayallerine ihanet etmedim” diyerek her zaman kendi hayallerinize bağlı kaldınız. Ben de bu hayalimi gerçekleştirme mücadelesini yürüterek yükleneceğim zamana. Size başarı borcumuz var biliyorum. Ve bize başarıdan başka seçenek ne tanıyoruz ne de var.
Bu lanetli gün tarihimizde olduğu kadar yüreklerimizde derin izler bıraktı. Yaram bugün yine kanamaya başladı. Sizden on dört yıl ayrı yaşamaya nasıl başardık bilmiyorum. İnan Başkanım, bazı sorular var ki yanıtı asla verilemez. Çünkü ne yanıt verirsek verelim ne ruhumuz ne de bir bütün benliğimi tatmin olmayacak biliyorum. Sensiz yaşamaya alışamıyoruz. Tüm bu çabalar, çirkin politikalar boşuna, biz asla sizsiz yaşama alışmadık, alışmayacağız da. Zihinsel ve vicdan devrimin somutlaştığı savunmalarını okuyoruz. Tüm yaşamımız seninle dolu dolu geçiyor. Anlamaya çalışıyoruz, okuyoruz, tartışıyoruz ve değişim gücünü, iradesini ortaya koymaya çalışıyoruz. Kendimi yenileme çabam büyüdükçe size daha çok bağlanıyor, sevgim, özlemin daha da derinleşiyor. Şuan duygularım kabardıkça kabarıyor. Özlem bir başka yakıyor genzimi…
Şuan hüzün yüklüyüm, acı yüklüyüm. Dağ patikalarında yolculuklara koyuluyorum. Sizinle bu patikalarda yol almanın düşlerine dalıyorum. Doğa bugün hüzün dolu, hava kapalı ve sisli. Doğa anamız da acımızı paylaşıyor. Başkanım, siz hep doğa ile en güçlü ilişki içinde oldunuz. Sürekli enerji alıp, verdiniz. Savunmalarınızda bununla ilgili bölümleri okudukça evrene, doğaya dönük arayışlarım daha fazla çoğalıyor. Halen de doğanın bir parçası olarak kendimizi ele almakta zorlansak da doğa her zamanki gibi yakıcı öğreticiliğine devam ediyor. Hegemon güçler çağdaş teknikleri, doymak bilmeyen iştahları ile doğayı tüketmeye çalışıyorlar. Ama o da isyanın, başkaldırışını kendi yöntemi ile gösteriyor. Doğanın karşı koyuşunu anlamak, bilmek bize çok şey kazandırıyor. Doğanın dilini çözmek demek yaşamın dilini çözmektir.
Başkanım, İmralı sürecinde gösterdiğiniz büyük direniş ile komployu birçok açıdan boşa çıkardınız. Bu toprakların özgürlük ruhuna ve özüne bağlı kalarak tüm bu tarihsel değerleri çağın değerleri ile birleştirdiniz. Bizler sizin ışığınız ve ısınızla aydınlanmaya çalışıyoruz. Bir kere aydınlığı gördük ve ona yol aldık. Hiçbir şey bizi bu yoldan döndüremez. Güneş’in çocukları olarak halkımıza, kadınlara aydınlıklı yarınları yaratma sözümüz var. Aydınlandıkça daha fazla aydınlatacağımız kesindir. Beynimin ve yüreğimin tüm karanlıklarını aydınlığınla temizliyorum. Işığın ve ısın ayırt edici gücüm oluyor. Bizden başlayarak evrenselleşen değerinle yol alıyoruz. Yüreğimizin, beynimizin tüm sınırları hakikatin karşısından anlamsızlaşıyor. Ve tüm sınırlara meydan okuma gücüne ulaşıyoruz. Keşke daha güçlü dillendirebilsem içimdeki hakikatinizi. Ancak yıllardır dilsizleştirilmiş bir halktan geliyoruz. Bir de kadınız. Sizinle yeni bir dile, kimliğe ve tarihe kavuştuk. Belki güçlü bir edebiyata dökemem, belki ideolojik olarak güçlü tanımlayamam ancak hayatın, hayatımızın gerçek anlamı olduğunuzu biliyorum ve buna yürekten inanıyorum.
Başkanım, bir kışı daha karşıladık dağlarımızda. Bu yıl çetin bir kış geçirdik. Çetinliği sadece karından, soğuğunda değil. Çok güzel yoldaşlarımızı kaybettik. En acısı da Paris katliamı. Siz bunu ikinci Dersim katliamı olarak tanımladınız. Ve sizi oraya getiren güçler bu komployu yaptınız dediniz. Komplo farklı yöntemlerle devam ediyor. Biz büyük devrimci Sara yoldaştan ayrılmanın acısını derinden yaşadık. Sizin en güçlü yol arkadaşlarınızdandı. Size olan bağlılığını katılımı, mücadelesi ile en güçlü bir biçimde ortaya koydu. Ve bizler ardılları olarak bu mücadelesini başarıya kavuşturacağız. Siz özgürleşmeden, halkımız bir statü kazanmadan bu mücadele bitmeyecek. İşte Başkanım, bu kışı süreç ve görevlere daha güçlü hazırlanma açısından güçlü değerlendirdik. Sizin koşullarınızı değiştirmememiz yine yaşanan bu şahadetler karşısından mahcubuz. Size başarı sözümüz var. Bunu gerçekleştirmeden gerçek bir bağlılıktan, yoldaş olmaktan bahsedemeyiz.
Şimdi bizde tıpkı doğa anamız gibi kendimize çekilmişiz. Bahara daha güçlü açılmak, serpilmek için. Bahar dağlarımızda yaşamı tüm renkleri ile resmeder. Yenilenerek var olmanın eylemidir. Ve bizler de bu eyleme denk arayış ve çaba içindeyiz. Özgürlük öğretinizle yenilenen düşüncemiz, güçlenen ruhumuzla sürece daha güçlü yükleneceğiz. Bu baharı size, halkımıza özgürlük baharı yapacağız. Gerçek bir baharı hep birlikte yaşayacağız. İşte Başkanım, biz bir baharı da bu yönlü duygularla ve kararlılıkla karşılıyoruz.
Başkanım, size anlatılması gereken o kadar çok şey var ki… Neler biriktirmedik ki… Biz kadınların tanımsız zamanları sanırım o zaman, sizinle buluştuğumuz zamanlarda dile gelecek. İşte o zaman yüreğimin dilsiz yanı dillenecek. O gün gelmeyene kadar yüreğim hep yaralı ve dilsiz kalacak biliyorum. Anlamın ve hissin görkemli gücü ile yol almaya çalışıyorum. Bunun sizin de belirttiğiniz gibi en anlamlı ve olması gerekendir. Az bazen de yetersiz kalsam da ancak hep anlama çabası ile yol alıyorum. Ve sizi bu çabamla sarıyorum.
Beritan MARDİN