Her Newroz Kürt toplumu açısından yeniden doğuş anlamına geliyor. Yüzyıllardır geleneklerine en çok sahip çıkan ve onu hep canlı kılan Kürt toplumu, varlığını bugünlere kadar bu geleneklerine sahip çıkarak ortaya koymuştur. Zira geleneklerine sahip çıkamayan birey veya toplumlar, kendi özünü, kimliğini yitirerek, varlığını yok etmiştir. Çünkü toplumlar gelenekleriyle vardır. Geleneklerimiz aynı zamanda bizlerin varlık nedenidir.
Newroz Direniş Geleneği de Kürt toplumu açısından tarihten bugüne gelen bir mirastır. Kürt toplumu, Kürdistan toplumu yüzyıllarca “Zalim Dehak”ın -sömürgecilerin- baskı, katliam ve soykırımlarıyla karşı karşıya kalmış, fakat kaderine boyun eğmeyip varlığıyla Newroz ateşini gürleştirerek, zalime karşı direniş geleneğini başlatmıştır. Kürtlüğü yok etmek isteyenlere karşı Kürtlüğünü savunmuş ve tarihi direnişlerle varlığını korumuştur. Newroz ateşi bugünlere taşınan bir direniş geleneğidir, aydınlık ve özgürlüktür, karanlıklardan ışığa, umuda, yeni özgür yaşama çıkışın yoludur.
Newroz ateşi içinde doğan “Çağdaş Kawa” hareketi PKK ve onun Kürt özgürlük mücadelesi, günümüzde adeta özgürlük ateşiyle yeniden alevlenmekte ve devrim ruhuyla daha da yükselmektedir. Newroz, her ne kadar baharın müjdeleyicisi, yeni bir doğuşun başlangıcı olarak bilinse de, özgürlük hareketimizin yıllarca yürüttüğü mücadele sonucu bugünün salt bir bayram havasında değil, inkâr edilen Kürtlüğe karşı Kürtlüğün, kimliğin ve onurun korunduğu, halk serhildanlarına ve direniş eylemlerine dönüşen bir gün olarak kutlamasına dönüşmüştür. PKK’nin kırk yıldır yürüttüğü özgürlük mücadelesinin yarattığı büyük birikim bugün Kürdistan toplumunda ileri bir düzeyi açığa çıkarmış ve halk Newrozlaşmıştır.
Önder APO, 2013 Newrozu’nda günün anlamını daha da büyüterek, barışa, dostluğa, halkların kardeşliğine ve demokratik bir ülke olma gerçekliğine seslenerek bugünün bir gün değil, her gün kutlanmasını ve bugüne kolektif iradeyle sahip çıkmasını belirttiği mesajında, “Selam olsun yeni bir dönemin miladı ve gün ışığı olan Newroz’u büyük bir coşkuyla ve demokratik bir hoşgörüyle kutlayan kardeş halklara… Selam olsun demokratik hakları özgürlük ve eşitliği rehber edinen bu büyük yolun yolcularına… Zağros ve Toros dağ eteklerinden, Fırat ve Dicle nehir vadilerine; kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarından tarım, köy ve şehir uygarlıklarına ANA’lık eden halkların en eskilerinden olan Kürtler sizlere selam olsun… Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve Zeybek’le hısım-akrabadır. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor. Newroz ateşiyle yüreği tutuşan, meydanları hınca hınç dolduran yüz binler, milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm istiyor” sözleriyledile getirmiştir.
Tarihi bir dönemeçten geçiyor, devrim günlerini yaşıyoruz. Ortadoğu’nun demokratikleştirilmesi ve Kürdistan’ın dört parçasını özgürleştirme mücadelemiz giderek daha da ivme kazanmıştır. Kürt halkı en büyük direnişlerini bu tarihi günlerde daha da yenilmez, ısrarlı ve kararlı bir hale getirmiştir. Sistemin Kürt halkına ve özgürlük mücadelesine yönelik imha ve tasfiye politikalarına rağmen Kürt halkı kadın-çocuk demeden genç, yaşlı demeden ortak, kolektif ruhla birleşip en görkemli direnişini Kobani eylemleriyle açığa çıkarmış, Cizre’de, Amed’de, Şırnak ve Nusaybin’de bir bütün olarak, Kürdistan’ın her il ve ilçesinde direnerek bu politikaları boşa çıkarmıştır. Halkımız bu süreçte ağır bedeller de ödemiş, şehit vermiştir. Ama buna rağmen Kürt halkı yılmamış, daha cesur, iradeli bir yürüyüşün sahibi olmuştur. Kürt ve Kürdistan inkârcılığına ve köleliğine karşı APO’cu ruhla direnen Kürt halkı ve evlatları özgür yaşamdaki ısrarını ortaya koymuştur. Kuşkusuz bu direnişler Kürt halkının güçlü bir devrim kararlılığına sahip olduğunu da göstermiştir. Artık her gün Newrozlaşan bir halk gerçekliğimiz ile karşı karşıyayız. Newroz ateşi yediden yetmişe herkesi sarmış ve tarih bir kez daha bu yeni direniş gerçekliğini sayfalarına yazmıştır.
Bugün Kobani ve Şengal direnişleri Newroz ruhuyla “Demirci Kawa”nın yeniden dirilişine tanık oluyor. Gerilla ve halk, etle tırnak gibi birbirine geçmiş, tarihin en “Kara yüzlü” Dehak’larına karşı büyük direniş içerisinde, cesaretin, emeğin ve fedakârlığın seçkin örneklerini vermişlerdir. Uluslararası güçlerin cesaret edemediği kavgaya Kürt kızları ve erkekleri, her biri ateş topu olup büyük irade göstererek tüm dünyaya bir kez daha Kürt’ü yok edemeyeceklerini bu direnişle ispatlamış oldular. Newroz ateşinin kıvılcımları Kobani direnişiyle tüm ülkeyi sarmış ve halk adeta yeniden doğmuştur. Newroz direniş geleneği, PKK’de direniş geleneğinin temelidir. Bu geleneğe öncülük edenler başta Önder APO ve hiç kuşkusuz şehitler gerçeğidir. Direniş ve mücadele, Önder APO’nun yedi yaşından beri kendisinde temel ilke edindiği bir yaşam felsefesidir. İmkânsızlıklardan imkânı yaratan, iğneyle kuyu kazarcasına yoktan var eden Önder APO, söz ve pratiğinin birlikteliğini sağlayarak başarıya ulaşmıştır. Önderlikte söz, direniş ve başarı yaşamda bir bütünü ifade ederken, onun izinde yürüyen şehitler gerçeği de bu duruşun takipçisi olmuştur.
PKK’de Newroz direniş geleneğini şehitlerin kahramanca duruşlarında da görmekteyiz. Özgürlük ve onur mücadelesinde köleliği, teslimiyeti kabul etmeyip, zalime karşı direnişini bedenlerini ateşe vererek gösteren kahraman yoldaşlarımızı yazmak, anlatmak kuşkusuz zordur. Fakat şehitlere karşı borcumuz gereği onları anlatma ve yarım kalan mücadelelerini tamamlama görev ve sorumluluklarımız da vardır. Onlar bu direniş geleneğinin öncüleri ve gerçekleştirdikleri eylemleriyle de özgürlük mücadelesine yol gösteren yoldaşlarımızdır. Onlar “Yaşamı uğrunda ölecek kadar seven” devrimci militan kişiliklerdir.
Newroz Ateşinde Hakikatle Buluşan Canlar
Newroz şehitleri olarak ilk direniş, 21 Mart 1982 Amed zindanındaki faşizmin vahşi saldırılarına karşı teslimiyeti, iradesizliği ve onursuzluğu kabul etmeyip kendisini feda eden “Mazlum Doğan” yoldaşla başlayan direniştir. Mazlum yoldaşın üç kibrit çöpüyle Newrozlaşan bedeni düşmanı beyninden vururken, onun bu eylemi devrim mücadelesinde teslimiyete karşı direnişi, köleliğe karşı özgürlüğü ve anlamsız yaşama karşı onurlu yaşamı ortaya koymuş ve “Direnmek yaşamaktır” sözüyle anlamlı bir eylemin sahibi olmuştur. Mazlum yoldaş ideolojik kişiliği ve örgütsel duruşuyla tanınan ve PKK ruhunu özünde taşıyan bir yoldaştır.
Mazlum yoldaş onurlu ve anlamlı bir yaşamın iddiasını, kararlılığını sonuna kadar kişiliğinde taşıyarak Kürtlüğüne ve kimliğine sahip çıkmıştır. Çağdaş Kawa Mazlum yoldaşın direnişi özgürlük mücadelemizi güçlendirmiş ve Kürdistan’da dirilişin ve direnişin büyük sembolü olmuştur. Böylece Newroz günleri direniş günleri haline gelmiş ve peş peşe gelen eylemlilikler yeni, özgür bir yaşamın ancak onurlu bir direnişle gerçekleşeceği bilincine ulaşılmıştır.
Bu bilinçle Amed’de ilk Newrozlaşan kadın şehidimiz “Zekiye Alkan’ı” anmak önemlidir. O da anlamlı bir eylemin ve direnişin sembolüdür. 21 Mart 1990 yılında Amed surlarına çıkıp “Newroz ateşi en iyi insan teninde yanmalıdır” sözüyle bir Kürt kadını olarak yaşamdaki cesaret ve fedakârlığının sınırsız örneğini göstermiş, tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır. Zekiye yoldaş da Kürdistan’da halka dayatılan teslimiyet, imha-inkâr politikalarına, yine halkın düşman karşısındaki sessiz, çaresiz duruşuna karşı kendisini ateş topu yapmış ve tıpkı Mazlum yoldaş gibi onurlu direnişin yüceliğini bu anlamlı eylemi ile göstermiştir. Yaşadığı feodal ortam gerçekliği içerisinde onu böyle bir eylemi yapmaya götüren, kuşkusuz Önderlik ve Şehitler gerçeğine bağlılığıdır. İdeolojik, örgütsel ve felsefik bir bilinçlenme de söz konusudur. Öyle olmasaydı böyle bir eylem ne kadar başarıya gidebilir, ne kadar etki yaratabilirdi! Daha sonraki yıllarda binlerce Zekiye’ler kendilerini ateş topu yapıp kadın özgürlüğü için özgür dağlara akın etmiş, erkek egemen sisteme ve faşist devlete karşı öfkesini ortaya koymuştur.
Yine bir diğer direnişin sembolü İzmir Kadifekale’de kendisini yakan “Rahşan Demirel” yoldaştır. 1992 yılında Kürdistan’da, özellikle Şırnak ve Cizre’de gelişen halk serhildanlarına yönelik düşmanın yaptığı katliamlar, ev yakmalar, faili ‘meçhul’ cinayetler sürecinde düşmana karşı büyük öfke duyan Rahşan arkadaş, iç sorgulama ve vicdan muhasebesiyle, ne pahasına olursa olsun düşmanın bu yönelimlerine karşı cevap verme kararlaşmasına ulaşarak eylemini gerçekleştirmiştir. Henüz 17 yaşında genç bir yurtsever Kürt kızı olan Rahşan, Kürdistan’da yaşanılan bu katliamlara karşı duyarlılığını, eylemlerin ön saflarında yer alarak göstermiş; büyük bir coşku, heyecan ve kararlılıkla düşmanın yasak koyduğu Newroz kutlamalarında kendi bedenini ateş topu yaparak halkı selamlamıştır. Ve “Ben kendimi newroz yapıyorum kadifekale’de, lastikle olmasa bile canımızla kutlayacağız” diyerek, eylemiyle faşist TC güçlerine tarihsel bir eylemle cevap vermiştir. Rahşan yoldaşın genç olması da kuşkusuz farklı bir anlam taşımaktadır. Genç yaşına rağmen ruhta, cesarette ve eyleminde gösterdiği duruş, modernitenin etkilediği İzmir gençlerini de ayağa kaldırmış ve devrime çekmiştir. Rahşan arkadaş gerçekleştirdiği eylemiyle, düşmana verdiği cevap kadar, gençliğe ve kadına da büyük mesajlar vermiştir. Önder APO; “Gençlik fiziki bir olay değil, toplumsal bir olaydır” belirlemesinden de anlaşıldığı gibi, Rahşan arkadaş bu eylemiyle toplumsallaşmış; gençliğe kimliğini, özgücünü ve kültürel gerçekliğini farkına varmasını ve eğer gençlik isterse cesareti, fedakârlığı ve kararlılığıyla özgürlük için yapamayacağı bir görev, aşamayacağı bir engel olamayacağını göstermiştir. Ayrıca Rahşan arkadaş günümüzün gençlik hareketinin bu düzeye gelmesinde de etkisi olan ve özgürlük arayışında zafer meşalesini geleceğe taşımış ve ardından binler, on binleri yürüten bir şehidimiz olmuştur. Böylece Zekiye arkadaştan sonra Rahşan arkadaşın eylemi de kadın katılımların önünü açmış ve kadınlar, genç kadınlar özgürlükleri için dağlara koşmuşlardır.
Bir başka Newroz şehitlerimiz ise, Ronahi (Bedriye Taş) ve Berivan(Nilgün Yıldırım) yoldaşlar olmaktadır. Avrupa’da cephe çalışmalarında bulunan bu iki arkadaş, Alman faşist devletinin Kürt halkına karşı baskı, tutuklamalar, parti kurumlarına yönelik saldırıları ve kapatmalarına karşılık 1994 Newrozu’nda bedenlerini yekvücut yapıp, “Emperyalizme ve sömürgeciliğe en büyük yanıt bedenleri tutuşturarak verilir” sözleriyle Alman şovenizmine teslim olmayıp direnerek cevap vermişlerdir. Onların bu büyük direniş eylemi Avrupa’da büyük bir yankı uyandırmış ve sadece Kürtleri değil, her bölgeden insanları etkileyerek, yüzlerce kişinin PKK özgürlük mücadelesine katılımını sağlamıştır. Önder APO bu arkadaşlar için; “Eylemlerini öyle planlıyorlar ki, başarısızlığa yol açmayacak kadar güçlü, kendini yitirmeyen, kesin sonucu önceden planlayan bir eylem ancak bu kadar olabilir.” değerlendirmesinde bulunmuş ve “Özgürlük o kadar kolay olsaydı Ronahi ve Berivan kendilerini yakmazdı” sözüyle Özgürlüğün hem ilkelerini hem de bedeli olduğunu ortaya koymuştur. Berivan ve Ronahi yoldaşların Avrupa gibi modernizmin merkezi olan bir yerde böylesi bir eylemi gerçekleştirmelerinin kuşkusuz büyük bir anlamı vardı. Kürt ve Kürdistan gerçekliğine yönelik imha-inkâr ve saldırı politikalarına karşı sessiz, duyarsız kalan, kapitalizmin özel savaşının etkisi altına girmiş, sistemin insanı pasifleştiren ve düşürücü yaklaşımlarına karşı eylemlerini gerçekleştirmişlerdir. Başta Kürt toplumuna ve Avrupa’nın buz tutmuş beyin ve yüreklerine bedenlerini ateşe vererek bir çağrı olmuşlardır. Görülüyor ki bu yoldaşların eylemleriyle verdikleri mesajlar da tarihsel, toplumsal ve siyasal anlam taşıyan bir kahramanlık değeri söz konusudur. Amaca bağlılık, kişilikte tutarlılık, kendini disipline kavuşturan ve ‘Zamanın Ruhu’ nu yakalamış kişiler ancak tarihe ve özgürlük mücadelesine layık olduğunu böylesi direnişlerle gösterebilirler. Newroz meşalesini göklere kaldıran ve diğer Newroz şehitlerimizin bir öğrencisi olmayı başaran şehidimiz ise 1998 yılı Çanakkale Zindanında kendini Newrozlaştıran Sema Yüce yoldaştır. Sema arkadaş da düşmanın Kürt halkına ve özgürlük savaşçılarına yönelik baskı ve işkence politikalarının zindan ayağına karşı kendisini alev topu yaparak cevap vermiştir. Özellikle düşmanın zindana yönelik kadroyu marjinalleştirme ve teslim alma politikalarıyla özgürlük mücadelemize tasfiyeyi dayattığı bir dönemde Sema arkadaşın, dört duvar arasında da olsa bu politikalara sessiz kalmayacağını bir kadın olarak özgürlük yürüyüşüne zindanda da olsa mücadele ederek devam edeceğini göstermiştir. Düşmanın özel ve psikolojik savaş politikalarıyla genelde insanı, özelde kadını düşüncede sınırlandıran, daraltan, yine içten içe beynini çürüten ve kişiliği düşüren yaklaşımlardan kendisini arındırarak büyük bir direniş ve irade gücünü açığa çıkarmıştır. Sema arkadaş ayrıca zindandaki işbirlikçi-ihanetçi kişiliklerin çizgi dışı anlayışlarına karşı mücadelede bir iç sorgulamayı yaşadığını ve eyleminin aynı zamanda Önderlik çizgisine karşı bir özeleştiri olduğunu da ortaya koymuştur. “Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa ve olmayacaksa, bir insan için, özgürleşmek isteyen bir kadın için, iki yaşam seçeneği, iki moral merkez olamaz” sözleriyle, özgürlük ateşiyle kendi küllerinden kendisini yeniden yaratmış; “Bu temelde beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum. Çağdaş Kawa Mazlum Doğan’ın ve diğer tüm şehitlerimizin iyi bir öğrencisi olabilmek için Zekiye gibi yanmak, Rahşan gibi Newrozlaşmak istiyorum. Diğer Newrozlaşan Berivan, Ronahi, Mirza Mehmet ve Eser yoldaşların izinde kararlıca yürümek istiyorum.” Mesajıyla da Önder APO’ya, Şehitlere ve Özgürlüğe olan bağlılığını ortaya koymuştur. Daha sonra bu direniş çizgisi ardılları Fikri Baygeldi, Evrim Demir ve Mustafa Malkoç gibi kahraman yoldaşlar şahsında devam etmiştir.
Tüm bu Newroz şehitler gerçeğinde anlamlı bir yaşam gerçeğini görmek mümkün. Bu yoldaşların eylemleri tarihsel önem taşıyan, anlamı derin olan ve AN’a cevap olmuş eylemlerdir. Newrozlaşan kadın şehitlerimiz şahsında bugün özgürleşen kadın, özgürleşen Kürdistan yaratılmıştır. Bu da özgürlük yürüyüşümüzde binler, on binler ve milyonlara varan bir direniş selini oluşturmuştur.
Dicle Tekman