REBER APO
Özgür yaşam düzeyini sürekli geliştirmeye çalışır ve bunun ölçütlerini yakalamaya özen gösterirken, kadın çalışmaları tutarlılığı, dengeliliği, adaletliliği, içtenliği, dürüstlüğü ve güzelliği temsil etmede büyük anlam ifade eder. Bir kişinin gerçeğini tam anlamak istiyorsanız, genelde kadınlar ve özellikle genç devrimci kızlardan oluşmuş bir grup çalışması ortamında onu gözlemeniz ve niteliğini kavramanız çarpıcı olacaktır. Bunun birçok nedeni var. Genç kızlardan oluşan ortam büyük bir yücelik çağrısına olduğu gibi, çok tehlikeli eğilimlere de yol açabilir.
Çünkü bu sınıflı toplumun, hatta sosyal gelişmenin birçok önemli aşamasında ilk üzerinde durulan, değerlendirilen, toplumsallaşmaya ve onun gelişmesine olduğu kadar sınıflı olmasına ve baskılı gelişmesine yol açan bir ilişki konusudur. Bir nevi değerli bir mülk gibi görülmeye çalışılır. Hakim olan ve gücünü biraz toparlayan bir kişi, kadını kendi mülk ve egemenlik düzenine tabi tutmaya tutku derecesinde ilgi duyar. Evlilik biçimleri, duygu biçimleri gücüne göre şekillenir. Bu arada kadının köleleşme düzeyi ve toplumdaki yeri belirlenmeye çalışılır. Birey en çok bu konuda kendini halletmeye çalışır. Cinselliği, yalnızlığın en yoğun dindirilmek istendiği karşı cinsler gerçeğini de göz önüne getirirsek, anlamı daha çarpıcıdır.
Kendi çalışmalarımızda kadınla işe başlamanın hem isabetli, hem de doğru gelişmek açısından büyük önem taşıdığını sıkça vurguladık. Bu gerçeklikten habersiz bir gelişme ve bu gerçeğin çözümüne dayalı olmayan bir toplumsal çözümleme büyük yetmezliklerle karşı karşıyadır ve sağlıklı bir toplumsal hareketi geliştirme imkânı vermez. Tarihte önemli devrim aşamalarında, devrimin doğası gereği, devrimin önder kişilikleri bu temellerde mutlaka bir gelişmeye damgalarını vurmak isterler. Seçkin, tutucu ve ihtilalci tipler kendini yüzeye vurabilir. Devrim ne kadar derin ve boyutluysa, kişilerin şekillenişi de o kadar çarpıcı olur. Devrim dönemi, açığa çıkma dönemidir. Devrim dönemi eski ilişkilerin yıkılması kadar, yeni ilişkilerin kendini mümkün kılması dönemidir.
Denilebilir ki, bizim gerçeğimizde devrim önceki dönemin sadece tutuculuğu değil hiçliği gerçeğimizin çok ileri bir yönüyken, her şeyden yoksunluk ve hiçlik temel özelliğini dile getirirken, tutulacak, muhafaza edilecek fazla bir şey söz konusu değilken, devrimci dönemin kuruluşu çok daha yamandır. Eğer öze sadık kalınırsa, ilişkinin geliştirilişi ve biçimlendirilişi kişide kazanma imkânlarını ortaya çıkarır. Umutsuz olmakla kazanmanın mümkün olmayacağını görürse, yüksek kazanma istemi ve çabaları daha güçlü olur. Çünkü muhafaza edilecek geçmiş bir dünyası da fazla yoktur. Ne sermayesi, ne de geçmişe ilişkin hayali var. Yaşamak istiyorsanız, kazanma gereğini ve bunun büyük çabasını göstereceksiniz. PKK Önderlik gerçeğine hakim olan biraz da budur. Geçmişte hiçbir şeyin veya bir şeye değer olanın bulunmaması durumu söz konusudur. Her şey yoksunluk, her şey güçsüzlük, her şey hiçlik temelindedir. Ama yaşamaktan da vazgeçilmiyorsa, o zaman her şeyde bir kazanma ve yaratma hırsı ve yeniden biçimlenme olmalıdır. Bunun da nasıl çarpıcı yaşandığı bilinmektedir.
Kadın ilişkilerinde de bunun derin izlerini görmemek mümkün değildir. Önderlik gerçeği aslında kendini bulurken veya ifade ederken, adeta bir genç kız masumiyeti biçiminde olmaya büyük özen gösterdi. Genç kız masumiyeti derken, bunun ne anlama geldiğini kendiniz daha iyi bilirsiniz. Genelde kadın, özelde gençliğin başlangıcındaki bir genç kız, kendini fazla mal ve mülkün sahibi olarak görmez; fakat kendini bekleyenin mal mülk konusu olma durumu daha sonra başına getirildiğinde, bunu anlamakta güçlük çeker. Saflık biraz buradadır. Gençliğinizde bu daha da çarpıcıdır. “Ben ne olacağım?” sorusu, gittikçe onun psikolojisini temelde sarsar. Halden hale girip derin endişe ve telaş yaşarken, umutlarını da oluşturmaya özen gösterir. “Ne olacağım?” sorusu gittikçe yakıcı bir hal alır.
Bunun çok önemli nedenleri var. Toplum, özellikle aile genç kızı öyle bir konuma getirmiştir ki, bekleyebileceği sadece şanslı bir kocadır. Öyle bir erkeklik gerçeği söz konusudur ki, en iyisi bile ölçüsüz davranışlarıyla bütün tutkularını bir çırpıda kadından çıkarmak isteyen bir kişiliktir; saldırganlığa kadar varan yaklaşımlarıyla adeta bir canavar, bir vahşi gibidir. Zorbela birkaç duygu sözcüğü ağzından çıksa da, aslında ondan karşındakini anlaması ve hele anlayışlı olması fazla beklenmemelidir, beklenemez. Bunun mülk düzeniyle, aile ve düşman gerçeğiyle ilişkisi var. İstese de ona gücü yetmez. En değme erkeğimiz kadın karşısında bitiktir. Kolay birkaç sözcüğü ve davranışı sergilemesi çok zordur. Saygı ve sevgi ölçülerine doğru yaklaşması onun için daha da zordur. Bütün yaklaşımlarında kadına hakim olmak, onu mülk edinmek ve hiçleştirinceye kadar kendine sımsıkı bağlamak ister. Kişiliği oldukça tüketici bir tarzı dayatmaktadır; bu konudaki kompleksi, hırsı ve kini dizginlenemez boyutlardadır. Malın elinden çıkmasına tahammül edemez, hatta özgür konuşmasına bile katlanamaz. Etki sahasına girmişse ve özel ilişkilerle biraz bağlanmışsa, bu bir kan davası nedeni olabilir. Toplumsal gerçekliğimize baktığımızda, “Sen misin benim kızıma bakan?” der. Hele eşiyse, kendine göre ufak bir kötü davranışta bulunmak ölüm nedeni olur. Çözümlemelerde dile getirilen, bunun bir namus anlayışı olmadığı, geri Afrika kabilelerinde bile özgür olanın bizde katletme nedeni olduğu ve bunun da bir gerilik olduğu biçimindedir. Bu, sağlam aile ölçüsü değil, bitik aile ölçüsüdür. Bitik aile ölçüsünün ise, yurtseverliğe engel teşkil ettiği ortadadır. Sömürgeciliğin daha çok bu temelde bu kurumu esas alarak yüklenip sonuç almaya çalıştığı oldukça açımlanmıştır.
Devrimci kişilik alternatif bir ölçütte geliştiği oranda, bu ilişkiye sağlıklı yaklaşım gücü gösterebilir. Bir kişinin özgürlük düzeyi, kadınla olan ilişkisinde ve kadın çalışmalarında kendini belli eder. Kişi sağlıklı çalışıyorsa, oldukça değerli bir çalışmanın sahibidir. Kısa sürede boğduruyor ve çarpıklaştırıyorsa, bu kişilik sosyalist ve demokratik olmaktan da öteye, karşı-devrimin sınırında gezen birisidir ve kendisinden çekinmek gerekir. Kendi deneyimimde bunu birçok yönüyle tespit ettim. Duyarsız olmak kadar, fırsat buldu mu eski ilişki düzenini bile geride bırakan yaklaşımlar, çalışmalar için büyük bir tehdit oluyor. Bu sorun hala saflarımızı oldukça ciddi etkiliyor. Bu yaklaşımı aşan çok az sayıda ilişki var.
Önderlik gerçeğimizde yakalanmaya çalışılan düzey hayli anlamlıdır ve buna dikkat etmelisiniz. Kadın çözümlemesi, özellikle devrimci özgür kişilik özelliklerinin netleştirilmesi, kadro politikamızın da çok önemli bir yönünü teşkil eder. Nitekim birçok alanımızda bu soruna gösterilen yanılgılı, yetmez ve tasfiyeci yaklaşım, örgütlemeye ve ordulaşmaya da çok ileri bir tasfiyecilik biçiminde yansımıştır. Bunun örnekleri hayli zengindir. Şunu ortaya çıkardık: Kolay ve hazır ilişki olmaz. Sevgi kendiliğinden gelişemez. Sandığınız gibi duygusal olamazsınız; yüreğiniz çok istese de aşık olamazsınız. Bunun kanunları var ve biz buna Kürt aşk kanunları diyoruz.
Ben edebi eserleri pek okumam; hatta toplumumuzdaki masal, hikâye, destan türündeki eserleri de okumam. Ama kulaktan dolma bilgilerimle bile, bir Mem û Zin’in ulusal demokratikleşme aşamasında feodal bir kilitlenmeyi ifade ettiğini çıkarabildim. Mevcut tipler incelendiğinde, ulusal ve biraz daha demokratik bir gelişme isteniyor. Bu, bizim geleneğimizde çok etkili olduğu için, hemen hemen birçok ulusun ve halkın tarihinde de böyledir, bir aşk hikâyesi türünde kendini dillendirir. Oysa bir bey kızıyla bey çocuğunun çok kolay ilişkiye geçmesi gerekir. Çünkü bunlar yapacakları evliliklerle birbirlerini güçlendirirler. Ortaçağ bunun örnekleriyle doludur; zaten feodal sınıf biraz da bu temelde oluşmuştur. Ama bu sefer bu temelde oluşmuyor, Mem û Zîn’de bu böyle gelişmiyor.
Bu eser, 16. yüzyılın sonlarında yazılıyor. Bu yüzyılın sonunu düşünelim: Bu dönemin ulusal birlik özlemlerinin ağır bastığı ve feodal engellemelerin bu birlik önünde en ciddi engeli teşkil ettiği bir dönem olduğu hemen anlaşılır. Feodal tutuculuk, parçalayıcılık ve feodal düşmanlıklar öyle acımasız işleniyor ki, gerçekten destan demeye değer. Bunun başarılamayışını anlıyorum; bu aşkın neden olumsuz sonuçlandığını pratiğimle de çok iyi ortaya koydum. Hatta kadrolarımızı biraz gözlemleseniz, orada her türlü feodal ve küçük burjuva ölçülerin olduğunu göreceksiniz. Yeni yetmelerin burjuva ölçülerini dayatmaları var. Çoğunuz gözü kara bir feodalsiniz, gözü kara bir küçük burjuvasınız. Ben bu ölçüleri biraz zorlayan birisiyim. Ulusal demokratik ve sosyalist önderlik yapmaya çalışıyorum. Feodal değerlere ve yine küçük-burjuva yaklaşımlarına karşı da aynı mücadeleciliği sürdürüyor, sosyalist özelliklere ulaşmak için büyük güç sarf ediyorum. Sosyalist yurtseverlik ve sosyalist demokrasi, çağın özelliklerini oldukça zorlayacak biçimde yaşanıyor.
Bu, PKK birliği gibi bir birlikle irade haline getiriliyor. Hatta düşman bile “Bu bir parti değil, hatta bir ulusal birlik de değil, çok daha ileri bir oluşum” diyor. Kendi içinde haklıdır. Burada yeni bir ulusun yaratılış hikâyesi var. Demokratik bir temelde sosyalizme giden yolda ve yeni insanı yakalamada çok titiz olduğu kadar, eski insanla her konuda çarpışmayı esas alan bir gelişme de var. Daha da derinleştirilirse, aslında bunun salt bir cephe savaşı olmadığı, onun da çok ötesinde sadece derinliğine bir sosyal sınıf savaşı da olmadığı; bir kültür savaşımı, duygu, psikoloji ve çok radikal bir diriliş savaşımı olduğu görülecektir. Zaten işin doğası gereği de bu böyle olmak zorundadır. Başka türlü Kürt çözümlemesi ve Kürt dirilişi mümkün olamaz.
Sizler büyük oranda ölü kişiliklersiniz. En temel taktik hususlarda bile bu kadar geri olmanızı ancak ölü kişiliklerle izah edebilirsiniz. Çok kolay hata yapan ve burnunun ötesini bile görmeyen bir gerçeğe başka ne ad konulur? Bu gerçekliğe, aslında sağcı veya solcu da denilemez; buna yarı dağılmış ve çürümüş gerçeklik diyoruz. Zorlandığınız yaşam hususları var: “Sevmeyi bilmiyorum, sevilmeye açık olamıyorum, hemen hata yapıyor, kendimi bitiriyorum, hızla köleleşiyorum” diyorsunuz. Bu, yaşamın çok ötesinde olduğunuzu, yaşama bir renk katmadığınızı ve yaşam zenginliğinizin oluşmadığını ortaya koyar. Nitekim öylesiniz de. Deyimlere dökecek olursak, ulusal demokratik savaşımınızın çok geri özellikleriyle, hatta düşmanın ölçüleriyle yaşadığınızı, bu yüzden taktikte, yaşamda, onun örgütsel ve eylemsel ifadesinde başarısız olduğunuzu göreceksiniz. O halde düşmanın bitirmek istediği süreçlerin kurbanları durumundasınız. Bütün hikâye bir anlamda bunu kişiliğinizde tersine çevirebilmek olmalıdır. Veya sizler söz konusu olduğunuzda, akla kolay duygular ve ilişkiler gelir. Her delikanlı veya her genç kız bir araya geldiklerinde, hızla bunun ilişkileri gelişir. Acaba bu doğru olabilir mi? Bu konuda çok çarpıcı bir Önderliksel gelişmeyle karşı karşıya bulunmaktasınız.
Siz, çok kolay ilişkiler düzeninden geldiniz, hatta o düzenin özentileri ve alışkanlıklarıyla kendinizi öylesi ilişkilere kaptırdınız ki, belki de başınız kesilse sizi o ilişkilerden koparamayız. Orada belki bir ölüm var. Tabii ki bu konuda duygu çözümlenmesi, aşk ve sevgi çözümlemesi büyük değer ifade ediyor.
12 Eylül rejiminin aileye ve yaşama getirdiği gerilikler yabana atılır cinsten değildir. Emperyalizmin kültürel işbirlikçiliğiyle bunu daha da bitirici kıldığı, gelen gençliğin adeta savaş ortamında bela olduğu ortadadır. Neden bu böyledir? Feodal dönemin çürümüşlüğü, ayrılıkçılığı ve hatta düşmanlığıyla birlikte, bir de emperyalizmin düşürücülüğü cinsellikte kesin bir karşıdevrimdir. Ondan da etkilenmişsiniz. Sonuç, büyük bir karşıdevrimci kişiliktir. Bu kişilik bela olur. Önderlik gerçeği bütün bunları görüyor. İşin duygusal ve edebi yönüne indirgersek, devrimin çözümlemesini bu yönlü ilerletmememiz halinde, aslında çokça dile getirdiğiniz tıkanmalar, bunalımlar ve bastırmalarla devrim kendi kendini yiyecek ve bir daha önemli başarılara gitmeden bitecek.
Bu temelde bir genç kız psikolojisi ne anlam ifade eder?Bu genç kız feodalizmin baskısını, yine düzenin çok kötü olan düşürücülük tehlikesini görmüştür. Bu durum onda psikolojik baskı yaratır. Bu nedenle kadının özgürlüğe adım atması anlamlıdır. Sözü edilen bu ortama duyduğu tepkiyle her şeyi göze alarak mücadeleye katılması da bir gelişmedir. Fakat silahsız kalırsa, dilini doğru dürüst kullanamazsa, yüreğini konuşturamazsa, hele hele siyasal örgütlülükte zayıfsa -ki, bu katılım çok vahşi bir ormanda ilk adımları atmaya benzer-, her an yenilip yutulmakla karşı karşıyadır. Mücadelenin yakıcılığı hep böyledir. Eğer devrimin burada kaybedilmesi ve feodalizmin çitlerinde parçalanıp gitmesi istenmiyorsa, küçük burjuvazinin karşıdevrimciliğinde ve yozluğunda yitirilmek istenmiyorsa, genç kızın devrimciliğini geliştirmek büyük özen ister.
Tıpkı bir ülkenin bağımsızlığını ve bir halkın özgürlüğünü sağlar gibi, bir genç kızın özgürlüğünü de diri tutmaya çalışacağız. Önderlik yaklaşımlarında bu yön hayli çarpıcıdır. Fakat kadro bunu yeterince anlamıyor. Uzun bir süredir saflarımızda bir genç kız diriliğini ayakta tutmaya çalışıyoruz. Kafası çalışan birisinin bundan sonuç çıkardığını şimdiye kadar görmedim. Oysa bu çok önemlidir. Dikkat ederseniz, size rağmen, sizi genç bir kız diriliğinde sürekli saf ve temiz tutmak istiyorum. Bu ne anlama gelir? Eğer bu durum mücadelede kavratılır ve ülkeye taşırılırsa, aslında bağımsız bir ülkeye ve özgür halka bir ölçü ve bir model olur. Bu bir yerde ulusal birliktir, demokrasidir, özgür ilişkidir, sevgidir. Önderlik gerçeğinin kendini yürütmesinde bu yön oldukça çarpıcıdır ve sizlere rağmen bunu nasıl büyük bir ustalıkla geliştirdiği ortadadır.
Binlerce genç kızın ve delikanlının özgür ve eşit birlikteliğine bu kadar dikkat etmek ve ilişkiler düzenine hakim olması gereken ölçüleri vermek, aslında büyük bir ulusal demokratik savaşımdır. Bu aynı zamanda mümkünse bu temelde duyguların geliştirilmesidir. O da büyük bir savaştır; Mem ve Zîn örneğinde geliştirilemeyen aşk düzeyini Kürt gerçeğinde yakalamaktır. Bunları önce planladım ve geliştirdim demiyorum, ama ulusal gerçekliğe bilimsel yaklaştığım ve çok radikal bir demokratizmi esas aldığım için bu çabayı gösterdim. Genç bir kızın mal mülk durumuna düşürülmesini duygularıma bir türlü yediremiyorum. Dirilişin Öyküsü’nde buna benzer bir hikâye de var: Köyümüzde bir genç kızın evlenmesinin üzerinden daha bir hafta geçmeden, onun gelinlik statüsünü ciddiye almadım. O zaman bile onunla oyuna devam etmek istediğimi söylemem aslında neyi ifade ediyordu? O, feodal bir evlilikti; kişiyi özgür yaşamdan ve çocukluk döneminin oyunlarından çekiyordu. Daha o zaman bile birçok şeyin kaybedildiğini görerek tepkimi ortaya koyuyordum. Evlilik kurumuna karşı çekinceli yaklaşımım vardı.
Roman taslağında bazı şeyler dile getirildi. Kadın konusunda ailenin dayattıkları bende büyük kuşku ve çekingenlik yaratıyordu. Ama diğer yandan kadına ilgim de vardı. Kadın ilgisini kesinlikle salt toplumda anlaşıldığı gibi, hemen erkekliğimi ispat edeyim, cinsel tatmini sağlayayım diye ele almıyorum. Sanki bir bulmacaymış gibi yaklaşıyorum: Acaba içinde ne tehlikeler var, acaba nereye götürebilir? Bu konuda hayli duyarlı olduğum kadar, kafamda soru işaretleriyle yaklaşıyorum. Kendimi bu kurumlaşmanın tehlikesinden kurtarmaya çalışıyorum.
Kadın ilişkisinde kuşkulu ve eleştirel yaklaşım, özgür ölçülere dikkat etmeyi gerektirir. Kurulan ilişkilerde kaybetmemek için büyük bir savaşıma yol açar. Eğer kaybedilseydi, ya kölece ya da çok tepkici bir tarzda ilişkinin üstesinden gelinmeye çalışılsaydı, aslında PKK ortaya çıkmayacaktı. PKK’nin de ortaya çıkmaması demek, bir ulusun toptan yitirilişi ve -12 Eylül koşulları da düşünülürse- tamamen tükenişi demekti; bu sadece bir partinin değil, bir ulusun kayboluşu ve tarih sahnesinden tümüyle yitirilişi olacaktı. Bu konuda büyük hassasiyetle kendimi ortaya koyuyordum. İlişkinin devlet işbirlikçiliğini, aristokrat ölçülere yakın özelliklerini ve burjuvalaşmaya yüz tutmuş konumunu dikkate alıyor, yine olası devrimci değerleri gözetiyordum. Bu ilişkiyi oldukça siyasal temeli ağır basan bir biçimde kavramak istiyordum. Ama aynı zamanda kendimi kaybederek, kadın ilişkisidir deyip ölçüyü yitirmiyordum. Duygu olmasına rağmen buna teslim olmuyor, kendi kendimle büyük bir savaşımı yaşıyor ve adeta bundan kaçıyordum. Yine de bu ilişkiyi bırakmak istemiyordum. Çünkü işin içinde devlet, geri eski toplum ve işbirlikçi burjuvazi ile Kürdistan’ı bitirmeye azmetmiş bir yaklaşım vardı.
Diğer yandan eğer bu ilişkinin kurtarılacak yüzde bir yanı varsa ona ilgi vardı. Bu bir yerde yurtseverlikle ilgidir. Eğer kurtarılacak bir yanı varsa bu iyi olur; yoksa savaşım gelişir gibi bir yaklaşımımız var ve bu yaklaşım isabetlidir. Çünkü Kürdistan’ı bitiren bir ilişki söz konusudur. Onun işbirlikçi yönü görülmese, görülüp de onunla hesaplaşmaya girilmeseydi, kesinlikle ne PKK ne de PKK’nin savaşımı ortaya çıkardı. Tarzımız bilimsel olduğu kadar iradidir; olumluya yüksek değer biçmesi kadar, olası düşman özelliklerine karşı da oldukça uyanıktır. Sonuçta bu savaşım eşine ender rastlanan bir sonuca, PKK’nin zaferine, ulusal kurtuluşun çok önemli bir aşamasının yaşanmasına, kadının kurtuluşunun ve yine halk demokrasisinin ileri gelişme aşamasına kavuşmasına yol açıyor. Bu çözümlemeyi biraz daha geliştirsek, içinde yüzyılların hesaplaşması da var. Hepinizin özlemleri ve umutları olduğu için olduğu kadar, gerilikleriyle de savaşımı var. Bu tam bir ulusal savaşımdır. Zaten bizim büyük yaratıcılığımız biraz burada gizlidir. Olayı iki kişinin ilişkisi biçiminde ele almıyoruz. İlişkileri ulusal boyutta ele almak, siyasal sonuçlarını kesin göz önüne getirmek, örgüt ve savaş bağını kesin gözetmek ve bu temelde bireye yaklaşmak önemlidir. Sizinki ise tersine gelişiyor ve bu yüzden kaybediyorsunuz. İkili ilişkilerinizi siyasallık, örgütsellik ve tarihsellikten müthiş koparıyorsunuz. İlişkinizi çok bireyselleştiriyor ve mülkleştiriyorsunuz; sonuçta bununla kendinizi bitiriyorsunuz. Sizin kaybedişinizin en önemli nedenlerinden birisi de böyle karşınıza çıkıyor.
Diğer yandan ilişkileri inkâr ediyor, çok rahatlıkla ilişkilerin saptırılmasına yönelebiliyorsunuz. Kendi kendinize duygularınızı ifade edemiyor, yüceltemiyor ve dönüştüremiyorsunuz. Bu konuda hemen ikiyüzlülük sergileniyor. Kalbinize bir ilişki koymuşsunuz, kırk yıl onunla yaşıyorsunuz. İlişki çözümlemeniz yoktur. Eğer bu ilişki çıkarınıza denk gelmiyorsa, o zaman da inkâr ederek ondan kurtulmak istiyorsunuz. Büyük ihtimalle böyle yaşıyorsunuz. Fırsat buldunuz mu ya davulcuya ya da zurnacıya varma denilen hikâye gerçekleşiyor. Ölçüsüzce, düşmanın özellikleriyle, her türlü burjuva özelliklerle uzlaşma, hatta emrinde savaşma yaşanıyor. Genç bir kızın fırsat bulur bulmaz kendisini hemen bir gönül ilişkisine kaptırması bu anlama gelir. Ölçüsü yoktur, düşüncesi yoktur, çok yüzeyseldir veya yaşamdan çok kopuktur ve ölü gibidir. Bu da en az diğeri kadar tehlikelidir. Genç bir kız ölü olamaz; tersine dirilişin temsilcisi olacak, sevgi kaynağı olacak, çekici ve yakıcı olacaktır. Fakat birçoğu bu konuda tam bir ölü gibidir. Kokuşmuş kişiliklerle hangi devrim, hangi yaşam özgürce inşa edilebilir? Genç kız olmanın diğer bir ifadesi de devrimciliğe çok yatkın olmasıdır. Çünkü mal mülk düzeniyle fazla ilişkisi yoktur; o hep başkalarının malı mülkü edilmeye çalışılır ve buna tepkisi vardır. Yine eski düzenle fazla çıkar ilişkisi yoktur, bu nedenle düzene kolay tepkili olabilir. Kendi çıkarına olmayan ilişkilere de çok rahat karşı durabilir.
Kadın, özgürlük ortamında objektif olarak devrimcidir. Kadın kimseye mal olmama veya kölece bağlanmama temelinde büyük devrimcidir, hele genç kız daha da devrimcidir. Bu düzeyinizi ısrarla geliştirmeniz ve ısrarla sürdürmeniz, sanıldığından daha fazla devrimci rolün sahibi olmanıza yol açabilir. Bu da gücünüze, ulusal kurtuluşa, demokrasiye, eşitlik ve özgürlük ölçülerine verdiğiniz değere bağlıdır. Çok bağlıysanız çok derin bir savaşçılığı esas almalı, bunun örgütsel ve duygu ifadesi olmalısınız. Özellikle o genç kız, devrimin savaşla ve onun örgütlülüğüyle bağını örnek düzeyinde yürütür. O genç kız, bu anlamda kendini devrimde zafere ulaştıran, zaferi müjdeleyen, devrimde sembolü yakalayan durumdadır ve birçok devrimde bunun örnekleri vardır. İslam Devriminde, Fransız Devriminde, Rus Devriminde buna çok sayıda örnek gösterebiliriz.
Sizin bu yönlü bazı özlemlerinizin olduğunu biliyorum. Fakat boynunuzdan, ayağınızdan, yüreğinizden, birçok yerinizden zincire vurulduğunuzu veya kendinizi zincirlerle bağladığınızı da biliyorum. Bizim görevimiz bu zincirleri parçalamak olduğu kadar, yenilik adı altında başka zincirlere bağlamamaktır. Büyük ihtiyatlılığımız ve duyarlılığımız, parti ortamını en azından özgür yaşamaya elverişli hale getiriyor. Eğer bunu zedelettirmeseniz ve ucuz kapattırmasanız, sizin rolünüzü daha yetkince oynamanız ve devrimsel gelişmeye hız katmanız işten bile değildir. Bunu derinleştirdiğiniz oranda sevgi kaynağısınız ve sevgi kaynağı olmayı da ucuz kullanamazsınız. Sevgi kaynağınızı ulusal hale getireceksiniz, halkın dirilişine mal edeceksiniz; bu konuda kendinizi ulusallaştırmaya ve halklaştırmaya amade kılacaksınız. Ulusal düzeyi ancak böyle yakalayabilirsiniz. Yani birilerinin malı değil, bir ulusun değeri olmak ve dirilen bir halka kendini katabilmek mümkündür. Önderlik gerçeği zaten bu konuda en büyük örneği oluşturmuştur.
Burada kapris, kıskançlık, bireycilik, yüzeysellik ve duyguların kölesi olma gibi kavramlara yer yoktur. Yine tıkanma, korku, mal mülk olma veya edinme duygularına, bilinçsizlik, sık sık kandırılma ve oyuna gelme gibi kavramlara da yer yoktur. O her bakımdan gerçeğin derin farkında olan, misyonunu iyi kavramış ve onu büyük mücadeleyle yürüten birisidir. Özgür kadın gerçeğine böyle anlam vermek istiyoruz. Genelde özgür militan gerçekliğinin kadında somutlaşması böylesine çarpıcı olabilir. Çarpıcı olduğunda da devrimin boyutları çok gelişkindir. Bu temelde bir toplumsal kuruluşa yönelmek, belki de devrimimizi şimdiye kadar ki devrimlerin ilerisinde olmaya götürebilir. Bu kolay gerçekleşmez, umuttur, ama her devrim bu biraz da böyledir. Umutların büyüklüğü ve çabaların derinliği bu devrimin niteliğini, gücünü ve insanlık tarihindeki yerini belirler.
Önderlik gerçeğini bu yönleriyle biraz kavramaya başladınız. Biz de kendimizi daha fazla çözmeye çalışıyoruz. Ulusal demokratik devrim aşamasındayız. Bunun öncüsü olmak hepinizin vazgeçilmez bir görevidir. Zor kazanılıyor ve zor geliştiriliyorsunuz; kendinizi kolay harcatmayın ve kullandırtmayın. Aileleriniz belki sizi büyütmüş ve korumuştur, ama bir köle ve elden çıkarılacak bir eşya gibi de görmüştür. İlk defa parti ailesi içinde özgür yaşam imkânını elde ediyorsunuz ve bu çok zor bir elde ediştir. Biz bir verdiysek, siz onu on kılmaya ve korumaya çalışmalısınız. Tecrübesizliğiniz sizi yanıltabilir. Genç kızlığınız sizleri çok hesapsız ve ölçüsüz olmaya itebilir, ancak buna fırsat vermemelisiniz. Oldukça gerçekçi olmak kadar, kıymet takdir etmek ve bunu kıskançça savunmak size has olmalıdır.
Özgür yaşamın sahibi sizlersiniz, onu derinleştirmek yine size düşer. Bize düşen kendi deneyimlerimizi ortaya koymaktır. Asla bu konularda ucuz duygusallıkların, ucuz ilişkilerin, kolayca bu tür ilişkilere gelenlerin konumunda olmamalısınız. Kesin ilkeleriniz olmalıdır; yiyip içme ve yatmaktan tutalım savaşın en kızgın alanlarına taşımaya ilkelerinize yüksek özen göstermelisiniz. Kesinlikle bir ilkenizin olduğunu ve onun emrinde olduğunuzu herkese hissettirmelisiniz. Özgür kadınlığınızı böyle kazanabilirsiniz; aksi halde düşersiniz, düşürülürsünüz ve kullanıla kullanıla bir çaputtan bile daha değersiz bir konuma getirilirsiniz. Bu da çok kötü bir kaybetmedir. Her an bu tehlike başınıza gelebilir. Bu açıdan devrim ve devrimde kolay kaybetmemek çok önemlidir.
Bizde sevgi ancak böyle bir devrimci savaşımla bağlantılıdır. Devrimci savaşımı böyle geliştirmeyenlerin sevgiye ulaşmaları mümkün değildir; bunların sevgi adına içine girecekleri şey bir sahtekârlıktır, kendini kandırmadır; o da özellikle kadın kişiliğini düşürdükçe düşürür, düşkün kadın durumuna getirir. Donanımsız ve güçsüz olduğu için de sürekli dövülür. Bu sınıra doğru geldiniz mi ölmeyi tercih edin, bu noktada kalmayı kabul etmeyin. Bu açıdan devrim, sizin için hayli yaman bir uğraş olmalıdır. Kolay sevgilere ve sevilmelere, kolay tutkulara pirim vermeyin. Ama güçlü bir sevgi kaynağı olmayı göz ardı ederek de kesinlikle rolünüzü oynayamazsınız. Sevmek ve sevilmek genç bir kızda çok ileri bir düzeyi temsil edebilmelidir. Onun ilkeleri kadar uygulama dürüstlüğünü, içtenliğini ve güzelliğini yakalayabilmelisiniz. Bu konuda titiz olun, hatta örnek olun. Erkeklerin bu konuda fazla başaracağını sanmıyorum; kadın daha fazla başarabilir.
Ben de elimden geldiğince böyle olmaya özen göstereceğim. Kesinlikle bir Önderlik gerçeği, hatta Önderlik kanunu var; titizdir, köleleştiriciliğe ve her yönüyle kadın düşürülmesine karşı olduğu kadar, tutuculuğa, sevgiyi çarpıklaştırıcı ve özden boşaltıcı yaklaşımlara büyük tepkisi vardır; bunlara karşı koyar ve kendine güvenir. Doğru temelde sevgiye nasıl ulaşılacağını, kadın kişiliğine nasıl anlam verileceğini, onun bütün toplumsal ve ulusal gerçeklikle ilişkisinin ne olduğunu yorumlar, bunları yerli yerine oturtmaya çalışır ve sonuçta kazanacağına da güvenir. Gerçekleşen biraz da budur.
Önderlik konusunda çok yanıldığınızı söylüyorsunuz. Kanımca geldiğiniz ortamlarda da Önderlik size çarpık anlatılmış, çok yüzeysel ele alınmıştır. Bunu yadırgamıyorum. Çünkü kadro yapımızın kavrayış düzeyi sınırlıdır, tarihsel gerçeği ve devrim gerçeğini öyle özümseyecek düzeyde de değiller. Basit bir kadın yaklaşımı onlar için büyük aşktır veya sıradan bir ilişki onlar için mal ve mülktür. Benim gibi bir devrimcinin böyle olması mümkün değildir ve de beklenmemelidir. Bizim devrimciliğimiz aynı zamanda bu tip ilişkileri yerle bir etmedir. Kürdistan halkını bitirici bağlılıktan, kölelik ilişkilerinden, hatta aile ve evlilik ilişkilerinden çekmeye çalışır. Ucuz duygulardan ve düşürücü cinsellikten kurtarmaya çalışır. Çok güçlü olan cinsel dürtüleri yüceltmeye büyük önem verir. Hem teorisinde, hem de pratiğinde bu konuyu önemli bir çalışma olarak görür ve gerekeni yapar.
Bunları kavrayamamış olanlar belki elli yıl sonra kavrarlar, ama önemli olan devrimin büyüklüğüne gölge düşürmemektir. Akıllı olanlar bizim çalışmalarımızdan büyük güç alabilir ve önemli sonuçlar çıkarabilirler. Biz düzenin ve çevrenin hatırına devrim yapmıyoruz. Tam tersine, çevreye –bu, parti çevresi de olabilir- ve düzene rağmen devrim yapıyoruz. Çok iyi biliyorum ki, kendi halinize bırakılsanız, fiziksel, ruhsal ve düşünsel yönden ancak birkaç günlük ömrünüz olabilir. Bizim çabalarımız sizi diri tutuyor, biraz yaşamın kenarına doğru çekiliyorsunuz. Dolayısıyla biz buna devam edeceğiz, kendimize her zamankinden daha fazla güven ve verimlilikle devam edeceğiz. Bazı değerler kazanılmıştır, daha da kazanmasını bileceğiz.
Siz de özgürce katılmaya çalışın ve oldukça yoğunlaşın. Bu temelde kendinizi kazanmanız hepimizin kazanımı olacaktır.