Cejna Mazi
Henüz yaşarken çok az kişiye “bunda fedai ruhu var” dersin. Onlardaki müthiş öz seni cezp eder ve kendilerine hayran bıraktırır. Kendi kendine usulca “İşte olması gereken kişilik budur” dersin. Ne bir şeyi eksik ne fazla. Her şey yerli yerinde, olması ve gerektiği kadardır. Tam kıvamında kişilikler ve yüreği kucaklayan devrimciler… Henüz bazı konularda yetkinleşmemişlerse bile insanda “geleceğin öncü militan kadrosu” algısını yaratarak büyük bir güven hissini uyandırırlar. İşte bu anlamda daha yaşarken de etkilendiğim iki militan kadını yazmak istiyorum. ARİN MİRKAN ve AVESTA… Daha doğrusu yaşarlarken bile onların etki çemberine girmiş biri olarak, bu yakıcı gerçekliklerinden sonra şimdi onları yazmayı kendime bir borç olarak görüyorum. Tabi yaşamsal gerçekliğin şahadete ulaşmasının daha kutsal bir etki yarattığını unutmadan buna değinmek gerektiğinin farkındayım. …
Arin yoldaş… O kadar canlı kıpır kıpır kabına sığmaz bir gençlik akışı… Ve seni de kendi akışında sürükleyen gizil güç… Çok genç katılmıştı. Ama hep olması gerektiği gibi yaşadı. Tadında ve abartısız… Daha bir gül gibi açılmadan, bir tomurcuk halindeyken bile açılmak için nasıl da çabalı ve sabırsızdı. Çok erken olgunlaşmıştı. Kuşkusuz onu o kadar çabuk olgunlaştıran yıllar değildi. Zaman, sadece olgunluğunu örseleyen deneyimlerden ibaretti. Asıl onu olgunlaştıran erken gelişen sorumluluk bilinciydi. Tanrım! ne kadar gerekçesiz hesapsız ve karşılıksız bir sorumluluğa sahipti. Böyle olunca Arin arkadaş bir yerde ise sırtın pek ve gözün arkada kalmazdı. Ne olursa olsun her şeye yetişmek isteyen ve gereklilikleri karşılamasını bilen kendiliğinden harekete geçen bir duyarlılığa sahipti.
Bir de her şeye acele yetişmek telaşındaydı ve çok sabırsızdı. O zamanlar bu yönü bir kusur gibi bilinirdi ama şimdi bakıyorum da aslında O, görevleri yerde bırakmayan duyarlı ruhu ile ertelemeyi kabullenmeyen içsel çağırıcı güçleri ile zamanla yarışmada olan güzel ve anlamlı bir özelliğe sahip olduğundan o kadar sabırsızmış. Boşluk olduğunda bunu doldurma, eksiklik olduğunda bunu giderme, yanlış olduğunda tahammülsüz ve aynı şekilde görev olduğunda yerinde durmayan yönleriyle sabırsızdı. Tez canlıydı ve gözü karaydı. Kendinden büyük işlere kalkışması ve bir o kadar da büyük görevleri omuzlaması, onun atak ve dirayetli özelliklerinin yansımalarıydı. Bir de insanları çok severdi. O kadar ki hiçbir kaygıya girmeden yoldaşı için hizmet etmek onda en büyük bir mutluluktu. Bir sıpas ile çabalarını desteklemek bile kendi başına kanatlanmasına yetiyordu. Ama severken de farklılığını koruyan ve severken de kendi özünü koruyan bir edinimdeydi. Yani seven ama teslim olmayan bağımsız bir duruşu vardı. Onun sevgisi yüzüne her haline fazlasıyla yansırdı. O haliyle çok sempatik dururdu. İşte bu yüzden yoldaşlıkla kucaklaşan güleç yüzlü yoldaşımız tabiri sanırsam tam da ona yakışıyor.
Evet, bu güzel yoldaşımız gençlik ruhunun ayaklanan devrimcisiydi. Gabara gitmek istemden de öte bir arzu olmuştu onda. Ve bu konuda hep veryansın ederdi. Ama hiçbir zaman gidemediği için kendini koy veren bir katılımsızlığı yaşamadı. Kendini hazırlardı. Aslında her şey için hazırdı. Ama işte Gabar onda bir tutku düzeyine gelmişti. Yani o içsel olarak Gabar’ı hep yaşadı. Çünkü o devrimi yaşıyordu. Devrimi yaşayan biri her bir güzelliği yaşıyor demektir. O anlamda görmediği Önderliği bile yaşar. Süreci, yoldaşlığı, kadını, doğayı ve her bir güzel şeyi yaşar ve yaşatırdı.
Saydığım bütün bu özellikler Avesta’da da mevcudiyetini korurdu. Tabi yaş itibariyle de olsa Avesta arkadaş daha bir hayatın gerçekliğine dokunan ve geçirdiği evreler itibariyle de daha çok deneyim kazanmış bir konumdaydı. Avesta’yı her gördüğümde bunda eski APOCU’ların kokusu geliyor derdim kendi kendime. Neyi söylerse en başta kendisinin uyguladığını görürdük. İşte bu yüzden genel doğruyu söyleyip de doğruya kesintisiz olarak riayet etmeyi yoğunluklu olarak yaşardı. Hem de eksiksiz, hem de kesintisiz. Çünkü o dile geleni içtenlikle inanarak söylerdi. Doğal olarak hissederek konuşurdu. Çünkü olanları kalbiyle dinler ve yüreğiyle hissederdi. Onun için özü ile sözü birdi. Onun büyük inancı onda asalet ve yücelik kazandırıyordu. Yaşam tarzı ilişkilerinde pratiğinde, üslubunda her bir şeyde söyledikleri olduğu gibi uygulanma esasına dayanıyordu. Bunu onda gördüğümden dolayı onun platformunda kendimi tutamayarak şöyle demiştim. “Avesta arkadaşta militan özellikler var. Çünkü ne konuşuyorsa, neyi dayatıyorsa ilk önce kendisinin uygulamasını bilen özellikleri var.” Evet, söz hak edene söylenmeliydi ve söylendi.
Bir bütünen hayata dair beklentilerini kendisi karşılıyordu. Nitekim insanlar diledikleri şeyi değil yaratıkları şeylerle biliniyor. Genel olarak yaratığını sunarsın karşıdakine. Sadece istemekle gerçekleşmez hayaller. Hayallerini işlemek renklendirmek hayallerine ruh kazandırmak gerektiriyor. Ve böylece Avesta arkadaş hayallerini gerçekleşir kılıyordu. Olmadığında da hiçbir şeyi gerekçelendirmez ve kimseyi suçlamazdı. Kendine döner ve nerede neyi nasıl tamamlayabilirim arayışına kapılırdı. Ondandır ki yaşamı onurlu ve bütünlüklüydü. Bu anlamda hep yapıcı ve kapsayıcı olması kaçınılmazdı. Onun için gittiği her yere, her çalışmada hakkını verirdi. Gittiği yerde direk varlığını hissettirir ve katılımıyla insanları etkilerdi. Yoldaşça nasıl da sıcak bakardı. Ela gözlerinde güneş ışıyordu.
İşte bu özellikleriyle her ikisi de daha yaşarlarken fedaiydiler diyorum. Zaten fedailik için yoğunlaşmaları hep vardı ikisinin. Arin arkadaşın daha yıllar öncesinden fedailik raporu varken Avesta arkadaş ise zaten özel kuvvet elemanı olduğundan doğal olarak öylesi bir yoğunlaşması vardı.
İnsanın içine işleyen ruh güzellikleri vardı onlarda. Seni gerçekliğe öyle yalın öyle sade ve katışıksız davet ederler ki zaten o an onlardaki bu doğallık seni kendiliğinden gerçekliğe çekmiş bulunmaktadırlar. Gerçeği yakalayanlar huzurlu ve ilhamlıdırlar. Ve bu huzuru, bu ilhamı çevreye çok yalın yansıtmaktaydılar. Onları gördükçe içtenliklerine tanık oldukça “Bu arkadaşlarda müthiş bir öz var, umarım bunu daha büyük bir sahaya nüfus edercesine dillendirirler” derdim kendi kendime. Evet, bu arkadaşlar yaşamı ve şahadetleriyle ördükleri hakikat gerçeklikleriyle zaten çok büyük bir sahaya nüfuz ettiler. Onların özü devrimimizin yücelen kimliğinde yaşanıyor. Onlar bu özü ile artık hepimizin öncüleri oldular. Ve militanlık için anlamlı birer doğrultu oldular.