• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Demokratik Ulusun Kilometre Taşları

25 October 2012
in Genel
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Ronahi Emek

Mizgin-Çiğdem–Hüsna Akgül yoldaş Güney Kürdistan’da KDP ile yürütülen savaşta oluşturulan Yıldırım Tugayları’nda 1995 yılı 10 Ekim’inde şehit düştü. Tokatlı bir Türkmen’di. Bir grup kadın yoldaşla birlikte şehit düşmüş ve cenazeleri KDP peşmergeleri tarafından yakılmıştı.

Ronahi-Emek–Ümran Yıldırım yoldaş da onu takip ederek 25 Ekim’de şehit düştü. Tekirdağlı bir Arnavut’tu.

1990’lı yılların başı Kürdistan devriminin en görkemli çıkışına tanık oluyordu. Gerilla savaşının ikili iktidar dönemine evrildiği, kurtarılmış bölgelerde halk yönetimlerini oluşturma koşullarının oluştuğu, halk serhildanları ile bu gelişmelerin en üst düzeyde sahiplenildiği yıllardı. Kürdistan devrimi başta Türkiye olmak üzere bütün Ortadoğu halklarını yakından etkiliyor, bölgede önemli bir alternatif olma yolunda kararlıca bir yürüyüş sergileniyordu. Bu yıllarda kadınlı erkekli Türkiyeli gençlerde gelişen devrimci duygu ve düşüncelerle Kürdistan devrimine dikkati çeken düzeyde bir ilgi ve katılım gelişti. Bu katılımda Türkiye solunun çözümsüzlüğü, alternatif olamama ve Kürdistan halkı ile kardeşleşememe durumunun yarattığı tıkanıklığın da etkisi büyüktü.

Mizgin ve Ronahi yoldaşlar böyle bir süreçte yönünü Kürdistan’da gelişen özgür yaşam arayışına çevirmişlerdi. PKK’de gerçekleşen devrimci öncülüğün halkların ortak kurtuluşunu esas aldığını biliyorlardı. Kemal Pir ve Haki Karer yoldaşların Kürdistan devrimine hesapsız, sonsuz inanç ve iradeyle katılımının anlamını, bilinçli bir katılımı geliştirdikçe daha iyi kavradılar. PKK ve Önder Apo sosyalizminin bir insanlık ideolojisi, halkların kardeşliğine giden köprü olduğu, Ortadoğu devrimciliğinin kök hücresini oluşturduğunun bilincine vardılar; aynı inanç ve iradeyle bütünleşerek katıldılar.

Mizgin yoldaş bir Türkmen’di. Halklardaki komünal özü, devlete bulaşmamış insanlaşma ve özgür kadın arayışını böyle sade ve direngen yaşayan arkadaşlara az rastlanır. İçi- dışı bir, özü-sözü bir deyimi devrimci duygu ve düşüncelerle donandı mı, bir insanı ancak bu kadar güzelleştirebilirdi. Yuvarlak yüzü ve kırmızı elma gibi yanakları, devrim rüzgarından önce, Tokat yaylalarında sertleşmiş ve belirgin bir ifadeye kavuşmuş gibiydi. Hep gülen, devrimcileşmenin ve toplumsallaşmanın güzelleştirdiği insani özelliklerini kimseden esirgemeyen bir yaşam gülü gibiydi. Kısa süredir katılmış olmasına rağmen, bir kadında devrimci ciddiyetle doğallığın böyle güzel buluştuğuna, insanı çektiğine ve etkilediğine herkes tanık olurdu. Devrimcilik ciddi bir işti ve bu kadında daha başka bir anlam kazanıyordu.

Ronahi yoldaş Trakyalı bir Arnavut’tu. Anadolu halklar mozaiğinin Kürdistan halkıyla buluşup, ortak yaşam kültürünü geliştirerek anlam bulacağını erkenden kavradı ve gerilla saflarına katıldı. Kısa, ama anlamlı yaşadı. Hakikatin büyülü gücüne kavuşmanın kadını daha da güzelleştirdiği ve sevilir kıldığı gerçeğini bu zaman dilimine sığdırarak, halklarımıza, Kürdistan ve Anadolu kadınına önemli bir miras bıraktı. Asimilasyonun insanlaşmayı tükettiğini derinden yaşayarak, buna karşı durmanın ancak bilinçli, örgütlü ve sosyalist bir mücadeleden geçtiğini gördü. Bu mücadelenin Türkiye Solu içinde bir hakikate dönüşmediğini, devletçiliğin sınırlarında seyretmenin halklar adına yeni hapishaneler oluşturacağına inandı; alternatifi Kürdistan’da, PKK devrimciliğinde ve Önderlik sosyalizminde buldu.

Önderlik PKK’nin bir insanlık hareketi olduğunu söylemektedir. İnsanlaşma arayışındaki herkes kendini PKK’de bulabilir, bunun önünde hiçbir engel yoktur. Avrupa’dan Ortadoğu’ya katılımlar bu gerçeği kanıtlıyor. Bütün asimilasyon, halkları birbirine karşı kışkırtma ve kullanmanın bir devlet geleneğine dönüştüğü Türkiye’de halklar kardeşçe yaşadılar. Bu kışkırtmaya gelmediler. Kürdistan’da insanlaşma ve özgür yaşam alternatifi olan PKK’ye ilk yıllarından başlayarak kendini bulma arayışıyla birçok Türkiyeli devrimci katıldı. 1990’lar bu katılımın yoğunlaştığı, Türkiye’de de devletçi sisteme karşı, halkların toplumsal gerçeğine ulaşma koşullarının olgunlaştığı bir dönemdi.

Kürdistan devrimine katılım bir o kadar anlamlı, aynı zamanda sorumluluk üstlenmeyi gerektiren bir katılımdı. Kendi gerçeğinden kaçmak yerine, tam da devletleştirilmiş halk gerçekliğiyle mücadeleyi zorunlu kılıyordu. Bunun için Önderlik, belki de katılanların hiç hazır olmadıkları bir çıkış yaptı ve “Kürdistan devrimine gelmeniz anlamlıdır, ama kendi gerçeğinizi bulmanız için kendi devriminizi yapmanız daha anlamlıdır” diyerek, bu katılımların yönünü Türkiye’ye çevirdi. Mizgin yoldaş Lübnan’da Mahsum Korkmaz Akademisi’nde Önderlik’le yaptığı diyalogda kendini Botan’a önerirken, yönünü Karadeniz ve Amanos dağlarında, faşizmin “Artık benim hakimiyetimdedir” dediği Türkiye metropollerinde buldu. O coğrafya halklarındı ve devletçi sistemin kirlerinden arındırılarak halklara ait kılınmalıydı. Buna “Hayır” demesi mümkün değildi, kendini bulmaya, özgür yarınları yaratmaya, savaşmaya gelmişti. Kendini çetin bir savaşın içinde buldu.

Devrimci Halk Partisi, böyle bir zamanda ve koşulda Önderliğin Türkiye halklarına sunduğu özgür yaşam seçeneğiydi. Mizgin bu seçeneğin en ön saflarında yer aldı. Önderliği anladı, katıldı ve pratikleştirmek için kendini yeniden yarattı. Oluşum grubu, beş kadın ve beş erkekti. Türkiyelilerdi; Türkmen, Kürt, Laz ve kimliğini bulma arayışında bir bileşim. 1992’de Akademi’den yola çıktılar, Mizgin bu grubun en kararlısı, direngeni ve savaşkanıydı. Zorlandılar, kendilerindeki devletçi kişilikle, devletli sol yanlarıyla karşılaştılar. Ardından yeni katılımlarla grup büyüdü ve partileşme çalışmalarını sürdürdü. Şehit düşenler, esir düşenler, devletçi kişiliğe yenilenler ve geriye düşenler oldu.

Türkiye halklarının özgür yaşam arayışı Mizgin ve Ronahi yoldaşların gerçeğinde canlılığını koruyor. Haki ve Kemallerin takipçileri olarak özgür yaşam seçeneğinden vazgeçilemeyeceğini, halkların demokratik birliğini gerçekleştirmenin devletçi kişilik, sistem ve örgütlenmelerle, bu örgütlenme sol adına da olsa bu gerçekle mücadele ile gelişeceğinin savaşçıları oldular. Mizgin Türkiye Devrimci Halk Partisi’nin ilk grubunda yer alan ve şehitler kervanına katılan tek arkadaştır. Ondan önce kendisinin kattığı, 25 Temmuz 1995’te şehit düşen Pir-Dursun Ustacan gibi başka yoldaşlar da var, onlar daha sonra katılmış ve daha önce ölümsüzler kervanına katılmışlardı.

Mizgin’de temsilini bulan direnişçi halk geleneğidir: İslam adına Sünnileştirme saldırganlığına karşı, Alevi inancında varlığını korumaya çalışan halk komünalliğinin tarihsel kökleridir. Devletçi sisteme yenilmemiştir. Türkiye’de yılı dolmadan Adana’da yakalanmış, düşman karşısında PKK direnişçi kimliğiyle bütünleşen tavrı sonucu Konya Cezaevi’nde üç ay kalmış ve çıkmıştır. Düşmanla böyle bir karşılaşma mücadele kararlılığını daha da pekiştirmiş, bir süre Avrupa’da çalışmalara katılmış, ancak “Benim meskenim dağlardır” diyerek, özgürlük mekanlarına koşmuştur.

Devletçi sistem yeni komplolar peşindedir. Reel sosyalizm yıkılmış, halklar adına alternatif yaşam, özgürlük seçeneğinin yerle bir olduğu propagandasının ayyuka çıktığı bir dönemde, Kürdistan özgürlük mücadelesi boğulmak istenmektedir. İktidar kendini inşa ettiği yerde yine halkların ve kadının özgürlük iradesini teslim alma peşindedir. Devlet ve erkek egemen sistem dışında bir yaşamın olamayacağını kanıtlamak istemektedir. Partimize saldırı, gerillayı işbirlikçi devletçi peşmerge güçleriyle Güney’den çıkarma ve Özgürlük Hareketi’ni bitirme planları bu gelişmelerin bir parçasıdır. 1992 Güney Savaşı’yla başlayan süreç devam etmektedir. Beritan çizgisi, Mizgin ve Ronahiler şahsında halkların direnişini buluşturmuştur. Kadında kimlik ve kişilik kazanmış, tarih yazmıştır.

Devletçi sistem kuruluşundan beri halk ve kadın karşıtı yönünü büyüterek ilerlemiş ve sona gelmiştir. Bu son, özgürlük mücadelesi ile iradeleşen ve özgür kimlik kazanan Kürt halkı ve kadını şahsında tüm Ortadoğu halklarına ve insanlığa dönük bir tehdit içermektedir. Varlığını kalıcı kılması özgürlük seçeneğinin imhasına bağlıdır. Bu yüzden tehdit büyüktür ve büyük bir direnişi zorunlu kılmaktadır. Tıpkı Beritan gibi bu tehdide karşı duruş varlık gerekçesi sayılmış ve Türk Devleti’yle işbirliği yapan KDP saldırganlığında somutlaşan devletçi sistem Yıldırım Tugayları’nın direnişiyle durdurulmuş, birçok alan gerilla denetimine geçmiştir.

Mizgin ve Ronahi yoldaşlar böyle bir direniş içinde kendilerini yeniden yarattılar. Egemen ulus olmanın karşısına demokratik uluslaşmanın kilometre taşları olarak çıktılar. Kürt, Arnavut veya Türkmen olmanın devletçi sistem karşısında hiçbir farkının olmadığını gösterdiler. Özgür ve kendi öz iradeleriyle yaşam isteminin karşılığının aynı saldırganlık ve yok etme zihniyetiyle karşılık bulduğunu kanıtladılar. Bir yanda devletçi ve iktidarcı sistemin çıkarları, diğer yanda halkların ortak ve özgür yaşam ısrarı vardır.

Erkek egemen sistemin bitiriciliği, yakıcılığı Mizgin yoldaşla birlikte şehit düşen yoldaşlara yaklaşımında somutlaşan bir tahammülsüzlüktür. Demokratik ulusal birlik ve demokratik uluslaşma böyle yakıcı bir mücadele çizgisiyle gelişmekte, egemenlik sınırlarını daraltarak halklara yaşam alanı açmaktadır. Beritan, Mizgin ve Ronahi direnişçiliği bu gerçekliğin ifadesidir. Halklar arasındaki uçurumları kapatarak, devletçi iktidarcı sistemle aralarına derin uçurumlar oluşturma çizgisini geliştirmişler ve tarihe mal etmişlerdir. Aynı yolda Türkiyeli ve Kürdistanlı binlerce yoldaşın şahadeti bu uçurumu ortadan kaldırmış ve halkların kardeşlik köprüsünü oluşturmuşlardır.

Şimdi halklarımız adına tarih başka türlü yazılıyor. Bu sürecin zorlukları olabilir. Kürdistan özgürlük mücadelesi bu sürecin esas yükünü taşımaktadır. Bu yük, tarihsel öncülük rolünden kaynaklıdır. Binlerce yıllık özgür yaşam geleneğini yaşayan ve halklara taşıyan bir merkez olmanın böyle bir tarihsel handikapı var. Bu yüzden tarihsel dönemeçlerde saldırıların ve direnişlerin en büyüğünü yaşamak gibi bir hakikati var. Yeni bir Medleşme dönemini yaşıyoruz, bu bütün halkların özgürlük dönemi olacak. Nasıl o zaman İskitler, Elamlar, Babiller gibi birçok halk el ele vererek bu özgürlük bayramını birlikle karşıladıysa, bugün de Zalim Dehak’lara karşı halkların Newrozlaşma zamanıdır. Bu gün adım adım mücadeleyle örülüyor. Er ya da geç bugün gelecek, halkların baharına Kürdistan baharı öncülük etmektedir. Beritanlar, Mizginler ve Ronahiler bu Newrozlaşmanın müjdecisidirler.

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk