delal AFŞİN
‘Kadınlar önderliği ve özgürlüğü için eylemde’ sloganı ile başlatılan hamle Kürdistan’ın her dört parçasında ve özgürlük mücadelesinin geliştiği her yerde çeşitli eylemselliklerle kadınlar tarafından aktif olarak yürütülmektedir. Bu eylemselliklerle kadınlar bir defa daha önderliğine sahip çıkmaktadır. Özelde Kürt kadınları olmak üzere aslında Kürt özgürlük mücadelesini tanıyan ve amacını bilen herkes, Önderliğin özgürlüğü olmadan kadınlarında özgürleşemeyeceğini çok iyi bilmektedir. Kürt kadının özgürlük mücadelesine çekilerek, toplumsal gerçekliğini tanıması yanında, toplumun kadına dayattığı kader anlayışının köleleştiren ve yaşamın dışında bırakan tüm geriliklerin aşılması, bizzat önderliğin geliştirmiş olduğu mücadeleyle başlamıştır. Yaşamın dışına atılan kadın da önderliğini tanıdıkça mücadelenin merkezinde yer almıştır.
Kürtçe’de kullanılan ‘jîn û jîyan’ kelimeleri anlam olarak birbirini kapsayan kelimelerdir. Kadın ve yaşam birbirinden ayrı düşünülemediği gibi birbirini tamamlayan biri olmazsa, diğerinin de anlamsızlaştığı kelimelerdir. Kadının yaşamla özdeşleşmesine rağmen bugün kadının yaşamın tüm alanlarında dışlanması hatta tüm kötülüklerin kaynağı olarak görülmesi bir nevi kirlenen ve kirlendikçe de etrafını kirleten erkek egemen zihniyetinin sonucudur. Toplumsallığın tohumlarını insanlığın tarlasına eken kadınların bugün bu kadar yaşamın dışında bırakılması aslında kadının doğal gücünden korkulmasının sonucudur. Doğal toplumda insanlık tarihinin gelişmesinde, insan yaşamının en uzun zaman diliminin özgürlük, eşitlik, adaletli yaşanması ve yaşamın her günün bayram havasında geçmesinde öncülük yapan kadının yarattığı değerlerden korkudur, kadının gücünden korkmak! İnsanların özgürlük arayışı ve özgürlüğün kendisinden korkmaktır aynı zamanda.
Kadına yönelik ilk saldırılar da doğal toplumun yaşam düzenine saldırmayla başlamış, hiyerarşinin gelişmesi de bu toplum değerlerini elde etmek üzerinden olmuştur. Doğal toplumun özgürlükçü yaşamının kölece yaşama çevrilmesi,öncelikle kadının yarattığı değerler ve kadının kendisinin denetim altına alınmasıyla olacaktır. Özgür insanlar oldukça iktidar odaklı erkek egemen zihniyet kendisini yaşatamayacağını bildiği için, tüm kurnazlığı ve hileleriyle kadını denetimi altına alma girişimine başladı. Önce kadının ve toplumun olan çocuğu kendisine mal etti, daha sonra kadının bin bir güçlükle yarattığı ürünleri yani emeğini kendisine mal etti. Toprağa sahiplenmekle birlikte kadına sahiplenmeyle, insanların köleleşmeye doğru giden tarihi başladı. Kadınla yaşamın özdeş olduğu tarih ters yüz edilerek kadının köleleştirilmesi üzerinde yaşamında anlamsızlaştığı bir tarih başladı. İnsanlığın baş aşağı giden bu tarihi günümüze kadar her geçen gün insanlık değerlerinin yok edilmesi üzerine inşa edildi.
Kapitalist modernite döneminde kadın ve yaşam hakkında söylenecek bir söz kalmamıştır. Çünkü yaşamın güzelleştirilmesi adına kadının bir bütünen her gün öldürüldüğü (fiziksel ve ruhsal olarak), ölümden de beter olan yaşam tercihleri dışında bir tercih bırakılmamıştır kadına. Kadınların benim diyeceği bir kişiliği ve yaşamı artık yok olmuştur. Erkek egemenlikli sistem zihniyeti kadına vurdukça kendisini büyütürken, insanlık ve toplumsallık her geçen gün daha küçülmüş, bu insanlık değerlerini tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bugün günümüzde her gün her yerde savaşlar artarak devam ediyorsa ve bu savaşın en ağır yükünü kadınlar kaldırıyorsa, tüm bunların nedeni kadının yaşam dışına bırakılmasıdır. Bir nevi aslında tüm kötülüklerinde kaynağıdır kadının yaşamı yaşamdan dışlamak ve onu yaşamın her anında öldürmek!
Kadınlar adına ters giden bu tarihe, insanlık adına yola çıkan hiçbir hareket dur diyememiş, kadınların yaşamında umut kaynağı olamamışlardır. Çünkü hiçbir hareket veya hareketlere öncülük edenler, kadının yaşamın kendisi olduğunu bilememiş, bilseler dahi bunu bir türlü kabul edememişlerdir. Özgürlüğün kendisi, kadınların özgürlüğü dışında her yerde aranmıştır.
Bugün Kürdistan özgürlük mücadelesiyle birlikte gelişen kadın özgürlük mücadelesinde Kürt kadınları, kendi özgürlüğünü önderliklerinin özgürlüklerinde görüyorsa, bunun nedeni özgürlük mücadelesinde kadının yaşamın merkezine konulması, ‘jîn û jîyan’ın bütünleştirilmesi ve insanlığın özgürlüğünün kadın özgürlüğünden geçtiğinin bilinmesidir.
Önder APO tarafından geliştirilen Kürdistan özgürlük mücadelesinde kırk yıl gibi kısa süre de yaşanan gelişmelerle Kürt kadını, özgürlük mücadelesine akın akın katılım sağlamıştır. Bu sadece ulusal mücadele üzerinden gelişmemiştir. Önder APO’nun kadına verdiği değer ve kadına sonsuz güveninin sonucu da olmuştur. Bugüne kadar gerçekleşen devrimler de kadını devrim süreçlerinde görmüş, devrim sonrasında ise kölelik dışında farklı bir yaşam sunmamışlardır. Önder APO ise “Kürdistan devriminin kadın devrimi” olduğunu belirtmiş ve bütün mücadelesini bunun üzerinden geliştirmiştir. Kadının kendi gücünü görerek kendi yaşamını kendisinin örgütlemesi gerektiğini, uygarlık güçlerinin kadına dayattığı gibi kadının güçsüz olmadığını ve yaşamın asıl kaynağının kadın olduğunu herkese kabul ettirmiştir.
Kadın mücadelesinin kısa süre de bu kadar gelişmesi, Kürdistan’da devrim değerinde zihniyet dönüşümü yaratmıştır. Kadının kendi özüne dönmesidir yaşanan devrim. Kadının yaşamın her alanında kendisini ifade etmesidir bu devrim. Önderlik kadını çalışmaların yedeğinde duran konumdan çıkardığı gibi tüm çalışmalarda da erkekle eşit düzeyde katılım koşullarını sistemlerin tüm katliamları ve kadını yok sayan zihniyetlerine rağmen geliştirmiştir. Kürt kadının önderliğine ölümüne bağlılığı kendi yaşamlarını önderlikte görmekten kaynaklıdır. Kendini önderlikle yeniden yaratarak yaşamı geliştirme çabasıdır. Olacaksa özgür bir yaşam bu yaşamın önderliksiz olamayacağını her an ve her yerde görmekte önderlikle özgür koşullarda birlikte yaşamak için her gün eylemlilikler gerçekleştirmektedir. Önderliği tutsak olan bir halkın özgür olamayacağının bilinciyle hareket etmekte, önderlik ve özgürlükleri için sokaklara çıkmaktadırlar.
‘Kadınlar önderliği ve özgürlüğü için eylemde’ hamlesi her geçen gün daha kapsamlılaşarak devam ederken, kadınlar önderliğine sadece bu tarz eylemlilikle sahip çıkmayı yeterli görmeyecektir. Demokratik özerkliğin geliştirilmesinde bulundukları her alanda kendi sistemlerini kurarak, kadın eksenli bir yaşamın temelini atacaklardır. Önderlik paradigmasının yaşamın her alanında kendisini örgütleyerek, yaşamsallaştırılması, kapitalist moderniteye vurulacak en büyük darbe olacağı gibi bizimde özgürlük garantimiz olacaktır.
Kadınlar kendi dillerine sahip çıkarak çocukların ana dillerini öğreterek büyütecek, yaşamda etik ve estetik değerlerini geliştirerek, özgürlük zihniyetini geliştirecektir. Kapitalizmin ekonomik özgürlük adı altında kadını tüketen yaklaşımlarına karşı kadın kendi komünal ekonomisini geliştirerek toplumsallaşmanın doğallığını tekrardan yaşayacaktır ve yaşatacaktır. Kadınların toprağa ve değerlerine bağlılığı da öze dönüşte, özgürlük arayışlarında geliştirilmesinde etkili olacaktır. Önderliğine sahip çıkmak güncel görevleri yerine getirmek kadar yaşam sistemini kurumlaşmasını da oluşturmakla bağlantılıdır. Önderliğin ve kadınların özgürlüğü de tüm bu görevlere sahip çıkarak, bu görevleri yaşamsallaştırmaktan geçmektedir.
Hamle ile gerçekleşecek özgürlük sadece Kürt kadınlarıyla sınırlı kalmayacak, dünya kadınlarının özgürleştirilmesini hedef alacaktır. Çünkü Önder APO’nun geliştirmiş olduğu kadın kurtuluş ideolojisi kadınlara sunduğu en büyük özgürlük arayışının temel ilkeleri olmuştur. Bu ilkeler önderliğin özgürlüğüyle daha da güçlü yaşamsallaşacaktır.
O yüzden kadınlar önderlikleri ve özgürlükleri için eylemde olacaktır.