• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

BORAN’CA UÇMAK, YILDIZLARLA HAKIKATE AKMAKTIR

6 May 2014
in Genel
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Aza Rojiyan

Güneşin toprakla kucaklaşmasını, cemrenin toprağı öpüşünün, rüzgarın umutla dans edişini hissetmek ama anlatamamak gibidir seni anlatmak. Sana varmak, kayan yıldızlara asılmış dilekleri hakikate kavuşturmanın telaşına düşmüş bir uğurböceğinin kanatlarında özleme akmaktır. Seni anlamak, bir kelebeğin kanatlarındaki yaşamın tüm renklerinin sırrına ermenin telaşında yedi güne aşkla bağlanmaktır. Seni aramak, bir ateşböceğinin ışığında güneşi hissetmek, karanlığı delmektir.

Tümcesiz, sessiz ayrılıklar biriktirdik hepimiz belleğimizin anılarla yüklü çıkınında. Sustuk her ayrılıkta, konuşmaya takatimiz yoktu belki de. Oysa söylenecek  bir ömrün sözcükleri birikmişti avuçlarımızda. Ama susarız. Konuşsak ayrılığın buluşma umudunu tüketecekmişiz sanırız. Bu yüzden belki de tüm söylenmemiş tümceleri acı ve korkuyla yarına erteleriz, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz ama bütün umutlarımızı kucağına bıraktığımız yarına. Bir bilsek yarının umudumuzu koruyacağını, daha bir huzurlu, koşar adımlarla yürüyeceğiz yarına. Ama yarın belirsiz, ayrılıklar zamanın insafında. Takvim yapraklarında sararmış ayrılıkların ve buluşmaların resmi. Hangi takvim yaprağını koparsak bir ömürlük an doluyor ellerimize, avuçlarımızda yaşanmamışlıkların çatlamış nasırları.

Şimdi söylenmemiş, sessizce biriktirilmiş sözcüklerin telaşına düşmüş ellerim, karalayıp duruyorum bir ömre dair ne varsa ellerimde. Ama bilirim yazılanların hepsi bir ömrün ilk cümlesi bile etmiyor. Oysa nice ömürler sığdırdık bir ömre. Bir çok ömrün, birçok hikayenin toplamıdır hikayelerimiz. Bu yüzden yazılanlar yazılmayı bekleyen hikayelerin “bir varmışı bir yokmuşu” kadardır bizde. Şimdi yine acemi kalemimle telaşındayım geçen zamanın geride bıraktığı ömürleri yazmanın.

Baharın aşka tomurcuk açtığı, toprağın yağmurla yeşile çaldığı ve yağmurun aşkın ıslığıyla rüzgarla dans ettiği bir zaman aralığında yol ayrımları an kadar yakındı bizlere. Baharda her şey birlikteliğe akarken, bizler için yol ayrımları başlıyordu. Toprakla güneş bile kucaklaşırken, o anda güneş tanıklığını yapıyordu ayrılıkların. Ve ayrılık zamansızca gelip yerleşiyor gözlerin buğusuna. İnanıldığında ayrılığın yalancı gerçekliğine, akacak sanırsın gözlerinin buğusuna çizdiğin umudun hakikati, ayrılığın sulieti yerleşecek gözlerine sanki. Bu yüzden direnirsin son an dediğin an’a, ayrılığa.

Son demlerin yaşandığını bildiğin, bilmekten öte hissettiğin an, ayrılığın ufkuna yol almaya başladığın andır işte.  Bir an yaşansın bitsin istersin o son dem, bu yüzden zamanın akışını o kadar derinden ve ağır hissedersin ki kirpiklerinin arasından. Sanki son dem gözlerinin çerçevesinde kilitleniyor. Tüketmek istersin o ayrılık zamanını bir yandan. Hızlı aksa zaman sanki daha az yaralayacak yüreğini ayrılık. Nafile, her an bir yara bırakır yüreğinde. Ve dursun istersin zaman aynı zamanda. Dursun ve yaşanmasın bu zaman. Gözlerini kilitlediğin o an, yaşansın diye her an, çırpınırsın. Adımların takatsizce yürür ayrılığa. 2 mart 2011, ayrılık takviminden bir son demin daha başladığı ve 1 nisanla sonlandığı demler.

Güneş usulca kucaklıyor nemli toprağı ve ayrılık kokuyor tüm çiçekler. Boran, gülüşüyle kuşların coşkusunu yarına taşırmanın telaşında adımlıyor yanımda. Gülüşüne ömrünün umudunu ekmiş gibi, gülüşünde nice aşklar yeşeriyor. Gözlerinde, gökyüzünde yıldızlara astığı dileklerinin hakikat ışıltısı. Susuyoruz. Sessizlikte dillendiriyoruz, umutlarımızı, korkularımızı, hayallerimizi. Konuşsak, şeytanın kulağına ayrılığın son demini fısıldayacak ve gerçekleşmesine neden olacakmışız gibi. Susuyoruz. Gerçekliğe dair hiçbir söz yok dilimizde. Yarına dair umutlu düşler savruluyor soluğumuzdan ama gözlerimizde umut ve korku. Patika uzanıyor önümüzde, sonunda ayrılık, sonunda umut, sonunda nirvanalaşan bir aşk, sonunda nirvanalaşan bir acı. Dakikalar kirpiklerimizin arasından süzülen ırmaklara karışıp akıyor yüreklerimizin belleğine. Son demindeyiz buluşmaların, dahası yok yaşanmamışlıkların ya da yaşanmışlıkların.

Güneş kavuruyor yüzümüzün mezapotamya deltasındaki hüznü. Boran gülümsüyor, aşkla aşka yürüyor. Güneş şahitliğinde ayrılığın, varlığın, gidişlerin, gülüşlerin. Sımsıkı sarılıyoruz varlıklarımıza, ama kollarımız tutamıyor zamanı, kayıp gidecekmiş gibi hakikat ellerimizden. Takatsiz bir bülbülün güle serzenişi gibi.

Bir “serkeftın” sözcüğü düşüyor düşlerimizden ellerimize, ötesi umut, ötesi ayrılık, ötesi özgürlüğe adanmak. Adanmış bir hakikatin gülüşü güneşe yol almaya başlamıştı.

Elinde mavi bir kalem “beni yazma sırası şimdi sende” diyordu. Yazmak kolay mıydı gitmelere gönül vermiş, güneşe adanmış bir insanı.

Nurhakların dört mevsimini taşıyordu gözlerinde, bu yüzden belki de düşmüştü düşü Nurhaklara doğru. Nurhakların Oli gol gölünde gözlerindeki aşkın yansımasına aşık olmuştu belki de. Gidiyordu, güneşin kavruk esmerliğini yüreğime bırakarak. Esmerleşmiş düşleri avuçlarıma doldurarak.

Bir patika uzaklığındaydı ayrılık ve adımlar ıraklaştırıyordu bütün patikaların sonunu. Patikalar, buluşmaların ve ayrılıkların mekanı. Şimdi öylece bırakırken O’nu geride, O “2 martı unutma” diye bağırıyordu el sallayarak. Biliyorduk bu son buluşmaydı ve belki de ilk gerçek buluşma. O gün aslında adımlarımız bizi birbirimizden uzaklaştırmadı, birbirimize daha bir yakınlaştırdı.

Boran, çocukluğum, okul sıralarındaki hınzırlığım, devrimci gençlik zamanlarımızın militanı, yoldaşlığım, adanmış ömrün gülüşü. Seni yazmak…. Ah ne zor bir bilsen.

Tarih bir nisanın yalancı takvimine vardığında, tüm gerçekçi yalanlar hücumundadır zamana. Şaka gibi bir gerçek, şakadan başka bir tarifi olamayan bir acı.

Bilirim gitmelerin acısını, ama anlatamam gidenin giderken aslında kalana döndüğünü. Bilirim gidenin giderken kalana bir ömür bıraktığını ama anlatamam kalanın bir ömür gideni yaşadığını, gidenle birlikte gidenin ömrüne göçtüğünü.

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk