• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

ÜVEYŞ ANA BİLİNÇSİZ BİR İSYAN DOĞURUCUSUDUR

26 April 2014
in Genel
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Rêber APO

Olumlu veya olumsuz yönleriyle özgür kadın hareketi üzerine de etkide bulunan bir kadın da benim anamdır. Bugün anamın ölümünün yıl dönümüdür.

Kürdistan’da üzerinde durmamız gereken bir gerçeklik de ana gerçeğidir. Analık, genellikle bir doğuş ifadesidir. Analığın bizdeki en basit anlamı, “birçok çocuk doğurur ve neslini devam ettirirsin” biçimindedir. Ben başından itibaren buna itiraz ettim. Denilebilir ki, anama en sert cevabı kendim verdim.

O bir ana olarak evdeki bütün hakkını beni doğurmaya bağlı olarak ileri sürüyordu. Ben de, şu tavuk ile civcivi görüyor musun; tavuk, civcivi için ne kadar anaysa, sen de benim için o kadar anasın diyordum. Bu çok kaba bir benzetmeydi, ama bunu yaptım. Hatta senin böyle çocukların olacağına, hiç olmazsa daha iyidir denilecek anlamda bir yaklaşımı sıkça vurguladım. Çünkü o herhangi bir anaydı, ben de herhangi bir çocuktum. Çocuk istediği gibi yaşayamıyor, ana da çocuğuyla kendini sürdürmek istiyor. Bu bir çelişki.

Üveyş Ana bilinçsiz ve plansızdı, fakat kendine göre bir isyan anasıydı. Aynı zamanda erkeğin de kontrolüne fazla girmemiş bir kadındı. Tabii benimle olan ilişkileri farklıydı. Anamın ne istediğini de fazla bildiği kanısında değilim. Benim için “işte memur olur, biraz para kazanır bana bir kaç metrelik bez, bir kaç giyecek alır” diye düşünüyordu. Bunlar fazla içeriği olmayan taleplerdi. Kendisinin hayırlı evlattan kastettiği, onun o haline biraz anlayış göstermek, maddi ve manevi anlamda kendisine biraz karşılık vermek oluyor. Birçok çocuk da bu anlamda anasına karşılık verir, anasının iyi oğlu ya da kızı olmaya özen gösterir. Sizin gerçeğiniz de ağırlıklı olarak biraz böyledir.

Her şeyde aksilik burada başladı. Böyle bir çocuk olmamanın ayrıcalığı mı dersiniz, talihi veya talihsizliği mi dersiniz, onu öğrendik. Kendime göre en erkenden anaya karşı böyle bir savaşım verdim. İnsan anasına karşı savaş verir mi? Biz verdik. Anasının çok sevdiği çocuklar, çocuğun çok sevdiği anası gibi durumlara çok az düştüm. Böyle olmaya çalışmamız acaba suç muydu, gerçeklik sizinki mi, benim ki mi? Bunun üzerinde durmaya değer. Burada böyle bir çocukluk döneminden bir teori çıkaracak değiliz. Ama çocukluktaki şekillenmenin de, daha sonraki bütün gelişmeleri etkilediğini psikologlar söylüyorlar. Biz de buna eminiz. Bu, bilimsel bir doğrudur. O dönemin mücadeleciliği olmasa daha sonraki dönemin mücadeleciliği de olmayacak. Ben mi çok akıllıydım veya karar mı çok değişikti ki, bu mücadeleciliği dayattı? Bu da ayrı bir konudur. Burada olağanüstü, çok özel durumlardan bahsetmeye gerek yok. Bu, her ana-çocuk ilişkisinde yaşanan bir durumdur. Ama bizim başlattığımız süreç, çelişkinin biraz açığa çıkarılması süreci oluyor. Erken yaşlarda bu o anlama geliyor. Hesaplaşmayı çok erken başlatıyoruz. Onun bir egemenlik anlayışı var; kendisine göre birtakım aile geleneklerini egemen kılacak. Benim birtakım özgürlük taleplerim var, ben de onları dayatacağım. Aile gelenekleri onun öğrendikleridir. Benim özgürlük diye öğrendiğim, çok ilkel bir egemenliğe karşı gelişen bir özgürlük savaşıdır.

Burada önemli olan nokta, baba etkisinin fazla egemen olmamasıdır. Bu dikkate alınabilir. Çok güçlü bir baba otoritesi, kesinlikle durumu farklı kılacaktı. Babanın aileyi tam bir kontrol altına alması ve onu tümüyle etkisiz kılmasının benim üzerimde de bazı sonuçları olacaktı. Örneğin bir çelişki durumunu görmeyebilirdim. Muhtemelen ana-baba çelişkisi benim çıkış yapmama fırsat veriyor. Etkisiz bir baba, yine de babalığını veya erkekliğini yürütmek istiyor, bunu kolay bırakmak istemiyor. Ama diğer yanda da anaerkil düzenine kendini artık böyle taşıtmak isteyen veya anaerkil bir kadın olarak, ana olarak ailede yer bulmak isteyen ve bu konuda kendine göre bir uğraşısı olan bir kadın var. Bu, gerçekten önemli bir çelişkidir. Bu çelişki bana biraz olanak sunuyor. Bir anlamda daha sonraki süreçlerde çelişkilerden yararlanmayı ilk defa bu aile ocağında öğreniyorum. Yani baba otoritesine karşı ana gücü denilen bir kavramla tanışıyorum. Bu, ailede bir etkisizliğe yol açıyor. Buna yol açtığı için de, ben de kendi kendime erken yaşta özgür davranabilirim diyorum. Anam babama karşı çıktığına göre, neden ben de bazılarına karşı çıkmayayım? Diğer kadınlara göre böyle bir ana hem cesaret veriyor, hem de beni biraz daha serbest ve kendime göre davranmaya götürüyor; “iki güç birbiriyle uğraşırken, üçüncü gücün gelişme durumu söz konusu olabilir” denilmesi gibi. Bunlar birbirleriyle böyle uğraşırken, adeta birbirlerini etkisizleştirirken, bir üçüncü çocuk gücü gelişim gösterebiliyor. Bu durum üzerimizde kesinlikle etkili oluyor. Ben bundan biraz etkileniyorum. Mevcut durum ana-baba otoritesine öyle fazla girmeden de kendimi bulabilmemi ve kendimi biraz daha özgür hissetmemi mümkün kılıyor.

Ana ile babanın birbirleriyle çokça savaşması, rahat ve huzurdan eser bırakmaması, ana kucağı, baba himayesi gibi kavramlara fazla yer bırakmıyor. Aslında sen bunlarda fazla yer bulamazsın, himaye arayamazsın, sevgi bulamazsın. Bunlar zaten birbirlerine her türlü saygısızlığı dayatıyorlar. Bu konuma fazla güvenilmez veya bu haliyle fazla güvenilemez diye düşünüyorum. Böylelikle erkenden aileye güvenmeme veya aile değerlerine karşı kuşku gelişiyor. Zaten bunun daha sonra nasıl anlamlı ve önemli olduğu anlaşıldı. Çünkü ailenin çocuklar üzerindeki etkisi gerçekten çok belirleyicidir. Ailelerin verdiklerine, ailenizin sizi büyütmesine, hele bir ananın sizi büyütmesine büyük değer veriyorum. Bu çok zor bir büyümedir. Yani Allah bana her işi yaptırsın da, bir ananın bir çocuğu yetiştirme işini vermesin derim. Çocuk yetiştirmek çok zor bir iştir. Ben, o koşullarda o biçimde çocuk yetiştirmeye tahammül edemem. Tabii ki çocuklara karşı değilim. Övünmek gibi olmasın, ama en çok arkadaşça çocuklarla ilgilenmeyi ben sürdürüyorum. Bir çocuğa çocuk gibi değil, gelişecek bir insan gibi yaklaşmayı en özlü biçimde hayata geçirmeye çalışıyorum. Ama yine de çocukların bir gün bile ağlayıp sızlamasına dayanmak mümkün değildir. Analar müthiş dayanıyorlar. Tabii bu dayanma onları da düşürüyor ve mahvediyor. Anaların bütün o gerilikleri biraz da bu çocukların yüzündendir. Bunlar bambaşka çelişkilerdir ve bambaşka ele alınabilir. Yani Kürt gerçeği içinde ailedeki bu büyüme tarzı çok ağır sonuçlara yol açıyor. Ne kadar nazlı, emek dışı büyütüldünüz, aileler yoksul oldukları halde sizi bir paşa gibi büyüttü. Bunlar büyük çelişkidir, büyük sorundur. Zaten çocuklar hep “oğlum büyür paşa olur” tekerlemesiyle büyütülürler. Bunun sonucunda karşımızda hiç emek harcamayan bir general gibi duruyorsunuz. Bu, büyütülüş tarzınızın bir sonucudur. Sizi öyle alıştırmışlar. “Çocuğum en iyisi, çocuğum en güzeli, çocuğum en paşasıdır” demişler. Hiç emek harcamadan, oldukça yırtıcı bir teorik ve pratik çabayla sağlayabileceğiniz gelişmenin kenarından bile geçmeden kendinize rütbeyi layık görmeniz, kendinize militanlığı yakıştırmanız bu yetiştirme tarzınızla bağlantılıdır. Benim bütün iyiliğim böyle bir yetiştirme tarzına dahil olmamak, böyle bir yetiştirmenin talihini ve talihsizliğini yaşamamaktır. Demek ki benim bu aile konumundaki çelişkili durumum ve çelişkinin çok erkenden açığa çıkması, daha sonraki gelişmelerin üzerinde tayin edici bir etkide bulunmuştur. Bu kurumdan duyulan kuşku beni geleneklere, himayelere, onlara dayanarak ayakta kalmalara karşı da kuşkuya götürdü. Zaten herkes “babam beni şöyle korur, anam beni şöyle korur” diyerek yetişir. Anasına ve babasına dayanmadan bir çocuğun yetişmesi zaten mümkün değildir. Ama bunun bizim yaşadığımız biçimiyle erken yaşta karşılanması ve çok erkenden bir kopuş, bizim daha sonraki bağımsızlaşmamıza büyük katkı sunuyor. Toplumdaki çelişkileri anlamamıza, aile değerlerine göre değil, ulusal ve toplumsal değerlere göre özen göstermemize ortam sunuyor, beni erkenden buna açık tutuyor. Onların beni himaye etmelerini de inkar etmemeliyim.

Şunu da hatırlatmalıyım ki, ben boyun eğmeci bir çocuk da olabilirdim. Anam beni kendi çelişkilerine göre bir savaşçılığa itmede müthişti. Hatta en büyük terbiyeyi oradan aldığımı belirtebilirim. Yani şunu gördüm: Sen düşmanlarınla uğraşmazsan, ekmek yiyemez veya asla yaşayamazsın! Bu önemli bir eğitim özelliği olsa gerek. Çünkü kendine göre düşman belediklerine karşı mücadeleciydi. Örneğin bir çocuk bana tokat vurmuşsa, intikamımı almadan geldiğimde beni kovuyordu, “Mutlaka gidip sen de karşılık vereceksin” diye zorluyordu. Bazı çocuklarla kavgamı halen hatırlıyorum, bu kavgalar kesinlikle onun zorlamasıydı. Bana kalsaydı, çocuklar bana vurduklarında ağlayıp sızlayarak beni korumalısınız, ana git sen intikamımı al, baba sen al derdim ve zaten öyle yapıyordum. Bütün çocukların durumu böyledir. Yani dayak yediklerinde ve kendilerine bir zarar geldiğinde ağlaya sızlaya, koşa koşa önce babalarına, sonra analarına sarılırlar. Öyle karşılık verdirtmeye çalışırlar. Burada öyle bir karşılık söz konusu değil. “O da bir çocuktur, sen de bir çocuksun, gidip karşılık vereceksin” deniliyordu. Bu, doğru bir eğitim tarzı olsa gerek. Kaldı ki anam da, onların sahipleriyle kavga ediyordu, “Senin çocuğun böyle yapmışsa, ben de böyle yaparım” diyordu. Ama bize de yaptırıyordu.

Anam bana şöyle bir duygu kazandırdı: Bana sığınarak, hep benden destek alarak, yardım görerek, böyle ağlayıp sızlayarak, özellikle böyle davranarak yaşayamazsın. Mutlaka bir cevabın olacak. Çok ilkel de olsa, bu bir öç alma veya bir yetişme duygusu gibi oluyor. Baba tarafı kavgada güçlü değil, ana tarafı çok daha güçlü. Baba tarafından da kavgacılık var, ama ana tarafı biraz belirleyici oluyor. Bu, yaşarken mücadeleci olma özelliğidir. Anam bizi fazla ezdirtmedi de. Çünkü biz o çocuklarla kavgalarda ezilebilirdik. Karşı tarafın çocukları daha güçlü ve daha çoklardı. Orada kendini koruma gücü vardı, yaman bir kendini koruma savaşı da veriliyordu. Yani şunu hissettiriyordu: Ben öyle kolay boyun eğmem, büyük kavga ederim, kıyameti koparırım. Köyde de anamdan daha namlı bir kişilik yoktu. Tam bir isyan tufanı. Bağırıp çağırmada, küfürde üstüne yok; erkek ya da kadın kim olursa olsun, korkusuzca üzerine giderdi, köpürür dururdu. Yani olay bir kişilikti. Biraz da koruma yönünden bir paylaşmam olmuştur. Yoksa çok silik biri olabilirdik. Onların deyişi ile çok silik ve her şeye boyun eğen bir çocuk olmak da mümkündü. Bu anlamda değerini takdir etmek gerekir.

Bunun dışında bize verebilecekleri fazla bir şeyleri yoktu. Okul süreci başladıktan sonra anadan öğreneceğim fazla bir şey yoktu. Bir kopuş sürecidir sürüp gider. Analardan kopuş ne kadar doğrudur, ne kadar yanlıştır? Örnek ana çocukları genellikle daha sonradan olanakları elverdiğinde ve paraları olduğunda, analarına hediye alırlar. Ben öyle bir yönteme başvurmadım. Aslında param da vardı, biraz para kazanmama rağmen, akrabalarıma veya anama şöyle bir hediye alayım diye düşünmedim. Belki bunu yadırgamışlardır. Belki bu konuda biraz inkarcı davranıyordum, ama bana göre oğulluk farklı olmalıydı. Onların istedikleri gibi bir oğul olmamakla birlikte, bende başka türlü iyi bir oğul olma arayışı vardı. Ben hiçbir zaman dost ilişkilerine öyle ucuz hediyelerle yaklaşmadım. Halen de öyleyim. Size, arkadaşlığa ne kadar bağlı olduğumu, erken yaşlarda ne kadar çocuk arkadaşlıklarının büyük arayıcısı olduğumu, onlarla olmak için ne kadar can attığımı, hatta öyle arkadaşlıklar oluşturmak için nasıl büyük bir güç zapt ettiğimi belirtim. Bunun ucuz hediyelerle olmayacağını görüyordum ve aslında ucuz hediye nedir diye deniyordum. Birtakım ilgi çekecek şeyler gösteriyordum. Bu da fazla ilgi çekici olmuyordu, güçlü arkadaşlıkların oluşumuna, güçlü ilişkilerin oluşmasına fırsat vermiyordu. Onun için daha erken yaşlarda insanları bağlamanın değişik yollarını düşündüm. Aileye bağlı olmanın da değişik büyüklük yollarını düşünmeye çalıştım.

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk