• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

BİLİM İNSANI KİME YAZAR,NEDEN YAZAR?

19 March 2014
in DEĞERLENDİRME
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Ekin Erzincan

Okuyucular, bu yazının başlığına bakınca biraz şaşırabilir, acaba neden böylesi bir soru sorma ihtiyacı duyuldu diyebilir. Bu sorunun cevabınınaslında çok basit olduğunu da düşünebilirler ki öyledir de! Ancak bu konuda entelektüel çevrelerde bir yanılgı olduğunu düşünüyorum. Neden mi? Bu sorunun yanıtını birkaç gün önce yaşadığım somut bir olayla izah etmeye çalışayım.

 

Birkaç gün önce, uzun zamandır ismini duyduğum veokumayı çok istediğim bir kitaba nihayet ulaşabildim(ismi lazım değil ). Ve büyük bir hevesle okumaya başladım. Önsözü çok hızlı bir şekilde okudum ama kitap ilerledikçe kendimi aynı paragrafı üç defa okur bir durumda buldum. Nedenine gelince okuyucuya neyin verilmek istendiğini algılamakta güçlük çektim.Gerçeği söylemek gerekirse, anlamadığım paragrafları çoğu kez atladım, nasıl olsa kavramak için önümde daha yüzlerce sayfa vardı ama maalesef kitabın diğer bölümleri de öyleydi.Yani çok anlaşılmaz, çok elit bir dille kaleme alınmıştı. Sonunda büyük bir öfkeyle kitabı okumaktan vazgeçtim.Daha öncede böylesi birçok okuyamama deneyimim oldu. Hevesim kursağımda kalmıştı. Acaba sizin de başınızdan böylesi bir olay geçti mi?Tabii o anda insanda gelişen ilk refleks kendini sorgulamak oluyor;“acaba bende mi bir sorun var?” diye. Çoğu zaman sorunun algı kapasitemizden kaynaklandığını düşünürüz. Yada bir branş ve uzmanlık gerektirdiğine kanaat getiririz. Ama bu yazılanlar kendi uzmanlık alanlarındakilerle bir düşünce alış-verişi temelinde yazılmış kitaplar değil ki! Böyle yazım çalışmaları da vardır. Ancak bu yazılan kitaplar kendilerinin dışında çok büyük, farklı kesimlerin yaşamını etkilemeyi, yön vermeyi amaçlıyorsa olabildiğince anlaşılmamayı değil,anlaşılmayı arzulamalıdır. 

Okuyucu olarak ciddi algı sorunumuz olmadığını düşünüyoruz. İnsanların bir şeyler öğrenmesi için uzmanlık düzeyinde konuya hakim olmasına da gerek yok. O zaman kendi dışımızdan da bakmayı, sorgulamayı bilmemiz gerekiyor. İşteburada, yazının başlığında sorduğumuz soru devreye giriyor.

Bilim insanları kime yazar? Neden yazar?  İlk soruya halk, toplum için yanıtını verebiliriz. Nedenine gelince, toplumun bilinçlenmesi, yanlışı doğruyu birbirinden ayırt edebilmesi ve kendi yaşamını daha iyi yönetebilmesi için. Yani daha doğru, daha güzel bir yaşama sahip olabilmesi ve nihayetinde hakikate ulaşabilmesi için. Ama toplum, bilim insanlarının, akademi çevrelerinin ve entelektüel camianın kitaplar aracılığıyla vermek istediği mesajları algılayamıyorsa nasıl bilinçlenebilirler ki? Nasıl doğruyuve yanlışı birbirinden ayırt edebilir? Nasıl daha güzel ve doğru bir yaşama sahip olabilirler? Burada hemen bu söz aklıma geliyor, çok gezen mi yoksaçok okuyan mı yaşamı daha doğru bilir. “Eh mademki, çok fazla gezemiyoruz bari kitaplardan öğrenelim” diyoruz. Kitapları okuyamıyorsak sorun kimdedir? Bir de “KARŞI CEPHEDE” olan bilim insanlarını da sorgulamaya başlayalım. 

Bilim, bilindiği kadarıyla insanlığın ilk ortaya çıktığı süreçlere kadar götürülebilinir.İlk insanlar kendi varlıklarını koruyabilmeleri için değişik aletlere gereksinim duymuştur. Bunun öncülüğünü de kadının yaptığını söylemek abartı sayılmaz. Toplumun gelişiminden, beslenmesinden, giyiminden, barınmasından, üremesinden, savunmasından sorumlu olan kadın (toplumun ilk bilim insanı unvanına sahipken) kendini bu toplumun bir parçası olarak görerek elinde bulunan bütün buluşları karşılıksız bir şekilde toplumun hizmetine sunmuş ve bu şekilde yaşamıgüzelleştirerek daha yaşanır kılmıştır. Yani burada toplum, bilim, yaşam özdeşleştirilmiştir, bir tutulmuştur. 

İktidarın gelişimiyle birlikte, varolan bütün bu buluşların belli bir kesimin,yani karşıt bir cepheye geçtiğini görebiliyoruz. Bu sermayedar kesim, toplumun elde ettiği artı ürüne el koyabilmek için, yeni bir sınıf yaratmıştır. Toplumun çoğunluğu kaba emeğe yönlendirilmiş, rahipler sınıflıtoplumdan soyutlanarak yeni icatlar, yani düşünsel emeği (bilimi) esas alarak, geliştirerek toplumu iktidarlara bağımlı kılmışlardır ve bunlar yeterli değilmiş gibi asıl ‘bilimin sahibi’ olan kadını yaşamdan dıştalayarak, onu ikincil bir konuma getirmişlerdir. O dönemlerden itibaren, bilimintoplumun hizmetinden çok iktidarların hizmetinde olduğunu söyleyebiliriz. Gelişen bilim kendi özünden (toplumun çıkarlarından) koparak uzaklaşarak, toplumu daha iyi sömürmenin aracı olmuştur. Yeni gelişen bu bilim adamları(artık adam oluyorlar) o dönemden itibaren toplumdan koparılır, iktidarların yanında tutularak ortaya çıkan bütün buluşlarına birkaç olanak, birkaç ayrıcalık, birkaç kuruş karşılığı kullanılır. Bu ayrıcalıklı sınıfın yaşam tarzı değişmiş, kullanılan dil bile toplumdan kopmuştur. Konuştukları, yazdıkları dil iktidarların dili olmuştur. Tarihte iktidarların ve halkın dilinin birbirinden farklı olduğuna sıkça rastlanılmıştır. Bu kitapları, bu yeni düşünceleri okuyabilen sadece bir kesim olmuştur. Devletli uygarlığın ilk çıkışlarında Zigguratlarla, saraylarla sınırlandırılmış bilim insanları, sonraları kiliselerde, günümüzde ise laboratuarlarda, üniversitelerde, araştırma merkezlerinde sınırlandırılmışlardır. Bunu dile getirirken çok genellemeci yaklaştığımın farkındayım. Elbette ki, bütün tarih boyunca gerçek bilim insanlarına, hakikat arayışçılarınarastlamak mümkündür. Bruno, Hallac-ı Mansur, Sokrates, Mevlana, Galileo, Mazdek, Mani, Cadılar vs. birçokdeğerli insan daha ortaya çıkmıştır, insanlara daha güzel bir yaşam sunmak hakikatin yollarını göstermek istemişlerdir ama iktidarların karşısında durmanın bedelli cayır cayır yakılmak, işkencelerden geçmek, sonuçta öldürülmek olmuştur. Kısaca, demek istediğim tarih içerisinde ortaya çıkan bu istisnalar varolan kaideyi bozamamıştır.

Günümüze geldiğimizde, aslında çok ciddi bir değişiklik yaşandığını söyleyemeyiz. Bilim insanlarının toplumdan çok fazlasıyla soyutlandığını söylesek yanlış olmaz. Görkemli binalarla soyutlandırılmış olan bu insanlar toplumun ihtiyaçlarından ne kadar koptuğunun, topluma ne kadar yabancılaştığının farkında bile değildir. Yaptığı bu bilim kime hizmet ediyor sorusunu bile kendine sormaz, kendisine sorduğu tek soru “ kaç para eder?”sorusudur. Bundan kaynaklı, yazdığı kitaplar sadece bir kesim insana hitap etmektedir. Kullanılan dil bile kendisi gibi üst bir sınıfa hitap etmektedir. Yazdıkları kitaplar kendileri gibi üst bir sınıfa hitap ediyorsa buna söylenecek bir şey yok ama halka yazılmışsa gözden geçirilmesi gereken birçok husus olmaktadır. Gerçekten de, bu insanlar bu kitapları yazarken hiç bu soruyu kendilerine sormuyorlar mı? Acaba bu kitaplarım ne kadar geniş bir kitle tarafından okunacaktır? İnsanlar söylediklerimi ya da mesajlarımı algılayacaklar mı? Kaç kişiyi aydınlatabileceğim, o aydınlatacağım kişi topluma ne kadar hizmet edecek? Ya da düşüncelerim ne kadar topluma hizmet etmektedir? Bence artık bu bilim insanlarının kendilerine ciddi bir şekilde bu soruları yeniden sormaları gerekmektedir. Eğer gerçekten de kendilerini toplumun öncüleri olarak görüyorlarsa, toplum ve kendileri arasında oluşan uçurumu görmeleri,  kapatmaları gerekmektedir. Bunun için toplumun günümüzde elde ettiği düzeyi,varolan ihtiyaçları yeniden gözden geçirmek zorunda olduklarını unutmamaları ve ona göre perspektifler, kitaplar yazmaları gerekmektedir. Ancak bu biçimiyle yeni düşünceler toplum içerisinde tartışılma, yayılma ve hayat bulma olanağı bulacaktır. Ve yaşamlarımıza önemli bir değer katacaktır.

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk