Nûjiyan ERHAN
Kürdistan’ın batısında yani bizim deyimimizle Rojava’da Kantonlar ilan edildi. Şimdi yurdun dört yanında bayram havası esiyor. Ardı ardına her üç kantonun ilanı ve öz yönetimlerin örgütlenmesi, öz savunma örgütleri olan YPG ve YPJ’nin direnişi tüm görkemliliğiyle halkı coşturuyor. IŞİD’inden, DAİŞ’ine, El Kaide’sinden, Hizbullah’ına ve artık her geçen gün yeni bir adla karşımıza çıkan ajan, işbirlikçi, halk düşmanı örgüttün tüm saldırılarına, uluslararası güçlerin bunlara desteklerine rağmen inancından ve direnişinden hiçbir şey kaybetmeyen Rojava halkı, 21. yy’da halkların özgürlük hareketlerine adeta umut ışığı oldu.
Rojava’da yaşananlar halkların birlikteliğinin başarısıdır. Rojava yalnızca özgürlüğün değil, aynı zamanda yıllardır insanların birbirine düşmanlaştırıldığı, mezhep, ırk ve din farklılıkların ölümle mühürlendiği Ortadoğu’da halkların kardeşliğinin de somut başarısı oldu. Gerçi kişisel olarak halkların kardeşliği lafını pek haz etmem çünkü kardeşlikte bir mecburiyet vardır ve küçük, büyük hukuku ister istemez geçerlidir. Şahsen Halkların dostluğu bana daha çekici geliyor. Zaten Ortadoğu’da yaşanan çatışmalarda, kavgalarda ve kan deryasında kendini büyük kardeş sanıp küçüğünü ezme hakkını kendinde görmenin de etkisi tartışma götürmez bir gerçek. Biz ne küçük kardeş olup ezilmeyi ne büyük kardeş olup ezmeyi kabul etmeyen bir halk olarak dostumuz olan halklarla birliğimizi ve samimiyetimizi Rojava’da ilan edilen özerklikle taçlandırdık.
Tarihi katliamlarla ve soykırımlarla dolu bir ülke olan, sınır boylarında terör makinesi örgütlere ev sahipliği yapmakla kalmayıp onları sınırın öbür tarafına taşıyıp her türlü yardım ve yataklığı esirgemeyen, tırlar dolusu cephaneyi insanların gözüne soka soka insani yardım adı altında Suriye’ye geçiren ve utanmadan Esad’ın caniliğinden bahseden, bu çete üyelerini eğitip, canileştirdikten sonra ortaçağ usulü kılıçlarla insanları katletmeye gönderen Türkiye bu ilandan en çok rahatsız olanlardan. Artık hasedinden başını hangi uluslar arası gücün kapısına vururlar, dertlerinden kanser mi olurlar kendi bilecekleri iş. Zaten birçoğunun etekleri şimdiden tutuştu. Bundandır Suriye halklarının kaderinin tartışıldığı Cenevre toplantısına, Suriye savaşının öncü aktörleri ve tetikçileri getirilirken Rojava yönetimi davet edilmedi. Yani o toplantıda direnenler değil savaşı kızıştıranlar biraraya geldi ve haliyle bir sonuç da çıkmadı. Zaten görüşmeler de tıkandı, çünkü çıkarların çatışmasının yaşandığı bu toplantıda herkes büyük kardeş olup en büyük payı alma hakkının kendinde olduğunu düşüyor.
Onlar birbirlerini yiye dursun Kürdistanlılar tüm coşkusuyla Rojava direnişini kutlamaya ve görkemlileştirmeye devam ediyor. Kürtlerin, Ermenilerin, Arapların, Çerkezlerin, Süryani ve Asurîlerin ortak yönetimlerini oluşturarak tüm Ortadoğu’ya örnek olacak demokratik sistemleri, yıllardır Ortadoğu’yu insanlık mezbahasına çeviren, komşuyu komşuya düşman eden demagogların, milliyetçilerin, dincilerin ve en önemlisi cinsiyetçilerin tüm planlarını altüst etti. Onların kendi siyah- beyaz renklerinden başkasına tahammülü olmayan tarzlarına karşı gökkuşağı memleketimizin rengârenk insanları “yaşanacak başka bir dünya var” diyor ve bu dünyayı kendisi inşa ediyor. Artık hiçbir yaşam alanı devletin insafına terk edilmeyecek. Eğitimden ekonomiye, sağlıktan kültür ve politikaya kadar tüm alanlarda halk kendi kararlarını kendisi verecek. En önemlisi de hep birlikte.
Bu başarıya en çok sevinen ve bunun coşkusunu yaşayan Kuzey Kürdistanlıları anmadan olmaz. Çünkü Rojava direnişi başladığı günden bu yana Rojava halkıyla omuz omuza olan ve meydanları dolduran Kuzey halkı, Kantonların ilanıyla sel olup aktı, rüzgâr olup esti ve yatağına sığmayıp doldu taştı. Günlerdir sokaklarda 40 yıllık özgürlük mücadelesinin ürünü olan özerkliği kutlayan Kürdistanlıların mutluluğu ve sevinci yürekleri serinleten bahar yağmuru gibi coştukça coşuyor ve bu sevinç ülkemize bereket olarak geri dönecek, kutsal topraklarımızı yüzyılların lanetinden kurtaracaktır. Ve bu bahar, Kürdistan’ın Dost Halklarının Baharı olacaktır. Kürdistan halkı bu mutluluğu çoktan hak etti. Ekranlarda halkın bu coşkusunu görünce yılar önce izlediğim bir film karesi geldi aklıma. İrlanda mücadelesinin anlatıldığı filmde ölüm cezasına çarptırılan genç ‘Umarım İrlanda buna değersin’ diyordu. Kürdistan özgürlük mücadelesi inanılmaz emek, çaba ve bedeller üzerinden bugünlere geldi. Halkın çelik iradesi, Kürt Halk Önderinin büyük emekleri, halkın önderine olan inancı ve derin bağlılığıyla gelişen mücadele çok büyük değerler yarattı. Ve gördüğümüz her sahne ‘Kürdistan sen buna gerçekten değersin’ dedirtiyor. Hayata ilk adımlarını anne babalarının kucağında eylem alanlarında atan bebeklerin, konuşmayı öğrenir öğrenmez anne baba demeden Bijî Serok Apo diyen çocukların, bastonlu nineler ve dedelerin, gençlerin, kadınların ve tüm insanlarımızın alanlarda yaşadığı coşkuyu gördükçe bu bağlılığa tanık oldukça ‘Kürdistan sen her şeye değersin’ dememek elde değil.