• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Misak-ı Milli Komisyonu: Ortadoğu Demokratik İttifakı’na doğru

16 January 2014
in DEĞERLENDİRME
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Zînê MELİTA

Rêber Apo’nun demokratik çözüm bağlamında kurulmasını öngördüğü sekiz komisyondan biri olan Misak-ı Milli, belki de en çok dikkat çeken komisyondur. İlk bakışta diğer komisyonların adları, sık sık telaffuz ettiğimiz olgulardan oluşurken, Misak-ı Milli Komisyonu biraz ayrı duruyor gibi. Gerçekte durum elbette böyle değil. Ama bu komisyonun görev ve rolünü değerlendirebilmek için öncelikle Önderliğin sunduğu özete bir göz atalım:

 “Aslında bu bir Kürt-Türk misakıdır ve birlikte kurtuluştur. Meclis bu misakı onayladı. Kürtler bölünmeyecekti ama ayrıldılar. Bu sınırları değiştirmek artık öyle kolay değil ama sınırları faydaya çevirebiliriz. Ekonomik birlik, kardeşlik sınırına dönüşür. Suriye’nin sınırı Brüksel gibi olur. Türkiye’deki Kürt sorununun çözümü eşittir Irak ve Suriye’deki, hatta İran’daki sorunun çözümü. Bunun sonrası Ortadoğu demokratik ittifaktır.”

Misak-ı Milli ile ilgili özellikle Türkiye’de sayısız farklı yorum mevcuttur. Gerçeğe en yakını, Misak-ı Milli ya da asıl adıyla Ahd-ı Milli Beyannamesi’nin – içinde Kürt kelimesi geçmezse de – içerdiği fikirler itibariyle ilk olarak sadece Kuzey Kürdistan için Erzurum Kongresi’nde belirdiği, Sivas Kongresi ile bütün ülkeyi kapsar hale geldiği yönde. Söz konusu fikirler, 6 madde şeklinde 28 Ocak 1920’de Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın gizli oturumunda kâğıda dökülüp önce Şubat ayında Meclis-i Mebusanı’nda, Temmuz’da ise Büyük Millet Meclisi’nde onaylanır.

Misak-ı Milli’den önce, Birinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte 30 Ekim 1918’de başta Büyük Britanya olmak üzere savaştan zaferle çıkan devletler ile Osmanlı İmparatorluğu arasında Mondros Mütarekesi, yani ‘barış anlaşması’ imzalanmıştı. Ancak bu anlaşmaya rağmen Britanya, Fransa ve Yunanistan devletleri, Osmanlı’nın kendi açılarından önem arz eden farklı bölgelerini işgal ediyordu. Bu bağlamda özellikle Britanya’nın Güney Kürdistan (Musul) işgali öne çıkarılmalı. Misak-ı Milli, bu işgallerin sonucu Osmanlı’nın bölünmez bütünlüğünü vurgulayan bir ‘milli sözleşme’ olarak ortaya çıktı.

Misak-ı Milli Mustafa Kemal’in dışında mı gelişmişti? Adlarının geçmediği bu belge ile birlikte Kürtler üzerinde ne planlar yapılıyordu? “Mesele sadece Musul ve Kerkük mü?” gibi soruları tartışmanın yeri burası değildir. Bunun yerine esas olan, Önderliğin bu komisyonla neyi amaçladığını anlamaktır.

Biliniyor ki Qasr-i Şirin Antlaşması ile resmen 2’ye bölünen Kürdistan coğrafyası, Lozan ile de 4’e bölünmüş oldu. Söz konusu olan sadece bir coğrafik bölünme değildi elbet; bundan ziyade ağır sonuçlarını günümüzde de yaşadığımız ulus-devlet canavarı da dört bir yandan Kürdistan’a salındı. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye, Suriye ve Irak devletleri o biçimiyle kurulmuş olmasaydı günümüzde hem Kürt halkının hem de bütün Ortadoğu’nun durumu çok farklı olurdu. O yüzden Kürdistan ile Ortadoğu’nun kaderi, kopmaz biçimde birbirine bağlıdır. Kürt statüsündeki en ufak bir değişim doğrudan Ortadoğu dengeleri üzerinde etkide bulunur. Günümüzde bu gerçeği görmek mümkündür.

O halde Önderliğin kurulmasını öngördüğü Misak-ı Milli Komisyonu Kuzey Kürdistan ve Türkiye ile sınırlı ele alınmamalıdır. Burada Misak-ı Milli’den kasıt, iki boyutta ilişkilerin yeniden düzenlenmesidir. Birinci boyut, parçalardaki Kürtler ile söz konusu devletler (Türkiye, Suriye, Irak ve İran) arasındaki ilişkilerdir. İkinci boyutu, parçalardaki Kürtlerin kendi aralarındaki ilişkileri oluşturuyor.

Bu noktada bir parantez açılabilir. Çoğu kez kullandığımız ‘Kürdistan’ı kendi aralarında bölen devletler’ ifadesi aslında çok da tarihsel gerçeklere uymuyor. Zira Irak ve Suriye devletleri, zaten Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Lozan ile birlikte Batılı emperyalist devletler tarafından kurulan ulus-devletçiklerdir. Dolayısıyla Kürdistan’ı bölüp parçalayan devletler, Ortadoğu devletleri değil. Ancak Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerinin, (Irak ve Suriye güncelde daha özgün ele alınabilir) sömürgeci ve işgalci konumlardan söz edilmelidir.

Bu anlamda Misak-ı Milli Komisyonu’nun bir işlevi de, Kürt halkı ile söz konusu devletlerarasındaki ilişkiler yeniden düzenlenirken, bu devletlerin işgalci veya sömürgeci statüsünden çıkarılmasıdır. Bu elbette Kürt sorununun siyasi ve demokratik çözümünden bağımsız değildir. Ancak bir parçadaki sorunun çözümü, mutlak anlamda diğer parçalar üzerinde etkide bulunacaktır. Kürt sorununun bir Kürt çözümüne veya Kürt barışına dönüşmesi durumunda bütün bir Ortadoğu’nun kökten değişeceği açıktır.

Kürdistan coğrafyası bugün tek bir devletin sınırları içerisinde bulunsaydı Kürt halkının veya hareketimizin bütün bölge üzerinde etkili siyaset geliştirme imkânları çok sınırlı olurdu. Olsa olsa o devletin sınırları içerisinde yeni bir durum yaratabilirdik. Önderlik “sınırları faydaya çevirebiliriz” derken bunu kastediyor. Kürdistan’ın bölünmüşlüğü bugün, son 200 yılda sürekli bir kriz halini yaşayan Ortadoğu için bir şans niteliğinde. Çünkü Ortadoğu’nun temel devletlerinde taşları yerinden oynatıp yeni bir düzen geliştirme potansiyelini taşıyan bir hareketiz.

Demokratik Uygarlık Manifestosu’nun Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü adlı dördüncü kitabında konuya ilişkin kapsamlı değerlendirmeler yer almaktadır. Bu değerlendirmeler ışığında da Misak-ı Milli Komisyonu’nun misyonunu irdelemek mümkündür. Örneğin Önderlik şöyle demektedir:

“Kürdistan’ın jeokültürü ve jeopolitikası (Araplar, Türkler ve Farsların ortasında yer alması, tüm kültürlerin kesişme noktası olması) bu tür bir siyasal bütünlüğü [Demokratik Konfederalizm] adeta zorunlu kılmaktadır. Kapitalist modernite döneminde Britanya’nın Hindistan ve Ortadoğu üzerinden yürüttüğü hegemonik politikaları açısından Kürdistan sürekli çözümsüz bir ülke konumunda tutularak bölgesel denetim aracı kılınmak istenmiştir. Böylelikle Arap, Türk ve Fars iktidar otoritelerinin denetim altına alınmasında çok elverişli bir kontrol aracına indirgenmiştir. Günümüzde ABD ile birlikte Kuzey Irak denilen Güney Kürdistan’ın küçük bir parçası üzerinde gecikmiş bir ulus-devletçik inşa edilerek aynı rol sürdürülmek istenmektedir.”

Bu anlamda Misak-ı Milli Komisyonu, Demokratik Ortadoğu Konfederasyonu – Ortadoğu Demokratik İttifak – yolundaki adımlardan biridir. Esas veya tek adım değil elbette. Mücadelemiz zaten bir yanıyla bunun içindir. Dolayısıyla geçen yıllarda da bu amaca hizmet eden çok ciddi çabalar sarf edilmiştir. Fakat Rêber Apo Demokratik Çözüm Projesi’nde böyle bir komisyona da yer vererek aslında bizdeki perspektif darlığına karşı da tedbir geliştiriyor, bize dar değil de geniş bakmayı anımsatıyor. Ancak bununla birlikte tabii ki bu komisyonun pratik görevleri de vardır. Örneğin Önderlik ekonomik birlikten söz ediyor. Son dönemde Önderlik sık sık tarım, enerji ve su etrafında komünal birlikler geliştirme ihtiyacını vurguluyor. Bu projesini “Dicle Fırat Demokratik Konfederasyonu” adıyla somutlaştıran Önderlik, paralel olarak hem Kürt halkının kendi birliğini hem de Ortadoğu halkları ve çeşitli kimlikler arasındaki birliği ele alıyor. Bu temelde Kürtler olarak bizi bölen, birbirimizden ayıran, uzaklaştıran sınırları birer yara ve engel olmaktan çıkarıp ulusal birliğimizi her alanda geliştirmeye ve güçlendirmeye ihtiyacımız var. Bunun siyasal, toplumsal, ekonomik, dilsel, kültürel vs. boyutları var.

Bu çerçevede bakıldığında Önderliğin öngördüğü Misak-ı Milli Komisyonu, ulusal boyutlar da taşımaktadır. Kürtler arasındaki demokratik birlik geliştikçe Ortadoğu halkları arasında gerçek kardeşleşme de gelişecektir. Ortadoğu halklarının birliği geliştikçe bu topraklara son 200 yılda çöküntü, kriz ve kaos yaşatan kapitalist modernite güçlerinin hem inşa ettikleri düzen(-sizlik) hem de öngördükleri plan ve projeler (başta da Büyük Ortadoğu Projesi) boşa çıkarılacaktır. Böyle olursa Kürdistan coğrafyası krizin ana damarından devasa bir çekim gücüne dönüşür. Önderlik “Suriye’nin sınırı Brüksel gibi olur” derken bunu kastediyordur.

Buradan çıkan temel sonuç, bizler açısından Kürdistan ile Ortadoğu arasında sürekli bir bağ kurma ihtiyacıdır. Yerel veya ulusal olan ile bölgesel, hatta evrensel olan arasındaki bağı, bakış açımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Bu perspektifi oturttukça Ortadoğu’da yeni bir yaşamın özneleri olabiliriz.

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk