Zînê AGIRÎ
Şehadet haberini duyuran TV kanallarında yayınlanan fotoğraflarda
Üç karanfil de haykırıyordu
Jin-jîyan hainlerine;
İnancın yüklendiği sözcükleri insanların yüreğine akıtarak,
Kadınca ve gülümseyerek konuşuyorlardı,
Karanlık yüzlü,mavi gözlü zebanilere:
Ben bir değil, milyon kadınım
Sakine değil, KAVGAYIM
Rojbin değil SEVDAYIM
Ronahi değil YAŞAMIM diye.
Ağız dolusu gülüşleri,
Mağrur duruşlarıve kendilerine olan güvenleri ile kucaklıyorlardı sevdalılarını,
Tanrıçalar diyarında
Önce Beselerin,Zarifelerin,Beritanlarınmekânını yol eyledi Sara Yoldaş
Kavgasının kardelenleriyle buluştu bin yılların hasretiyle
Onların acılarını avuçlayıp Dersimin kızıllığına savurdu zulme inat
Sonra saçlarını doladı suyun rengine
Kızıl yıldızlar doldu yüreğine
MAZLUM’u hatırladı ve ALİ ÇİÇEK’i
Ve de DÖRTLER’i
Bir de MAHİR’i, DENİZ’ i
GÜNEŞİN binlerce yoldaşını ve GÜNEŞİ
GÜNEŞ usulca fısıldadı kulağına;
“Ha seni vurdular ha beni
Çünkü sen biz olmuştun biz de sen…
Artık bizde ÖZGÜRLÜK olarak yaşıyorsun”
Ardından kızıl melek gururla toplanan kalabalığa seslendi:
Ben ülkemin sevgilisiyim
Dağın göğsünden fışkıran
Uçurumlarda kanatlanan inat
Yaprakta yeşillenen bahar
Yürürüm nefes nefese yollarında
Öperim yıldızları saçlarında
Kucaklarım seni
Gül olurum ellerinde
Dikeni bin yılların yarasında
Geleceği gözlerinde
Umudu yüreğinde
Savaşı beyninde
HALKIMIN İSYANIYIM!
Ardından ROJBİN uyandı, doğan güneşle
Engizeklerden selamladı KÜRDİSTAN’ı
78’lerin acısında tanımıştı ülkesini
Çocuk gözlerinde hep canlıydı feryadı figanlar
Direnişte büyümüştü
Direniş emmişti anasının memesinden
Ondan almıştı özgürlüğün tadını
O yüzden yürümüştü DAĞLARIN KOKUSUNA
Açtı kollarını hasret kaldığı yoldaşlarına
NUCAN kucakladı onu Nurhaklarda
Yenican güneşi-günü getirmişti yaşama
Elleri havada
İbadet edercesine kilitlendiler sevdaya
Ardından RONAHİ geldi IŞIK BAHÇESİNE
Zekiye meşalesiyle
Mazlum Newroz rengiyle
Diclenin hırçınlığında tutuştular halaya
Mustafa Malçok’a misafir oldular
Ve AYDINLIK ateş olmuştu
LİCE’nin yüreğinde
Amed’in surlarında
Selama durdu GÜNEŞE
Ve dedi ki:
GENÇ BAŞLADIK GENÇ BAŞARACAĞIZ!
9 Ocak 2013’te Paris’te gölgelerin arkasına saklanarak, korkakça üç devrimci yoldaşımızı katleden egemen güçleri yaşadığımız sürece lanetleyeceğiz.Üç nazlı çiçeği anlatmak zordur elbette. Ancak özgürlük savaşçıları olarak özgürlük tarihimizi ve karanlığa boğulmuş hakikatleri, damla damla kırmızılığın emeği ile uyandırma mücadelesi verdiğimiz için bunu bir görev biliriz.
Önder Apo“Kadının kölelik tarihi henüz yazılmamış, özgürlük tarihi de yazılmayı bekliyor” belirlemesiyle kadının, onu yok sayan bir sistemle savaşması için öncelikle toplumsal hafızası olan tarihini bilmesi vede “ kader!” i değiştirerek özgürlüğe doğru akması gerektiğini ortaya koymuştur. Özgürlük hareketinin ilk oluşumunda da nicel olarak kadının az olması belirleyici olmamış, bir kimlik olarak kadınları temsil eden bir devrimci kadın da Sara arkadaş olmuştur. Deyim yerinde ise tarihi kendinde temsil eden bir kişilik olarak hep kavgasında oldu. Kadın eksenli özgürlüğü geliştiren mücadelede özgür kadın kişiliğinin somutlaşması açısından yaptığı çözümlemelerde Sara arkadaşın cesareti,devrimci bir tarzla kendi kişiliğine yönelmesi, geleneksel kadın kişiliğine bir darbe,mücadeleye farklı dönemler de katılan biz kadınlara da bir örnek olmuştur ve olacaktır.
SARA, ROJBİN, RONAHİ ve daha binlercesi…
Hepimiz onların ardılları olarak bize devredilen ÖZGÜR YAŞAM MÜCADELESİNİ tüm KADINLAR İÇİN sürdürmeye devam ettikçeCELLAT yine tekrarlayacak hep bildik sözlerini “Tanrım! Bu ne zor bilmece? Ben öldürdükçe çoğalıyor bunlar” diye.