Hazırlayan: Gulan Botan
Özgür Kadın Hareketinin Öncülerinden Şilan Kobanenin şahadetinin yıl dönümü nedeniyle birlikte yaşam kavgasına durduğu yoldaşlarına onu sorduk.
İlkin Şilan Kobaneyi nasıl tanıdınız, onunla birlikte mücadele yürütmüş yoldaşları olarak bize onun kişiliğini anlatır mısınız?
Yaşama Büyük Bir Duyarlılık Ve Sorumlulukla Yaklaşıyordu
Sozdar Avesta: Şilan Kobanê arkadaşın şahadet yıl dönümünün vesilesiyle onun şahsında tüm devrim şehitlerini saygıyla anıyor, anıları ve şahadetleri karşısında saygıyla eğiliyorum.
Ben Şilan arkadaşı 91 yılında Önderlik sahasında tanıdım. Lübnan da Mahsum Korkmaz akademisinde biz eğitime gittiğimizde onlar bizden önceki devrede yer almışlardı. Akademide sayımız oldukça fazlaydı ama Şilan arkadaş tüm bu kalabalığın içinde kendi farklılığını yansıtıyordu. Genelin içinde kaybolacak bir kişiliğe sahip değildi. O hem Önderlik sahasında eğitim görmüştü hem de sahadan önce halk arasında halk arasında faaliyetlerde yer almıştı. Örgütsel anlamda büyük bir birikime sahipti. Örgütsel deneyimi ve ideolojik derinliği yoldaşlık ilişkilerine de yansıyordu.
Onda en çok dikkatimi çeken Önderlikle olan diyaloglarıydı. Ülkeye geçmeden önce Önderlik gidecek olan gruplarla sözleşme yaparcasına diyalog kuruyordu. O zaman hiç unutmam Şilan arkadaşınki çok uzun sürmüştü. Çünkü o Önderlikle çok rahat bir diyalog içine girmişti. Önderlik gerilla, coğrafya, var olan anlayışlarla nasıl mücadele edeceğini ve kendini dağlarda nasıl koruyacağına yönelik sorular soruyordu. O kendisinden çok emin bir şekilde bilinçli ve rahat bir biçimde öyle cevaplar veriyordu ki sen sanıyordun yıllardır Önderlikle birlikte kalmış. Bunların üzerine Önderlik ona “sen dağlarda tutunursun ve kadın birliklerini oluşturmada, onlara komutanlık yapmada öncülük komutanlık da yapabilirsin” demişti. Önderlik onun önüne bu görevleri koyunca o da kendine olan inancını bir kez daha ortaya koydu. Bir de en büyük hayallerinden olan ülkeye gitme heyecanını bizimle paylaştı.
Onunla kısa bir süre akademide birlikte kalmış olmamıza rağmen onun ne kadar yoldaş canlısı olduğunu inancının ve iradesinin büyüklüğünü hissettim. Oturuşuyla, kalkışıyla, ilişkileriyle sana güven veriyor ve ruhundaki yoldaşlığının sıcaklığıyla seni de ısıtıyordu.
Daha sonra üç dört ay sonra onu yeniden Haftaninde gördüğümde gerçekten komutan olmuştu. 91 yılında ve Haftaninde Şilan arkadaş takım komutanıydı. Ben hemen onun takımına gittim. Orada hem alan yönetiminde yer aldığını hem de alandaki tüm kadın arkadaşların sorumlusu olduğunu öğrendim. Ayrıca Sahada yoldaşlarının yüreğini ısıtan sıcak gülüşü, iradeli duruşu, heyecanıyla yeniden karşılaştım. O güçlenmiş ve yaşama o kadar heyecanlı ve canlı katılıyordu ki beni gerçekten de şaşırttı. Hem örgütsel çalışmalarda hem de yoldaşlık ilişkilerinde kendine has bir tarzı vardı ki tarzından bütün arkadaşlar memnundu. Etraftaki arkadaşları bir süre gözlemledim, baktım ki erkek-bayan tüm arkadaşlar sorunlarını çözmek için Şilan arkadaşın yanına gidiyordu. Hem resmi anlamda sorumluydu hem de yaşama karşı büyük bir duyarlılık ve sorumlulukla yaklaşıyordu.
Kadın ordulaşmasında ve kadına öncülük boyutunda hem ciddi bir misyonu vardı hem de görev anlamın da komutan düzeyinde uzun yıllar görev yaptı. Özellikle kadın ordulaşmasından önce ilk kadın takımlarının kurulmasına öncülük yapan ve o dönemki kadın arkadaşların takım komutanlığını yapan arkadaştır. 93 baharında Bestada özgün takım komutanlığı yapıyordu. O zamanki takımların sayısı da oldukça fazlaydı. O dönem kadın ordulaşması için zemin hazırlanıyordu ki bu konuda en büyük emeği geçen arkadaşlardandır. Bir kadın olarak dağlarda iradeli yürümeyi ve düşüncelerini yaratmayı öğretiyordu arkadaşlara. Önderliği tanıdıktan sonra kendisi nasıl irade sahibi ve ilke sahibi olduysa bunu arkadaşlarına, yoldaşlarına hızla aktarmak istiyordu. Gücünü Önderlik gerçeğinden aldığı için sanki gücü bitmek tükenmek bilmiyordu sürekli her an bir mücadele içerisindeydi. Kendi cinsine karşı saygısında ve sevgisinde örnek olarak gösterilen bir arkadaştı. Kadını bilinçlendirme, güçlendirme, iradeleştirme ve geliştirme yönünde büyük bir heyecanla emek harcardı.
Onunla birlikte pratik sahada Botanda aynı çalışmalarda da yer aldım. Şilan arkadaş benim yanımdayken sanıyordum ki yanımda bir ordu var. Paylaşımı çok güçlüydü. Sorunları çözmede sorumlu olsun olmasın sürekli bir çaba sahibiydi. Sorunları çözmede sınır tanımıyordu çünkü kendini yaşamın her alanından sorumlu görüyordu. Gerillada kadın ordulaşmasında, kadın komutanlığının gelişiminde, dağda kadın ordusunun sayısının artırılmasında büyük bir emek ve çaba sahibi ve ilk kadın komutanlarımızdandır.
Bizim hareketimizde dört parçadan ve farklı parçalardan insanlar yer alıyor. Şilan arkadaş çok yönlü olduğu için hepsiyle samimi ilişkiler kurabiliyordu. İlişkilerine bilinçli yaklaştığı için her inançtan ve her kesimden arkadaşlarla yaratıcı bir paylaşım içinde oluyordu. Ben çok iyi hatırlıyorum Ezidilik konusuna da çok ilgiliydi. Benimle bu konuda çok derin paylaşımları da oldu. Eğer diyordu “inancımızı zafere taşırmak istiyorsak iyi ikna olmalı, iyi tartışmalıyız. Eğer bu konularda başarı elde edebilirsek büyük zaferlerin sahibi de olabiliriz” diyordu. Dinleri tanımak ona göre de bir tutum sergilemek istiyordu.
Şilan arkadaş Önderliğimizin çizgisini bilinçli savunan bir militandı. Sezgi gücü güçlü olduğundan hataların tedbirini de erken alırdı. 2004 yılının tasfiyeciliğini en erken fark eden ve saldırıya göre mevzilenmeye geçen arkadaş Şilan arkadaştı. Avrupa’daki arkadaşlarla telefon görüşmeleri yapıyor, oradaki arkadaşlara “hareketimiz büyük bir tehdit altında onun için hepimiz büyük bir mücadele içinde olmalıyız dikkatli duyarlı davranmalıyız” diyordu. Ben kendim o dönemde Avrupa’daydım benimle bunların üzerine tam bir saat konuştu hiç unutmam. Şilan arkadaş için insan şunu söyleyebilir ancak gerçekten de “arkadaşların, arkadaşıydı” yanındakiler sürekli ona sonuna kadar güveniyordu. O bu güveni yaratıyordu.
Bugün bize karşı geliştirilen tüm saldırılara rağmen kadın özgürlük çizgisi kendini bu düzeye ulaştırdıysa bunu Şilanların çizgisini takip ederek yapmıştır. Onun için de şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şilan arkadaşın hem toplumda hem dağlarda hem de özgürlük arayışında olan tüm kadınların beyninde yüreğinde ektiği tohumlar filiz verdi. Yani ektiği özgürlük tohumları Ortadoğu’da yeşerdi.
Özgürlüğe Yürümenin Ve Yollar Açmanın Sınırı Yoktu Onda
Şîneba Şanster: Şilan arkadaşı hangi kelimeler anlamaya yetecek bilmiyorum. Zaten insanın yüreğinde akış bulan duyguları sözcüklerin anlatması oldukça zordur. Onu tanımak için onun yüzündeki ifadeyi ve sende yarattığı hisleri bilmek gerekiyor. O anların ruhuna yüreğine kattığı enerjiyi anlatmak gerçekten güçtür. Onun özlü yoldaşlık ilişkileri hepimizde bir heyecan oluştururdu. Dedim ya o anları anlatmak gerçekten zor. Özellikle ilişkilerde saygı oluşturarak bunu bir değere dönüştürme noktası beni oldukça etkileyen bir noktaydı ki bunu asla unutamam. Kelimeler yettiği kadar onun yoldaşlığını anlatmak istiyorum. Kelimelerin çevirisi yetseydi onun kendi şiirlerinden yaşamı ve yoldaşlığı anlatan birkaç mısra dizmek isterdim. Ama buna benim gücüm yok. O günlüğünün birini Arapça diğerini de Kürtçe yazmıştı. Onun için şiirlerinde ve yazılarında güneşe doğru yol alan bir duygu seli olduğunu söylemekle yetineceğim. Mücadelenin zorluğu güzelliğe nasıl dönüşür nasıl yaşam enerjisine olur onunla yürürken gördük. Aslında savaşan tanrıçaların özelliklerini uzaklarda aramaya gerek yok. Şilan arkadaşın kişiliğini tanıdıkça zaten onların bütün özellikleriyle karşılaşıyorsun. Birlikte yaşadıklarımız uzun ama çok uzun yıllar sonra yaşayacağımız özgürlüğün düşü değildi. Attığımız her adımda özgürlüğü ve özgürleştirmeyi kendi ruhumuzda, düşüncelerimizde duyumsadığımız zamanlardı. Şimdi tanrıçalar özelliklerini taşıyan şehitlerimizin ideallerinin peşine tutkuyla düşüşümüzde bundandır. Üzerimizden bulutlar geçerken bedenimize vuran her güneş huzmesini hissetmemize neden olan bize bu yolu gösteren Şilan yoldaşın kendisidir.
Yani her anın her saniyenin yaşam içindeki anlam deryasına yeniden dalmaktır Şilan arkadaşla geçirdiğin bir anı bile anlatmak. Bazen kadının yüreğindeki sevginin yüceliğiyle yaşama uzanmak insanların yüreğine inmek bu olsa gerek diyorum. Kendinden önce yoldaşlarını düşünen onların gözlerini yaşama açmak sevgiyi her hücresine yaymak için ancak bu kadar güzel bir mücadele verilir. Özgürlüğe yürümenin ve yollar açmanın onda mekan ve sınırı yoktu. Onunla iken insan kendini dünyanın bütün savaşlarına hazır hissederdi. Yaşamın felsefesinde özgürlüğe yürümenin güzelliğini bilmişti. Bu bilinci senin yüreğine ve ruhuna aktarmak istiyordu. Ve sen bu telaşı gördükçe aslında oluşan heyecan ve hareketliliğin kendisi seni onunla yürümeye itiyordu. Bunlar bazen farkında olmadan yaşadıklarımdı. Yani onunla yürürken hem kendimde hem de çevremde yarattığım değerlerle yeniden tanışırdım. İnsanın yüreğine sıcaklığı, sevgiyi taşıyan da bu anlamla, değerlerle tanışmanın kendisi değil midir?
Onun için de bizim için o özgürlük mücadelesinde hem yol hem yolcu hem de öncüydü. Neden bir kadının özgürleşmesi gerektiğini kendi duruşuyla anlatırdı. Bunu anlatması için farklı sözcüklere farklı sohbet ortamlarına gerek yoktu. Sen ona bakınca doğalında bunu anlıyordun. Onunla yürüyünce kendi doğanla daha yakın ilişkiler kurabiliyor bunun aslında bir erdem olduğunun farkına varıyordun. Biz ondan yaşama ve özgürlük mücadelesine ilişkin çok şey öğrendik. Bütün bunların yanında bize öyle bir miras bıraktı ki bir değil milyonlarca kadını özgürlüğe çekiyor. Bu onun ve onun gibi şehitlerimizin kendi öz mücadele ve emeğiyle yarattığı değerlerdir.
Bugün milyonlarca kadın meydanlarda haykırırken aslında onun açtığı yolun yolcuları olduklarını biliyorum. Kadınlar, toplum özgürlüğünü haykırırken meydanlarda, onun mücadele alanları elde etmek özgürlüğe giden yolları açmak için canla başla çabaladığı anlar canlanır gözümün önünde. Kendinden katarak, bütün benliğiyle kendini mücadeleye yatırarak elde etti bu özgürlük değerlerini. Onun için şahadet yıldönümü vesilesiyle tüm şehitlerimizin anısına bağlılık gereği mücadeleleri önünde saygıyla eğiliyorum.
Bize Yaşam Kavgamızı Özgürlüğe Dönüştürecek Bir Miras Bıraktı
Ronak Murat: Ben Şilan arkadaşın kendisini tanımadan önce adını duymuştum. Adını duyduktan sonra onu birinci kadın kongresinde gördüm. O zaman yani kongrede onu sadece Şilan Baki olarak tanıdım ama daha sonra 2000’li yıllarda kendim onunla aynı alanlarda kalarak tanıdım. Şilan arkadaş genelde askerliği disipliniyle bilinen bir arkadaştı. Şilan denince akla ilk gelen etkileyici ve farklı kişiliği oluyordu. Onun bulunduğu yerde mutlaka bir yaşam disiplini vardı. Yaşamın gündeminde de mutlaka gelişmeler olmalıydı, geriye çeken hiçbir tutumla uzlaşmadığı gibi tartışmalarına da izin vermiyordu.
Bütün bu farklı kişilik özeliklerinin yanında bir sanatçı olmayı da isterdi bir dönemler, mesela şarkılar söylemek istediğini söylüyordu. Yaşamın akışını belirleyen siyaseti takipten asla geri durmazdı. Mesela işi varsa bana “sen radyoyu dinle gelişmeleri takip et, ben gelince de bana aktar” derdi. Eğer haberler zamanında işi varsa o an olanların neler olduğunu merak ettiği için bir arkadaşı takip etmekle görevlendirirdi.
Ülke topraklarına ayak bastığı gün günlüğünü tutmaya başladığı gündü. Kendi günlüğünün adını da “unutulmayan anlar” koymuştu. Ay ışığının altında düşmana karşı nasıl mevzi alınır, kadın savaş içinde nasıl durur ve en önemlisi de kadının birlikte kalmasını konu alan yazılar yazmıştı günlüğüne. Yine bir erkek arkadaşla aynı mevzide düşmana karşı savaşmanın nasıl bir duygu yarattığını anlatır yazıları. Bütün bunların bir kadını ne kadar öfkelendirdiğini ve zafere ulaşmak için ne kadar kazanma hırsını yarattığını yazmıştı. Özgür dağlarda bir kadın olarak sesini özgür bırakabilme arayışını sürekli sürdürdü. Şilan arkadaşa baktığın zaman onun Önderliğimizin felsefesinden beslenmiş ve uçmak üzere olduğunu anlardın. Ki Şilan arkadaş Kürdistan’ın dağlarında, ovalarında uçuyordu. Onu özgürlüğünden alıkoyacak tüm yolları yakmak istiyordu adeta.
Gerektiğinde silah gerektiğinde kalem ve gerektiğinde de sanat kuşanarak düşmana karşı savaştı. Kendindeki değişim ve dönüşümleri aktarmıştı günlüğüne. Tarihle annesiyle arasındaki bağların ne kadar güçlü olduğunun farkına varınca duyduğu mutluluk yansır mısralarına. Annesiyle bağlarını tanrıçalarla güçlendirir gibi bilince çıkarmış ve güçlendirmişti. Kavgasını büyütmenin bir gerekçesi olarak da annesine özgür bir ülke verebilme olarak ortaya koyar. Bir kadın olarak tarihten güç almaktan hiç çekinmedi kendi kökleriyle buluşup güçlenen bir çiçek gibi kökleriyle buluştukça güçlendi ve güzelleşti. Günlüğünü genelde Arapça yazardı ama anadilinde yazma arayışları da vardı. Onun için de gazetelere Kürtçe yazı yazıyor ikinci günlüğünü de Kürtçe olarak devam ettirmişti. Sürekli olarak bir bireyin yapabilme sınırlarını yoklardı.
Özgürlük savaşını yürütürken önüne çıkan hiçbir engelden korkmuyordu. Onları kişiliğini güçlendirmenin basamakları olarak ele alırdı. Yaşadığı yaşamın gerçek savaşının çok yönlü olduğunun bilincine varmış o bilinçle hareket ediyordu. Hiçbir görevde sınır tanımaz yaşamın her yerine her anına karşı kendini sorumlu görürdü. Kendi cinsine karşı sevgisinin büyüklüğü kadar cinsini bilinçlendirme ve güçlendirme mücadelesi de büyüktü. Saygının hemcinsleri arasındaki değeri durmadan anlatırdı. Eğer bugün Rojavada bir devrim yürütülüyorsa bu Şilanların devrimidir. Bize yaşam kavgamızı özgürlüğe dönüştürecek bir miras bıraktı. Şilanların, Zilanların, Beritanların bize bıraktığı miras özgürlüğün umududur, açtıkları yollar özgürlüğe giden yollardır hepimizin yol alabileceği.