Evrenin her zaman bir arayışı olmuştur. Evren, kendi anlamını bulma savaşını bin yıllar önce başlattı ve hâlâ sürdürmektedir. Hakikatini anlatabilmek için galaksileri, gezegenleri ve sırlarla dolu bir dünyayı yarattı. Kendi varlığında evreni taşıyan insan da hep kendini aradı: Kendin olmak… Peki, kendin olmak nedir?
Biz bu sorunun yanıtını, hakikat tanrıçamız Zilan yoldaşın gerçeğinde görüyoruz. Kendi olma savaşı ve bu arayış, şüphesiz “Ben hakikat avcısıyım” diyen Önderlik’te başlıyor. Zilan demek, salt bir sıfat değildir; bir bütünlük, bir varoluş gerçeğidir. Tarihi ruhunda, beyninde ve bedeninde yaşatmaktır. Önderlik gerçeğinde erimektir.
Yaşam, her zaman hakikate ulaşmanın amacı olmuştur. Tarih boyunca hakikati bütün varlığıyla yaşamaya çalışan şahsiyetler ortaya çıkmıştır: felsefeden bilime, dinden metafiziğe uzanan birçok yolda yürüyenler… Zerdüştlerden Manilere, Hürrem ve Mazdek’ten Mevlâna, Konfüçyüs, Suhreverdî ve Yunus Emre’ye kadar birçok isim, bu uğurda yol almıştır. Ve işte en son örnek, en büyük sentez: Zilan’dır.
Peki, bu hakikatin kaynağı nerede? Önderlik yaşamında; “Ben ana tanrıçanın gerçek oğluyum” diyen o derin anlamda saklıdır. Zilan da kendi arayışını burada gerçekleştiriyor. Oradaki anlamın ve sırrın peşine düşüyor. Kendisi şöyle der: “Ben anlamlı ve büyük bir yaşamın sahibi olmak istiyorum.” Bu büyük düşünüş, onu büyük bir eylemin sahibi kıldı. Ve yıllardır bu hakikatin izini süren fedailer, Zilanlaşma çizgisinde mücadele ediyor.
Bu bir sırdır; tıpkı evrenin ilk oluşumundaki anlam arayışı gibi… Anlamı aramak, kendini aramaktan başlar. Önderlik hakikatinde de bu böyledir. Kendini bilmek, hakikatin sırrına ermeye giden yoldur. Ve bu, en sonunda bedende anlam bulur. Çünkü beden, ruhun anlamına kavuşur. Bu eylemin kendisi, hakikatin nasıl bir bütünleşme olduğunu gösterir bize.
Tarihte Dersim’de yaşanan katliamların, Munzur Deresi’nden yükselen çığlıkların sesidir Zilan. İsmini aldığı Zilan Deresi’nin yeniden dirilişidir. Binlerce Kürt kadın ve çocuk katledildi. Teslim olmamak için uçurumlardan kendini bırakan kadınların intikam yemininin eyleme dönüşmesidir Zilan.
Biz ona Tanrıçamız Zilan diyoruz. Çünkü tanrıça demek, yaratmak; yaşamı gerçekleştirmek ve güç demektir. Zilan yoldaş, özgür kadın ölçülerini kendinde yaratma gücünün timsalidir. Tüm benliğiyle kendini Apocu felsefede yetiştirdi ve öncülükte en anlamlı rolü üstlendi.
Bugün binlerce kadın kendini Zilan gerçeğinde arıyor ve bu yolda hakikatin izini sürüyor. Dediğimiz gibi, Zilan bir sıfat değil, bir zihniyettir. Egemenliğe, ataerkil düzene karşı bir yükseliştir. Kader çemberinde ezilen kadınların mücadelesinin öz kaynağıdır. Bu nedenle, kendini arayan kadın, burada kendini bulmalıdır. Çünkü Zilan yoldaş, Önderlik hakikatini kendinde bütünleştirerek bu ölçüleri gerçekleştirdi. Yani Zilan’ı anlamak, Önderliği anlamaktır. Ya da Önderlik gerçeğinde kendini arayan kadın, Zilan hakikatinde kendini bulacaktır.
Bu gerçeklik, fedailiğin sembolüdür. Kendin olmanın ve hakikate ulaşmanın, yıllar gerektirmeyen; farkına varıldığında bir anda oluşan anlamıdır. Önderliğimiz, “İnsan, hislerin ve anlamın yarattığı bir varlıktır” der. Biz bunu Zilan gerçeğinde görüyoruz. İçinde bulunduğu anı hissetme ve o anın gereklerini yerine getirme komutanıdır. En büyük komutanlığın örneğidir bu. Süreci hissetme, tehlikeyi sezme ve yerine getirilmesi gereken görevi en anlamlı biçimde gerçekleştirme gücüdür.
Bugün binlerce yoldaşımız bu hakikatin takipçisi oldu. Bu bir aşka dönüştü. Zilan bir aşk oldu. Bu aşka ermenin özgürleşmeye götürdüğünü kavrayan militanlar, kendilerini burada aradılar. Zilan yoldaşın yoldaşı olabilmenin mücadelesini verdiler. Bunun onlarca örneği ortaya çıktı. Günümüzde bu mücadele Rojger ve Asya yoldaşlara kadar uzandı. Bu, ölümsüzlüğe ulaşmaktır.
Önderliğimizin yaşamında her zaman duygularını anlamlandırma, sezgide yücelik ve bunu yaşamsallaştırma vardır. Fedailiğin temelinde de bu gerçekliğe kendini yatırmak yatar. Tarihe karşı hissetmenin ve cevap olmanın en onurlu halidir bu. Sadakatin ve bağlılığın ifadesidir. Hakikat sırlarını büyük bir tutkuyla aramaktır. Çünkü bu, vazgeçilmez bir varoluş anıdır. Hakikat bütündür. Zilan da bir bütündür.
“Nasıl yaşamalı?” sorusunun cevabını biz burada görüyoruz. Ancak yaşamı doğru anlayanlar gerçekten yaşayabilir. Çünkü anlamak, özgürlüğe ulaşmaktır. Zilan yoldaş, bu sözün gerçekliğini kendi yaşamı ve eyleminde yaratmıştır. Kendin olmanın mücadelesi ve savaşıdır. Eğer bu sorunun cevabını arıyorsak, onu Zilan hakikatinde aramalıyız. Böylece yüceleşmenin sırrına ulaşacağız. Anlama ve aşka varacağız.
Ey Zilan! hakikatin tanrıçası
Güzellik ve aşkın kadını
Sen sonsuzluğun anlamı ve gücüsün
Bir denizden de derin ve mavisin
Umutsun sen her yeni yarına
Sevdasın sen her sevgiliye
Arayışsın sen her kendini arayana
Yolsun sen her yolcuya
Fedailiğin öncü komutanı
Seni hissetmek özgürlüğü hissetmek
Seni hissetmek tarihi anlamaktır
Yüce kadın!
Agiri Jinda Şer