• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

KAYIP BİR ÜLKENİN, KAYIP İNSANLARININ KAHRAMANI

30 May 2025
in Gerillanın Kaleminden
A A
KAYIP BİR ÜLKENİN, KAYIP İNSANLARININ KAHRAMANI
Share on FacebookShare on Twitter

Her birinin dudağından dökülen kelimeler, bir şarkının nakaratı gibiydi. Ne derlerdi bizlere veda etmeden önce:
“Zamansız öleceğim, kimseler bilmeyecek. Usulca önünüzden akıp gideceğim, yatağını beğenmiş durgun bir ırmak gibi. Ama kimsenin duyamayacağı bir coşkuyla sevdalar taşıyacağım yarınlara. Güzel günlerin hatırına sessizleşeceğim ve umarsızların beyninde patlayacağım. Dedim ya, zamansız öleceğim; sessizliği kendi sessizliğinde boğacağım. Sevgiyle dolduracağım ardımdan gelenin yüreğini.”

Evet, yitik zamanlara birçok yolcu bıraktık. Kimini tan yeri ağarırken, kimini karlı soğuklarda uğurladık toprağın koynuna. Kimi bir Haziran sabahında, kimiyse bilinmeyen gün ve saatlerde… Her birinin anısında yitip giderken, yaşamı solumaya devam ettik. Yaşlarına doyamadan gidenleri uğurladık soğuk kış sabahlarında.
Kimileri Alişerlerin, kimileri Mem û Zînlerin diyarından, kimileri de Agitlerin, Zilanların yeşerdiği topraklardan gelen binlerce candı. Halaylarına katıldılar dağların, adımlarını türkülerin ritmine uydurarak çağırdılar ardındakileri.
Belki yoktan başlayacaktık bu yürüyüşe ama umudun günbegün yeşerdiği, haykırışların daha çok yükseldiği bu halay büyüdü ve Newroz’un ateşiyle çağdaşlarını yarattı.

Bazıları için kuyu dipleri, bazılarına Golgotha, bazılarına ise yeniden doğuşun adı oldu toprak. Yeni umutlar vadeden yarınlar için göz kırpmadan yürüdüler umarsızların üzerine. Ve soğuk pusularda vuruldular. Hepsi de bir gülüş, büyük bir umut içindi.
Direndiler kara kışlara, kavurucu güneşe, açlığa. Biliyorlardı: Kurutulmuş köklerinin yeniden yeşermesi gerekiyordu. Bu yüzden, acı dolu düşlerin terli sabahlarını en çok onlar bilirdi. Bebelerin ağıtlara dönüşen ninnilerini, anaların lorînlerini artık duymak istemiyorlardı.
Onlar ki, acılarının kuytularında birer gezgindi; öçlerini sevgiyle alanlardı. Yürekleri açık dolaşan, acılarından insanlık yaratanlardı…

Kimileri boş sokakların gezginiydi kirletilmiş bir dünyanın; onlar ise tutkuyla aşkı arayanlardı. Buluşunca isimsiz dağlarla, isim oldular tepelere, ovalara. Yaşayanlar dışında kimsenin tadına varamayacağı köz başı sohbetlerinde birer sevda türküsüne dönüştüler.
Kayıp bir ülkenin, kayıp insanlarının kahramanı oldular. Ayağa kalkmış milyonların dilindeki sloganların sesi, zamanlara yenik düşen insanların yeniden doğma umuduydular.
Düşün yolculuğunun en önde yürüyenleriydi onlar. Sadeliğin ve güzelliğin en umutlu buluşanları. Şiir gibi bir felsefenin en yalın anlatıcılarıydılar. Aşka ve zafere doymamış bir yiğit gibi, yaşamı doya doya içenlerdi.
Onlar, hapsedilmiş yürekleri ferahlatan birer damla umut; kılıçla yazılmış tarihlerin sevgi çemberiydiler. Ve yitip gitmediler zamanın çağlayanında.

Yekvücut olduklarında, buluşmanın güzelliğini duyumsuyorlardı ve ülkenin özgürlüğünü yudum yudum içiyorlardı. Yüreklerinin derinliklerinde “O Güzel İnsan”ı yaşıyor, hissediyorlardı. Karşılarındaki düşmanı alt etmenin başka yolu yoktu.
Roma arenalarında vuruşanları, aslanların ağzında parçalanan insan çığlıklarını duyuyorlardı. Tarihin derinliklerinden gelen Prometheusların kavgasına eş bir mücadeleyi göze almışlardı.
Tanrıça İştar’ın bereket tohumlarını saçıyorlardı dört bir yana. O tohumların başağa dönüşmesinin, yeni sevdaların doğmasının sancılarını yaşıyorlardı.
Belki de bir ezgide “Bêrîvanê yî, dostum dostum” şarkısını bulmak istiyorlardı. Bir çığlık uğruna dağ dağ, ova ova dolaşıyorlardı. Yüreklerini ayaklarında hissederek, içlerindeki ateşi Ferhat gibi dağları delip Şirin’e ulaştırmak istiyorlardı.
Kim bilir… Belki de Botan Beyi’ne başkaldıran Mem ile Zîn’in destanıydı onları sürükleyen. Belki de Van’dan Kirmanşah’a, Kerkük’ten Amed’e ulaşma arzusu…

Toprağın sevdalısıydılar ve toprağa düştüler.
Birçoğu mezarsız, çoğu bilinmeyen. Adsızdılar; sessiz bir su gibi önümüzden akıp gittiler. Kimileri bir ilkbahar deresiydi, gürül gürül akan, derin vadileri döve döve yaran. Ve birçoğu derin izler bırakıp gidenlerdi.
Onlar, dünyanın akıntısına kapılıp gidenler değil; insanlığı selinde sürükleyenlerdi.

Evet Nesrin, neden bırakıp gittin bizleri? Hani öykünü anlatacaktın bana, ben de seni seve seve işleyecektim kelimelerle.
Ya Mava, daha gencecik bedenine nasıl yakıştırdın o ölüm elbisesini? Seninle daha birçok pusudan birlikte sıyrılacaktık. Keşfedilmemiş yerler bulacak, kuracağımız dünyaya sadece çocukları yerleştirecektik.
Leyla, senden bana kalan o gülüş hâlâ bazen beliriyor dudak kenarımda, ama ben düşmana inat seninle birlikte gülmek istiyordum.
Berçem, Xanê, sizlerle dostlukların en güzeli paylaşılırdı. Şarkılarımız hüzünlü olmasın isterdiniz. O anların rakslarını özledim. Zaten sizden sonra bir daha oynayamadım o oyunları… Oynayamadım.
Elenya! Hiç görmediğim ama yüreğimde sıcacık nefesini hissettiğim küçük yoldaşım… Neden acele ettin gitmeye? Seni tanıyamadan, sana bir “merhaba dostum” diyemeden bırakıp gittin beni.

Hepinizi nasıl özlüyorum, bir bilseniz…
Hani demiştiniz ya:
“Ardıllarımız var, gelecekler… Bizler ölmeyeceğiz. Biz yaşımızda kaldık, genç bedenlerimiz hep öyle kalacak.”

Evet yoldaşlar! Bizler sizleri unutmadık.
Yüreğimizin en temiz köşesine yerleştirdik sizi, dünyanın tüm çirkinliklerinden korumak için.
Her köz başı sohbetinde, her göreve gidişte, her nefeste, her şarkıda sizi arıyoruz.
Sizi seviyoruz ve çok özlüyoruz.

Bir gün yolun
Yalnızlığıma düşerse eğer
Ve eğer sen yitip gitmemişsen zamanda
Ve eğer hala bir kor taşıyorsan yüreğinde
Ben artık yalnız değilim.
Eğer sen hala döküyorsan dudaklarından
O aşıkların öykülerini
Ve çalıyorsa sazın şarkılarını
Ben artık ya Adûlêyim ya da Gıro
Ve eğer hala seviyorsan umutları
Seviyorsan yaşanmayan yaşamları
Hiç solmayacak başaklar bitmişse bereketli topraklarda
Ben sen olacağım
Ve sen de bir tarih gezgini
Yeni şafaklar yakalamak üzere……

Sizleri Hep Anacak ve Yaşayacak Yoldaşlarınız Adına

Zin Yezida Tamara

(NESRİN arkadaş: Mardinli, 1991 katılımlı. Takım komutanı iken, Gare Çırav alanında Temmuz 1999 da pusuda şehit düştü. Bir pusuda ilk kez saldırıya geçip düşmana darbe vurduktan sonra ölümüz üzerine giden ender kahramanlarımızdan biridir.

MAVA arkadaş: Siirtli, 1992 katılımlı. Manga komutanı iken Gare Heft Tebax alanında göreve giderken, en sevdiği yoldaşlardan biri olan Reyhan Engizek (Rojavalı)ile 2000 de pusuda şehit düştü.

LEYLA arkadaş: Afrinli, eğitim için Kandil alanına giderken uçurumdan düşerek Çarçella’da 2000 yılı Haziran’ında şehit düştü.

BERÇEM arkadaş: Afrinli. 24 Kasım 1999’da tank pususunda, Batı Gare’de şehit düştü.

XANÊ İSMAİL arkadaş: Afrinli. KDP operasyonu sırasında T.C. helikopterlerinin açtığı ateş sonucu 1999’da şehit düştü.

ELENYA arkadaş: Başkale’nin Elenya köyünden. Asıl adı Şehriban Kaplan. 1998’de Haci Ümran’da Şehit.)

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk