• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

NEDEN BARIŞ VE MÜZAKERE SÜREÇLERİNDE KADIN RENGİ OLMALI

21 May 2025
in Amargi
A A
NEDEN BARIŞ VE MÜZAKERE SÜREÇLERİNDE KADIN RENGİ OLMALI
Share on FacebookShare on Twitter

Barış kültürünün esas dayanağı ana kadın kültürüdür. ‘Kadın doğası gereği barışçıldır ‘söylemi gerçekliğini buradan almaktadır.  Buradan da anlaşılacağı gibi öylesine rastgele söylenen bir söylem olmadığı görülmektedir.  Bu gerçeklikle hareket edildiğinde kadının olmadığı hiçbir barış süreci tam olarak başarıya ulaşamamış ya da eksik kalmıştır.

Tarihsel olarak savaşlar ve çatışmalar farklı toplumsal kesimler için çok boyutlu, karmaşık ve uzun dönemli etkilere sahip olmuştur. Kadınlar, savaştan doğrudan yoğun olarak ve özgün bir biçimde etkilenmekle beraber, çatışma dönemlerinin farklı süreçlerinde barış mücadelesi yürüten emekçileri, aktivistleri olarak da öne çıkmakta. Bu süreçlerde incelenen çoğu örnekte aynı kadınlar, resmi barış müzakerelerine dahil edilmeyip, esas karar mercilerinde yer alamadıklarında karar alma süreçlerinden de dışlanmakta. Bu dışlanma, toplumlar için son derece olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına neden oluyor. Kadının tarihsel süreç boyunca yaşamdan koparılması ilk sömürünün başlanma kaynağı. Bu açıdan barış süreçlerinden dışlanması da toplumun dışlanması ve üzerinden her türlü sömürünün devam edilmesidir.

Dünyanın pek çok örneği gösteriyor ki, savaşın temelinde yatan sebep ne olursa olsun, kadın bakış açısını içermeyen barış süreçleri eksik kalıyor ve kalıcı bir toplumsal barış inşasıyla sonuçlanmıyor. Savaşın bitişi ile sona eren şiddet başka bir biçime evriliyor ve bu şiddet çoğu zaman kadınlara yöneliyor. Yeni dönem, geçmişle yüzleşilmeden, tabular ve inkarlarla başlatılmaya çalışılıyor ve böylece toplumlardaki adaletsizlik ve eşitsizlik devam ediyor. Bu büyük toplumsal sorunlar çözülmemiş oldukları için savaşın sonlanması gerçek bir toplumsal barışı getirmiyor ve yapısal şiddet devam ediyor.

Dünya genelinde yapılan barış ve müzakere süreçlerine göz atıldığında, taraflar arasında karşılıklı adımlar güven ortamı, barış ve demokrasi adımları karşılıklı aynı anda atılmakta. Bu müzakere ve barış süreçlerini yürütenler daha fazla erkekler oluyor. Kadın ya hiç yer almamakta ya da etkisiz kalmakta. Oysa kadının içinde olduğu müzakere grupları daha fazla emek vermekte, empati ve uzlaşı yönü daha etkili olduğunda hem daha fazla çözüm üreten konumda olmakta hem de kolay kolay dağılmamakta. Örneğin Sudan, Fas, Tunus ve Arjantin’de barış ve müzakere süreçlerinin en başından itibaren kadınlar yer alarak büyük mücadele yürütüyorlar. Daha fazla toplumla içi çe çalışarak toplumsal sorunların çözümünü sağlayarak bir nevi barışın toplumsallaşmasına öncülük etmekte.

Savaşı gerçekleştiren zihniyetin toplumsal barışı gerçekleştirme istemi olur mu? Savaşı yaratan zihniyet kendi alternatifi olan bir yaşam gerçekliğine izin vermesi kolay olmaz. Ancak bu zihniyetin oluşturduğu baskı, şiddet, sömürüden etkilenen kesimlerin büyük direnişi ve örgütlenmesiyle olur.

Barış ve müzakere süreçlerinin anlamlı ve kalıcı bir tarzda gelişmesinin önünde temel engel olan erkek kültürünün yarattığı cinsiyetçi yaklaşımın egemenlikçi, ötekileştirici ve parçalayıcı yönlerinin etkileyici olmasıdır. Toplumsal barışa can veren adalet, özgürlük, çeşitlilik, bütünsellik, farklılık ve eşitliğin pratikleşmesinin önünde engel konumundadır. Bu kültürün temsilciliğini yapan erkekler tarafından geliştirilen müzakere süreçlerinde özellikle hakikatle yüzleşme süreçleri ya işletilmiyor ya da yüzeysel kalıyor. Yapılan kimi araştırmalar sonucu dünyanın 34 ülkesinde işletilen hakikat ve yüzleşme süreçlerinin hiçbirinde kadınlar aktif olarak yer almamakta. Dışlanmaktan kaynaklı savaşların yarattığı en ağır sorunlarla yaşamak zorunda bırakılmakta.

Fas ve Tunus’ta devlet denetimli kurulan komisyonlarda kadınların yer almasına rağmen yaşanan gelişmeler incelendiğinde kadının düşünce ve fikrinin alınmadığı, etkili olmadığı görülmektedir. Kadına adeta vitrinlik muamelesi yapan ve görmeyen bir yaklaşımla çalışma yürütülüyor.

Doğu Timor, Brezilya, Ekvador, El Salvador, Fiji, Filipinler, Gana, Guatemala gibi ülkelerde ise darbe-diktatörlük dönemlerinin hedefi olan muhalif kadınlar barış ve uzlaşı süreçlerinde, mağduriyetlerini göstermek için mücadele etseler de devlet ve erkek zihniyetli politikalarından kaynaklı istedikleri sonuca ulaşamadı.

Barış ve müzakere süreçleri toplumsallığa evrildiği sürece anlamına kavuşur. Tabii bu da ancak barışın esas sahibi olan kadın ve toplumun her aşamasında olmasıyla gerçekleşir.

Ronahi Malatya

(Yazı Devam Edecek)

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk