Gerillaların altında yuvalarını yaptığı yalçın kayalık her hücresiyle asil duruyor, öyle sağlam öyle kendinden emin, bu asil kayanın da çarpan bir kalbi var diyesi geliyor insanın. Bir grup gerilla yerin metrelerce altında çağlar boyu yaşanmış bütün kötülüklerden hesap soruyor. İyiliğin, doğruluğun ve güzelliğin nefes alışları hissedilmeye çalışılıyor. Tarih şimdi ve şimdi bile bunca karanlıklara batırılmış ki dehlizde bir huzmeye rastlamak bile beyinlerde bir şimşek etkisi yaratıyor. İnsanlığın kaybedişlerini duyumsayınca iç çekişler arşı alaya ulaşıyor. Adaletin ve hakikatin incinen kalbini taa binlerce yıl sonra göğüs kafeslerinde hissediyorlar gerillalar. Kekremsi bir sıvı akıyor gırtlaklara… Şimdiye kadar derslerinde hep insanlığın yitirilmiş hakikatini aramışlar. Esasta kendilerini aramışlar. Tanrıçaların kayıp öykülerini aramışlar ama gerçekte yine kendilerinden çalınmış hayatlarını aramışlar. Yurtlarını… Benliklerini… Tarihlerini… Tanrıçaların ayak izlerine basmadıkları ne malum. Binlerce yıllık bir çığlıktan doğmadıklarını kim iddia edebilir… Evet, esmer coğrafyasına benzeyen, ana tanrıçaların dizine baş koymuş ve sebat bulmak isteyen kavgacılar onlar. Her kavga yorar ama kavgasız bir sebat da mümkün değildir.
Bütün gün eğitim devam etti. Okulda konu ne olursa olsun tartışmalardaki heyecan hep aynı. Genelde arka sıradakilerin eli hep havada. Hemen her konuda görüşleri var. Bildiklerinden de çok eminler… Yanılma payları neredeyse sıfır. Çünkü kime sorarsan bilimsel konuştuğunu iddia eder. Dışardan birileri arka sıradaki gerillalara bakarsa “bunlar da her şeyi biliyor o zaman niye eğitim görüyorlar” der mi? Der!
Bazıları da eğitimde hiçbir şeyden emin olmamayı öğreniyor. Her bilimseli sorgulamayı öğreniyor. Her konuda değil de daha hâkim olduğu konularda konuşuyor. Bazıları çok cüretkâr, bazıları çekimser. Sonuç itibariyle ne olunursa olunsun sorgulama hep baki kalıyor, onlar sorgulayarak doğru olanı bulmaya çalışıyorlar. Bu konuda en güzel kıvam kendini sorgulama, kendini bilme, kendini geliştirme, kendini materyal haline getirme, kendini özgürlüğün ihtiyacına göre hazırlamadır onlar için…
Bütün gün tarihte sistem karşıtı hareketlerin hatalarını tartıştılar “yahu yerin metrelerce altında sistem karşıtı hareketleri niye tartışıyorsunuz?” diye bir soru sormadan duramıyor insan ve çok sade, kısa bir cevap veriyor Hebun “aynı hataya düşmeyelim diye”. Anarşistlerin teorik ve pratik eylemlerinin tezatlığını, feministlerin karşıt olduklarına benzemelerindeki yanılgıları, ekolojistlerin doğayı sadece çevre olarak algılamasını, inanç gruplarının dogmalara saplandıklarını tartıştılar. “Anti kapitalistlerin bütün pratikleri bizim için bir miras, hepsinin pratiğinden sonuç çıkarmak bizim için esastır” demeyi de unutmadılar. En değme sosyolog ve akademisyenlere taş çıkartırdı bu genç gerillalar. Günün sonuna doğru havanın kapanması hepsinin yüzünü gülümsetiyor. Nöbetçi arkadaş “hava güzel” diye anons yapıyor, güzel havanın artık gerillada yeni bir tanımı var modern gerilla için artık güneşli hava değil, yağmurlu hava güzel havadır. Yağmurlu hava hareket demek, kapalı hava eyleme geçmek demek, sisli hava uzun uzun yürümek demek. Eğitime ara verdiklerinde giyinip kuşanıp silahlarını alıp her biri bir yerlere dağıldı. Ortada sadece yemek yapan bir gerilla görünüyordu o da müzik açmış mırıldana mırıldana yiyecekleri bir araya getirip nasıl bir şey yapacağına karar vermeye çalışıyor. O gün aldığım kayıtları düzenlemeye çalışıyorum ama gerilla Siyajin’in açtığı müziklerden dolayı bir türlü dikkatimi toparlayamıyorum. Bir Evgeny Grinko çalıyor, bir Hewrami bir parça çalıyor, daha onları sindiremeden Şakiro êmrooo diye bir çığlık koparıyor. Bu kadar renkli bir müzik zevki de ancak gerillaya has olabilir diye düşünüyorum.
Akşam olunca yine toplaştılar ve yine eğitim göreceklerini söylediler. Gerillada uygun olan her zamanda eğitim görülebiliyor, geceymiş, yorgunlukmuş, bunlara takılmıyorlar. Şimdi de bu çağın maskesini düşürecek maske takma eğitimini görüyorlar. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki nasıl nefes alabiliriz diye eğitim görülüyor. Şayet kimyasal atılırsa nasıl maske takarız, kaç dakika oksijen alabiliriz, hangi gaz türleri ne tür etkiler yaratır, atılan kimyasalların türleri nedir diye hazırlanan görsel materyalleri izlediler. Diğer tünellerdeki gerillalar arkadaşlarına çıkardıkları tecrübeleri videoya kayıt edip göndermişler. Bu çağda ne tuhaf bir paylaşım türü değil mi? Videodaki gerilla birkaç maske türünü tanıtıp uygulamalı bir şekilde kullanımları hakkında bilgi veriyor. Videoyu dikkat ile izleyen gerillalar kafalarına takılan hususları soruyor, cevaplar aranınca tartışmalar uzayıp gidiyor.
Bu çağda nasıl nefes alırız diye eğitim mi görülür demeyin, görülür, gerillalar görüyor. Bu gerillalar anti kapitalist diye her türlü kimyasal gazla zehirlenmeye çalışılıyor. Sistem karşıtılar diye bir nefes bile onlara çok görülüyor. Faşist Türk devletinin günlük olarak Kürdistan dağlarında savaş suçu işlediğini, her gün yasaklı silahlar kullandığını, zehirli kimyasallarla bütün doğayı yok ettiğini çıplak gözle görmek ve bunu hakkınca anlatamamak yazan çizen herkesin ayıbı. Belki de gerçeği anlamak için bu bize yeter. Bu aralar faşist Türk devletinin dağlarımıza, insanlarımıza, doğamıza attığı zehirli kimyasallar gündemde değil diye bu icraatları bitti sanılmasın. Hala günlük olarak dağlar kimyasal gazlarla bombalanıyor. Kapitalizmin maskesini daha iyi ne anlatabilir ki… Bin bir maskeli bir canavar karşısında ölmemek için maske takmak zorunda kalıyor bu dünya güzeli insanlar. Faşizm daha nasıl anlatılsın? İroni değil. Gerçek bu kadar yalın… Bu gerçek tek başına film, destan ve roman konusu…
Medya Doz