• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Özgür Bıraksaydık Alışkanlıklarımızı  

29 September 2024
in Gerillanın Kaleminden
A A
Özgür Bıraksaydık Alışkanlıklarımızı  
Share on FacebookShare on Twitter

Kimi zaman ‘alıştım artık’ diyoruz. Şuraya, buraya, şuna ya da buna. Alışmak. İyi ya da kötü diye kaba hatlarla düşünsel yorumlama mantığına geçmeden alışkanlıkla neye yorum getirildiğini ya da ne anlatılmak istendiğine bakmak biraz daha derinliğine bir açıya götürebilir bizi. Alışılan ne alışılmışlık ne de alışılmışlığa nasıl yatkınlaşılır? Daha da önemlisi alışmakla ne durumda olunurluk biraz daha önemli olmuyor mu? Alıştım artık. Alıştık artık. Ya da alışalım mı? Kötü alışkanlıklar ya da iyi alışkanlıklar varmış. Hep böylece bir açı boyutuyla düşünsel dünyalar denklemleştirildi. Bunun da ötesine çıkılamaz mı? Gerçekte alışkanlıklar bir şeyleri ifade eder. Daha can alıcısı, bir şeyler söylemek ister. İşte asıl bunun ardına düşmek gerekir.

Belki hüzün vardır ardında. Çözümsüzlük. Oldu bir kere diyesiler. Ne yapayım artıklar. Durumdan memnunluklar, onun dile gelişleri. Belki de trajik serzenişler… acılarda nasırlaşma… ve daha birçok sosyo-kültürel söylemler. Şimdi bunlara da bir yorum ve açıklama yapılabilir. Sorun bunlarda değil. Bunları da geçelim hızla.

Klasik açıdan bile olsa (iyi, kötü anlamında) hayret verici benzerlikte bir durumla karşılaşılır; dümdüzlük, monotonluk, rutinleşme, tek boyutlaşma, arayışların silik çizgilerde seyri, sönük, heyecanlılık, gündelikleşme, düşünsel ve sosyolojik mekanların daraltılışı…

Farklılaşma, arayışlılık, özgünlük ve en önemlisi özgürlük anlamlarının dayanımlarının kısır döngülere yuvarlanan tutsaklığının yaratımını göz ardı edilmemesi. Yaşam heyecanı ne alemde diye sorular ne güne durur ki. İşte tamda zamanı. Hani arayışlar. Hani cıva halleri. İnsan sıkıntılı koşullarda bile olsa sıkıntılarda bir farklılık olmalı. Rengi, ebattı, tadı ya da acısı farklı olsa gerçekte en kötüsünden bile ayrıcalıklı bir sıkıntı biçimine sahiplik olmaz mı? Sıkıntı, darlık ve zorlukların farklı olması için farklı yaşam cilvelerine kendini bırakarak ancak varılabilir. Sahip olunabilir. Dopdolu ve cıvıl cıvıl bir kıpırdanışın hem zihinde hem sosyalitede ve hem de ruhsal dünyada olunmasında arayış isteminin kamçılayıcılığı hep aranılır olmalı.

Gelelim biraz daha yeşil bir düzlüğe. Çok sevdiğimiz koşullar ve tercihler bile olsa farklı koşulların ve tercihlerin arayışı ya da en azından beklentisi içinde olmak insana apayrı güncelleşme ve tempo ritmi getirir. Sanki arkandan birileri kovalıyorcasına koşuşturmadasın. Bir yerlere ulaşmak için ataklardasın. Hamleler düşünüyorsundur. Tasarılar geliştiriyorsun. Birini bozup ötekine geçiyorsun. Tut tutabilirsen. Koş koşabilirsen. Tutana aşk olsun. Yetişene de. Anlayana kadar iş işten geçirircesine. Deli dolu bir heyecan fırtınasına binmiş gibi. Ardına bakmadan. Ardından baktırmayacak kadar. Bir göz kırpımı zamanınca. Hayal hızında. Esip geçti bile…

Öte yanda durduğun ve ayağının bastığı yerde de harikalar peşindesin. Arayışların her yöne açılan ufuklarındasın… Orasını milimince ve zerresince değerlendirmedesin. Onun güzel geleceklerini de kurgulamakta ve uygulamaktasın.

Yani bir ayağın burada. Ya da orda. Öteki ayağın arayışın tam da üzerinde. Her an uçabilircesine. Havalanırcasına. Teknolojik argümanla ışınlanırcasına bir uğraşlılıkta.

Sabitleştirilen alışkanlık değil de. Yepyeni alışkanlıkları süreklileştirircesine bir arayış alışkanlığına yönelmek veya evrilmek gidişatında kendini tutmak. Böyle olunca, varsa nefesin hem koş hem de koştur. Düşünsel dünyadan tüm insansal dayanımlara dek gel de ayaklanışı seyretme. Hem seyret hem seyrettir. Yani her zaman açık kapılar, seçeneklerde olmak, onu canlı tutmak eğilimi. Hatta onunda ötesinde onun aranırlılığını kendinde bir ufuk çizgisi olarak konumlandırmak.

Sabit mekanlar insanı rutinleştirmeye yatkındır. Bir zorunluluktan kalmaya mecbursundur belki de. Elinde olmayabilir değişiklik. Ama elinde olanı da var. Arayışlılıktan asla vazgeçmemek. Onun geleceğini tayinlemede ısrarcı bir düzlemde istemlerini güçlendirmek. Hem de hiç olmayacağını bile bile bir gün olabileceğinin dayatımındalık. İstekler ulaşmanın yarısıdır. İstem. Israr. Ya da gerçekte birazda delilik. Sabitliğe karşı. Ulaşmasan bile apayrı tartışmaların, yaklaşımların, dayatmaların, belki de yalvarıp yakarmaların, vazgeçirme gösterilerinin, kendini gizlemiş düşüncelerin, görünür ile ardı arasındaki örtünün kalkışını velhasıl daha birçok şeyin histerisini, korkusunu, sahteliğini, doğrusunu görebilmek şansını yakalamak olası…bazen değer de. Yapmalı… yani durağanlık yerinden hep sarstırılmalı. Çünkü kıpırdatmasan gerçek niyetler, istekler, amaçlar, beklentiler, ilginç hesaplar daha birçok şey kalıbını tutmuşçasına yaşamlarını üzerinden çöreklenircesine sürdürürler. Doğruca olmasa da bile bazen bir deneme iyi olur. Denemeye bile değer. Zaten bu dünyada kaybedilecek ne var ki. Yaşam ve özgürlük tutkularından başka.

Bir bakarsın başka yolların kavşakları çıkar önüne. Hem de çok yöne giden. Al sana yepyeni arayış ve tercih kılma yoğunlaşması. Belki de sıkıntısı. Ya da hayal bile etmediğin hatta umudunu çoktan kesip rafa kaldırdığın seçeneğinin bir bakmışsın ki önünde durup senden bir evetleme bekleyişinde. Neden olmasın ki. İnsanlar her isteğine kavuşmayabilir. Önüne sayısız engellemeler dikilebilir. Ama asla onu umutlanmayı, onu istemeyi, onunla yatıp kalkma engellenemez. Bir anlamıyla yaşam adına bir kıvılcımı bağrında gizlemek oluyor. Parlayacak bir an yakaladı mı ateşleniverir. Artık tutuşmuştur. Söndürülse bile yanığı kalır. Dumanı is bırakır. Ve yanıklar kıvılcımdan daha yakındır yakışa. Dumanların bıraktığı isler de her an yakmanın kanıtıdırlar.

Orta doğuda ve klasik zihniyette insanlara rutin bir yaşamın sürüşüne iman ettirmenin ardına konulan dayanak cennete ulaşmaktı…

Modernizmde ise her şey ayaklarının önüne getiriliyor. Tüketimin doruklarına çıkartılıp orada donduruluyorsun. Yani alıkça bir alışkanlığa seğirtiliyorsun. Aramana gerek yok al önünde. Tıkla gelsin. Seslen ulaşsın. Dokun karşında. İyide. Olsunda. O da ret edilmemeli. Hani senin heyecanın. Hani başkalık, ayrıksılık, farklılık, özgünlük, kendisincelik. İşte orada her iki dünya da dur demiştir. Demektedir. Ne yapacaksın. Dur orda deniyor. Biri günah ve azap var der. Öteki, aptal mısın? al sana heyecanı da pazarlıyorum der. Yani biri iman, itikat, kulluk vaatlerken öteki, seni cebinle satın alıyor. Cennet pazarı ile meta pazarı arasındaki rekabette insanın can pazarlığı bir gidip bir geliyor. Çaresizlik her iki durumda da hakim. Ve en garibi ya da garip benzerliği her ikisi de insanı kendisine çekiyor. Orda istihdam ediyor. Seni sen olmaktan çıkarıp kendisince yapıyor. Ona entegre oluyorsun. İster inanarak ister pazarlık ederek. Biri inanmayı ret eder öteki pazarlığı. Bir madalyonun derler ya iki yüzü. O hesap aslında. Biri kabacadır. Öteki incesinedir. Yani sen sen olmada ne olursan ol. Ya biri ya öteki. Hani o özgünlük anlamındaki öteki değil tabi. Keşke öyle olsaydı. Belki de bunları bu kadar anlatmak zahmetinden de kurtulmuş olurduk…

Neyse ki böylesi zahmetleri keyifle yapma zevkini hep tatmaya alışıklığımızı uzun uzadıya sürdürmeye de pek niyetimiz pek yok. Başka şeyler başka rüzgarları yaratma kovalama gibi heyecanları yaşamaya alışıklığımızı ise henüz sürdürmeye devam. Yeter ki içinde kokusu güzelinden esintiler olsun. Bir bakarsın fırtınaya bile dönüşebilir. Seyret o zaman. Birçok şey süpürülürcesine çekip gider. Yenisinden görünümler sökün eder. Birlikte görmek ve seyretmek dileğiyle. Alışkanlıkları tutsaklamıyalım….

Derya Jinda

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk