Canlılığımızın kaynağı, yaşam vahamız ülkem. Sen olmasaydın biz halk olamazdık. Oluş rahmimizsin. Bize hayat verdin. Sende doğduk, yaşadık ve öldük. Bizi bağrında korudun, kolladın ve bize yaşam oldun. Sende bulduk kendimizi. Birleştik, halk olduk. İnsanlığa büyük bir kültür mirası bırakacak kadar zenginleştik. Özgürce oynadığımız halaylarımızın ve yaşanan büyük aşklarımızın şahidisin.
Biz senin çocukların olmaktan onur duyuyoruz. Ne başka halkların topraklarına göz koyduk ne de başka halklara karşı suç işledik. Biz bir bütündük. Hayatımızda özne, nesne ayırımı yoktu. İkilemli düşüncenin dost-düşman nifakı daha içimize düşmemişti. Ta ki senin dağlarına vahşi, köylerine ilkel diyenler ortaya çıkana kadar. Sömürmek için sana saldırdılar. Sınırlara bölüp parçaladılar bağrını. İşte bizler o zaman anasız kaldık, dağıldık ve rüzgar gibi dünyanın dört bir tarafına savrulduk.
Ölümlerden ölüm beğendirmek istediler evlatlarına. Her gün bizi bizden çaldılar. Bize ait kültürümüzü hor gördüler. Kocaman bir kuyruk taktılar arkamıza ve bizim kuyruklu olduğumuza inandılar. Kendimizden utanır hale getirdiler. En çok da bizi dokuz ay karnında taşıyan büyük zorluklarla doğuran ve ömrünün sonuna kadar koruyup kolayan Annelerimizden utanır hale getirdiler. Bir annenin evlatlarıyla onur duyması belkide en büyük hayalidir. Ama biz Annelerimizden dahi utanarak onu büyük bir hayal kırıklığına uğrattığımızın farkında bile değiliz.
Çaldılar; bütün toplumsal değerlerimizi. Bizlere değerlerimize yabancılaşmamız için iblisin dahi aklına gelmeyecek planlar yaptılar. Katlettiler, talan ettiler. En çok da sana saldırdılar ülkem. Seni cayır cayır yakıyorlar hem de gözlerimizin önünde. Seni kurtarmaya çalışanlar, tutuklanıyor, ömürboyu hapislerde çürütülüyor ya da meydanlarda boyunlarına ip geçirilip idam ediliyor. Yani özgürlüğüne tutkun olanların payına sahili olmayan bir umman kadar acı ve çile düşüyor.
Buğday yerine korku ektiler tarlalarımıza. Korku kötü bir duygudur, derin bir köleliktir. Bir kere korku geliştimi, insanda ne biter ki? Korku ile terbiye edilmek istenen bir halk haline getirmeye çalıştılar bizi. Mezopotamyanın köklü ve onurlu halkıyken Türk, Arap, Fars ve bir sürü devletlerin sömürgesi haline getirildik. Bu devletlerin sanatçıları, aydınları, askerleri, polisleri, korucuları, ajanları, bakanları ve hatta başbakanlarının arasında Kürtler de var. Ancak hepsi de Kürt olmayı inkar ederek, düşmana hizmet etmek için büyük bir yarış içindeler. Hele bu ihanet bir yapıştırıcı gibi yapışmış bir türlü bırakmıyor yakamızı.
Dünyada yaşayan halklar ülkeleri için çalışıyorlar, bizde ise binlerce hain korucu var. Her gün düşmana öncülük yapıyor, operasyonlara katılıyorlar. Operasyonlarda öncülük yapan korucular ilk mermiyi ya sıkan ya da yiyen konumunda bırakılıyor. Bu nefret tohumunun binlerce yıl daha içimizde kök salması için topraklarımızda oynanan bir oyundur. Bir o kadar da ajanları var. Özel savaş unsurları haline gelen kimi sanatçılar, gazeteciler ve aydınlar, kanal kanal dolaşıyor, algı operasyonları yapıyorlar.
Biz bu beladan nasıl kurtulacağız? Ne zaman özgür olacağız? Biliyorum sen özgür olunca hepimizi görkeminin altında birleştireceksin. İşte o zaman özgür bir halk olacağız. Çünkü sensiz yaşam çekilmiyor, insan ülkesiz kaldığı zaman her şeysiz kalır. Özcesi sensiz nefes alınmıyor.
Bizi aldılar kendilerine göre büyüttüler. Her gün ezberlememiz için zindanlarda, okullarda ve yaşamın her alanında beynimize şovenist nutuklar ekmeye çalıştılar. Biz artık biz olmayalım diye bizi parça parça edenin malı haline getirmeyi istediler. Bize her türlü zülmü yapıyorlar. Bize ait ne varsa ters yüz ettiler. En çok da devşirdikleri hainleri sana düşman ettiler.
Her halk varlığını bir toprak parçası üzerinde inşa eder. Ve o topraklar üzerinden yaşam mücadelesini sürdürür. Yani o toprak parçası onu büyütür, yaşatır ve nihayetinde bağrına alır. İnsanın en büyük hayalleri ve istekleri o toprak parçası üzerinde oluşur. Eğer insanın toprakları başka devletler tarafından işgal edilmiş, dili, kültürü yasaklaşmışsa orada özgür iradeden ve insandan bahsetmek mümkün değildir. Hele çok büyük bir asimilasyona uğramış, kültürel soykırımın pençesine düşmüş ve bunu kader gören bireyler hiç utanmadan düşmana büyük bir aşk ile hizmet ederler. Yani o insan artık kendine ait değerlerin sahibi olamaz.
Ancak bir hakikat daha var. Senin hala helal süt emmen çocukların var. Onlar senin bağrında ölümsüz abideler gibi yükselen dağlarında savaşıyorlar. Ve onlar tüm insanlığa umut oldular. Dünyanın bütün sömürgeci devletlerinin karşısında durup özgürlüğün uğruna büyük savaşıyorlar. Onlar ki ey ülkem; özgürlüğün için büyük bedeller ödüyorlar. Biliyorum görüyorsun üzerlerine her türlü teknikle yapılan saldıraları! Ama için rahat olsun ey ülkem; Türk devleti NATO’yu arkasına almasına her türlü silahlarla saldırmasına rağmen fedakar çocuklarının karşısında yeniliyor. Çocukların darbe üstüne darbe vuruyor düşmanlarına. ‘Bir Türk dünyaya bedel’ sözü koca bir yalan halini alıyor. Ancak senin birkaç çocuğun dünya geriliklerine karşı savaşıyor ve tüm geriliklere meydan okuyor. Onlar ki insanlığımızın yüz akıdırlar.
Hakikat adına yola çıktılar. İnşa edilmiş sahte tarihin şifrelerini çözdüler. Artık kral çıplak misali derler ya işte aynen öyle. Yine derler kurt sisli havayı sever çünkü hava sisli olunca avını daha iyi buluyormuş. Yani topraklarımızda hakikat ne kadar ters yüz edilirse o kadar cahillere, hainlere ve hain kurtlara ekmek parası çıkıyor. Bunu bilen güçler durmadan havayı sisli tutmaya çalışıyor. Bunun içinde yalanlar üzerine sahte algılar geliştirip bu algıları gerçek gibi sunuyorlar. Ama nafile… Bütün bunları gören kahraman evlatların var. Bu anlamda büyük bir netleşme yaşanıyor.
Görülen şu ki ey ülkem; sömürgeci devletler seni inkar ederek, kendilerini inşa edeceklerini sanıyorlar. İşte senin inkarınla dünyanın çivisinin çıktığının farkında değiller. Herkes herkese düşman oldu. Dünya insanlığının yüzü gülmüyor. Herkes savaş halinde adına ister üçüncü dünya savaşı denilsin ama bu savaşın altında esas yatan gerçeklik, hakikatin intikamıdır. Çünkü sen bütün ilklerin anasıydın, herkes senden beslendi, icadlarınla gelişti ve büyüdü. Ama ilk yaptıkları şey seni inkar etmek oldu. Oysaki sen hakikatin ta kendisisin ve hakikatin ahı da daima büyük olur.
Eğer ki uygarlık güçleri seni karanlıkta bırakmaya devam ederlerse bunu çok daha iyi biliyoruz ki hakikatin hiçbir gücü affetmeyecektir. Onlar da topraksız kalır ve rahat bir gün yüzü dahi görmez olurlar. Çünkü savaş herkesi yakar. Tıpkı bizleri bir asırdır cayır cayır yaktıkları gibi. Ey ülkem; ahımız büyüktür. Ve bunun farkında olunsun ki uygarlık güçleri ahının altında un ufak olacaktır.
Her ne kadar bütün insanlık dışı uygulamalara maruz kalmışsak ta senin evlatların olmaktan onur duyuyoruz. Bize miras bıraktığın kültür kim olduğumuzu her gün bize haykırarak hatırlatıyor. Biz evlatların olarak sana söz veriyoruz ta ki özgür olana dek savaşacağız. Ve senin özgürlüğün en büyük hayalimizdir.
Beritan Aydın