• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Demokratik Çözümün Geliştirilmesinde 2. Aşama Olarak Anayasal Değişiklikler-II-

17 September 2013
in Genel
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Zelal Edessa

Bu sürecin diğer süreçler gibi başarısızlığa uğramaması için herkesin geçmişten dersler çıkararak üzerine düşeni yapmalıdır. İkinci aşamada AKP hükümetinin demokratikleşme için ve demokratik siyasetin önün açılması için yasal düzenlemelerin yapılmasına hız vermesi gerekmektedir. Bu konuda Türkiye’de demokrasinin gelişmesi önündeki en büyük engeli oluşturan konularda da anayasal değişimlere gidilmelidir. Özellikle;

Siyasi Partiler ve seçimlerle ilgili maddelerin değiştirilmesi(demokratikleştirilmesi),

Seçim barajının düşürülmesi,

Hazine yardımının düzenlenmesi,

İfade özgürlüğünün genişletilmesi,

Yerel yönetimler yasasında değişikliklere gidilmesi,

Avrupa Birliği yerel yönetimler özerklik şartına Türkiye’nin koyduğu şartın kaldırılması

Köylere dönüş için alt yapının oluşturulması,

Baraj yapının durdurulması,

Anadilde eğitimin önünün açılması,

Koruculuk sisteminin lağvedilmesi konularında acilen yeni yasal düzenlenmelerin yapılması gerekmektedir.

2. Aşama için Anayasal değişimleri daha geniş olarak şöyle sıralayabiliriz.

KCK Ve Siyasi Tutsakların Bırakılmasına Yönelik Anayasal Değişimin Gerçekleştirilmesi için;

Terörle Mücadele Yasası (TMY-TMK)’nın kaldırılarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. TMK ve yarattığı sonuçlar; DGM, Ağır Ceza Mahkemeleri ve TC’de tekçi zihniyeti koruma, gelişen örgütlü ve bireysel eleştiri -tepki – karşı koyuşun en ağır cezalarla susturulmaya, sindirilmeye çalışılmıştır. Bugün; TMK ile başta Kürt özgürlük hareketi ve tüm muhalifler kıskaca alınarak, 12 Eylül’ü aratmayan toplu yargılama, cezalandırmalara AKP hükümeti döneminde gidilmiştir. Binlerce kişiye taş atmak, yürümek, karşı koymak, slogan atmak, “Sayın Öcalan” söylemek, saygı duruşu, gerilla cenazesine katılmak, Kürtçe propaganda yapmak meclisler kurmak, çadır açmak vb. suçlamalarla Gülen’in örgütlemesine dönüşen emniyet ve polis fezlekeleri, hayali gizli tanık, yasadışı teknik(tlf, ortam dinleme) takip savcı hâkimin yorumu kanaatiyle onlarca yıl ceza verilmiştir. On binlerce kişi açılan davalar nedeniyle hareket edemez hale gelmiş ya da ülke dışına sürgüne zorlanmıştır. Bu da düşünce, ifade özgürlüğü önünde en büyük engeli taşımaktadır. Bu bakımdan siyasi soykırım olarak değerlendirilen bu “cadı avı” son bulmalıdır. Aynı şekilde bunun yansıması olarak TMK ile zindanda tutulanlar serbest bırakılmalıdır, demokratik siyasetin önü açılmalıdır. Hasta tutsakların zaman geçirmeksizin serbest bırakılmalıdır. Bu konuda samimi bir yaklaşım gelişmelidir. Çünkü yasal düzenlemeye gerek olmadan, sağlık raporları ya da cumhurbaşkanın inisiyatifi ile bırakılabilir ancak buna rağmen keyfi olarak çok ağır hasta tutsaklar bırakılmamaktadır.

Yüzde On Barajın Değiştirilmesi

Bu baraj temsili adalet ilkesi ile bağdaşmamaktadır. 3 Kasım seçimlerinin ortaya koyduğu önemli bir gerçek, % 10’luk ülke seçim barajının demokrasi standartlarıyla olan bağdaşmazlığıdır. Bu seçimlerde seçmenlerin yaklaşık % 45’inin oyu yüzde onluk ülke barajı nedeniyle değerlendirme dışı kalmıştır. 2001 genel seçimlerinde HADEP Kürdistan’da bölgesinde oyların %50 fazlasını almasına rağmen var olan %10 genel barajdan dolayı hiçbir milletvekili çıkaramadı. Bu oran meşruiyet krizine yol açabilecek boyuttadır. Böyle bir sonucu demokratik temsille, ya da Anayasa’daki deyimiyle “temsilde adalet” ilkesiyle bağdaştırmak olanaksızdır. Anayasa’nın 67. maddesine göre “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenmelidir. Baraj sınırının ise %5 düşürülmesi hem demokrasi hem de adalet ilkesi bakımından daha uygun olacaktır. Öte yandan bu baraj, Avrupa standartlarının (% 3 – 5) çok üstündedir. Avrupa birliğinin demokrasi normlarına uyma ve demokratikleşme süresini önünün açılması açısından önemli olacaktır. Genel seçim barajının %10’un altına indirilmesine yönelik talep kabul edilmemesinin en temel nedeni Kürdistan’da BDP’nin alacağı oylardan dolayı ana muhalefet partisi düzeyine gelme korkusundandır. Gelişecek olan kalıcı barışın getireceği kazanımlardan dolayı hükümetin bu tür hesaplara girmemesi gerekmektedir.

Yerel Yönetimlere Yönelik;

Demokrasinin en temel ilkelerinden bir olan merkezi yönetim sisteminin yerine Âdem-i merkeziyetçiliğin geliştirilmesi(kendiliğinden yönetim) için kent-eyalet valiliklerinin hükümet tarafından atanması yerine halk tarafından seçilmesi.

Belediye yetkilerinin eğitim, sağlık, vergi, polis vb. alanları kapsayacak şekilde genişletilmesi demokrasinin önünü açacaktır.

Belediyelere aktarılan bütçenin adil bir şekilde dağılımı için yeniden düzenlenmesi, hazineden tüm partilerin eşit yararlanmasına yönelik bir düzenlemenin geliştirilmesi. Bazı partiler aşırı bir hazineden faydalanmakta bazı partilerde azınlık sayıda olduğu için faydalanamamalarından dolayı bir adaletsizlik yaşanmaktadır. Bu konuda çoğulcu demokrasinin uygulanması, halkın iradesiyle seçilen tüm partilerin faydalanması gerekmektedir.

Köylere Dönüş;

Köye dönüş yasasının içeriğinin değiştirilmesi. 90‘lı yıllarda köyleri yakılan halkın geri topraklarına dönmesi için hem mali hem de bölgedeki askeri güçlerin çekilerek, sivil halkın yerleşme imkânının yaratılması gerekmektedir.

Metropollere ve illere göç etmek zorunda bırakılan yurttaşların köylerine dönmesi için gerekli sosyal, ekonomik ve alt yapı sorunlarının giderilmesi çok önemli olmaktadır.

Boşaltılan-yakılan köyleri kapsayan “geçici güvenlik bölgesi” uygulanmasına son verilmesi gerekmektedir. Bu konuda genel bir kampanya başlatıldı, formlar doldurulup ilgili bakanlığa iletildi. Bakanlık tarafından ret edildi. Bir şartla kabul edilmesi ön görüldü, köylerin PKK tarafından yakıldığına dair belge imzalanırsa olur denildi. Devletin bulduğu çözüm, suç PKK‘ye yüklenirse kabul edileceği tarzındaydı. Bu yaklaşımından vazgeçerek köye dönüş için teşvik yaklaşımını esas alması gerekmektedir.

Barajlar-Hidroelektrik santralleri(HES)  güvenlik amaçlı yapılan-yapılmak istenen barajlara son verilmesi.  Yüksek kapasiteli ekolojiye zarar veren baraj vs. HES yapımının durdurulması.

Koruculuk

Koruculuk ve askeri yapılanmaların lağvedilmesi, korucuların rehabilite ortamının hazırlanabilmesi, korucuların “yasa dışı” zorla el koyduğu tarla, bahçe, köy, ev vb sahiplerine. Koruculuk Yasasının kaldırılması ve yerine Kürtlerin kendi kolluk kuvvetlerini oluşturacakları zeminin anayasal zemine kavuşturulması.

Devlet bu konuda korucuların yetkileri genişletilip ve profesyonelleştiriliyor ve gençleri almaya yönelik teşvik edici yaklaşımlar uygulanmaktadır. Koruculuğu bırakan kesimler tehdit ediliyor. Bu yasa değiştirilmedi hata isim değiştirerek daha da kalıcılaştırılmak isteniyor. Köy korucusu değil de alanı genişletmek amaçlı orman ve arazi korucusu tarzında isim değişikliği gündeme konuldu. Korucu maaşları yükseltildi. Yine çocukları özendirme, asimile etme yaklaşımı var.

Kadına Yönelik Anayasal Hakların Geliştirilmesi;

Kadınların uğradığı şiddet ve taciz, tecavüz vb. yaşadığı sorunların aşılmasına yönelik yeni yasal düzenlemeler gereklidir. Yasada var olan kanunlar sözde kadını koruma gibi gösterilmektedir. Özellikle sağlık- sosyal ve aile bakanı Fatma Şahin bu konuda çok ilgileniyormuş gibi bir hava yaratılarak reklamı yapılmaktadır. Ancak özde inildiğinde sorunu çözemediği anlaşılacaktır. Kadının yaşadığı sorunlara baktığımızda; kadın sığınma evleri var, ancak yaşadıkları şiddetten dolayı buraya sığınan kadınların ilk önce polis merkezine götürülmesi gerekmektedir. Bu uygulamadan dolayı çoğu kadın polis merkezine gittiğinde ailesine teslim edilmiş ya da tekrar şiddete maruz bırakılmıştır. Sığınma evine giden kadının vücudunda darp izi yoksa şiddete maruz kalmış sayılmamaktadır.  Sığınma evindeki kadınlara yozlaştırma ya da kaçırtma politikası uygulanmaktadır. Gözaltına alınan kadınlara yönelik sivil polislerin sayısı çoğaltılarak, tutuklu kadınlar çözülüşe sürükleyerek diğer kadınları da çözme amacı güdülmektedir. Bu nedenle gözaltında kadın polisleri kullanarak kadınlar yıldırılmaya çalışılmaktadır. Evli kadınların mal varlığını almalarına yönelik yapılan düzenleme çok dolaylı ve zor olmaktadır. Örnek; evli çiftler boşandığında mal varlığının paylaşılmasına yönelik kadın açısından kadın haklıysa, kocası ona haksızlık yapmışsa mal paylaşımında hak sahibi olabilir şeklindeki haklarla medeni haklara ilişkin yapılan düzenlemelerin özde değil şekilde olduğu, cinsiyetçi yaklaşımı aşmadığı görülmektedir. Bu konuda da gerçek anlamda kadına karşı gelişen saldırıları, haksızlıkları ortadan kaldıracak bir yasal düzenlemeye  ihtiyaç vardır ve hayati önemdedir.

Anayasadaki Vatandaşlık Tanımının Değiştirilmesi

Anayasanın 1. Maddesi olan “Türkiye sınırları içerisinde olan herkes Türk’tür” tanımının değiştirilmesi gerekmektedir. Çünkü bu tanım Türkiye topraklarının binlerce yıldan beri bu topraklarda var olan hakları tanımamayı ve inkârı getirerek büyük sorunların yaşanmasına neden olmuştur. Halkların kimlik, kültürel olarak varlıklarını yok sayan bu madde değiştirilmelidir. Bunun yerine “Türkiye sınırları içerisinde var olan her vatandaş devlete yurttaşlık bağıyla bağlıdır. Bu şekli ile farklı dil ve etnik gruptan olan kesimlerin farklılığı tanınmış olur.

Aynı zamanda devletin bütünlüğü de sağlanmış olur.

Anadilde eğitimin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Her halkın kendi öz dil ve kimliğini özgürce koruyup geliştirebilmesi için anadilde eğitimin tüm engelleri kaldırılarak, geliştirilmesinin alt yapısının oluşturulmalıdır. Şimdiye kadar tartışılan seçmeli ders formülü yeterli olmamaktadır. Bu konuda ince tarzda anadilde eğitimi engelleyen, Kürtçe dilini parçalayan bir yaklaşım söz konusudur. Örneğin; Seçmeli ders olarak müfredata alınmış ancak o da talep olursa görülebileceği şeklinde ön görülmüştür. Son yıllarda 2011 yılından bu yana Zazaca dilini Kurmanci’den ayırmak için, Zazaca’nın Kürtçe olmadığı yönünde yoğun bir propaganda ve politika geliştirilmektedir. Özellikle Zazaca’nın ayrı bir etnisite, halk olduğu yönünde bu dili kullanan bölge halkını ikna çalışmaları yürütülmektedir. Mardin Artuklu üniversitesinde görevli ve İstanbul Kürt enstitüsünde çalışmış Kadri Yıldırımın hazırladığı Kurdoloji kitabında bir bölüm Kumranci bir bölüm Zazaca’dan oluşmaktadır. Mili eğitim bakanlığı bu konuda Zazaca konuşan halka Zazaca’yı Kurmanci’ye bağladığına yönelik özeleştirisini verdiğini belirtmektedirler.

Devlet eğitim için UNESCO’dan aldığı bir bütçeyi Kürt çocuklarını asimile etme temelinde Kürt çocuklarına ayda 50 dolar para vererek, denetimine alma politikasını izlenmiştir. Eğitim alanında UNESCO’dan alınan maliyeden krej ve rehalibitasyon açma hakkı verilmiştir. Ancak anadilde kreş açmaya izin verilmemektedir. Bunu belediyeler bünyesinde açma hakkı tanınmış.  Birçok dilde halkın kendi dilini öğrenme, iki dili yaşam halkın talebi üzerine alınmış. Devletin anadilde eğitim için geliştireceği yasal düzenlemelerle önünü açmalıdır.

Yukarıda geliştirilmesi gereken yasal düzenlemelerle Türkiye de kalıcı barışın ve çözümün gelişme zemini hazırlanmış olacaktır. Hükümetin Türkiye halklarına verdiği sözünü yerine getirme zamanı gelmiştir. Her iktidar geldiğinde sorunları çözeceği sözünü veren hükümet artık vicdani yaklaşmalıdır. Sürecin başlangıcından beri de sürekli çözüm için sarf ettiği sözlerine sahip çıkmalıdır. Her gün ağız değiştiren, söylediği yaptığı ayrı olan yaklaşımlardan vaz geçmelidir. Yakalanan tarihi bir fırsat var. 40 yıllık bir savaş deneyimi var. Artık ne Türk halkı ne de Kürt halkı bir tekrarı yaşamak istememektedir. Bu gün Türk halkı da Kürt halkı kadar yaşanan çatışmalı savaş ortamının bitmesini istemektedir. Halkın temsilcisi olduğunu iddia eden hükümetin bu temelde 2. Aşamanın geliştirilmesi için bir an önce adım atması, anayasal değişikliklere gitmesi gerekmektedir. Önder APO’nun geliştirdiği bu süreç tüm halklar umut ve coşku vermiştir. İnsanlığa karşı var olan görevlerden dolayı umudun tüketilmemesi gerekmektedir. Yoksa tarih onları affetmeyecektir. Eğer halkların özgür birlikteliği için adım atılırsa onura layık olacağı bilinmektedir.

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk