• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Sekiz Mart Bir Gün Değil Tarihtir

6 March 2024
in DEĞERLENDİRME
A A
Sekiz Mart Bir Gün Değil Tarihtir
Share on FacebookShare on Twitter

Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl Sekiz Mart’ta kutlanan uluslararası tarihsel ve toplumsal bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanması anlamına da gelir. 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi kadın, daha iyi çalışma koşulları istemi ile bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polis güçlerinin kadın işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, ayrıca arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan dolayı kaçamaması sonucunda 129 emekçi kadın hayatını yitirdi. İşçilerin cenaze törenine on binlerce insan katıldı. Bu bir kadın mücadele meselesiydi ve kapanmayacak bir olaydı. Bu temel de dünya kadınları, kadın hakları mücadelesi olarak tarihte daha birçok gerçeklerle, kadın görkemliliği ile insanlık adına direnmeyi büyük bir sorumluluk bileceklerdi.

Evet 129 emekçi kadın unutulmayacaktı. Çünkü onlar kendi hakları doğrultusunda emeklerinin karşılığı için direndiler ve hakları olanı almaya çalıştılar. Bu haklı mücadeleye rağmen canlı canlı yakılmaya terk edildiler. Ne olursa olsun bu 120 emekçi kadının hakları aranmalı ve dünya kadınlarınca onların emeğine layık bir kadın mücadele duruşu sergilenmeliydi. Bu anlam da devam eden mücadele sonucu 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansın da 129 emekçi kadın bir daha anıldı ve kadınlar tarafından sahiplenildi.  Bu konferansta, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, Sekiz Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında yaşamını yitiren kadınların anısına Sekiz Mart gününün Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliği ile kabul edildi.

Sonrasında birçok ülkede kadınlar tarafından bugün sahiplenildi. İlk yıllarda tam Sekiz Mart gününden ziyade her ilkbaharda kutlama etkinlikleri temelinde yaşamını yitiren emekçi kadınlar şahsında tüm emekçi kadınların bayramı olarak anmalar yapılıyordu.  Ancak tam anlamıyla 1921 yılında Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadın Konferansı’nda Dünya Emekçi Kadınlar Gününün tarihi 8 Mart olarak netlik kazandı. Ve tabii ki belli bir sürece kadar kadınlar tarafından belirlenen 8 Mart günü birçok devlet tarafından kabul edilmemiştir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Emekçi Kadınlar Günü 1960’lı yılların sonunda ABD’de gerçekleşen çeşitli gösterilerde anılmaya başlandı ve Batı Bloku ülkelerinde daha güçlü bir şekilde gündeme girdi.  Tüm bu mücadelelerin sonucunda BM Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde Sekiz Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti.

Kısacası Sekiz Mart tarihçemiz budur. Yılın 365 gününden sadece bir günü bile olsa, kendimize ait bir gün yapabilmeyi başarmak adına büyük bedeller ödedik. Ve buna rağmen de 365 günün içinden sadece bir gün olsa bile biz kadınlara çok görüldü ve hemen kabul edilmedi. Yukarıda belirtmeye çalıştığımız yazılı tarihe göre, yüzyıldan daha fazla kadınlar adına yılın sadece bir gününün kabul ettirilmesi için büyük mücadeleler verilmiştir. Neden acaba? Çünkü tarih boyunca kurnaz ve zalim erkek tarafından ana-kadın kültünün yok edilmesi üzerine erkek egemen ve zülüm sistemi kendini var etmeye çalışmıştır. Tüm bunlar sadece kısaca Sekiz Mart tarihçesi olmaktadır. Bu gerçekler ışığında kadın hakları veya kadın özgürlüklerine dair ne varsa araştırmaya ve anlamaya çalıştığımız da her mekan ve zaman da aynı zülüm ve zorba gerçeklerle karşılaşıyoruz. Bunun için Sekiz Mart’ı sadece bir gün olarak ele almak yeterli olmayacaktır. Sekiz Mart 15.000 yıllık kadının sömürgeleştirilmiş tarihidir. Bu sömürgeleştirilmiş kadın tarihin de kadına ait ne varsa elinden alınmıştır.

Neolitik devrim dönemin de cennetimsi bir hayat vardı diye yazılıp bahsediliyor. İşte o cennetimsi hayat ana-kadın zihniyeti ile yönetiliyordu. Her şey eşit ve kardeşçeydi. Ne kavga ne de biriktirme vardı. Ne savaş ne de talan vardı. Kimse kimseye haksızlık etmiyordu. Çünkü ana-tanrıçanın yasa ve kanunları vardı. Bu ana-tanrıçanın yasa ve kanunlarında yaşamın tüm ilkeleri adalet ve ahlak üzerine şekillenmişti. İnsanlık bin yıllarca bu ana-kadın kültü ile hayat buldu ve ahlaki kültür temeli üzerine muhteşem bir yaşam sürdü. Eğer ana-kadın kültünün yok edilmesi üzerine erkek-egemen sistem kurulmasaydı, şu an toplumun savaşlardan kaynaklı kaos ve krizli bir yaşamı söz konusu bile olamazdı. Yani eğer ana-kadın kültünün 104 Me’leri çalınmasaydı, Tanrıçalar kendi oğulları tarafından beyninden kalbinden ve rahminden vurulmazdı. Tanrılar adına tanrıçalar tapınaklardan çıkarılıp saraylarda fahişe ve cariye yapılmasalardı. Bilge kadınlar karanlık çağda cadı diye türlü türlü öldürülüp, cayır cayır yakılmasalardı. Kadının estetiği ve güzelliği ayıp, günah ve haram diye ifade edilmeseydi. Ayrıca en vahşi olan kapitalist çağda kadın en büyük obje yapılıp toplumu düşürme aracı yapılmasaydı acaba bugün hayat nasıl olurdu? Hiç kuşku yok ki ana-eril düzenin yok edilmesi üzerine erkek-eril düzen kurulmasaydı, bugün insanlık savaşsız, sömürüsüz, kaosuz ve krizsiz bir yaşam sürdürecekti.

Erkek egemen sistem tüm bunları bazen zorla, bazen de kandırarak tarih boyunca yaptı ve yaşattırdı.  Tüm bunları yaparken hiç şüphe yok ki hep ana-kadın kültünün yok edilmesini hedef ve amaç haline getirdi. Fakat erkek-eril sistem tüm insanlık dışı uygulamalarına ve kadına karşı yaşadığı büyük ihanetine rağmen de tarih boyunca ana-kadın ruh ve zihniyeti bitirmeyi asla başaramadı. Çünkü ana-kadın kültü her zaman ve mekanda hem kadına hem de topluma karşı yaşatılan tüm zülüm ve zorbalıklara karşı direndi ve asla pes etmedi. Bir gün insanlığın tekrar ana-kadın kültü düzeninde hayat sürdürebilir umudunu hiç yitirmedi. Ve bu umut her vakit çok güçlü kalmayı başardı. Tarihte bilinen Jeanne Darc, Papa Johanna, Mirabal Kardeşler, kadının seçme-seçilme hakkını savunan kadınlar, kadınların erkekler ile eşit ücret hakkı için mücadele eden kadınlar, hepsi bu başarının sonucudur.

Ayrıca Zarife Dersimi, Leya Qasim, Sakine Cansız, Gülnaz Karataş, Zeynep Kınacı, Ruken Zelal, Sara Goyî’ler ve daha adını yazamadığımız belki de on binlerce, milyonlarca kadın hakkı savunucusu kadınlar da bu başarılara damgasını vurmuşlardır. Bu umut ile tüm tarih boyunca kadınlar özgürlük ve eşitlik için sürekli mücadele içerisinde olmuştur. Ve verilen bu mücadele de kadınlar çok büyük bedeller ödediler. Yani eğer bugün tüm dünya da milyonlarca insan “JİN JİYAN AZADΔ diye haykırıyorsa bu öylesine kendiliğinden bu düzeye gelmedi.

Ve devam ederken tekrarlıyoruz; kısacası Sekiz Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü sadece kadınların erkekler ile eşit ücret alma veya çalışma koşullarını iyileştirme mücadelesi günü değildir.  Sekiz Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü çok kalın hatlarıyla belirtmeye çalıştığımız kadının yazılmayan kölelik tarihinin içinde sadece bir günüdür. Bu yazılmayan kölelik tarihinde yılın her bir gününde kadınların muazzam daha nice direnişi ve mücadelesi vardır. Bundan ötürü Sekiz Mart’ı sadece bir gün ile ifadelendirmek yetersiz kalacaktır.

Sekiz Mart Dünya Emekçi kadınlar Gününün bugün tüm dünya da büyük bir görkemlilikle sahiplenilmesi ve kutlanmasının arkasında yatan ana neden Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketinin öncülük rol ile misyonu ve onun arkasında da Rêber Apo’nun muazzam emeklerinden kaynağını alır. İnsanlık tarihinde kadınlar da dahil olmak üzere hiçbir insan Rêber Apo kadar kadın özgürlük ve eşitlik hakkını layıkıyla sahiplenmemiştir. Hiç kimse, Rêber Apo kadar kadının yazılmamış kölelik tarihini derin ve ideolojik bir şekilde çözümlememiştir. Bu nedenle kadının yazılmamış kölelik tarihi ile yazılmayı bekleyen özgürlük tarihi geçmişte, bugün de ve gelecekte, her zaman ve her mekanda Rêber Apo’ya borçlu kalacaktır.

Rêber Apo’nun Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketini nasıl bir noktadan hangi aşamaya taşıdığına bir bakalım. Kadının yazılmamış kölelik tarihinden belki de en büyük kölelik payı, Kürt Kadınına düşmüştür. Kürt kadını bazı kültürel halk gerçekliklerinden kaynaklı, biraz da olsa tanrıça özellik ve karakterini günümüze kadar korumayı başarmıştır. Kürdistan da özellikle feodalizmin birçok zaman ve mekan da özel bir silah olarak erkek-eril sistem tarafından Kürt’lere karşı kullanıldığı için kadın eve kapatılmış ve sadece çocuk doğurma konumunda bırakılmıştır. Bu gerçeğe karşı Rêber Apo, yaşamı boyunca büyük çelişkiler yaşamış ve bu çelişkilerini muazzam ideolojik kadın çözümlemeleri ile kadını savaştıkça güzelleşen ve güzelleştikçe sevilen kadın düzeyine taşımayı başaran bir önder olmuştur.

Rêber Apo, kadın ile yoldaşlığını Sakine Cansız yoldaşla geliştirmiş ve bu yoldaşlığı günden güne daha da yüceleştirmiştir. Bu doğrultuda kadının iradesine büyük inandığı için kadın ordulaşmasını yaratmıştır. Yine kadının ideolojik bir güç haline gelmesi için de kadın partisi kurmuştur. Bununla da yetinmemiş, kadın özgürlük hareketini geliştirmiştir. Tüm bunların bilimsel bir temele oturtulması gereği üzerine kadın bilimini ‘Jineoloji’ geliştirmiştir. Ve nihayetinde ne çalışma olursa olsun kadına öncülük rol ve misyonunu vermiştir.

Kürt kadını Rêber Apo için tereddütsüz Gülnaz Karataş (Beritan) şahsında ihanete karşı teslim olmayıp kendini uçurumdan atmıştır. Zeynep Kınacı (Zilan) şahsında devletler-arası komployu herkesten önce sezmiş ve komployu boşa çıkarmak uğruna bedenini bomba yapıp patlatmış olmasına rağmen de “Keşke canımdan daha fazla bir şey olsaydı da yapsaydım” demiş ve ne denli yürekli bir kadın olunacağını tüm dünyaya göstermiştir. Sema Yüce şahsında ise “Nasıl ki evren de iki güneş olamayacaksa, bir kadın için de iki moral kaynağı olamayacağını” haykırmış, Rêber Apo’nun ideolojik bilinci temelinde bedenini ateşe vermiştir. Viyan Soran şahsında da Rêber Apo’ya karşı uygulanan tecride “Asla alışılmayacağını ve kabul edilmeyeceğini” bedeninin ateşi ile dile getirmiştir. Ve Rêber Apo’nun muazzam kadın özgürlük emeklerine sahiplenme zincirlemesi olarak, geçen yıl insanlık dışı ağırlaştırılmış tecridi kırmak amacı ile ikiz ruhlu Ruken ve Sara yoldaşlar şahsında da canları pahasına tereddütsüz fedaileşmişlerdir. Fedaileşen bu Kürt kadınları bugün Zap, Metina ve Avaşin başta olmak üzere tüm gerilla alanlarında faşist orduya karşı Biji Serok Apo, Bê Serok Jiyan Nabe diye her gün haykırıyorlar.

Bu gerçekler ışığında görüyoruz ki gerçekten Sekiz Mart sadece bir gün değil bir tarihtir. Dolayısıyla bu tarihin hakkını layıkıyla büyük bir çaba ve emek ile Rêber Apo vermiştir. Bu yüzden tüm dünya da kutlanılacak bu yılki Sekiz Mart Dünya Kadınlar Gününün tüm etkinliklerinin merkezine Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünün mücadelesi damgasını vurmalıdır. Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi Kürt kadınları olarak Rêber Apo’nun özgürlüğünü kendi özgürlüğü saydığı için her an ölümüne mücadele etmeye tereddütsüz hazırdır. Rêber Apo sadece Kürt kadının özgürlük ve eşitlik hakları için değil tüm dünya kadınlarının özgürlüğü için büyük emekler vermiş bir önderdir. Tüm dünya da kadınların özgürlük haklarını, adalet, barış, eşitlik ve kardeşlik mücadelesini savunan her bir insanın görevi Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğüne sahip çıkması ve mücadele vermesidir.

Rêber Apo’nun fiziki özgürlük mücadelesini kendisi için insanlık görevi saymış ve sayabilecek tüm kadınların, en başta da özgürlük mimarı Rêber Apo’ya tüm Kürdistan devrim şehitlerine, fedaileşme ruhu ile Zap, Metina ve Avaşin tünellerinde bu karda kışta Türk faşist ordusunu bozguna uğratan yiğit kadın yoldaşlara, ağırlaştırılmış tecridi kırmak için zindanlarda açlık grevinde olan tüm yoldaşlara, adalet nöbetlerin de olan tüm analara, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik için mücadele eden tüm kadınlara, Sekiz Mart Dünya Kadın Bayramı, Özgür Önderlik ve Özgür Kürdistan da buluşma umudu ile kutlu olsun.

Asmin Zelal

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk