• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Benim Özgürlük İddiam, Aşk İddiam Büyük

19 April 2023
in Önder APO, Önderlik Perspektifleri
A A
Benim Özgürlük İddiam, Aşk İddiam Büyük
Share on FacebookShare on Twitter

Nasıl bir namus kavramına cevap arıyorum!

Savunmalarım okunduktan sonra kadınlara ilişkin sorulacak sorular olabilir. Ben bir süredir, namus kavramına yoğunlaşıyorum. Nasıl bir namus? Bu önemli bir soru. Ben Kürtlerin namus kavramının ne demek olduğunu iyi biliyorum. Namusları için adam öldürüyorlar, namus için cinayet işliyorlar! Bu cinayetleri din adına, töre adına yapıyorlar! Namusları için yapamayacakları bir şey olmadığını söylüyorlar!

Aşk yaşadık diye kendilerini kandırıyorlar. Ben Şam’dayken kızlara da söylüyordum; ben kendime güveniyorum. Benim özgürlük iddiam, aşk iddiam büyük. Ben gerçek aşkı yaşayabileceğime inanıyorum. Bu konuda yetenekliyim. “Siz de kendinize güveniyor musunuz, bu konuda iddialı mısınız, benim aşk anlayışımı kaldırabilecek misiniz?” diye soruyordum.  Ama görüyorum ki, bu konuda yeterli değiller… Ben kızlara da söylüyordum, duygularınızı denetim altına almalısınız. Duygularınızı denetim altına almazsanız, özgürleşemezsiniz, asker olamazsınız… Bu konuda dikkatli olmalılar, duygularının ve cinsel güdülerin kontrolü altına girmemeliler.

Özgürleşmek için felsefeyi bilmek gerekiyor, tarihi bilmek gerekiyor. Beş bin yıldır kadınların tarihten üzeri silinmiştir. Gerçek manada bir avukat, bir hukukçuluk yapmak için de tarihi ve felsefeyi bilmek gerekiyor. Yasalar biliniyor, ben kadınlara yasalara aykırı davranın demiyorum, ama bunları da gözeterek demokratik duruşu göstermek lazım. Bu konuda demokratik duruşunu göstermeli, demokratik eylemliliklerini geliştirmelidirler. Bu sorunları aşmak kolay değil. Ben hep söylüyorum kendini yakmak, bu sorunları aşıp, özgürleşmekten daha kolaydır. Ben bu konuda onlarca kitap yazdım. Kadınları anlamaya, kavramaya çalıştım. Bu konuda ısrarlıyım, bu konuda iddialıyım. Ben erkekler için de söylüyorum, namuslu erkek, birazcık namusu ve onuru varsa kadını anlamaya, dinlemeye çalışırlar.

Ben kadın-erkek ilişkilerinin yüzde doksanını tecavüz olarak nitelendiriyorum. Bunların temelinde çok çirkin ilişkiler vardır. Ben aşka, evliliğe karşı değilim. Aşkta, evlilikte güçlü cinsel dürtü ve güdüler olabilir. Bunlar normaldir, bunları inkâr edemeyiz. Benim karşı olduğum husus bu tecavüz kültürüdür. Evlilik öncesi ve hatta evlenildikten sonra birçok tecavüz vakası yaşanıyor. Aile içi şiddet boyutuyla olayı ele aldığımızda, evlilik maskesi altında yapılan tecavüzler çok daha çirkindir. Genç kızları altmış yaşındaki adama veriyorlar. Bu zorbalık karşısında kız intihar ediyor. İstenmeyen evlilikler gerçekleştiriliyor. Hatta bazen para verip kadın alıyorlar, yani resmen satın alıyorlar. Bu çok ahlaksızca ve çirkincedir.

Hiç unutmam, annemle küçükken namus üzerine konuşmuştuk. Ben bu konuşmayı hiç unutmam. Ta o zamandandır ben namus kavramı üzerine yoğunlaşıyorum. Nasıl bir namus kavramına cevap arıyorum. Ben bu konuları savunmalarımda da daha derin açtım. Kadın sorununu daha önce de yazmıştım, kadını kavramaya, anlamaya çalışan biriyim. Daha önce de çok defa Kürt erkeğinden pek bir şeyin beklenemeyeceğini ifade etmiştim. Kadınlar bu kavramı çok yoğun tartışmalı. Nasıl bir namus, nasıl bir kadın? Sorularına cevap aramalı. Kürtlerin namustan ne anladığını ben çok iyi biliyorum. Kürtlerin namus durumu ortadadır. Kürtler üzerinde birçok oyunlar oynanıyor. Bunları iyi görmek gerekiyor. Doğru ve gerçek namus anlayışı, özgürlük için mücadeleden geçer. Bu konuda üç beş kişi doğru bir özgürlük anlayışıyla mücadele etse onlarca kadını arkasından götürecektir. Mücadeleleri güçlenecektir.

Namus kavramını bilmiyorlar. Namus’u tanımlayamıyorlar. Namus, Eko-nomos’tan geliyor. Eko-nomos, ev yasası, kadının yaptığı işler, ev işleri, kadına ait işler anlamına geliyor. Ekonomos, ekonomi, kadın işidir, üretime dayalıdır, ekonomist de bu işi yapandır, ekonomist kadındır. Yanlış yorumlanan bir namus kavramı var. Ben daha önce de tanrıçalaşma demiştim. Bu da kendini tanımak demektir. Kendini tanımak da bilgelik, yetkinlik, kavramaktan geçer. Kadınlar önce tarihi bilsinler, kendi tarihlerini öğrensinler, Neolitik tarihi bilsinler, sosyolojiyi, ekonomiyi, felsefeyi bilsinler, böylece kendilerini tanırlar. Kendinizi tanıdığınız oranda tanrıçalaşırsınız. İnannalaşmak, İştarlaşmak anlamaktan, kavramaktan geçer. Böylece toplumsal baskıyı, baskıcı sistemi aşabilirler. Her gün tecavüz kültürüne maruz kalıyorsunuz. Önce günlük tecavüz kültürünü aşmalısınız. Bu günlük tecavüz kültürünü bile aşarsanız bravo derim. Bu sorunlar akademik çalışmalarla daha da derinlemesine araştırılır ve kavranır. Ben bunun için Özgür Kadın Akademisi demiştim. Burada akademik çalışmalarını yaparlar. Aynı zamanda yemek yerleri açarak ve çeşitli ekonomik faaliyetlerde bulunarak üretime de katılırlar. Kadına ait işler yaparlar.  Şam’dayken yanıma bizim en değme kızlarımız geliyordu, ‘özgürleşeceğiz’ diyorlardı ama büyük çoğunluğunun gözleri oynuyordu. Erkekler de geliyordu onların da gözleri oynuyordu. Benim diyeceğim, önce bu şekilde bakan gözlerini kapatsınlar, kör etsinler. Bunun yerine beyin-zihin gözlerini açsınlar, bu gözle baksınlar. Ancak o zaman özgürlük yolunda ilerleyebilirler. Bunu yapmadan karşıma çıkan kadını kovarım.

Çocuk doğurmak yetmez. Ona dilini vermedin mi, kültürünü vermedin mi o insanın namusu da olmaz. Bunu iyi anlatın kadınlarımıza. Defalarca söylüyorum, bu konunun önemini anlamalısınız. İnsanın namusu dilidir, dili onun kimliğidir. Bak, sana bir anaokulu hakkı bile tanımıyorlar. Namusu artık nerede arıyorsun? Ben namusu kadın bedeninde arayan anlayışı yıktım. Özgür kadını yarattım. Karı-kocalıkla özgürlük olmaz. Özgür yaşamı yarattım. Özgürlük tutkusunu yarattım.

Benden artık ne bekliyorsunuz? Beklerlerse onları şarlatan olarak değerlendiririm. Boğma durumunu yaşıyorum. Özgücünüze güvenin. Savaş mı, barış mı kararınızı kendiniz verin. O yoldaşlara söyleyin: Yirmi yıldır dağlardasınız, kararınızı kendiniz vermelisiniz. Operasyonlar ortada, yeni konsept budur. Bunu kendiniz değerlendireceksiniz. Kararınızı vereceksiniz. Bundan sonra bu konulara girmeyeceğim. Yoldaş geçinenler, herkes bunu bilsin. Ben burada yaşayabilirim de, ölebilirim de. Onurlu bir miras ortaya çıkardım. Ölürsem de onurlu halk savaşçısı olarak öleceğim.

Özgür yaşam felsefesini kabul etmeyen bir insan, onursuzluğu tercih etmiş demektir.

Ben, kültürel soykırım kavramını kullanmıştım, yine kullanıyorum. Bu kavram BM yasalarına da aykırı değil. Bölgede kültürel soykırım olduğunu söylüyorum. Bu halk, kendi çocuklarına kendi dilinde bir isim bile veremiyor. Beş yaşındayken anneme de söylemiştim: Çocuğuna Kürtçe ad bile veremiyorsun, bu mudur namus? Ben bu yüzden evlenmekten bile nefret ettiğimi söylemiştim. Ben doğacak çocuğu doğru dürüst, özgür yetiştiremeyeceksem, burada kadınlara da sesleniyorum, Kürtçe ad bile veremeyeceksem, ne yapacağım bu çocuğu! Bu bir kültürel soykırımdır. Kürtlerin etrafı dört dörtlük sarılmış. Bütün bu durumları kabul eden bir halk, buna demokratik tepki vermeyen bir halk, gitsin kendini yaksın, gitsin kendini suya atsın. Ben, bu halkı, Hükümetin politikalarına alet etmem. Özgür birey olsunlar, özgür insan olmalarını korusunlar. Özgür yaşam felsefesini kabul etmeyen bir insan onursuzluğu tercih etmiş demektir.

Benim ulus kavramımda kadın da bir ulustur. Ana dil de demokratik ulusun bir unsurudur. Paşalar, benim bu ideolojik açılımlarımı engellemek için ulus-devleti yeniden gündeme getirdiler. Ama başaramayacaklar, ben ideolojik açılımlar yapmaya devam edeceğim. Kendime bu konuda güveniyorum, bu gücüm de var.

Kürt halkı çözüm için tercihini yapmıştır, bunu görmezden gelemezler. Benim için “Kürt halkının onuru” diyorlar. Tabii ki ben Kürt halkının onuruyum. Bunu kendimi övmek için de söylemiyorum. Çözüm için etkili olacağım açıktır. Son yaşananlar da bunu gösteriyor. Kadınlar da bu dönem onurlarına sahip çıkmışlardır. Bu eylemlerde kadınlar da vardır. Halkımız kendi talepleri için harekete geçmiş, ayaklanmıştır. Son yaşananlar ayaklanmayı da aşan bir tavırdır. Ayaklanmada kişiler bölük pörçük kendi başına dağınık hareket ederler. Oysa bu yaşananlar örgütlü, kararlı, kontrollü ve demokratik bir halk tepkisidir, bir ayaklanma değildir. Ben buradan halka eylem çağrısı yapmadım. Halkın kendi kararıdır, bu nedenle kendilerine eylem yapmayın diye çağrı da yapmıyorum. Aldıkları kararı, eylemliliklerini anlamlı buluyorum.

Halkımız demokratik tepkisini yükselterek Hükümete ulaşırsa ve halk benden isterse müdahil olurum. Halkımız bana “onurlu ve anlamlı bir diyaloğun yolu açıldı ve gel arabuluculuk yap” derse ben dâhil olurum. Bu konuda onurlu ve anlamlı bir diyaloğun gelişmesi için üzerime düşeni yaparım, bugüne kadar da hep yaptım. Anlamlı bir diyalog olacaksa ben burada çözüm için hazırım. Tüm gücümle çözümün nasıl gelişeceğine yoğunlaşır, yol yöntem belirlerim, çözümü formüle ederim.

Eğer bana bağlılarsa kadının siyasi ve zihniyet devrimini gerçekleştirmelidirler!

En eski toplumlar anaerkil toplumlardır. Bana göre kadın tarihin en eski sömürgeleştirilmiş ulusudur ve kadınlar her zaman toplumların yozlaşmasına hizmet eden iktidarlar tarafından kullanılmışlardır. Savunmalarımda bu konulara daha çok değinmiştim. Savunmalarımı incelesinler.

Benim kadın sorununa yaklaşımım bilinmektedir. Onların düşünsel, siyasal ve felsefi anlamda özgürleşmesi için yoğun bir emek sarf ettim. Kadın kurtuluş ideolojisini onların özgürleşmesi için geliştirdim. Kısaca şunu söylemek istiyorum: Ben kadın özgürleşmesi konusunda kendimi çok yetkin bir hale getirmişim. Kadın ve cinsiyet özgürlüğü konusunda felsefi olarak çok önemli bir yerdeyim. Bütün kadınlara şunu söylemek istiyorum: Kadının beş bin yıllık boyunduruk altından kurtuluşu yönünde çok önemli çalışmalar yapmalı, kendilerini çok geliştirmeliler. Çok çalışmalı ve çok örgütlenmeliler.

Kadın özgürlüğü konusunda cinsiyetçilik yapılmamalı. Cinsiyetçilik en az milliyetçilik ve diğer bazı fikirler kadar tehlikelidir. Cinsiyetçilik adına kadın zorla bağımlı hale getiriliyor. Kadına zorla sahip olmakla iktidar olunmaya çalışılıyor. Kadın iktidarın nesnesi haline getiriliyor. Cinsiyetçilik ideolojisi ile kadın tamamen tahakküm altına alınıyor. Bilimcilik de çok tehlikelidir. Bilim adına hareket ettiklerini söyleyenlerin yarattıkları tehlikeler ve sonuçlar ortadadır. Bu gidişle dünyanın yok olması için büyük sınıf savaşlarına gerek kalmayacak. Dünyada bilim adına yapılan tahribatlarla dünyanın daha ne kadar yaşayacağı da artık belli değil. On yıl sonra ne tür devasa sorunlarla karşılaşacağımızı bilim adamları bile bilmiyor.

Bana bağlı olduğunu beyan eden kadınlar, kızlar var. Eğer bana bağlı ya da bu özgürleşme yolunda ciddilerse, kadının siyasi ve zihniyet devrimini gerçekleştirmelidirler. Yani tek başına cinsiyet özgürlüğü yetmez diyorum. Bu bir inanç meselesidir. Kadının özgürlüğü kolay bir iş değildir. Benim imkânım olsa, daha önce olduğu gibi bu konudaki fikirlerimi kitaplarıma da yansıtacağım. Onlara her zaman katkıda bulunacağım.

Bir özgürlük mücadelecisi olarak ben aile konusunda, nesil olarak üremelerine ve diğer konularda bu aşamada bir şey diyecek değilim. Ben daha çok işin fikri ve felsefi boyutunu oluşturmaya çalışıyorum. Ben onların özgürleşmesi için mücadele verdim. Kadın özgürleşmesi sorunu çok önemli bir sorundur. Ancak dediğim gibi kendi örgütlenmelerini ve özgürlüklerini geliştirmeliler.

Benim mücadele tarzım, anlayışım bellidir. Öyle aile, arkadaş, kadın sorunu olanlarla bu davayı yürütmek zordur. Kimse kimsenin karısı ya da kocası olmasın. Birçokları düşkünler, zaafları var. Yanına iki karı verdin mi her şeyleri değişiyor. Yanına iki kadın alan kaçıyor. Yanına erkek alan kadın da kaçıyor. Aslında bunlar karıdan yüz kat daha aşağıdırlar, karıdan yüz kat daha karıdırlar. Kürt erkeği karıdan yüz kat daha karıdır. Bunlar büyük, tarihi suçlamalardır. Basit suçlama yapmam. Karılık mesleği, biliyorsunuz, fahişelik mesleğidir. Yanlış anlaşılmasın, benim kadının özgürlük mücadelesine nasıl tutkuyla bağlı biri olduğum, onlara nasıl destek verdiğim biliniyor. Benim yanıma beş yüz güzel kadın verseler umurumda olmaz. Onları kendi düşüncelerime çeker, onları mücadelem doğrultusunda çalıştırırım. Kendi zaaflarına ilişkin benden en ufak bir şey alamazlar. Ama kadınlar kendi özgürlükleri için, onurları için mücadelelerini vermeliler, buna inanmalılar. O zaman yaşam güzel olur, o zaman kadın mutlu olur, o zaman kadın güzel olur. Kadın mücadelesine, kadının özgürleşmesine ilişkin görüşlerim biliniyor. Onların mücadelesine bağlılığım devam ediyor. Kadının özgürlük mücadelesi için her zaman düşünüyorum. Siyasete girenler için söylüyorum. Bütün aklınızı ve kalbinizi verecekseniz bu işe girişin. Ben kadınların özgürlük mücadelesine bugüne kadar hep destek oldum.

Ben kadınların özgürlüğüne, onuruna inanıyorum. bunun yılmaz savunucusuyum!

Ben kadının yiğitliğini biliyorum. Bütün kadınlar benimdir ve ben bütün kadınlarınım.. Ben kadınları erkeğin malı olarak görmüyorum. Kadınların karılaştırılmalarına karşıyım. PKK’de bu konuda korkunç bir savaş da yürütüldü. Ben kadınların özgürlüğüne, onuruna inanıyorum; bunun yılmaz savunucusuyum.

Kızlarımızı uyaracağım. Kadınlarımız bu konuda çok uyanık olmak zorunda. Beş bin yıllık bir fırsat yakalanmış. Her birine, hepinize birer saray bile verseler yüzlerine tükürün. Kızlar kıyameti koparsın, tekrar sizleri cendereye sokmak istiyorlar. Büyük bir oyun var kadınların üzerinde. Herkes dağdan inse bile, onlar kendilerinin onurlu barışı sağlanıncaya kadar mücadele edecekler, inmeyecekler. Beritan direnişini biliyorsunuz. Uçurumun kenarındayken, peşmergeler “gel öldürmeyeceğiz” diye çağırıyorlar. Ama o teslim olmamak için kendini uçurumdan bırakıyor. Beritan çizgisini takip edecekler. Ben bu çizginin bir neferiyim. Onurlu barış gelene kadar bu çizgiyi sürdürecekler. Çok onurlu kızlarımızın olduğuna inanıyorum.

Biz kadınlarımızı karılaştırmayacağız. Onların karılaştırdığı kadınları da ellerinden alırım. Hepsi bizim, biz sınırsız birbirimiziniz; aşk budur. Bunları mülkiyet anlamında değil, ruh olarak söylüyorum. Ben hiçbirinin yüzünü görmem. Ama kadınlarla birbirimize böyle bağlıyız. Bunlar destansı yaklaşımlardır. Onların emeği var. Kadınlarımız yücedir; biz onların oğlu, sevgilisi ve aşığıyız. Bu bedensel değil, ruhsal, düşünsel bağlılıktır. Buradaki ruhsal bağlılık önemlidir.

Kadını karılaştıran tanrıcıklara karşıyım. Hepsi zorba, küçük imparator bunlar. Kadın yiğitse al sana silah, al sana özgürlük dedim. Kadına, cinsiyetini kendini yücelterek anlamlandır diyorum. Kadına yaklaşımım böyledir. Bedirhan Beyi biliyorsunuz, torunlarıyla birlikte yüz yirmi çocuğu oldu. Botan beyidir. Yenildikten sonra Şam’a geliyor. Selahattin Eyyubi’nin de on yedi çocuğu var, o da Kürt’tür. Ben kadına böyle yaklaşmadım. Tek bir kadınla böylesi bir ilişkim olmadı. Kesir’e vardı, onu da biliyorsunuz. Ben kadını halkın özgürlüğü ile ilişkilendirdim. Kadın mücadelesini anlamalılar. Yanımdaki kadınlara, gidin ülkenizi, halkınızı ve kendinizi özgürleştirin dedim. Analar onlara halkın gelinleri diyorlardı, o söz değerli bir sözdü. Bu felsefeyle onları donatmaya çalıştım. Kadınların onurlu bir yaşam sürdürmeleri için elimden geleni yaptım, yapmaya da devam edeceğim.

Kadın; ruhunu, bedenini ve bilincini bir tanrıça kıskançlılığıyla korumalıdır!

Kadınlar bir tanrıça edasıyla, ruhuyla kendilerini özgürleştirebilirler. Nasıl ki din, bir inançla bir şeylere inanıyor ve yapıyorsa kadınlar da özgürlükleri için bir tanrıça gibi hareket edebilirler.  Evet,  bir din gibi. Nasıl ki, din bir inançsa, kadınlar da özgürlüklerini bir inanç gibi, din gibi sağlayabilirler, buna inanabilirler, bunun için çalışabilirler. Belediye Başkanlığı için seçilen kadınlar var. Bu kadınlar çok özel çaba sarf etmeliler. Kentleri yeni bir ruhla inşa edebilirler. Kent nasıl kurulur, nasıl demokratikleştirilir, nasıl güzelleştirilir, bu kadar işsizlik ve yoksulluğa nasıl çare bulunabilir, bu konularda yoğun çaba harcamalıdırlar. Kız çocuklarını aileler büyütemeyebilirler, yetiştiremeyebilirler. Kız çocuklarının eğitimi ve gelişimi için özel yerler açabilirler. Yoksul kız çocuklarını eğitebilmelidirler. Biliyorsunuz tanrıça demek, iktidar olmak değildir. Bazı kentleri örnek kentler olarak inşa edebilirler. Mesela Nusaybin örnek kent olarak inşa edilebilir. Cizre örnek kent olarak inşa edilebilir. Cizre çok önemlidir, güzel bir kent. Kadınlar burayı büyük ve güzel bir kent olarak inşa edebilirler. Bu şekilde kadın özgürleşecek,  kendini daha da güzelleştirecek, işini güzel yapacak, meslek sahibi olacak, ekonomiyi iyi idare edecek, çocuğunu güzel yetiştirecektir. Kadınların özgürleşmesi toplumun özgürleşmesidir. Kadının özgürleşmesi çocukların, kız çocuklarının özgürleşmesidir. Kadın özgürleşirse bunların hepsi gelişir ve özgürleşir. Kadın ruhunu, bedenini ve bilincini bir tanrıça kıskançlılığıyla korumalıdır. Kentleri de bu anlayışla yeniden inşa edebilirler.

Dünyadaki sol kesim de kadın sorununa çözüm üretemedi. Hatta Ortadoğu’da kadının özgürlüğü konusunda tarihten gelen daha özgürlükçü, daha derin bir miras, bir gelenek var. Biz bu geleneğimize dayanalım diyorum. Kapitalizm beş yüz yıldır kadından çevreye kadar, her yere kadar büyük bir tahribat oluşturdu. Bir milyar insanın telef olmasına sebebiyet verdi. Bütün sosyalistlerin anlaması gereken nokta şudur; Kapitalizm sosyal olamaz, kapitalizm insani olamaz. Herkesin bunu böyle anlaması gerekiyor. Kapitalizmin her kesimi Marksizmi dâhil herkesi nasıl kullandığını da ben biliyorum. Üzerimdeki kuşatmadan da kapitalizmin insanı nasıl kuşattığını biliyorum. Şimdi de Londra’da G-20 zirvesiyle toplanacaklar. Toplanıp bazı şeyleri düzelteceklerini belirtiyorlar. Hayır, hiçbir şey düzeltemeyecekler, daha da kötüleştirecekler. Sömürüyü daha da derinleştirecekler. Kapitalizmin kendisi bir kriz sistemidir. Ben bunu savunmalarımda çok geniş belirttim. Kapitalizm’de kriz bir istisna hali değil, kapitalizmin bir gereğidir. Kriz, kapitalizmin doğasıdır. Kendini bir maaşa teslim etmeyen bir işçi var mıdır? Yoktur. Ben biliyorum. Kapitalizm, herkesi kuşatıyor ve herkesi satın alıyor.

Önder Apo

Önderliğin Kadına İlişkin Perspektifleri

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk