• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

Gerillanın Yüreğinden 4 Nisan

9 April 2023
in Gerillanın Kaleminden
A A
Gerillanın Yüreğinden 4 Nisan
Share on FacebookShare on Twitter

Bu dünya da iki şey vardır. Esir edenler ve esir edilenler. O her ikisini de ret etmişti. Ne esir olmayı seçti ne de esir almayı tercih etti. Her zaman arayış ve sorgulama içerisindeydi. Yanlışı yanlışla çözmekten nefret etti. Her daim dünyanın düzenini nasıl değiştirecekti­­? Bu düzen klasik bir savaşla değiştirilemezdi. Başka bir düzen gerekiyordu. Anasıyla kavga ya başladı, babası gibi olmayı hiç istemedi. Anasının istediği kumaş yerine bir kadın ordusunu annesine verdi. Çocukluk hayallerini gerçekleştiriyordu. Çocukluk hayallerinde bir tanesi de kadınlarla oyun oynamaktı özgür bir ülkede. Şimdi ise kadınları bilinçlendirerek kendi farklarına vardırıp ve kendileri olmaları için büyük bir çaba veriliyordu. Dört Nisan’ın doğuşu da kadının yeniden Ana tanrıçalığa varması anlamına geliyordu. Hiç kimsenin adını bile ağzına almak istemediği bir ülkenin yurtseverliğini yaptı. Kavga büyüyor, büyütülüyordu. Bir güneş doğuyordu.

Güneş sistemi bile güneşi hayranlıkla seyrediyor hatta kıskanıyordu. Dört nisan da bir şimşek çakmıştı, Urfa semalarında masmavi gökyüzü de gülümsüyordu. Kuşların cıvıltısı değişmişti. Doğa gerçek sahibini bulmuş gibiydi. Hissedilenler boşuna değildi. Şeyx Said’in vasiyeti yerine geliyordu. Bir Önder doğuyordu, hiç kimse gibi düşünmeyen, en önde gidendi. En yükseklerde seyreden asla pes etmeyen, durmayan ve yorulmayan yürüyüşü kartal uçuşuna benziyordu. Bakışlarındaki esrarengiz gizem, bin yılların hasretini gideren, okyanuslar misali parlıyordu. Hiç kimseye ait değildi, hiç kimsenin olmadı. Hep kendisinin, hep dağların ve halkının oldu, savaştı.

Bu savaş sıra dışı bir savaştı. Bilindik bir savaşa benzemiyordu. Ezberden uzaktı. Gerçek ve ciddiydi. Ölüyü diriltme, yoktan var etme savaşıydı. Mazlumun zalime karşı yürüttüğü bir savaştı. Devrimci Kawa’nın Dehaka karşı verdiği mücadeleydi. Ağrının intikamını, Geliyê Zilan’ın unutulmazıydı. Koçgiri’ydi, dersimdi. Ölüm okyanusuna yatmış bir halkı uyandırma savaşıydı.

Bir Önder doğuyordu, bir tarih insanı, bir bilim insanı, bir felsefeci, insan üstü bir insan doğuyordu. Kadını değerleştiren, özgürleştiren, ordulaştıran ve onurlu kılan bir Önder doğuyordu. Cansıza can veren, çirkini güzelleştiren, köleyi özgürleştiren, dermansıza derman olan ve karanlığı aydınlatan…

Öyle bir Önderdiydi ki sevgiye sevgi katan bir irade oluşturuyordu. Öğrendiği tarihi bilinçlendirerek ve anlam katarak paylaşımda bulunan bir Önderlik kültürü yaratıyordu. Hadese karşı savaşandı. Çizilmiş alın yazısına ve kadere boyun eğmeyendi. Sınıfsız, sömürüsüz ve sınırsız bir dünyaydı hayali ve çocukken düşlemişti bunları. Düşlerinin peşinden koşandı ve ihanet etmeyendi.

Ulaşılmak istenilip te bir türlü ulaşılmayandı. Ancak yaklaşıldığında yanıp kavrulma gerçekleşiyordu, uzaklaştığında ise donma gerçekleşiyordu. Önderlik hakikati yeniden dirilmek isteyenin hakikatiydi. Kızıl bayrağa benziyordu, kan kızılı bir bayrak. Gözlerine baktığında titrerdin. Çünkü o gözlerde on binlerce şehidin göz pırıltısı vardı. Yaşarken kutsanmıştı, tanrıların ve tanrıçaların armağanıydı. Silahı elimize koyan, kalemi parmaklarımızın arasına tutuşturan, gözlerimizi açan, bizi büyütendi. Kaybettiğimiz ve bulmak istediğimiz içimizdeki bizdi…

Tutsaktı, onu tutsak edenlerin saygısını kazanmış bir tutsak. Tutsakları bile özgürleştirebilecek bir tutsaktı. İmralı adasında tutsak edilen bir özgürlük tutsağıydı. Bunun bilincindeydi bu yüzden de halkını özgürleştirmek pahasına bile kendi tutsaklığını dönüştürüyordu özgür kokan yarınlara. Her an kendini oluşturan ve yaratandı. Zamanı ve mekanı yoktu. Her an her yerdeydi ya da hiçbir yerdeydi. Ne kadar istersek o kadar bizimleydi. Son tanrıça kalıntısı Üveyş’in oğlu “ABDULLAH ÖCALANDI.”

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk