• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

14 Temmuz Ulusal Onur Günü Ve Direniş Şehitlerinin Anısına-2

13 July 2024
in Önder APO, Önderlik Perspektifleri
A A
14 Temmuz Ulusal Onur Günü Ve Direniş Şehitlerinin Anısına-2
Share on FacebookShare on Twitter

Düşman bugüne kadar imhayla birlikte inkarı dayatırken, çok iyi biliyor ki, sadece bunu birkaç kişiye, çok zor koşullarda bir partileşmeye değil, onların şahsında yalnız bir halkın da imha ve tüketilişini değil, insanlık adına hayırlı olabilecek ne varsa onun canına okumayı esas alıyordu. O dönemin diğer bir teslim alma biçimi de, PKK’yi bozma, PKK’yi ihtilalci özünden boşaltmaydı. Eğer tam inkarı, itirafı kendi açısından sağlarsa bu en iyisiydi, bunu sağlayamazsa sahteliğini, içi boşaltmış ve halen yakamızı bir türlü bırakmayan, uğruna her şeyini ortaya koyanların amaçlarına ters düşen ve giderek daha da tehlikeli olabilecek bir oluşuma yol açabilirse, bu da onun için başarı olacaktı. Bu dönemde “ılımlı bir PKK, uzlaştığımız, birlikte kararlaştırdığımız bir PKK kabulümüzdür” deniliyordu. Bu bir düşman dayatmasıydı. Her iki dayatma da, eğer bir halk söz konusuysa, onun şahsında hem insanlığın bir daha dirilmemecesine ve alçak bir biçimde çöküşü, utanılası, lanetli bir biçimde tüketilişi söz konusu olacak, zalimin, haksızın, alçağın mutlak anlamda başarısına yol açılacaktı. Yaşıyor muyuz, bir ölü müyüz, alçak mıyız; bunu sormanın bile artık imkan dahilinde olmadığı, sadece karanlık ve lanetli değil, insanlığın en gerisinde ve her şeye kötü anlamda layık olma yaftasını boynuna asmış veya kölelikten bile öteye, insanlığın en rezil topluluğu olarak yaşamak gibi sınırsız bir düşkünlüğü yaşamaya mahkûm olacaktık.

Direnişin gerekçeleri daha da sıralanabilir, fakat özcesi budur. Dikkat edilecek hususlar; insanlık onuru çiğnetilmeyecek, sosyalizm inancı ve kararlılığı sürdürülecek, halkın ulusal gerçekliği ve bunun PKK’deki öncülüğü esas alınacak, bundan vazgeçilmeyecek, onun bir devrimci halk savaşıyla sürdürüleceği kesin olacaktı! “Biz bunlara inanıyoruz ve bunlar için baş koyuyoruz, bir insandan ortaya çıkabilecek en son direnme imkanı neyse, onun için baş koyuyoruz. Bu temelde savaşı kabul ettik, sürdüreceğiz ve başaracağız” dediler. Gün böyle bir gündür. Bugünde girişilen kararın anlamı budur. Başlatılan savaş böyle bir savaştır.

Bu aynı zamanda, o dönemde PKK için şu anlama gelir; kimsenin pek inanmadığı ve başarı şansının inanılmaz ölçüde düşük olduğu, fakat buna rağmen mutlaka en az bu gerekçe kadar sahiplenilmesi gereken bir oluşumun ifadesi olduğu, böylesine bir başlangıcın kötü bir sonuçla tasfiye olmaması için, atılması gereken büyük bir adımın kendisi olmasıdır da. Bu anlamda bugün PKK tarihinde en büyük hamlelerden birisi olarak anlaşılmalıdır. Eğer bu adım atılmazsa, kim ne iddia ederse etsin, bir halk için tek umut ışığında bir daha yakılmayacak bir biçimde söndürülmesidir. Bu parti tarihinin bir kilometre taşı, bir doruk aşaması, çok önemli bir savaş dönemi anlamına geliyor. Eğer bu dorukta, bu aşamada bu savaş verilirse PKK, PKK olacaktır. Savaş bu kesinlikte, kararlılıkta, eylemlilikte yürütülürse, PKK var olmaya, hem de büyük bir aşama yapmaya hak kazanacaktır. Geçmişi aklayacağı, gelişmeyi zapt edebileceği gibi, geleceği de doğru temelde kestirilecektir. Bugünün bir diğer yönüyle anlamı budur.

“başka bir yaşam biçimi var”

Daha da somutlaştırırsak; bugün bir ülke için, bir halk için ve hatta bir insan için yaşamın ne olup, ne olmadığının kararlaştırılması günüdür. Yaşamak mı, bunun nasıl olması gerektiği ve uğruna kendini nasıl vermek gerektiğinin bilinmesidir. Bu çok önemlidir. Diyarbakır zifiri karanlıktadır, lanet içinde yaşıyor, ama diğer bir yaşam seçeneği de vardır. Eğer yaşam adına son söz söylenmemişse, o zaman gösterilmesi gerekir. Mutlaka birilerinin kalkıp bu insanlığa sahip çıkması, bir ülkede adsız da olsa, bu halka “başka bir yaşam biçimi var” demesi gerekir. Bu, öyle bir gün, öyle bir karar oluyor. Bunlar çok çok önemlidir. Dar bilgi dağarcığınızla, güçlü olmayan iradenizle değerlendirmeye çok az hakkınızın olduğu bir kararlılık oluyor.

Burada mesele birkaç kişi de değildir. Burada mesele, tarihi gerçek içinden süzülüp gelen ve bir halkta en kötü bir biçimde bitişin yaşandığı ve “insanım” deme cüretkarlığını gösterenlerin adına, PKK denilen bir biçimlenişle, bir kişinin öz yüreğinden, öz bilincinden öteye böylesine karmaşık bir ortamda çıkış yapmasıdır. Bu çıkışlar kişileri büyük yapan çıkışlardır. Bu çıkışlar, tarihsel çıkışlar olduğu gibi, dinsel çıkışlardır, milli çıkışlardır, siyasi çıkışlardır, ahlaki çıkışlardır. Buna benzer bir çıkışa böylesi bir zeminde boy verdirilmiştir. Bu tarih ve günün gerçekleri ne kadar aleyhte olursa olsun, insanlık adına büyük söz söylemenin, onda bir kilometre taşı olmanın kararlaştırılması oluyor. Bunun anlam ve önemi budur.

Çıkarılması gereken sonuçlara gelince; somut ifadeyle bugün yaşadığımız gerçeklik, dağda silahlı direnişimiz, ovada köylü yürüyüşümüz, kentte halkımızın başkaldırısıdır. Ama nasıl oldu? Bugün daha çok bu soruya cevap vermeye çalışıyoruz. Her büyük direnişçinin, direniş olgusunun başında getirilenler, bu büyük direniş ve kişiliklerin üzerine de getirilmek istenilir. Kimi tam layık bir biçimde gerekeni yapmak ister ve yapar; kimisi bozuk bir biçimde, sapma biçiminde, iyi niyetli veya kötü niyetli yapar. Geleneğimizde aile, aşiret ölçüsünde de olsa büyük direniş değerlerini ve hatta kan dökmüş değerleri kolay unutmamak gibi ve mutlaka intikam almak gibi çok ilkel de olsa ve hatta günümüzde bize çok zarar da verse, dikkat edilmesi ve sonuç çıkarılması gereken bir özellik vardır. Bu vazgeçemeyeceğimiz bir özelliktir. Esas itibariyle karara ve vasiyete bağlı kalınmıştır. PKK somut ifade olarak, hakim karar ve uygulama gücü olarak, günümüzde bütün yetersizliklerine rağmen, esası koruyabilmiş, gerekeni yapmıştır.

Bu sonuca nasıl geldik?

Bu bir iddiadır ve sanıyorum ki çok yönlü olarak da ispatlanmıştır. Ben buna parti tarihini doğru değerlendirerek,  “halen tam istediğimiz gibi yazıma kavuşturmamış da olsak”  yine ipuçlarının, belgelerin çok olduğu tarihe dayanarak cevap verilmeli derim. Bu tarih bilinmeden, bugünkü ispatlanma anlaşılamaz. Bu tarihe doğru katılmadan bu onaya, bu vasiyete bu temelde doğru ispatlanmış bir karşılık verilmeden bahsedilemez. Bu tarih bilinecek, bu tarih özümsenecek, bu tarihe bağlılık yerinde olacak ve gereken yapılmıştır denilecektir! Bu yoldaşlar, adımızı da anarak vasiyetlerini bırakırken, bizi ne kadar zor bir görevin altında bıraktıklarını biliyorlardı ve burada daha önemli olanın bu olduğunu da çok açık söylüyorlardı. Bir kişinin en değerli varlığını, en zor biçimde böyle ortaya koyarken, birilerine, hem de adını anarak vasiyetini bırakması, kalan için en zor bir görev altına girme anlamına geliyor. Direnme için ancak ve ancak ölümden başka seçenek yoksa bu aynı zamanda büyük bir zayıflığın da işaretidir. Çünkü ölümden başka direnme biçimi yoktur. Bir söz söyleme imkanı bile bırakılmamıştır. Bu, artık bundan sonra direnmenin müthiş zor olması, direniş imkanlarının neredeyse can varlığından, onu eritmekten başka bir biçiminin kalmadığı anlamına gelir.

Bunun gerisi nasıl getirilecek?

Bırakılan vasiyete göre on yıl, yirmi yıl içinde sonu zafer olan bir eylemin sahibi nasıl olacaksın? Bu büyük direniş gerçekten bu inançladır ve vasiyeti de bu şartladır. Bunu kendimize sık sık ve yerinde sormak gerekir: Böylesine emredilen bir zafer vasiyetine kim sahip çıkacak? Sahip çıkmanın anlamını, içinde zaferi mümkün kılan savaş tarzını kimler ve nasıl oluşturacak? Bunun sadece kavranması da değil, ne kadar zor koşullarda olursa olsun, zindan da olur, dağ da olur, diğer alanlarda olur, yine de bu olanakları bulup buluşturacak, mutlaka kesilmeksizin bu savaşı yürütecek ve sonuçta da zafer olacak! Vasiyetin gereği budur! Burada ciddi olmak, samimi olmak gerekir. Eğer “bağlıyız” diyorsanız, bunu söylüyorum. Benim sözüm, kendini müthiş aldatmış olana değildir. Anıları sakız gibi ağzında çiğneyene de sözüm yoktur. Hele çok kolay unutanlara hiç yoktur. Bizim sözümüz veya vasiyetten anlaşılması gereken; zaferi mümkün kılan bu çalışmanın olmasıdır. Bu çok açıktır! Bunlar bunun için hayatını ortaya koyuyorlar ve bizden gerisini istiyorlar. Bunu hiç kimse saptıramaz!

Eğer bağlılıkta biraz kusur etmeyeceksek, gerekenin mutlaka yerine getirilmesi gerektiğini belirteceğiz. Bazıları ağladıklarını hissettirdiler, bunlar o kadar anlam ifade etmez! Toplumumuzun hepsi ağlamaklıdır. Bu şehitlerimiz için de çok ağladılar. Ağlamak tam da böylesi karar ve eylem sahipleri için bir hakarettir. Duygusal bağlılık da bir hakarettir. Kendi şahsımda gözyaşını bir aşağılık eylem olarak, bir hakaret olarak değerlendiriyorum. O günlerde de nasıl yaşadığımı biliyorum, yanlış veya doğru olduğunu tarih kararlaştırır. Normal insani faaliyetimden en ufak bir taviz vermedim, en ufak bir üzüntü duymadım. Normal bir gün gibi gördüm, duydum ve düşündüm. “Bu yoldaşlar böyle bir eylem yaptı, ama bundan sonra ben nasıl yapacağım?” diye düşündüm. Kendi kendime artan bir sorumluluk duyabilirsen duy, düşünebilirsen düşün, yapabilirsen yap, sana düşen görevler vardır dedim. Ağlamalarına bile fırsat yoktur, yüreğini biraz dalgalandırmaya bile fırsat yoktur. Yapabileceğin bir şeyler varsa ne kadar ardını getirebilirsin, ne kadar eylemini gerçekleştirebilirsin, göster kendini, müthiş ol, fırtına ol, iğne ucu kadar imkanı gör ve her şeyini ortaya koy dedim. Bin defa kendine sor; bir şey yapabilir misin, yapamaz mısın dedim. Bu düşünceler içerisindeydim.

Tarih ve Önderlik gerçeği üzerinde çokça durdunuz. Bu sadece benim hikayem de değildir. Bu, geleneklerimize göre kolay kolay vazgeçememeniz gereken, mutlaka bir intikamla karşılık vermeniz gereken bir durumdur. Zerre kadar namus varsa, devrimcilik ruhu varsa bunu yapacaksın! Kaçmanın bin bir biçimi, kendini aldatmanın çok çeşitli biçimleri, günü gün edecek yaşamları ortadadır. Gerçekten anıya bağlılığın ne olduğunu gösterecek bir çalışmaya geldiğinde ise, çok acayip bir durumla karşılaşma söz konusudur. Başka konuşmalar, başka davranışlar, beynini-yüreğini büyük açarak yaklaşma yerine, arka dönme çokça yaşanan tutumlar oldu. Büyük bakmama, yüreğini açmama, arkasını dönme gittikçe arttı. Biz, en az düşman dayatması kadar, bu onursuz yaklaşımı da çok iyi gördük. Aynı zamanda başarılı iş yapmanın gereğine inanmaktan ve başarıyı sağlamaktan asla vazgeçmedik.

Tarihi bir olay ve karardır, tekrar anlatmanın fazla anlamı yoktur. Fakat mutlaka bilinecek, özümsenecek ve büyük karar olarak geleceğe yansıtılacaktır. Tavrımız budur! Anılara bağlılık, vasiyete karşılık vermenin anlamı, önemi ve ifadesi budur. Bana tamamen yön veren, adına politika, savaşım, imkan, olanak ve bunun için kendini yatırma dediğimiz olay budur. Bu yılların beni yoğunlaştırması, bir karar ve eylem gücü haline getirmesi böyledir. İnsanlar böyle gerçeklikler karşısında kendini olduğu gibi anlatmak ve ifade etmek zorundadırlar. Kesinlikle başka sözcüğün gücüne sığınarak, abartılı yaklaşımların içine girilerek saptırmayı meslek edinmeyeceklerdir. Bunun en soysuz türden bir meslek olduğunu bilerek anlamaya çalışın! Mükemmeldik, sağlamdık, yamandık iddiasında da bulunmadık. Hayır! Bu konuda belki de en yetmez durumlardan birisini yaşıyorduk. Fakat sağduyu yitirilmemiş, temel değerlere doğru bağlılık, özellikle de saptırmadan bağlılık duygusu ve buna egemen olan düşünceye bağlılık yitirilmemiştir. Politikayı böyle yaptığımızda, bu bağlılık duygu ve düşüncesiyle nasıl ve nereye koşulacağı, hangi çabayı kendimize layık göreceğimiz, nereye ve nasıl uzanılacağı, iğne ucu kadar bir imkan ve ilişki varsa değerlendirilecekti.

PKK adına benden alınan sorumluluklar doğru anlaşılmalı, doğru kavranılmalıdır. Gerçeklerden bahsederken bunu kastediyorum. İğne ucu kadar imkandan bahsediyorum. Çok iyi biliyorum ki; canlar eritilerek savaş verilirken, bunun anlamının ne olması gerektiği, nasıl karşılık vermesi gerektiği açıktır. Halen anlaşılamıyor, halen başka türlü yapılıyor. Bu anılara bu temelde mutlaka bağlı kalacağız! Hesabınıza gelirse, bu temelde özgürlüğü sonuna kadar yaşarsınız. Bunun kanunu böyledir!

Biz anıya ve vasiyete sorumlu kılındık.

Sorumluluğu da şimdiye kadar böyle anladık ve yürüttük. PKK tarihi ne anlama gelir? Bu anıya, bu vasiyete doğru temelde karşılık verip vermeme, onun etrafında fırına koparıp koparmama, onu doğru yorumlamak kadar uygulayıp uygulamama, onu son tahlilde vasiyetin tek şartı olan zafer koşullarına bağlı olmaya, bunu mümkün kılmaya el veren cevabı verip vermemeye, imkanı yaratıp yaratmamaya bağlıdır. Bunlar temel gerçeklerdir, politik doğrultuya, bütün taktiklere yön veren bu özdür. Bunun için gerekirse ağzını mükemmel kılacaksın! Ellerini, ayaklarını mükemmel ayarlayacaksın! Yüreğini pek kılacaksın! Gözlemlerini keskin kılacaksın! Politik yeteneğin olacak! Koşullar ve alanlar neyi emrediyorsa onu yapacaksın! Buna, bu özün en somut ve doğru gerçekleşmiş ifadesidir diyeceksin! Bu tarihe bağlı olmak, katılmak, özümsemek ve bu tarihle geleceğe yürümek budur! Bana çok açık olarak bu vasiyet bırakıldı. Bugün biraz cesaretli, kendinden emin olarak da bunun sorumlusu olma kararlılığını gösteriyorum. Bunun dışında başka dil, başka yürek, başka tarz bir bütün olarak benden geçmiyor.

Bunu söylerken şunu çok iyi biliyorum ki, onlar vasiyete bağlı kalınarak biraz korunmuştur. Bu anıya halk ve parti bağlanmıştır. Eğer bu direniş olmazsa, bunun karar ve eylemi olmazsa, PKK doğrultusunu ne kadar geliştireceğimiz tartışmalı olurdu. Eylem ve karar bir doruk noktasıdır derken, belirleme anlamında söylüyoruz. Daha sonraki doruk noktaları da vardır, ama en temel belirleyici doruk noktası buydu. Hiçbir partiye nasip olmayacak kadar tartışması, çözümlenmesi, doğrusu-yanlışı, tarzına dek işlendi ve bütün parti tarihine, gerçeğine mal edildi. Biz anılara bağlılık ederken, sadece somut bir olayı yaratmakla bağlı olduğumuzu söylüyoruz. Hiç ağlamadan, sızlamadan, sağa-sola kendini yatırmadan yaratıldı biçiminde bir sözcükle karşılık veriyoruz.

Zindan direnişçiliği, zindan direnişçiliğinin büyük şehitleri PKK’nin şehitleridir. Ben bu konularda, abartmalı ayrımlar yapılmasını sakıncalı bulurum. Kaldı ki, bu direnişlerin içinde en çok çaba harcayanların da değerlendirmesi ve hatta bizzat ifade ettikleri budur; “abartmayın, abartmaya fırsat da tanımayın” diyorlar. Direnişin zindanı, direnişin dağı, direnişin siyasisi ve askerisi özde fazla farklılıklar ifade etmez, ama biçimleniş farklılıkları vardır. Bu gerçeği bütün yönleriyle yaşayanlar, bir yurt dışı yaşamının daha kahredici olduğunu, eğer gerçekten yaşıyorlarsa zindandaki koşullardan daha kahırlı bir yaşam ve mücadele alanı olduğunu bilirler. Dağın koşulları da o denli kendine özgü zorlukları barındırır. Dolayısıyla PKK gerçeğini bütün yönleriyle yaşayanlar için ayrımlar fazla önemli değildir ve direnişleri her yerde çok değerlidir, aynı yüceliktedir.

Giderek önemli bir gündem konusu olarak çözümlemek, kararlaştırmak; varsa sapması, ihaneti, genel içinde ele alınması gerekeni ele almak; doğru olanı özümsemek, atılması gerekeni atmak gibi önemli bir görevle de karşı karşıya bulunuyoruz. PKK’nin bütün varlığı, vurgulandığı gibi, bu anıya ve vasiyete bağlı olmanın gereklerinin varlığıdır, onun kendisidir. Bunun dışında özel bağlılık, bunun üzerinde özel yorum, özel binalar inşa etmeye çalışmak, hiç kimsenin hakkı değildir! Bırakın hakkı olmayı, cesaret bile edilmemesi gereken bir olaydır! PKK denilen olaydan bir şey anlama, kavrama varsa, bunu gerektiği gibi değerlendirmek ve gerekeni yapmaktan başka bir seçenek yoktur.

Önder Apo
14 Temmuz 1991
Devam Edecek

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk