• KURDÎ
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri
    • Resim Galerisi
    • Video
No Result
View All Result
Pajk - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi
No Result
View All Result

İran İslam Cumhuriyetinin Fobisi Kadındır

6 July 2014
in DEĞERLENDİRME
A A
Share on FacebookShare on Twitter

Rumet Merdin

Dincilik, bilimcilik, miliyetçilik ve cinsiyetçiliğin en ağır baskı araçları olarak uygulandığı yer İran İslam Cumhuriyeti olmaktadır. Sıcak savaşların kadın, çocuk ve doğa üzerindeki yıkıcı tahribatları bilinmektedir. Fakat erkeğin kadına karşı yürüttüğü sinsi savaşın sonuçları bu tahribatları kat be kat fazlalaştırmaktadır. Kadının cinsiyetinin kontrol altına alınması evlilik ritüeli yolu ile yapılmaktadır. Ve bu toplumsal kanser üretim yeri olan evlerde yani ataerkil aile biçiminde kadına karşı erkeğin erkekçe hakları sergilenmektedir. Bunlar dövme hakkı, tecavüz, taciz hakkı, öldürme hakkı, yaşamın her alanını sınırlama ve en son öldürme hakkı da dahil hastalıklı egemen erkek tutumunu meşru gören yaklaşımlardır.

Genel analizler daha fazla da olabilir. Fakat biz analizler ile birlikte çözüm arama yolunda ilerlemek istiyoruz. Sosyal, kültürel, ekonomik, ahlaki-politik, bilimsel ve cinsler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldıracak çalışma alanlarında geliştirilecek çözümler nüfus sorununu da beraberinde çözecektir. Bu açıdan esas yoğunlaşma alanları olarak her kadının bu konuda kendi düşüncesini paylaşması ve geliştirilecek projelere hazır olması dönemin ön açıcı yaklaşımı olacaktır.

Uzun vadede geliştirilecek bu çalışmaların yanında kısa vadede kadınların kollektif bir örgütleme ile her gün farklı protestolarla kendi kurtarılmış alanlarını oluşturabilirler.  Her alanın kadın kollektifleri olabilir. Kıyafetten, sağlığa kadar, kadının his dünyasından dünyaya bakış açısına kadar egemen erkek zihniyetiyle işleyen her konuyu gündemleştirip kendi iradeleri doğrultusunda ve geliştirecekleri eğitimler sonucunda çözüme dönük karar ve planlara ulaşabilirler. Burada alınacak bir gösteri yapma, protesto etme kararının ne kadar zorlayıcı ve acılı olacağı bilinmektedir. Fakat hiçbir zorlanma erkeğin vicdansızlığına mahkum edilmiş kadının yaşadığı zorlanma kadar ağır olamaz. Hiçbir felaket tecavüze maruz kalmış kadının yaşadığı ruhsal bunalım kadar feci olamaz. Kadın iradesi ve ruhsallığının yıkımı olan bu felakete karşı kendi sömürücü erkek zihniyetini felakete uğratan eylemlerinin olması kadının öz savunma hakkı olmaktadır.

Örgütlü öz savunma alanlarını kendi eylemleri ile geliştirebilecek kadınlara saygı duymak sömürücü zihniyetin aşılması ile olabilecektir.  Bu nedenle eril zihniyetin aşılmasını sağlayacak her türlü zorlanma kadın özgürlüğünün iradesi ve bilinçli bedel ödemesi olacaktır. Örneğin İranlı bir kadın Cemile Emir İsmaili: Recm edildikten sonra cesedi hayvanlara yem olsun diye çölde bırakıldı. Yine Ezam: Bir erkek tarafından saldırıya uğradığı sırada kendisini savunma amaçlı saldırganın yüzüne kezzap dökmüş ve bu nedenle kamuya açık bir yerde gözleri kör edilerek cezalandırıldı.

Açıklanan bazı gerçekler vardır. Ancak kamuoyundan saklanan ve açıklanmayan binlerce korkunç olay, katliamlar yaşanmaktadır. Bunlar sorunların bir yüzü olmaktadır. İnanıyorum ki bunların çok daha fazlası yaşanmaktadır. Sadece birkaç istatistiki veri durumun vehametini gözler önüne sermeye yetebilmektedir:

-Günlük olarak ailesinden kaçan kızların sayısı 45’tir.

-Fuhuş yapan kadınların sayısının 600 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ve sadece Tahran’da 8 bin civarında fuhuş sektörünü kontrol eden çete bulunuyor. Çocuk fuhuşu ise gün geçtikçe artmaktadır.

– Sadece 2005 yılında 1000’leri bulan tecavüz olayı kayıtlara geçmemiştir. Gerçek kayıtlar erkeklerin denetiminde olan devlet kurumlarının elindedir.

-Yapılan bir araştırmaya göre kadınların ve gençlerin  %44’ü insanlık karşıtı uygulamalar nedeniyle İran’ı terketmek istiyor.

-İran’da kadınlar eşinin ancak uyuşturucu bağımlısı veya iktidarsız olduğunu kanıtlarsa boşanabilir.

-Boşanan kadın nafaka alamaz.

-Erkeklerin çok sayıda kadınla evliliği yasal olarak mümkündür.

-Kız çocuklarında evlilik yaşı 9’dur.

-Erkek kadının çalışmasını ailenin onurunu zedelemek olarak tanımladığında yasaklama yetkisine sahiptir.

-Eğitim–öğretim kurumlarında (tıp fakülteleri dışında) kadın-erkek anatomisi ve bilgisine dayalı hiçbir bilgi verilmemektedir. Bu da gençlerin sağlıksız ve bilinçsiz cinsel yaşama zorlanmalarına neden olmaktadır.

-Hangi suç işlenirse işlensin, insan canını almak insanlık dışı bir durumdur. Toplumsal çalışma yapmak, kadını eğitip yaşama hazırlamak suç sayılmaktadır.

-Toplumsal dayanışma ve üretimi sağlayan çalışmalara katılmak suç ve günah sayılmaktadır.

-Erkek aklının belirlediği giyim ve kıyafetler giymemek suç sayılmaktadır.

-Geleceğin teminatı olan gençlerin eğitimine sınır koymak bu rejimin temel karakteri olmaktadır. Özellikle genç kızların okuması suç sayılmaktadır. Okullarda gençlere biyolojik, fizyolojik, felsefi, sosyal bilgileri yerine tamamen şeriat kanunlarına dayalı dersler ağırlıklı olarak verilmektedir. Bilgiden yoksun gençliğin arayışları toplumsal çözüm olarak çocuk yaşta evlilik olarak belirlenmiştir.

-Ekonomik alanda çalışan kadının emeğinin görülmesi suç sayılmaktadır. Yoksulluğun sınırları kitleleri kırımdan geçirmektedir.

İran’ın 7. Cumhurbaşkanı olan Hatemi’nin kadına çok büyük vaatlerde bulunarak kadınların kendisinin seçilmesini istemesi ve seçim sonrasında bütün sözlerini unutması erkek karakterinin yalan kültürünün bir biçimidir. Her durumda bu yalan kültürü farklı biçimlerde ortaya çıkmaktadır.

Günümüzdeki yalancı zihniyetin sahibi olan İran İslam Rejiminin toplum içerisinde rejime karşı olarak ele aldığı kişileri tutuklaması ve özellikle kadına her türlü işkence ve cinsel baskıyı uygulaması hiçbir dini gerekçeye sığdırılamayacak durumlardır.  Din ve inanç adına yapılan politikaların arkasında dinciliğin kitleye karşı kullanılması yatmaktadır.

Tüm bunlar kültürel devrim amaçlı ayaklanma ve tüm rejim sahiplerini özgürlük yolundan temizlemenin gerekçeleri olmaktadır. Bireyin suçu ne olursa olsun idam insanlık dışı bir durumdur.

Tüm kadınları özgürlük heyecanını yaşamaya davet ediyoruz

 Kendi özgürlüğü için mücadele etmenin heyecanı hiçbir heyecan ile ölçülemez. Bu heyecan Ortadoğu toprakları üzerinde yaşanır. Birçok kadın hareketi Ortadoğu dışında farklı ülkelerde İran kadınına ilişkin çalışma yürüttüğü ve belirtilen sorunların çözümüne ilişkin mücadele ettiği iddiasındadır. Bu Avrupai havalarla Ortadoğu kadınının ve özellikle İran’daki kadının hiçbir sorunu çözülemez. Sorunun çözümü çıktığı kaynaktan ele alınır ve çözümü yapılır. Sistemsel bir ele alış ve bu bağlamda yapılacak çözüm arayışları ancak sonuç alıcı olabilecektir. Bu temelde ilgili tüm örgütlenmelerin uzaktan bakarak değil sorunun kalbinden bakarak çözüm üretmesi daha yerinde olacaktır. Yoksa gün geçtikçe kalpler daha fazla koruyacak.

Kürdistan özgür kadın hareketinin özgürlük savaşçıları olarak açıklanan ve daha açıklanmamış olan tüm sorunlara çözüm gücü olmak ve bu uğurda özgürlüğe kendini adamış bireyler olarak tüm kadınların his ve düşünce dünyası ile buluşmaya çalışmaktayız. Bu buluşmada Şehid Şirin Elemhuli ve özgürlük militanı Sarya yoldaş ve binlerce yoldaşın özgürlük onurunu yüceltirken, kendimize erdemli bir mücadeleyi esas almaktayız.Herkesin özellikle de bütün kadınların bu erdemli ortamda, bu büyük mücadele zemininde yeri vardır. Örgütlü mücadelede yer almak isteyen her kadının kendini geliştirdiği oranda mücadeleye sunacağı düşünsel ve pratik katkısı olacaktır. Kürt kadınları olarak yaşamımızın anlamını JİNEOLOJİ ile ifade ediyoruz.

Birey, Toplum,  Yaşam Ve Bilginin Toplamı; Kadın Bilimi Jineolojidir

Yaşamın toplamı olan kadın, kendi yaşam bilgisinin bilimini yapmaktadır. Kadının bilim yaparken ya da kendi yaşamını bilimselleştirirken çok fazla araştırma ve entelektüel ayrıntılarla, günümüzün karma karışık bilgi çöplüğüne ihtiyaç duymaz. Kadının yaşam deneyimlerinin kendisi bilimdir. Kadının elinden zorla alınmış bilgi birikimini kendi zamanımıza uyarlayarak yeniden canlandırmak istiyoruz. Daha güzel, daha iyi ve daha doğru bir yaşam ve toplum için kadın kendi yaşam tecrübelerini canlandırmaktadır. Kadının hapsedilen akışkan enerjisi, aşındırılmış düşünce yapısı, baskı altında ezilmiş duyguları, his ve empatiyi daha fazla açığa çıkaran yanlarını kaynak alarak yeni bir bakış açısına yöneliyoruz. Fakat duygu, his ve empatimiz mevcut bilim disiplinlerinin bilgi yapısını düzeltmekle sorumludur. Bu nedenle Jineoloji ile kadınca bakış açısını güncelleyip gündemleştirirken mevcut bilim disiplinlerini tek tek eleyip dokuyor ve sömürücü bilgi çöplüğünden,  iktidarından arındırıyoruz.

Kadın bilimini geliştirirken devleti bu kapsamda ele alıyoruz.  Devleti oluşturan ve devleti devam ettiren tüm mekanizmalara sahip düşünceye devletçi zihniyet diyoruz. Devletçi zihniyette kadının yeri, belirlenen baskıcı hiyerarşik düzene göre oluşturulmuştur. Kadın erkeğin ev esiri, çocuğun belli bir yaşa kadarki annesidir. Tekrarlayayım; çocuğun belli bir yaşa kadarki annesidir. Çünkü şuan her birey ve toplum annelerin çocuklarıdır ve bu çocuklar kendi annelerinin katili durumundadır. Devletçi hanedan zihniyetinin ana kadına verdiği en önemli rol ve misyon; hiyerarşik sistemin devam etmesini sağlayan çocuklar yetiştirmesidir. Bunun içinde iradesi dışında, bütün bireysel, insani hakları çiğnenerek elden geldiğince çok çocuk doğurup sisteme vermesi istenir. Kadın sokakta erkek toplumunun süs eşyasıdır. Erkeğin boş zamanını ve zevklerini tatmin eden ikinci ve üçüncü derece varlık olmaktadır. Çünkü erkeğin dolu zamanı genelde yalan kültürünü üretmek ve bu yalanlarını toplumlara kabul ettirme savaşları ve soykırımları ile geçmektedir. Tüm bu konular ayrıntılı ve çok geniş olarak ele alınacak konulardır. Yaşamın toplamı olan kadının bu baskılar altında son statüye indirgenmesi yaşamın kalitesinin son statüde olması anlamına gelmektedir. Ve tüm bunların hepsi devletçi erkek aklının toplumda kadına biçtiği rol ile bağlantılıdır, devlet sistemi kadının inkarı üzerinden gelişen ve ilk darbeyi kadına indiren bir sistemdir.

Kocası denilen erkek karikatürü tarafından başka bir erkek karikatürüne satılan kadının, dinin esas özünden uzak en çarpıtmacı yorumlarıyla ve zina yaptı diye recm edilmesi talancı zihniyet senaryosudur. Dünyanın tüm varlıklarını insan aklının erişemediği bir aheng ile yaratan enerjinin ya da tanrı denilen gücün kadın için böyle bir yargısı olamaz.  İnsan inançsız yaşayamaz. Kadın veya erkek hatta sezgilerimin netleştiği oranda diyebilirimki varlıklar inançsız yaşayamaz.  Manevi yaşam ve manevi kültür, insanın ruh dünyasının gelişimidir. Bu ruh dünyasında recm, küçük düşürme, dövme, tecavüz etme, öldürme, tutuklama, onur kıran hiçbir yaklaşımın yeri yoktur. Kadın karakterinde bu icranın yeri yoktur. Kadın için geliştirilen bu özel yaptırımların, inanç gereği olarak uygulanması erkek hastalığıdır.

Günümüzdeki erkekliğin en yaygın bulaşıcı hastalığı bu erkek zihniyet hastalığıdır. Kadın bilimi olan JİNEOLOJİ erkeğin bu hastalığını iyileştirme arayışındadır. NERDEN BAŞLAYACAĞIZ? Önce günümüzdeki verileri gözden geçirelim ve hangi yaptırımın gerekmediğini sıralayalım. Kadın bilimi için gereken verileri toplarken gerekmeyen yanlarını da bir tarafa bırakalım.

Jineoloji olarak temel konularımızın en başında dinlerin çarpık, özünden uzaklaştırılmış yorumlarıyla, kadını kapattığı zindandan kurtarmanın yol ve yöntemlerini mercek altına alıyoruz. Etik, Estetik, Tarih, Felsefe, Sanat, Demografya, Ekonomi konularında kadın rengiyle yapılacak çalışmaların kadına kazandıracağı statü.

–           Varlıklar arasında nesne ve özne ayırımına dayanan eşitsizliği reddediyoruz. Mevcut İran İslam Rejimi kendisini özne ve aslında tanrının yeryüzündeki somut hali olan mollalar rejimi olarak göstermektedir. Tüm toplum ve özellikle kadın nesneleştirilmiştir. Bu ayrışmaya dayalı tüm dayatma ve bilme biçimlerini reddediyoruz.

–           Kadına karşı geliştirilen tüm üslub ve söylem düzeneklerini reddediyoruz. Kadın kendisini tanımlayacak. Günümüzün kadına dair tüm sözlük tanımlarını reddediyoruz.

–           Kadına karşı geliştirilen tutum ve yaptırımları reddediyoruz. Belirlenmiş yaş sınırlamaları, ölümle eş anlamlı olan geleneksel evlilik sınırlamalarını,  erkeksiz kadının bağımsız yaşayamayacağı saplantısını reddediyoruz. Toplumun geri geleneksel, töre ve adetlerine karşı bilinç ve saygı içeren ilişki ve yaşam biçimini esas alıyoruz. 

–           Verili kadın kimliklerini reddediyoruz. Özellikle erkeğin gölgesinde tanımlanan kadın kimliğini red ediyoruz. Adamın eşi, A’nın dul eşi, A’nın boşanmış eşi, A’nın ikinci, üçüncü, dördüncü eşi,  B‘nin kızı, C’nin kız kardeşi tanımlamaları kadın kimliğini tanımlamamaktadır.

–           Kadının bilinci ve iradesi dışında yapılan her tür yaptırım, taciz ve tecavüzdür. Dolayısı ile tüm doğa ve çocuklara yapılan yaptırımlar kadına yapılan taciz ve tecavüzlerdir. Bunların tümünü reddediyoruz.

–           Bilimsel veriler adı altında kadının biyolojik yapısına ilişkin yapılan tek taraflı, erkeğin kadın fobisinin sonucu olarak ortaya çıkan verileri reddediyoruz. Özellikle kadının zayıf ve yetersiz ya da erkeğin himayesine muhtaç olarak gösteren tüm hastalıklı düşünce kalıplarını reddediyoruz.

–           Empati ve duygu bütünlüğünü yadsıyan ve çarpıtan tüm dini, bilimsel, geri –geleneksel bakış açısını reddediyoruz. Kadın recminin fetvasını veren mollanın kendisini o kadının yerine koymadan ve kendisini tecavüze uğramış bir kadının yerine koymadan verilen bütün kararlar ancak birer saptırma ve resmi tecavüz olur.

–           İslam da cennet annelerin ayakları altındadır denilir. Peki, bugünün devletçi islamı erkeğin neresindedir?  Geçici evlilik Sigeh yasası adı altında yapılan vahşet ile erkeğin tecavüzcü karakterine islamı uyarlamak kadının sindirebileceği bir durum değildir.

–           Kadına içerilmiş ve kanıksanmış kaderci kadın kimliğini reddediyoruz. Geri geleneksel toplumun klasik ve düşürücü, bilinçsizliği ve sezgiselliği hiçleştirilmeye çalışılan kadını tekrar yaşamın baş tacı olması için kadını, özgür yaşama bakmaya davet ediyoruz.

–           Bireysel bilinç ve iradeden korkan, sığınmacı kişilik (genelde evli kadın olmaktadır) ezberlerini reddediyoruz. Kendisine bilgisi ve yaşam tecrübesi ile güvenen, yaşamı kendisi yorumlayabilen ve kendisi için misyon biçen kadın kimliğini açığa çıkarmaya çalışıyoruz.

–           Mevcut erkek karakterini olduğu gibi kabul eden ve mücadelesiz, boyun eğmeci kadın duruşunu red ediyoruz. Erkeğin dünyasında özgür kadının yeri yoktur. Erkek kendisini komplocu zihniyetin senaryoları ile kadına kabul ettirmektedir. Bu kabul ediş ve erkek karakterlerini ilmek ilmek dokuyup baştan yaratan kadın kendi erkeğini yaratabilecektir. Kara çarşaf altında dünyasıda karartılmış kadının önce renkli dünyasına dönüp karşısındaki katiline bakması ön koşuldur.

–           Her kadın güzeldir. Her kadının bedensel, ruhsal, fiziksel güzelliğini kendisi için açığa çıkarması en doğal hakkıdır. Fakat günümüzün tüm kimyevi maddeleri yardımı ile yapılan güzellik inşaaları kadını yavaş yavaş morglara hazırlamaktadır. Erkeğin tecavüzcü, saldırgan haline hazırlayan cinsel gücü arttırıcı maddelerle kadını daha fazla düşürmektedir.  Dünyadaki tüm kozmetik, tekstil, giyim sanayileri kadına çalışmaktadır ve özellikle erkek üreticiler tarafından geliştirilmektedir. Aslında bunlar ahlaki ve politik toplum ölçülerine göre üretilirse “ellerinize sağlık beyler” diyeceğiz. Fakat bir erkeğin kadına kozmetik ve giyim kıyafeti ile kendi çıkarlarına hazırlayan kadını süslemesini reddediyoruz. Bu çalışma ve üretim alanı kadının üretim alanıdır. Bu alanları açmak kadın açısından hayatidir.

Reddettiklerimizin gerisinde ne kaldı diye bakarsak, kendi sistemsel canavarı ile çırıl çıplak baş başa kalmış bir erkek karakteri ve ona hizmet eden merkezleri kalır. Kendisini dönüştürmeyen ve ahlaki politik toplumun erdemli üyeleri olarak dönüşmeyen bu karakterlerin bizim dünyamızda yeri olamaz.

Tüm redlerin alternatifi olarak geliştirmeye çalıştığımız Jineolojinin Demokratik Moderniteyi oluşturmada üstelenceği rol ve misyon ve bu bağlamda kurulacak Akademiler belirtilebilinir. Ahlaki ve politik toplumu oluşturma dinamikleri olarak kadının öznesi olduğu komün ve meclisler örgütlü çalışmamızın başlangıcı olmaktadır.

Kadının kendisini anlatan dili geliştirmesi için, defalarca kendisini gözden geçirmesi öz bilincini geliştirecektir.  Ruhsal, düşünsel, duygusal ve hissel güzelliğimizi ve doğamızı koruyacak öz savunmamızı geliştirirken tüm saldırılara karşı mevzilenmiş olacağız. Özgürlük mevzilerinde hep beraber buluşma arzusu ile…

ShareTweetPin
  • Anasayfa
  • Önder APO
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
  • Araştırma-İnceleme
  • Galeri

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Önder APO
    • Önderlik Perspektifleri
  • ÖZGÜRLÜK ŞEHİTLERİ
  • AÇIKLAMALAR
  • DEĞERLENDİRME
  • GERİLLA
    • Gerilla Anıları
    • Gerillanın Kaleminden
    • Amargi
    • zeynep kinaci
  • Araştırma
  • Galeri
    • Video
  • Kurdi

©2020 PAJK Hemû mafên wê parastîne - Ji aliyê Pajk