Kod Adı: Sorxwin Ciwana Munzur
Adı Soyadı: Özgür Kaya
Doğum Tarihi-Yeri: 1977 / Mazgirt-Dersim
Anne-Baba Adı: Hanife – Yusuf
Katılım Tarihi: 1993 / Almanya
Şehadet Tarihi: 11 Nisan Botan Besta
Şehit Sorxwin Munzur (Özgür Kaya) Yoldaşın Anısına
Umut satarken tanıdım O’nu. Elinde bir sepet, ağzına kadar umut doluydu, renk renk, cıvıl cıvıl. Önüne gelene umut vermek istiyor, aman kimse umutsuz kalmasın diye İlgilenmeyenlerin ilgisini zorla üzerine çekiyor. Umuda inanmadığını söyleyenlere, afacanlıklarıyla umudun güzelliklerini övüyor. Herkes şaşkın, “umut umut” diye ortalığı birbirine katan bu ilginç çocuğu izliyor. O’nun ise, şaşkın, umursamayan, alay eden bakışlar hiç umurunda değil. Dünyanın en önemli işini yapıyor; Umut satıyor! Hem de yılbaşı gecesi! Yılbaşında yapılacak daha anlamlı bir iş olabilir mi? Bu yüzden “umut” almak istemeyenlere öfkesi çok keskin; “öl o zaman” diyor. Öyle ya umutsuzluk zaten ölüm gibi bir şey değil mi? Umutsuz yaşam akar mı? Akmaz…
Derler ya yeni yıla nasıl girersen o yılı öyle yaşarmışsın. O yeni yüzyıla, yeni bin yıla “umut satarak” girdi. 2000’in yılbaşı gecesi! Umut satarken tanıştım O’nunla, tiyatro sahnesi üzerinde tanıştık. Sepetindeki umut, yüzündeki çocuksu heyecan, coşku, afacanlık ile o kısa oyunculuğu, ne kadar da O’nu, olduğu gibi anlatıyordu. Yılbaşı, gecesi umut satan bir çocuğu canlandırmıyordu, aslında o çocuk kendisiydi.
Sepetlere olmasa da yüreklerle dolu umutları insanlığa akıtmak isteyen, umut yürüyüşçülerinden biriydi. Yüzyılın, tarihin kaderini değiştirecek umut vardı o yüreklerde. Ve O’nun umuda bağlılığı tamda bir çocuk kalbinin heyecanı, coşkusu, afacanlığı gibiydi. Çocuk yüreğinin umuda sarılışındaki sıcaklıkla sarılıydı umuda ve yaşama. Çocuk yürekli bir kızdı O. Işıl ışıl, cıvıl cıvıl bir yaşam coşkusu yayardı geçtiği her yere. Öyle ki, uzun uzadıya tanışmalara gerek olmadan, herkesi sımsıcak bir samimiyetle ilgiyle karşılardı. İlk gözlerinde gülen ışıktaydı samimiyeti. Bir espriyle tanışırdı sizinle ve derken birdenbire derin, sıcak tartışmalar içinde bulurdunuz kendinizi. İçten içe de çok ciddiydi. Asi, isyancıydı, gördüğüne göz yummazdı asla. Olup biteni çabuk kavrar, haksızlıklara hiç gelemezdi. Yeri geldiğinde olgun, ağırbaşlı, yeri geldiğinde ince duygulu, geniş bakışlı, yeri geldiğinde asi, isyancı, ama hep deli dolu, çılgın ve neşeli.
Oysa bir yandan da birçok zorluklara göğüs germiş, acılardan süzülmüş bir yaşamın yürüyüşçüsü, tecrübeli bir gerilla, hem de komutan. Emeğe her şeyden çok bağlı. Emek bağlılığı yaşamdaki her şeye bağlılığının bir ifadesi. Hiçbir şey O’nu iyi bir devrim emekçisi olmaktan geri tutamaz. Atılgan, fedakar hatta gözü karaca cesur. Geride kalmayı kabul etmez gururu. Emekçiliğiyle güvenilir bir komutan, ince ruhu ve coşkusuyla en değerli bir yoldaş. İşte bunlar neden çocuk ruhlu olmakta bu kadar ısrarlı olduğunu açıklıyor. Çocukluk açıklıktır, temizliktir, sadeliktir ve en önemlisi büyük yürekliliktir. Bir çocuk yüreği belki biçimce bir yetişkin insandan yüreğinden daha küçüktür. Oysa temizliğiyle içine yaşamın hengamesinin kırık dökük, ala bula izlerinin sinmemişliğiyle daha geniştir, büyüktür. İçine daha çok sevgi alır, hem de kaygısız, korkusuz, çakarsız. Açıktır, aydınlıktır. İçinde ne varsa paylaşmaya açık, kendine saklamaz hiçbir şeyi, en büyük mutluluğudur paylaşmak sevincini. Ayna gibi açık sözlüdür, ne görürse olduğu gibi yansıtır güzeli de çirkini de.
Çocuk kalma ısrarı bir isyandı, kadınca bir isyan. Büyüyüp yaşamın kirlerine dalmaktansa çocuk kalıp, temiz doğal kalma tercihi. İsyanının diğer yanı ise hep güler yüzlü olmasıydı. Hayatın en zorlu, acılı anlarında bile bir tutam gülümsemeyi yüzünden hiç eksik etmezdi. Acılara gülerek direnirdi. O’da olmazsa esprilerle direnirdi. Hayatı ciddiye almamazlıktan değildi esprililiği, her şeyde gülünç bir yan bulması. En katlanılmaz zorlukları bile espriye dökebilecek kadar güçlüydü ve cesurdu. İnceden isyandı esprileri tersliklere, inceden eleştiriydi beğenmediklerine. Kimseyi incitmeden, kalbini kırmadan eleştirirdi. Kendi kalbinin kırılmasına da, zorluğa yenilmesine de izin vermezdi, yeri gelince bir espri de kendisi için patlatırdı, hem zorluğu yerer, hem de yüreğini hafifletirdi.
Öyle yaşam dolu! Ve bu yüzden yaşamla da özdeş. O’nun ölümle bir gün karşılaşabileceği ihtimalini hiç düşünemeyeceğimiz kadar yaşamla özdeş. İşte bu yüzden O’nun şahadetiyle yaşam o kadar yalnızlaşıyor ki, tadını, rengini, kaybediveriyor, anlamı bulanıklaşıyor. İnsan olarak bilincimin gücü yetmiyor O’nun şahadetini kabul etmeye. Yaşamı Onsuz düşünemiyorum ve O’ nu anlatmaya çırpınan kelimelerim O’nu anlatamıyor biliyorum. Yaşamın cıvıl cıvıllığı, rengarenkliliği nasıl kelimelerin sembolik ifadesinde hep yarım kalırsa, O’da her kelimede bir yerden eksik geliyor dile. Gözlerinin ışığı hangi kelimenin çarpıcılığına sığar. Gülüşünün coşkusuna hangi kelimenin rengi yeter! Yokluğun boşluğunu hangi kelimenin acısı, karanlığı ifade eder.
Bir Sorxwin daha gelmez dünyaya. Kimse O’nun gülüşüyle gülemez yaşama. Kimse O’nun gibi şenlendiremez dağları, yoldaşları. Kurşun sana da işler miymiş diyorum şahadetine inanamama şaşkınlığımla. Kurşun ne kadar acımasızmış. Sana bile kıyabilmiş. Ya sen O’na da bir espri yapamadın mı? Ya da en ciddi isyanını! Umuda kurşun işlemez. Ben toprağa düşsem de umut benimle toprağa karışmaz demedin mi?
Umut dolu sepettir, yüz yılın başında duruyor ve içinden ışık ışık renkler saçıyor etrafa. “Umut satıyorum” demiştin, ama karşılık aldığını görmedik. Karşılığı neydi umudunun. Karşılığı yine insanların içindeydi, büyüyen sevgi, dostluk, kardeşlik ve umut dağıtmak bu yüzden can pahasınaydı senin için. Umut yaşasın da ölüm vız gelirdi sana. Umut satıcısı değildin sen, aslında umut yaratıcısıydın ve şimdi sönmeyen umut ışığımızsın. İntikam umudunu büyütmek, sepetindeki ve kalbindeki umut renklerini dünyaya bir gök kuşağı yapmak, güneşe ulaştırmaktır.
Mücadele Arkadaşları