Bu toprak kimleri gördü? Kimler gelip geçti bu topraklardan? Sen herkese kucağını açtın, yaşattın, korudun. Atların nal sesleri bağrında her an yankılanıp Medya halkına ilham oluyordu. Dışardan sana talip olanlar çıksa da Medya halkı bunu kabul etmemiş, seni korumak için kendilerini dağların derinliklerine çekilmişlerdir. Saldırılar karşısında direndiler, senin bakir topraklarına el sürülmesin diye. Dağlı halkın özüydü senin bağrın, senin yüzün, senin hafızan.
Biz yüksek memleketin Huri halkıydık. Seninle kendimizi bulup sana tapardık. Yollar bir atın dört nala koşması gibi aktı ve arkasında evrensel bir bakış açısı bıraktı senin belleğinde. Her bir geliş bağrında mola verip, alnını toprağına sürüp, ateşinden bir çay içip, anlamının güzelliğinde demlenip, harekete geçmek sana aşk düzeyinde bağlanmayı geliştirdi. Güzelliğine şarkılar söylendi, destanlar yazıldı, dengbêjîler şeklinde bizim tarihimiz söylenceyle günümüze kadar geldi.
Her bir başkaldırı toprak anaya dönüp kendi özüyle buluşmak içindi. Kürtler bu topraklarda kendilerine hep Amargi’yi esas aldılar. Buna duyulan özlemle gözler hep anılara dalıp özlemler ve hasretler bir ceylan gibi bu dağlarda hareket ettiği anlarda kilitlenmişti. Özlem ve hasretler unutulmadı, bunun sızısını yüreğinin deerinliklerinde hep yaşadı. Yürekte kalan yaranın izleri gözlerdeki bakıştan ve gözlerin sürekli ıslak olmasından kendini hissettirdi. Göz nurunun damlaları yaşama aktı bir çağlayan gibi. Yaşamın özü bu gözyaşlarıyla sulandı ve bu çekilenleri hiçbir zaman unutmadı. Bu yara yürekte olduğu sürece geçmişte yaşananlar asla unutulmayacaktı.
Sen bu toprağın çocuğu oldun mu toprak ananın gözüysen Kürtsün demektir ve yapılması gereken tek şey yaşamaktır. Ne kadar toprak Kürtlerle anlam bulsa da, Kürtler toprağıyla yaşasa da, Kürtleri topraktan, toprağı Kürtlerden parçalamak istediler, böl-parçala-yönet politikasıyla.
Bu zihniyet ile tarih tekrardan günümüze yansıdı. Başkaldırılar bastırıldı bu poltikayla. Parça parça Kürt halkının üzerine gidildi. Kimi zaman duygulara hitap edilip iktidar zihniyeti ön plana çıkarılıp komplolar gelişirken, kimi zaman da teşhir edip yanlızlaştırıp fiziki soykırıma kadar götürüldü. Ya bu zihniyetin kulu kölesi olacaksın ya da özgür Kürtlük içinde yaşamayacaksın zihniyetiyle acımasızca yürüdüler, bu toprakların kadim halkı olan Kürtlerin üzerine.
Yüreğin sızlamasını zihnin kabul etmeyişi bir refleks olarak çıksa da bunu açıkça söyleyecek, karşı duracak, kabul etmeyecek bir arayış da kalmaz. Kürdistan’da ölüm sessizliği hakim olur. Aynı dedikleri gibi “Hayali Kürdistan burada meftundur” bu sessizlik fırtına öncesi sessizliktir.
Üzerinden yıllar geçti. Baskılar büyüdü. Sessizlik içinde sessizlik derinleşerek genişledi. Öfke-intikam yerinde durulmaz bir düzeye geldi. Bir kıvılcım lazım, bir fitil ateşi, bir çıkış. Ama yöntemi nasıl olacak bilinmeme vardı. Var olanı kabul etmeme, neyi yaratacaklarını da bilmemeyle yaşanan sessizliğin içinde gelişen kaos aralığını yaşadı bu toprağın çocukları. Baş aşağı gidiş derinleşiyor ve öz benliğinden uzaklaşma, kendine yabancılaşma artık diz boyu. Bir çıkış olmalı, bir refleks olmalı, bu gidişata dur denilmeli. Bu arayış özgür yarınlara gebeydi.
Yine güneş doğacaktı
Sene 1949 yılların umudu, arayışı ve özgürlüğü yolda gelmekte. Doğum sancıları başladı. Her bir çığlık, intikam için atılan haykırıştı. Bu sancılar sıklaştı, Üveyş Ana’nın benliğinde yaşanan intikam ruhu doğan çocuğa öz besin oldu. Üveyş Ana’nın sütüyle unutulan tarihten önceki insanlıktan beslendi doğan çocuğumuz. Çocuğumuzun adı Abdullah ama hiçbir zaman kimsenin kulu olmadı. Bu besin kaynağıyla yarınlarda büyüdü, verili zihniyeti kabul etmedi. Yeni bir yaşam arayışıyla, kuşkulu ruh haliyle sorgulandı, sorguladı doğruyu bulmak için yürüdü üzerine.
Her sorguladıkça kaybolan kadını buldu, toplumu gördü, doğaya yabancılaşmayı deşifre etti. Bu doğuştu aslında, zihinlerde yaratılmış zihniyeti yerle bir eden, üzerine yürüyen. Kadınlar kendi kurtuluşlarını hakikat avcısında gördü. Sıkılan ilk mermi daha çocukken gelişen arayıştaydı. Yeni bir bakış zihniyeti yaşanıyordu hakikat avcısı şahsında. Gözlerde sönen ışığı ateşin ve güneşin çocukları yeniden tutuşturdular. Daha da berraklaştı, yürüdü alışkanlıkların yabancılaşmanın üzerine.
Doğa anayla, toprak anayla biz Kürtler göbekten bağlıydık. Bir Kürt ve toprak ana yaşadığı sürece kimsenin bu göbek bağını kesemeyeceği artık netleşmişti. Bu sürekli toplumun belleğinde yaşayacaktı. Bellek büyüdü, toplumun hafızası yine dağlara aktı. İyi ki Kadın doğduğumun bilinci gelişti. İntikam anı an be an büyümeye başladı. Derelerden nehirlere, nehirlerden denizlere aktılar.
Hakikat avcısının etrafında jin-jiyan-azadî yaşam iksiriyle denizle bütünleşti, tek vücut oldu. Yeni nesillerimiz bu yaşam iksiriyle yıkandı, temizlendi ve yarınlarda kadınlara göz kırptı. Anlam nasıl bir taşın özünde uyursa, hayvanda hareket ederse, insanda farkına varırsa, kadınlar ulusu da bu göz kırpmayla kendi uyanışını yaşadı. Bir hakikat savaşçısı olmanın yürüyüşüyle toprak anasının intikamını almaya başladılar, kızları ve oğulları. Her bir intikam anında yarınlara merhaba deyip daha bir kendine güvenle yeni doğan umutlarıyla saldırdılar.
Yürekler coştu, zihinler belirdi bu yaşam kavgasında. Bundan kaynaklı kadın ulusu hep bir ağızdan haykırdı, hep kavgaydı yaşamım diye.
Dirok Kani