Tarihi Anlamak

0Shares

Tarih toplumsal bir olgudur. Onu  cinsiyetçi ve sınıflı tanımlamak yanlış ve  bir o kadar da tehlikelidir. Tarihsel gelişmelerin başat karakteri kadındır, kadın özellikleri taşımaktadır. Onlar bir çok gelişmeyi büyük acılar çekerek doğurdu. Bu doğuma ebelik etti göbek bağını o kesti ve muazzam bir emekle  büyüttü onu. ancak şaman aklı ve örgütü ondan emeğini çaldı ve sanki tüm bunları kendisi yapmış gibi mitolojik çarpıtmalarla günümüze değin kendisini taşıdı. Her çağda kendi meşruluğunu güvenceye almak için  ortak buldu. Bu bazen bir filozof bazen bir yazar bazen bir devrimci bazen de bir askeri komutan oldu ama hep erkek oldu. Demokrasi, atom, ansiklopedi, zafer, devlet, bilim ve inanç vb. bir çok toplumsal kavram ve kuruma bu uğurda kulandı.

Elbette tarih süreçler ve sonuçlardan ibaret olan  zamansal bir yumak değil. Tarih ilmik ilmik örülen, canlı, renkli, dünü, bugünü  ve yarını içine alan  en küçük ayrıntıların hayati derecede önemli olduğu ansal bir oluşum durumu ifade ediyor. Bu ansal oluşumda her canlının bir rolü ve etkisi olduğu gibi bir sorumluluğu da vardır. Varlık olarak insan bu noktada büyük bir önem taşımaktadır. Önemi beyni ve bedenini daha iyi ve planlı kullanmasından kaynaklanmaktadır. Yoksa canlılar aleminde farklı veya daha önemli  olduğu için değil. İnsandaki bu kendini önemli görme  ve üstün görme zihniyeti ve pratiği inşa edilmiş ve bilinçli  tarih şamanlık çarpıtmalara dayanmaktadır. Bu yanılsama bize öğretilen ve bizi körleştiren tarih geçmişte kalan, olay ve komutanlardan oluşan zafer kazanan ve bu zaferleri yazan egemen eril bir anlayıştan kaynağına almaktadır. Diğer yandan dönemi itibarıyla anlamakla birlikte Marx’ın dediği gibi tarih başı sonu belli olan  düz çizgisel bir durum değildir. İnşa edilen şerler ve durumlar niyet ve anlayış ne olursa olsun kim tarafından yazılırsa yazılsın aynı kapıya çıkmaktadır. Kapıdan içeriye girmekte ve toplumu yönlendirmektedir.

Bu gün bile birçok kişiye sorsan Marx’ı bir devrimci proleter olarak tanımlar. Birçok marsist akım ona toz kondurmamaktadır. Yönteminin çatıştığı burjuvaziyle aynı olduğunu kabul etmez. Suç ortaklığını görmek istemezler. Bunun büyük mücadelesini verir. Diğer taraftan ise tarihi erkek-komutan-tanrı olarak karakterize eden Hegel değil midir? Napolyon için söylediği ‘tanrının yeryüzüne inmiş hali ’ onu da suç şebekesinin ortağı yapmaz mı diye sormak lazım! Devlete tanrıya ve komutana ve de erkeğe olan hayranlığı ifade etmiyor mu?

Birazda günümüze bakalım. Bugün dünyamızı yöneten demokrasi midir yoksa NATO mu? Bugün halkların kaderini belirleyen kendileri midir yoksa AB, G8, AİHS, BM ve NATO mu? Bu soruların cevapları açık aslında. Siz Amerika’daki seçim sonuçların sandıktan çıktığına, Rusya ve Ukranya savaşının hak savaşı olduğuna inanıyor musunuz? Siz Katar’ın ticaret merkezi değil de adaletli Müslüman bir ülke olduğuna inanıyor musunuz? Siz Türkiye’nin sömürgeci ve kimyasal silah kullanan bir devlet değil de Müslüman ve modern olduğuna inanıyor musunuz?

Peki biz toplum olarak bu tarihsel köklerini yukarda sıraladığımız suç şebekesinin hayat kaynağı olduğunuzu ve eğer istemezsek bu suç şebekesini iflasa götüreceğinize inanıyor musunuz? Önderlik buna inanıyor. Toplumun tarihi ve tarihe yön vermek isteyenleri yeneceğinizi ve kazanabileceğinize inanıyor. Bilinçli ve güçlü bir toplumsal örgütlenmenin her şeye kadir olacağını söylüyor. Önderlik bütün tanrı kral ve tacirlere ve onların bütün ortaklarından korkmadan 50 yıldır hata çocukluğundan  bugünümüze kadar mücadeleyi sürdürüyor. ‘Sizin tarih zincirinizin bir halkası da ben olmayacağım’ dedi.

Tanrıça kültürüne dayanarak ve onun zayıflanan halkalarını onararak kadın-tarih buluşmayı başardı. Bu yüzden bütün dünya ondan korkuyor. Aynı zamanda bütün dünya üzerine yürüyor. O zaman bizim dünyayı durdurmamız lazım Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlamamız lazım. Bu bizim sorumluluğumuz. ilmik ilmik örmek demiştik tarih için kadının saç örgüleri misali.  Uzun, canlı, renkli ve deneyim kokan saçları… her ne kadar çarpıtılsa da kadın tarih örücülerin en emekçisi ve de  sahibidir. Çünkü­ o bulmuştur ilk tohumu ilk kelimeyi (jin jiyan) ilk ilk ilkeyi ve ilk onunla başlamıştır toplumsallaşma…

Sara Zerdeşt

Attachment