Sara-Sakine Cansız, Rojbin ve Ronahi yoldaşlar olmak üzere, özgürlük mücadelesine, gerçek eşitlik, demokrasi ve adalet için ömrünü adamış olan Evin-Emine Kara yoldaşla birlikte Kürt sanatçısı Mir Perwer ve yurtsever Abdurrahman Kızıl’ın şahadetleri Fransa tarihine damgasını vuran tarihsel trajedidir. Öncü yoldaşlarımızın ve değerli yurtseverlerimizin şahadeti özgürlük mücadelemiz açısından siyasi komplo ve katliamla hesaplaşma, Türk devlet faşizmini yenme ve işbirlikçiliği-ihaneti bertaraf etme yeminimizdir. Yüce şehitlerimizin anısı önünde saygıyla eğiliyor, bağlı kalacağımızı belirtiyor, gerçekleştirilen alçakça katliamı büyük bir nefret ve öfkeyle kınıyoruz.
Paris’te 9 Ocak 2013 tarihinde Partimiz PKK’nin kurucularından ve Kadın Özgürlük Hareketimizin öncüsü, en önemlisi de Önderliğimizin ilk mücadele arkadaşlarından olan Sara-Sakine Cansız yoldaşla birlikte Rojbin ve Ronahi yoldaşlarımızın şahadetinin 10. Yılında yeni bir Paris katliamını yaşadık. On yıldır Kürdistan halkı ve kadınları Paris’te gerçekleştirilen katliamın sorumlularının aydınlatılması için hiç durmadan ayakta oldu, bunun mücadelesini yürüttü. Fransa devleti Türk devletini işlediği katliam suçundan yargılaması gerekirken 23 Aralık’ta ikinci Paris katliamı Kürtlere yaşatıldı.
Saraların, Rojbinlerin, Ronahilerin 2013 yılında Paris’te katledildiği süreç önemli bir döneme tekabül etmektedir. Önderliğimizin Kürt sorununun demokratik çözümü temelinde adım attığı, diyaloğun zeminini ördüğü bir süreçte yaşandı. Paris katliamıyla esas Önderlik hedeflendi. Hem olası diyalog süreci sabote edilmek istendi hem Önderliğin ilk yol arkadaşlarından biri olarak ideolojik çizgi hedeflendi. Aynı zamanda heval Sara şahsında Kürdistan kadın özgürlük mücadelesi ve yaratılan değerler hedeflendi. Paris katliamı, Türk devletinin Hareketimiz şahsında Kürtlere basit düşmanlık duygularıyla açıklanamayacak denli çok boyutlu ideolojik, siyasi, askeri, sosyal ve psikolojik amacı olan saldırıydı. Katliamın, ideolojik olduğu kadar Kürdistan, Ortadoğu ve dünyada yaşanan konjonktürel durum ve gelişmelerle de doğrudan bağlantılı boyutları vardı. Nasıl ki 15 Şubat 1999 tarihinde Önderliğimiz ve Hareketimiz şahsında gerçekleştirilen uluslararası komplo ile NATO ve ona bağlı gladio güçler tarafından bölgeye bir müdahale hedeflenmişse; 9 Ocak Paris katliamı da aynı güçler tarafından yine aynı amaçla Kürdistan ve PKK Önderlik çizgisinin öncülüğünde bölgede gelişecek olan kalıcı barış ve çözümü kapsayan demokratik modernitenin inşası hedeflendi. Reber Apo, katliamın gerçekleştiği dönemde ‘Sakine suikastı Birinci Dünya Savaşında Avusturya Veliahtına yapılan suikasttan dahi daha ağırdır bizim için. Sakine’lerin olayı öyle bir kırılma noktası ki, Türkiye’de 19 Mayıs kadar önemli’ diyerek saldırının boyutunu, tehlikenin ne kadar büyük olduğuna işaret etti. Avusturya prensinin öldürülmesi birinci dünya savaşının başlamasına neden olmuş, tüm Avrupa ülkeleri arasında başlayan savaş tüm dünyaya yayılmıştı. Kürt-Türk savaşını körükleme, Ortadoğu halklarını, inançları birbiri ile çatıştırarak parçalama, bölme amacıyla bölgeye, halklara kirli bir savaş dayatıldı. Yine bu saldırılarla birlikte özgür kadın hareketimiz ciddi biçimde tehdit edilmek istendi. Kadın militanlığı güçlü bir gelişme gösterdiğinden erkek egemenlikli sistemi ve çıkarlarını da zorladığından böyle bir katliamla özgürlük mücadelesini veren kadınları korkutmak, ürkütmek, zayıflatmak, dağıtmak, kadın militanlığını geriye düşürmek istediler. Aynı amaç ve hedef temelinde uluslararası bir konsept kapsamında bu kez 23 Aralık 2022 tarihinde gerçekleştirilen ikinci katliam da kirli politikaların, çıkarların bir devamıdır. NATO’nun icazetiyle ve ona bağlı Gladio güçleri ile müttefiki olan MİT-AKP-MHP faşist rejimin ortaklığı ile gerçekleştirilmiştir.
AKP-MHP faşizmi iktidardan düşmemek için insanlık dışı saldırılarının en kapsamlısını yapmaktadır. Önderlik üzerindeki tecrit 2022 yılında üst boyuta vardırıldı, paralelinde gerilla üs alanlarına faşist Türk devleti tüm varlığını gerillanın imhasına yatırdı. Toplumun iradesini kırmak için Bakure Kürdistan’da siyasi soykırım kapsamında Kürt halkına, kadınlara, siyasi tutsaklara baskı derinleştirilmekte, mücadelenin kazanımları olan siyasi yapılara, eşbaşkanlara eşzamanlı operasyonlar yapılmakta, Rojava, Şengal işgal ve tehdit altına alınmakta. İşgalci faşist Türk devletine karşı nefes nefese verdiğimiz mücadele büyük kahramanlık destanlarıyla doludur ve direniş sürecinde çok ağır bedeller ödedik. Ancak kazanımları da büyük olan bir final yılını yaşadık. Süreç henüz bitmemiştir. Fakat faşist AKP-MHP iktidarı şahsında yüz yıllık işgalci, sömürgeci, soykırımcı, inkarcı Türk devletini tam bir çözülme ve kırılma noktasına getirdik. AKP-MHP iktidarı açısından önü alınamaz bir baş aşağı süreç başlamıştır. Bu çok açık ve nettir. TC faşizminin bugün yaşadığı ekonomik, siyasi, askeri tıkanma, çaresizlik, çözümsüzlük, tükenmişlik kesinlikle mücadelemizin ortaya çıkardığı sonuç ve kazanımlardır. Uluslararası alanda itibar ve prestij adına bir şeyleri kalmamıştır. Kendi varlık-yokluğunu Kürdün, Kürt halkının, özgürlük hareketimizin tasfiyesinde gören AKP-MHP, Avrupa ülkelerini faşist soykırım saldırılarına ortak etmek için her şeyi yapmaktadır. Türkiye’yi dış sermayeye en ucuza peşkeş çektiği gibi çeşitli provokatif girişim, tehdit ve şantajla Avrupa ve Batılı güçleri kendisine muhtaç hale getirmek istemektedir. Batılı güçlerin bencil ve çıkarçı siyasi yaklaşımları şimdiye kadar Türk devletine saldırı zemini açmıştır. AKP-MHP iktidarının, yurt içi ve yurtdışında saldırı ve tehditlerini daha da derinleştireceği anlaşılmaktadır.
Yeni bir mücadele yılına girdiğimiz 2023 yılı küresel boyutta, özelde de Kürdistan ve Ortadoğu’nun geleceği açısından tarihsel kritik bir öneme sahiptir. Tarihsel olarak yeni bir siyasal sürecin başlangıcına işaret etmektedir. Bugün özgürlük hareketimiz ve halk olarak 45 yılı aşkın mücadele tarihimizin en önemli ve en kritik sürecinden geçmekteyiz. Son derece olağanüstü bir süreçte yaşanacak olası gelişmelerin tarihsel önemde olacağını şimdiden öngörmek mümkündür. Bugün Ortadoğu’da sadece kapitalist modernite ve mevcut statükocu güçlerin yarattığı kriz yaşanmamaktadır. Beş bin yıllık erkek egemenlikli devletçi sistem ve onun bugünkü versiyonları bir kriz içine girmiştir. İnsanlık bu denli yaygın bir şekilde göçlerin, savaşların yarattığı katliam ve tahribatları yaşamakta. Mezhep, iktidar savaşları ile halkların tarihsel birikimleri, kültürel değerleri dünyanın gözü önünde yok edilmektedir. Ortadoğu’nun ve özelde Kürdistan’ın demografyası, kültürel dokusu değiştirilmekte ve insanlığın tarihsel mirasları yok edilmektedir. Birinci ve İkinci dünya savaşıyla birlikte, her güç kendi temel çıkarları doğrultusunda bir pay elde etme savaşına girmişse, Üçüncü Dünya Savaşı’nda da her gücün mevcut bölge ve dünya koşullarında da kendi çıkarları çerçevesinde bir pay elde etme savaşı yürüttüğü açıktır. Temel insan haklarını ve özgürlüğü umursamayan sadece ekonomik kazanç sağlamaya ve emperyalist siyasetini hakim kılmaya çalışan uluslar arası güçler, kirli bir savaşı başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına dayatmaktalar. Kapitalist modernite sisteminin ve ulus devlet yapılanmasının yaşadığı sistemsel krizden çıkışta başvurduğu bu kanlı yöntemler karşısında Kürtler öncülüğünde halkların geliştirdiği direniş, insanlığın yaşadığı bunalıma ve çözümsüzlüğe umut olmaktadır. Halkları birbirine düşman etmek isteyen ulus devletlerin faşist zihniyetine karşı tek çözüm yolunu gösteren de Önder Apo’nun ortaya koyduğu paradigmadır. Halkların gerçek, komünal demokratik yaşam sistemini, çözüm projesini kadın özgürlük mücadelesiyle, öncülüğüyle adım adım inşa eden tek güç olmaktayız.
İnsanlık tarihi boyunca bencil, despot eril aklın yarattığı terör ve şiddetin ilk hedefi hep kadınlar olmuştur. Günümüzde de ataerkil sistem, kadını boğmak, tüm kazanımlarını ortadan kaldırmak, ataerkil kültürü toplumlara tam hakim kılmak istemektedir. Öyle ki günlük yaşam içerisinde şiddetin her biçimi uygulanır haldedir. Kadın ve toplum adeta şiddete alıştırılmak istenmektedir. Şiddeti kanıksayan bir toplumdan her şey beklenir. Hastalıklı bir toplum olur ki her türlü baskı, saldırı, cinayet ve çirkeflik normal hale getirilerek toplumsal çürüme, çöküş yaşatılır. Böyle bir toplum üzerinden faşizm kendisini örgütleyerek güçlenir. Kadın, tıkanan ataerkil sisteme karşı tek çözüm iradesi ve değişimin boy veren gücü olarak yükselişte olduğundan dolayı hedeftir. Sistem, kadını kendisine karşı en büyük engel ve tehdit olarak görmektedir. Bunun için öncelikle yöneldiği hedef örgütlü kadın gücü olup örgütlü kadın şahsında tüm kadınların iradesi kırılmak istenmekte. Toplumda siyasi, sosyal tüm yönleriyle cinsiyetçi saldırılar tırmandırılarak kadınlar şiddetle etkisizleştirilmek istenmektedir. Kadının bu denli hedef haline gelmesinin özünde kadının temsil ettiği toplumsal kültür, kimlik ve tarih gerçeği yatmaktadır. Kadınlar, sistematik saldırılara karşı var olmanın ve ataerkil sistemi değiştirmenin mücadelesini hep yürüterek bugünlere gelmeyi başardı.
Bugün Ortadoğu’da halklara karşı geliştirilen 3. Dünya savaşının merkezinde kadınlara yönelik saldırıların yer almasının temel nedenlerinin başında kadınların özgürlük mücadelesinin toplumsal güç kazanmasıdır. Kapitalist modernite güçleri ve özelde Kürdistan’da egemen ulus devletler olarak Türkiye, İran başta olmak üzere Ortadoğu’daki gerici, despot ulus-devlet yapıların kadın düşmanlığı temelinde geliştirdikleri cinsiyetçi politikalar, artan erkek ve devlet terörü bununla bağlantılıdır.
Bunun karşısında kadınlar olarak geliştirdiğimiz özgürlük mücadelesi ve direniş, esas olarak kapitalizmin saldırılarına her cepheden yanıt veren, radikal bir dönüşümü amaçlayan tarih ve kültür bilincinin yarattığı direniştir. Demokratik modernite ve demokratik ulus çözümümüz bu direnişin özgür eş yaşamın pratikleşmesinde somutluk kazanması ve toplumsal bir sisteme dönüşmesi anlamına gelir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde kadın gerçeği erkeğe göre demokratik modernite çözümümüze daha yakındır. Kapitalist modernitenin iktidar oyununa fazla bulaşmamış, özgürlüğe ve eşitliğe açık doğası, paylaşımcı karakteri, demokratik komünal yaşamı besleyen özellikleriyle kadın, Ortadoğu devrimine öncülük yapma kapasitesine her zamankinden daha fazla sahiptir. Reber APO’nun kadın özgürlük felsefesiyle yaratılan özgür kadın militanlığı kadın devrimine bölgesel ve uluslararası çapta öncülük ettiği için Kadın Özgürlük Hareketimiz ve öncü militan gücümüz saldırıların öncelikli hedefidir. Başta Kürt kadınları olmak üzere örgütlü ve mücadele eden kadınlardan duyulan korku saldırıların temel nedenidir.
İnsanlığın yaşadığı bu felaketler içinde kadınlar ve Kürt halkı olarak özgürlük problemlerimiz ve çözüm yollarımız hiçbir zaman olmadığı kadar evrensel ve bütünleyici bir özellik taşımaktadır. Bu anlamda mücadeleyi ve çözümü yerelde geliştirmek kadar bölgesel ve evrensel düzey kazanan bir dönemeçteyiz. Her zamankinden daha fazla Ortadoğu’da yaşayan halkların, ezilenlerin kaderi iç içe geçmiştir. Kadın özgürlük çizgisini ve demokratik ulus paradigmasını geliştiren Önder Apo, Ortadoğu’da yepyeni bir çığır açmış, yeni bir mücadele sürecini başlatmıştır. Bundandır ki özgürlük hareketi bugün Üçüncü Dünya Savaşı’nın tam da merkezinde yer almaktadır. Etkilendiği kadar büyük etkileyen konumdadır. Ortadoğu’nun demokratikleşmesine ve halkların özgürlük mücadelesine öncülük etmektedir. Bu nedenle nasıl ki Kürt sorunu uluslararası bir sorun ise Özgürlük Hareketimiz ve kadın özgürlük mücadelemiz de bölgesel ve uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Kadın Özgürlük Hareketi, halklar için öncü konumda olup büyük ilham kaynağı olurken kapitalist modernite güçleri ve ulus devletler için ise tam bir tehlike ve tehdit durumundadır. Uluslararası komplonun sürekli güncellenerek devreye konulması bundandır. Erkek egemenlikli sistemin çıkarlarını tehdit eden özgürlük mücadelemiz ve Hareketimizin tasfiyesi amaçlanarak engel olmaktan çıkarılmak istenmektedir. Bütün bu politikalar en başta Önder Apo’nun üzerinde uygulanmaktadır. Buna karşı Önder Apo’nun verdiği mücadele, gösterdiği duruş ve direniş çok anlamlı ve tarihseldir. Yine gerillanın her dönem olduğu gibi, şimdi de başta Zap, Metina, Avaşin olmak üzere Bakur ve Başur’da sergilediği direniş, fedai duruş ve mücadele Apocu militanlığın somut ifadesi olmaktadır. Tüm saldırı ve komplolara rağmen Özgürlük Hareketimizin tasfiye edilemeyeceği görülmüş ve kadınların, halkımızın, en önemlisi de kahramanca direnen gerilla güçlerimizin yenilmez bir irade, güç olduğu kanıtlanmıştır.
Kürdistan’da, başta YJA-Star, HPG gerillaları olmak üzere Kürdistan kadının öncülüğünde bugün sergilenen kahramanlığın ve direnişin özünde erkek egemenlikli sisteme ait yalana, ikiyüzlülüğe ve düzenin bütün çirkinliklerine, her türlü sahtekarlığa, köleliğe büyük bir tepki duyma, ondan nefret etme, ona karşı koyuş vardır. Bu büyük direniş; insan iradesinin, kadın ve toplum iradesinin zirveleşerek başarısını kanıtlamıştır. Egemen erkeğe ve onun yarattığı sisteme ait ne varsa silip atarak kadına ait olanı yeniden gerçekleştirmenin kararlılığını ve inancını ortaya koymuştur. Kadının özgürlük tutkusu, özlemi, arayışı ve emsaliz direnişi mücadeleyi zirveye taşımıştır. İradesini ortaya koyarak kendi geleceğini kendisi yaratmaktadır. Kadının ruhi, siyasi, kültürel, fikri, estetik ve savaşçı özellikleri tarihi bir gelişme kaydetmiştir. Gelişen ve güzelleşen kadın gerçeği, kanunlarla ve geleneklerle güvenceye alınmış erkek gerçeğine de ağır bir darbe vurmuştur. Özgürleşen kadın öncülüğünde güzelleşen kadın ve erkek gerçeğinin ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir. Bugün Kürdistan dağlarında YJA-Star öncülüğünde düşmanın her türlü imha saldırılarına karşı omuz omuza birlikte savaşan, birlikte özgür yaşam ölçülerini ve ilkelerini kendi şahsında somutlaştırmış şehit kadın ve erkek yoldaşlarımız şahsında özgür, kendine ait Kürt insan oluşumu, yeni Kürt sanatı, yeni Kürt estetiği, yeni Kürt güzelliği, bilgeliği yaşanmaktadır. Ve bugün Kürdistan halkı; toplumsal güç olan, erkekle hesaplaşan, yaşamla buluşan Kürt kadını ile özgür yaşama koşarak kendi devrimini gerçekleştirmektedir. Zafere kilitlenmiş, inancı ve kararlılık düzeyi yüksek bir halk mutlaka kazanacaktır. Aynı kararlılık ve inançla direnişi her alanda ve en radikal düzeyde geliştirdiğimiz takdirde hak ettiğimiz onurlu, demokratik ve özgür bir yaşam kaçınılmazdır. 2023 yılında tüm gelişmelerin bu minvalde olacağı da kuşkusuzdur.
Her iki Paris katliamı ve yaşanan şahadetler biz kadınlarda, halkımızda, dostlarda, tüm dünyada tarifi mümkün olmayan derin bir acı yarattı. Yüreğimiz derin yaralar aldı. 45 yıllık özgürlük mücadelemizin tarihinde çok zorlu ve sancılı dönemler yaşadık. Halkımızın en yiğit, değerli kızlarının ve oğullarının şehadetleri ile yarattıkları kazanımlarla, değerlerle bugünlere geldik. Hareketimizin ve mücadelemizin ilk günden bugüne yaşayan direniş tarihi olan Sara yoldaştan, özgürlük yolunda kendisini adamış Evin Goyi yoldaşa, özgürlük mücadelemizin geleceğinde öncülük misyonunu taşıyan Rojbin ve Ronahi yoldaşların şahadeti Kadın Hareketi açısından ağır ve büyük kayıplardır. Özellikle de Sara yoldaşımızın özgürlük mücadele tarihimizdeki yeri ve şahadeti daha farklı bir anlama sahiptir. Daha PKK Hareketi partileşmeden önceki grup döneminde özgürlük mücadelesine ilgi duyan kadınlar, devlet ve aile baskısıyla karşılaşmalarına rağmen ideolojik eğitsel çalışmalarda, eylemliliklerde yer almışlardır. Dönem itibariyle hiçte azımsanmayacak düzeyde önemli bir kadın katılımının olduğunu belirtebiliriz. İşte bunlardan biri de Sakine-Sara arkadaştır. PKK hareketiyle tanıştığı ilk günlerden itibaren Apocularla olmak, onlarla yaşamak için adeta her şeyi göze almış, büyük bir inatla aile ve çevresi ile kavga etmiştir. Büyük bir inanç, heyecan, azim, iddia ve coşkuyla APO’culara tutunarak yaşama, özgür geleceğe sarılmış, çalışmalarda aktif yer almıştır.
Bilindiği gibi insanlık tarihi, 79-80’li yıllarda T.C devletinin zindanlarda irade kırmak ve teslim almak için Hareketimizin kadrolarına uyguladığı insanlık dışı baskı, işkence, zulme ve buna karşı tarihte görülmemiş düzeyde bir direniş geleneğine tanıktır. Mazlumların, Hayrilerin, Kemallerin, Ferhatların ve Saraların yarattığı direniş geleneği, dışarıda mücadelemizin gelişmesinde, Kürt gerçekliğinin yaşatılmasında temel bir rol oynamıştır. Özellikle Sakine Cansız arkadaşın düşmanın her türden işkencesi karşısında duyguda, düşüncede ve yaşamda sergilediği onurlu direnişi ve duruşu halk içerisinde oldukça güçlü bir etki yaratmış, dillere destan olmuştur. İhanetin, celladın yüzüne tükürerek inandığı ve bildiği doğruları büyük bir inatla savunmuş, bağlı olduğu doğruların kavgasını vermiş ve bunları yaşamsallaştırmak için sonuna kadar mücadelesinde ısrar etmiştir. PKK zindan direniş geleneğinin, çizgisinin oluşmasında heval Sara’nın direnişi belirleyici roldedir. Heval Sara nerede olursa olsun PKK’li bir militanın asla düşmana teslim olmayarak iradenin yenilmezliğini ortaya koyup direnmenin ve kazanmanın mümkün olduğunu PKK ve Kürdistan tarihine altın harflerle yazabilmiştir. Sara yoldaş, zindan direnişçiliğinin gelişmesinde rol oynadığı gibi, kadın-erkek-genç-yaşlı tüm toplumsal kesimlere moral ve güç aşılamış, mücadele azmini geliştirmiştir. Militan kadın devrimciliğinin öncülük ettiği Kürdistan kadın özgürlük mücadelesi, gerillayı yenilmez kılan, toplumu mücadeleye çeken ve süreklilik kazandıran karaktere sahiptir.
Birçok yurtsever ana, çocuklarına Sakine-Sara adını vermiş yine mücadeleye o dönemlerde katılan kadın arkadaşlar Sakine-Sara adını almıştır. Sakine arkadaşın düşman karşısındaki duruşu kadar kadın yapısı içerisindeki duruşunun zindan direnişlerinde belirleyicidir. Amed zindan direnişi, kadının evden çıkışında, toplumla buluşmasında, siyasallaşmasında oldukça etkili olmuştur. Zindan kapıları Kürt kadınlarının, Kürt analarının kendilerini bilinçlendirmesinde önemli bir rol oynamıştır. PKK gerçeği ve Kürt sorununun uluslar arası alanda gündemleşmesi ve bunun etrafında kamuoyunun oluşmasında zindan direnişi ciddi bir yankı yaratmıştır. Özellikle de Sara arkadaş şahsında Kürt kadının direnişçi özelliklerinin yanı sıra mücadele azmi ve güçlü iradeye sahip olma gerçeği uluslararası arenada ayrı bir etki düzeyi yaratmıştır.
Uzun soluklu bir mücadele sürecinde ömrünü ezilen halkların kurtuluşuna, kadınların özgürlüğüne, insan olmanın hakikatine, dağlara, kavgaya adamış yiğit, özgür, direngen ve inatçı bir kadındı Sara yoldaş. Onun için insan olmanın en temel ilkesi ve ölçüsü her şeyden önce haksızlığa ve zulme karşı direnmekti. Çünkü direnmek yaşamaktı! Acımasızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe, ikiyüzlülüğe, yalancılığa karşı asla pes etmeyerek yılmadan mücadelesini devam etmiştir. Sara-Sakine Cansız arkadaş her zaman baskılara karşı büyük öfke duymuştur. Kürt halkına yönelik, farklı kimlik ve inançlara yönelik, en çok da kadın ve insana yönelik egemen gerici güçlerin saldırı ve baskılarına karşı mücadele arzusunu hep büyütmüştür. Kürdistan kadın özgürlük çizgisinin ve militanlığının şekillenmesinde rol sahibi olan Sara yoldaş, kadın militan özellikleri somutlaştırarak ölçü ve ilkeleri belirlemiştir. Sara yoldaşın kendisini kadın devrimiyle, Kürdistan devrimiyle bu denli bütünleştirmesi kadının, mazlum Kürt halkının, inanç olarak aleviliğin tarihsel ezilmişliğini en derinden yaşaması, hissetmesiyle bağlantılıdır. Sakine Cansız kişiliği, tarihin bir kişinin şahsında dile gelmesidir.
Tarihe mal olmuş Bese’lerin, Zarife’lerin, Leyla Kasım’ların, Rosa ve Clara’ların ve nice bedel ödeyen kadınların yarattığı mirası devralan Sara yoldaşımız, Kürdistan halkına mal olduğu kadar bugün Ortadoğu kadınlarının, halklarının da özgürlük değeri haline gelmiş ve evrensel değer kazanmıştır. Kürt kadınlarının dört parça Kürdistan’da başta Bakur, Rojava olmak üzere diğer alanlarda ayağa kalkmasında öncülük şahsında oluşan özgürlük değerlerinin rolü belirleyicidir. Binlerce kadın Saralardan etkilenerek yönünü dağlara verdi ve Saraların çizgisinde fedailiği esas aldı. Kadın özgürlük çizgisi, Kürt Özgürlük Hareketi’nin yenilmezliğinin özü ve yön veren gerçeğidir. Reber APO’yla doğru yoldaşlık yapan Sara yoldaş ve ardılı olan binlerce sayısız kadın şehitlerimizin eseriyle bu öz ve çizgi yaratılmıştır.
PKK hareketinin ve kadın özgürlük mücadele tarihimizin ilklerini oluşturan, başlangıçlara öncülük eden SAKİNE-SARA yoldaş ulusal düzeyde değerler yaratmıştır. Heval Sara’nın direnişçi, militan kişiliği özgürlük arayışımıza yön vermiş, kadın özgürlük mücadelemiz için her zaman en büyük güç kaynağı olmuştur. Bizim için bir özgürlük tarihi, belleği, örgüt ve mücadele bilinci olmak kadar, moral, güç, iddia ve yaşam kaynağı olmuştur. Bundan dolayıdır ki Sara yoldaşımızın mücadelesini aynı zamanda kadın özgürlük hareketimizin mücadele tarihi olarak kabul ediyor ve bu çizgiyi esas alıyoruz.
1988 yılında Önderliğin çalışma masasının üzerinde çerçevelenmiş Sara arkadaşın cezaevinde çekilmiş fotoğrafına kaç kez bakarak Önderlik şöyle der; ‘Sakine; düşmanın elinde ve onun vahşi işkencesi altında direnen bir kızımızdır. Her türlü işkenceye rağmen asla pes etmiyor, sürekli düşünüyor, yazıyor-çiziyor.’ Yanında bulunan bir grup kadın arkadaşa ‘Sizler de Sakine gibi, onun kadar olabilecek misiniz’ diye sorarken aslında Sara arkadaş şahsında teslim olmamanın, pes etmemenin, asla inandığı, kendisini adadığı davadan vazgeçmemenin, zorluklar karşısında iradeli olmanın duruşunu, ölçüsünü ortaya koymuştur. Yani Sara yoldaş şahsında sergilenen duruş, moderniteye direnen Kürt kadın gerçeğinin PKK’de devrimcileşerek ve militanlaşarak kadının ulaştığı düzeyin göstergesi olmuştur.
Heval Sara; 45 yıllık mücadele tarihinde mücadelemizin neredeyse her alanında, her çalışmasında yer almış, sergilediği fedakarlık ve emeğiyle mücadelemize önemli değerler yaratmıştır. Zindandan çıkıp yıllar sonra özlemini duyduğu özgürlük dağlarına kavuşarak gerilla saflarında yer almış, kadın ordulaşmasının gelişimine ve örgütlendirilmesine bizzat öncülük etmiştir. 1995 yılında Kürdistan özgürlük dağlarında, Metina’da yüzlerce kadın gerillaların katıldığı YAJK 1. Ulusal Kadın Kongresinin başarıyla tamamlanmasında belirleyici rol oynamış, Kadın Hareketimizin merkez üyeliğine seçilmiştir. Kadın hareketimizin çalışmalarında görev ve sorumluluklarını yerine getirmede büyük bir emeğin sahibi olmuştur.
Heval Sara, hiçbir zaman sıradan, anlamsız, geri bir yaşamı benimsemedi, kabul etmedi. Köleliğe, köle kadın gerçeğine karşı hep büyük bir tepkisi ve isyanı vardı. Nereye giderse gitsin gördüğü, tanık olduğu ne kadar gerilikler, zayıflıklar varsa mutlaka bunlara karşı sürekli bir mücadelesi vardı. Sara yoldaş; insanın, kadının, yoldaşlarının güzel, çekici yanlarını, olumlu özelliklerini açığa çıkarıp, onların gelişmesine büyük bir özen gösterirdi. İyi, güzel, doğru insan gerçeğini yaratmak ve anlamlı bir yaşamı inşa etmek için yaşamı hep kavgaydı Sara yoldaşın. Yaşamı, uğruna ölecek kadar seviyordu. Sara yoldaş, anlamlı yaşamın adıydı. Çünkü kadın, yaşam ve özgürlük demektir! Bu anlamda tek bir günü savaşsız, mücadelesiz, kavgasız geçirmedi. Aynı zamanda doğaya aşıktı. Tanrıçaların diyarında kaybolan tanrıça kültürünü yeniden yeşertmenin duygularını, hislerini çok güçlü yaşadı. Bir zamanlar tanrıçaların yarattığı insanlık değerlerinin yok olmaması uğruna verdikleri amansız mücadele ve direnişi hissederek, onların takipçileri olan şehit yoldaşların yürüdüğü patikalardan, tepelerden, dağlardan yürüyerek, adeta uçarak dağlarla, vadilerle, akarsularla, kuşlarla, çiçeklerle kısacası doğanın tüm güzellikleri ile bütünleşerek, tüm kadınların özgürlük çığlıklarını hissederek erdemli yaşamanın dili ve iradesi oldu. Bu anlamda Sakine çizgisi tüm kadınlar açısından özgür kadını yaratmanın, özgür yaşamda ısrarın, soykırımı, kadın kırımı, toplum kırımı tersine çevirerek ahlaki-politik toplumu demokratik konfederalizmini inşa etmenin sözleşmesidir.
Rojbin arkadaş özgürlük tutkusu ve arayışı olan, mücadelenin her alanında kadının yaşadığı sorunlara ilgili, duyarlı olan bir yoldaşımızdı. Kadın hareketi açısından umut vaat eden, önemli misyon ve sorumlulukları kaldırabilecek bir arkadaştı. Çalışkanlığı ile bilinen, amaç ve hedefinde inatçı, iddialı ve kararlı bir duruşun sahibiydi. Kürt halkının onurlu ve haklı mücadelesini, halkının acılarını uluslararası alana taşırmada siyasette, diplomaside önemli sorumluluklar almış ve rol oynamış bir arkadaşımızdı. Rojbin arkadaş, Kürt siyaset ve diplomasisinin gelişmesinde rol oynayarak performans kazandırarak önemli düzey ortaya çıkarmıştır. Özgürlük mücadelesine dostlar, mevziler kazandırarak, Kürt halkının ve kadınlarının güçlü sesi ve dili olmuştur. Özellikle de Reber Apo’nun özgürlüğü amacıyla başlatılan birçok kampanya ve hamlelerde Rojbin arkadaş bizzat öncülük yapmış, bıkmadan, yılmadan büyük bir ısrarla, tutkuyla bunun mücadelesini vermiştir. Rojbin yoldaş, kadın ve halkının özgürlüğünün Önder Apo’nun özgürlüğünden geçtiğinin derin bilinciyle çalışan, mücadele eden bir arkadaştı. Bizlere düşen görev ve sorumluluk ise bu mücadeleyi mutlaka başarıya taşırmak, özgürlüğü kesinleştirmek olacaktır.
Ronahi arkadaşımız da küçük yaşta Avrupa’ya gitmiş, burada büyümüştü. Hiçbir zaman Avrupa’nın yaşam tarzı ve kültürü ile bütünleşmemiş, hep Kürdistan aşkı ve özlemi ile büyümüş bir arkadaştı. Kapitalizmin Kürt gençlerini öz kültüründen, tarihi köklerinden, toplumsal değerlerinden koparıp yozlaştırma, asimile etme politikalarına karşı tıpkı Rojbin gibi radikal bir tavır koyarak özgürlüğü tercih etmiştir. Yurtseverlik bilinci, bir kadın olarak özgürlük arayışı onu özgürlük mücadelesiyle buluşturmuştu. Özellikle Avrupa’da yaşayan, büyüyen Kürdistan gençliği Ronahi arkadaşın kapitalist modernite sistemini, liberalizmi sorgulayan duruşunu esas alarak, özgürlük mücadelesi etrafında örgütlenmesini derinleştirmeli, yaygınlaştırmalıdır. Genç Ronahi arkadaş şahsında Kürdistan gençlik hareketi hedeflendi.
Takvimin 9 Ocağa yakınlaştığı günlerde tekrardan Paris’te suikastle iki yurtseverle birlikte Evin Goyi yoldaş 23 Aralık’ta faşist Türk devleti tarafından katledildi. EVİN Goyi yoldaş, onurlu Botan halkımızın yiğit ve cesur kızı! Evin arkadaş, daha küçük yaşlarda faşist Türk devletinin Botan halkına yönelik uyguladığı her türlü insanlık dışı, terörist saldırılarına tanık olmuş, düşman gerçeği ile yüzleşmiş, halkına yapılan zulmün intikamını alma duygusuyla büyümüştür. Yine gerilla hareketimizin kalbi ve direniş kalesi olan Botan’da Agitlerin, Azimelerin ve sayısız şehit kadın gerillaların kahramanlık hikayelerini dinlemiş, onları takip etmeye yemin etmiştir. Öğrendiği, bildiği üç kelimeden, yani düşman-Kürdistan-özgürlük kavramlarından hareketle tüm ömrünü özgürlük yoluna adadı. Bu temelde mücadeleye çocuk denilecek yaşta 1990’da katılarak özgürlük hareketi içerisinde büyümüş, bu anlamda yeni bir doğuşu yaşamıştır. Kendini ve kadını tanıması mücadele içerisinde gelişmiştir. Sistemin çirkinliklerinden ve kirlerinden uzakta büyümüş, doğal ve özlü katılımı onun yaşamda ve savaşta doğal öncü olmasını sağlamıştır. Savaşta rolü belirleyici olduğu kadar yaşamda da belirleyici bir rolün sahibi olmuştur. Neresi olursa olsun, hangi çalışma olursa olsun küçük-büyük ayrımını yapmadan kendini özgürlük çalışmalarına adayan, bunun için asla amaç ve hedefinden taviz vermeyen bir duruşa sahipti. Yaşam ve ilişkilerde mütevazi, alçakgönüllü özelliklerine sahip bir yoldaşımızdı. Her zaman, her koşul altında dönemin, günün, anın görevlerine, sorumluluklarına sahip çıkarak başarılı, sonuç alıcı pratiğin yürütücüsü olmak için çabalamıştır. Adı gibi sevilen, değer verilen bir arkadaşımızdı. Direnişçi ruhu, özgürlük arayışı Botan’da onu Sakine-Sara ile buluşturdu. Kadın ordulaşmasının oluşumunda, örgütlendirilmesinde, gelişmesinde Sara arkadaş ile birlikte öncülük rolünü oynadı, genç yaşına rağmen kadın özgürlük mücadelesinin yükünü üstlendi. Büyük bir emek, fedakarlık, çaba sergiledi. Özgürlük davasının mutlaka kazanacağına inanarak, bunun heyecanı ve coşkusunu hep yaşayarak, istikrarlı bir yürüyüşün, mücadelenin devrimcisi, militanı olmayı başardı. Tüm halkları, kadınları, dünyayı tehdit eden DAİŞ’le mücadelede Rojava Devriminde aktif yerini alarak yeni bir yaşamın, özgür toplumun ve demokratik ulusun inşasına öncülük etti.
Saraların, Evinlerin, Rojbinlerin, Ronahilerin direnişçi ruhu, barışa olan özlemi, kadın özgürlüğüne olan tutkusu, halkların kardeşliğine olan inancı bugün YJA-Star ve YPJ öncülüğünde, tüm dünya kadınlarını buluşturdu, barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde ortaklaştırdı. Yüzbinler hatta milyonlar Saralaştı, Evinleşti. Kürdistan kadınının tutuşturduğu özgürlük meşalesi Ortadoğu’dan Asya’ya, Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar JİN JİYAN AZADİ ile zirveleşerek tüm kadınların, insanlığın umudu, aydın geleceği olmuştur.
21.yüzyılda Kürdistan topraklarında tarihin devrim, özgürlük, eşitlik ve adalet temelinde yeniden yazıldığı bir zamanı yaşıyoruz. Zaman; özgürlüğü inşa zamanı, devrimi inşa ve zafer zamanı! Diyebiliriz ki düşman tam da bu hakikati gördüğü için bölgesel ve uluslararası güçleri de arkasına alarak tüm gücüyle özgürlük hareketimize, kadın özgürlük mücadelesine çok yönlü saldırıyor. Önderliğimiz “Bu savaşın merkezi İmralı’dır”, “Kürdistan’ın durumunu anlamak istiyorsanız İmralı’ya bakın” diyerek, savaşın ve direnişin asıl adresini göstermiştir. İmralı’dan başlayarak bu saldırılara karşı Bakur’da, Başur’da, Medya Savunma Alanlarında, Rojhilat’da, Rojava’da, dünya çapında Kürdün olduğu her bir alanda büyük bir direniş yaşanmaktadır. Tarihte ve günümüzde eşi görülmemiş bu saldırılar karşısında eşi görülmemiş direniş, fedai ruh Kürdistan gerillalarınca yaratıldı. Partimizin ve Önderliğimizin onurlu direniş mirası, her geçen gün kendini büyüten bir kahramanlık destanına dönüşmektedir. Çağın tüm tekniğini, olanaklarını, maddi gücünü kullanarak, kimyasal silahlarla saldıran düşmana karşı amansız direnen ve düşmana ağır darbeler indirerek başaran bir HPG – YJA-Star gerilla gerçeği yaşanmaktadır. İmralı’da her anı, her günü bir direniş manifestosuna dönüştüren Önderliğimizin çizgisi; gerillaya, halka, dostlara, insanlığa dalga dalga yayılmakta, özgür yaşam ve mücadele gücü vermektedir.
Tarih; zorluklar, saldırılar, koşullar ne olursa olsun böylesi olağanüstü dönemlerde büyük kazanılacağını göstermektedir. Bundan başka bir yol yoktur. Yenilmez APO’cu ruhla düşmanı yenilgiye mahkum eden şehitlerimiz 2023 yılının büyük direniş, mücadele ve zafer yılı olacağını pratik ve duruşlarıyla kanıtladılar. Bu temelde Şehitlerimizin büyük bir fedakarlıkla, emekle, fedai bir ruhla yarattıkları mirası doğru sahiplenip 2023 yılını Kürdistan’ın özgürlük yılına çevireceğiz. Tecriti sonlandırarak, Önder Apo’nun özgür yaşar ve çalışır koşullara ulaşma yılı olacaktır. Hedefimiz ve iddiamız da bu temeldedir. Hiç kimse de bizi bu hedefleri başarmaktan alıkoyamayacaktır. Dört parça Kürdistan’da Apocu çizgide ve şehitlerimizin izinde bu hedeflere mutlaka ulaşacağız. Bu temelde 2023 yılında PKK’nin direnişçi özü olan 14 Temmuz ruhuyla dimdik ayakta durarak zalime, ihanete en büyük cevabı vereceğiz. Tıpkı Sakine’nin Amed zindanlarında zalimin, zulmün ve ihanetin yüzüne tükürmesi, sergilediği amansız direnişiyle düşmana diz çöktürtmesi ve onu yenilgiye mahkum etmesi gibi! İdeolojik, örgütsel, siyasal, hukuksal, toplumsal ve eylemsel boyutta mücadelemizi en üst seviyede yürüteceğiz. Demokratik ulus ve özgür yaşamımızı inşa çalışmalarına hız kazandıracağız. Devrimci halk savaşını her boyutta örgütleyerek, geliştirerek zaferi garantileyeceğiz. Zafer ve özgürlük kesinlikle kazanacak, AKP-MHP faşizmi mutlaka kaybedecektir!
PAJK KOORDİNASYONU