Özgür Bir Yaşam Kendi Kökleri Üzerinde Yeşeriyor

0Shares

Tarihteki en temel çelişki iki cins arasındaki çelişkidir. Bu çelişkinin sonucunda erkek egemenlikli tarih ortaya çıktı ve şu an yazılmaya devam ediyor. Dolayısıyla 8 Mart 1857 yılında 120 kadının yakılarak katledilmelerine sebep olan bu zihniyet bu tarihin bir sonucu. Bu gerçeği tarihin başlangıcına giderek değiştirme imkanımız bulunmuyor ancak içinde bulunduğumuz zamanları değiştirme imkanımız var. Bunu yapabilmek için de ihtiyacımız olan ideolojik, politik ve örgütlenme gücüne sahip kadınlar olarak bu tarihi değiştirebiliriz. Yaşamın yarısının sahibi olan kadınlar olarak tarihi yeniden yazmaya başladık. İnanna–Enki mücadelesinden çok daha zorlu bir mücadele yürütüyoruz. Çünkü Enki’nin İnanna üzerinde yürüttüğü ve artı ürün haline getirdiği 5 bin yıllık bir iktidar-güç birikimi var. Biz kadınların da 5 bin yıldır Enkilere karşı yürüttüğümüz direniş birikimimiz var. Bu direnişi her geçen gün biraz daha aydınlatıyor, büyütüyor ve güçlendiriyoruz. 2022 yılı bu gücümüzün tüm dünya kadınlarına öncülük yapacak düzeye ulaştığını gösteren bir yıl oldu. “JİN JİYAN AZADİ” sloganı tüm dünya kadınlarının attığı bir slogana dönüştü. Şimdi sıra atılan bu sloganın bir yaşam tarzına dönüştürülmesidir. Özgürlüğün önündeki tüm engellerin ortadan kaldırılması, kadınların kendi rengi, dili ve oluşturacakları demokratik, ekolojik bir dünyanın kurulması zamanıdır.

Özgürlük için yapılması gereken en önemli adım öncelikle kadına uygulanan fiziki kırımın durdurulmasına dönük atılacak adımdır. Kadın şahsında öldürülmek istenen ve hedeflenen  toplumsal özgürlük bilinci, ruhu ve yaşamıdır.  Erkek egemen ideolojilere karşı verilecek ilk mücadele mevziisi budur. Çünkü dünya genelinde her dakika da bir fiziki saldırıya maruz kalan kadın kırım gerçeği var. Öldürme, taciz, tecavüz, her türlü şiddet biçimi bireysel değil toplumsaldır. Öldürülmek istenen yaşamın yarısının sahibi olan kadınların tarih bilinci ve yaşam kökleridir. Bin yıllardır kadın şahsında yürütülen bu strateji ilk kurulan musakkatimlerden, krallarla birlikte toplu mezarlara gömülen kadın gerçeğinden, Rojhılat Kürdistan’ın da Jîna Emini‘nın katledilmesine kadar devam eden süreçtir. Çünkü şiddet, katletme ideolojikleşmiş ve sistemleştirilmiş erkek zihniyetinin bir ürünüdür. Bunun karşısında kadınların bin yıllardır yürütmüş olduğu bir yaşam, direniş iradesi, mücadelesi bulunmakla birlikte bu mücadele ilk kez bu düzeyde evrensel boyutlara ulaşmıştır. Şengal katliamıyla birlikte kurtarılan Ezidi halkı ve kadınların şahsında ortaya çıkan direniş iradesi kadın kırımının önünün alınabileceğini ortaya koymuştu. Bu yüzyıl açısından büyük bir direniş iradesi olarak ortaya çıkmıştır. Tüm dünya kadınları bundan büyük oranda etkilenerek kadın katliamlarının, kadın şahsında halklar üzerinde yürütülmek istenen soykırım politikalarının durdurulabilineceğini görmüş ve büyük bir ilham almıştır. Özgür bir yaşam için olması gereken öncelikle fiziki imhanın engellenmesidir.

Ardından gerçekleşen Rojava devrimi ve kadınların direnişi ile yurtseverlik ölçüleri yükseltilmiş ve kadın ideolojisinin bir ilkesi olan yurtseverliğin kadın direnişi şahsında yüzyılımız açısından hangi ölçü ve yaklaşımla ele alınacağı niteliğini ortaya koymuştur. Özgür bir yaşam kendi kökleri üzerinde gelişme gösterecek bir bitki gibi tarihin köklerinin atıldığı topraklarda yeniden yeşermenin sembolü olmuştur. 2022 yılında Rojhılat Kürdistan’ında yaşanan direniş ile katledilmek istenen kadın gerçeğinin buna karşı duruşu, direniş iradesinin toplumsallaşan boyutuna tanık olduk, oluyoruz. Bu süreçte öz savunmanın toplumlar için öncelikli ve biricik ihtiyaç olduğunu gördük. Çünkü ideolojik olarak artık temel çelişkinin farkındayız. Buna sebep olan kapitalist modernite sisteminin sahip olduğu milliyetçi, dinci, cinsiyetci ideolojilerin yaratmış olduğu baskıların, anti demokratik tüm uygulamalarının  biz kadınları nelerle karşı karşıya getirdiğinin farkındayız. Bunun ne kadar toplumsal düzeyde yaşandığını İran gerçeğinde görmekteyiz. Hangi coğrafya olursa olsun aynı ideolojiden beslenen ulus devlet yapılanmasının artık bilinçlenen ve iradi güç olarak kendisini ortaya koyan kadın ve toplumlar gerçeği karşısında ayakta duramaz. Jîna Emini gerçeği bunun somut ifadesidir. Bastırılan, her türlü kırımdan geçirilen insan, yaşam gerçeğinin bunu kabul etmediğini kadın şahsında yaşanan direniş öncülüğü ile ortaya çıkmaktadır. Kapitalist modernite zihniyetinin kadına reva gördüğü her türlü ideolojik saldırıya karşı başkaldırının ismi Jina Emini, fikri de “Jin Jiyan Azadi” söylemidir.

Yaşanan katliamların bu düzeye ulaşmasının temelinde yatan erkek egemenlikli zihiniyeti görmek kadar, buna karşı Kürt Kadın Hareketinin yıllardır vermiş olduğu özgürlük mücadelesi, büyük direnişi ile her alanda yaratmış olduğu özgür yaşam gerçekliğini görmek gerekiyor.  Xwebun olabilmek özgür yaşam gerçeğinin kendisidir. Besêlerden Zilanlara, Beritanlardan Raperinlere, Asyalardan, Hemrinlere kadar yaşatılan XWEBUN olma ruhu ve bilinci Jina Emînalara ulaşarak, onların şahsında da bulundukları coğrafyalarda  toplumsallaşıyor. Direniş artık bir yaşam tarzına dönüşmüştür. Çünkü varolmanın, xwebun olmanın yaşayan gerçekliği kadın özgürlük ideolojisinin  ilkesi olarak  direniş, mücadele etmek demektir. Yaşamın direniş kültürüyle gelişmesi tarihi ilk çelişkinin başlamasından bu yana süregelmiştir. İnsanlığın ilk zamanlardan beri doğaya karşı verdiği yaşam mücadelesi ardından kadındaki düşünce gücünün yarattığı toplumsallaşma her türlü zorluğa karşı ortaya çıkan direniş kültürü olarak kök salmıştır. Direnişin olduğu yerde özgürlük vardır. Büyük bedellerle kazanılan özgürlük değerlerini hep birlikte korumalıyız. Bu biz kadınların özgürlüğe giden yolda ilerlerken sahip olmamız gereken bilinci oluşturuyor. Doğru bilinç ve pratikleşme sonucunda kazanacağımız kesindir. Yılda bir kutlanan 8 Martlar yerine her günü bir 8 Marta dönüştürmek bizim elimizde ve yakındır. Yeter ki tüm dünya kadınları olarak yan yana duralım ve bizim olan özgür yarınları geri alalım.

Dozgin Zozan

Attachment