- ‘Önder Apo’nun özgürlüğü için hamleyi büyütelim’
“Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm” hamlesinin sözcüleri, Türkiye’deki süreç tartışmalarına dikkat çekerek, hamlenin büyütülmesi çağrısında bulundu.
Kürdistanlılar ve dostları, hamle kapsamındaki ve eylem etkinliklere devam ediyor. Uluslararası Komplo’nun 26. yıl dönümünde küresel çapta önemli eylem ve etkinlikler yapılacak.
Uluslararası Komplo’nun başlangıcının 25. yıl dönümü olan 10 Ekim 2023’te Önder Apo’nun yaşına atfen, dünyanın 74 merkezinde yapılan eş zamanlı basın açıklamalarıyla “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm Hamlesi” başlatıldı. Hamle kapsamında sayısız eylem etkinlik planlandı ve yapıldı. Yoğun geçen bir yıllık eylemlilik sonrası ilk kez Önder Apo üzerindeki tecrit, Türk devlet yetkilileri tarafından kabul edildi. Hamle ile İmralı soykırım ve işkence sistemi uluslararası ölçekte teşhir oldu. Türk devlet yetkilileri, tecridi ve Önder Apo’nun umut hakkını dillenip görüşme sağlamış olsa da Önder Apo’nun koşullarında henüz bir değişiklik yaşanmadı. Hamlenin sözcüleri Zübeyde Zümrüt, Hatip Dicle ve Sinan Önal, ANF’nin sorularını yanıtladı.
Projesi Krizlere Çözüm Sunuyor
Önder Apo’nun, Ortadoğu ve dünyada yaşanan krizlere sunduğu projelerle küresel bir önder haline geldiğini belirten Hatip Dicle, bu rolü sebebiyle ‘Önder Apo’ya Özgürlük’ talebinin de küreselleştiğine dikkat çekti. Dicle, küresel çapta bir araya gelen Kürt dostlarının eylem ve etkinliklerini şöyle anlattı: “16 Şubat’ta Avrupa Parlamentosu’nda Öcalan’a Özgürlük Uluslararası Ağı kuruldu. Hemen ardından hukukçular, kadınlar ve gençler kendi ağlarını oluşturdu. Ayrıca, her ülkede sendikalar, parlamenterler ve aktivistler tarafından kurulan yerel ağlar gelişti. Nobel Ödülleri inisiyatifi de bu sürece dahil oldu.”
Fiziki Özgürlüğü Hedefleniyor
Hamlenin ilk aşamasının kitleselleşme ve farkındalık oluşturma olduğuna işaret eden Dicle, yoğun geçen eylemlilik sürecinin ardından Türkiye üzerinde baskı kurulduğunun ve tecridin görünür hale geldiğinin altını çizdi. Kampanyanın ikinci aşamasında Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün hedeflenmesinin önemine işaret eden Dicle, “Şu anda yaşadığımız sözüm ona Türk devletinin kendisiyle diyalog kurma girişimleri, bizlerin yani ‘Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ kampanyasının tüm bileşenleri olarak, çok daha güçlü ve örgütlü bir şekilde özgürlüğünü istememizi gerektiriyor” dedi.
Çözüm De Özgürlüğüyle Gelecek
Kürt sorununda çözümün, Önder Apo’nun İmralı’dan çıkarak, fiziksel özgürlüğünün sağlanmasıyla geleceğini savunan Dicle, Önder Apo’nun maruz kaldığı işkence gerçeğin tüm dünya halkları tarafından görüldüğünü ve tarif ettiği kadın özgürlükçü, demokratik ve ekolojik yaşam biçimlerinin sahiplenildiğini hatırlattı.
Geniş Kapsamlı Eylem Ve Etkinlikler
Hamle sözcülerinden Zübeyde Zümrüt ise geçen yıl Almanya’nın Köln kentinde yapılan dev miting ve yürüyüşü hatırlatarak, bu yıl Fransa’nın Strasbourg kentinde geniş çaplı bir etkinlik düzenleneceğini duyurdu. Zübeyde Zümrüt, pek çok ülkeden farklı kesimlerin bu eyleme katılımını beklediklerini ifade etti. Kampanya kapsamında yapılacak eylem ve etkinliklerin sadece Avrupa’da değil, Kürdistan’ın dört parçası ve dünya geneline yayılacağına işaret eden Zübeyde Zümrüt, imza kampanyaları, uzun yürüyüşler, geniş katılımlı miting ve yürüyüşler ile farklı kesimlerin bu sürece katılacağını bildirdi.
Umut Hakkı Düzenlemesi Gündeme Gelecek
Uluslararası Komplonun yıl dönümünde yapılacak eylem ve etkinliklerin Türkiye’deki süreç ve diyalog tartışmaları ile doğrudan bağının olduğunu söyleyen Zübeyde Zümrüt, şunları söyledi: “Türk devleti, artık tecrit gerçeğini daha fazla saklayamaz hale geldi ve süreç farklı bir noktaya evrildi. 49 aydan beri Önder Abdullah Öcalan sadece bir kez yeğeni ve iki kez de DEM Parti’den iki milletvekili ile görüştürüldü. Önder Apo için ‘Umut Hakkı’ düzenlemesi de gündeme gelecek.”
Uluslararası Toplumun Dikkatine
Önder Apo’nun 28 Aralık 2024’te gerçekleştirdiği görüşmede duyurduğu 7 maddelik manifestosunu hatırlatan Zübeyde Zümrüt, “Tüm bunlar da gösteriyor ki, özgürlük ve çözüm ya da barış, birbirine doğrudan bağlıdır. Dolayısıyla küresel kampanyada uluslararası hukukçular, akademisyenler ve parlamenterlerin de katılımıyla düzenleyeceği bu etkinliklerde Türk devletinin tecrit politikaları uluslararası kamuoyuna dikkatine taşımayı amaçlıyor” diye konuştu.
Kitlesel Ve Toplumsal Hareket
Kampanyanın stratejik hedeflerine dikkat çeken hamle sözcülerinden Sinan Önal ise 2025’te hamlenin daha da derinleşeceği ve genişleyeceğini duyurdu. Kitlesel ve toplumsal hareketin yaygınlaşıp süreklileşeceğine işaret eden Önal, “Elbette ki, Kürdistan halkları, kadını genci yaşlısı hem ülkede hem dünyanın her yerinde, dostlarıyla beraber, sürekli olarak meydanlardaydı. Bunu çok daha örgütlü büyük eylemlere dönüştürmeyi hedefliyoruz” dedi.
Yeni Hukuki Girişimler Olacak
Önal, kampanyanın en büyük hedeflerinden birini “Uluslararası mahkemeler nezdinde Türkiye’nin savaş suçları ve tecrit politikalarına karşı yeni hukuki girişimlerin başlatılmasıdır” diye açıkladı. Önal, kampanyanın tüm bileşenlerinin kendi içindeki toplantıları ardından Nisan’da büyük bir konferans ile ortak bir planlama yapılacağını; Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumlara diplomatik girişimlerde bulunulacağını paylaştı.
Mücadeleyi Büyütelim
Hamle sözcüleri, Kürt halkı ve dostlarına son olarak şu ortak mesajı verdi: “2025 yılı bölge ve dünya için çok önemli bir zaman-uzam yılına tekabül ettiği, yaşadığımız siyasi gelişmelerden de anlaşılıyor. Kampanyanın başarıya ulaşması için mücadeleyi bulunduğumuz her yerde daha çok büyütelim, daha fazla örgütlenelim ve sesimizi çok daha gür çıkaralım.”
- İşgal saldırıları ve Uluslararası Komploya karşı Toulon’da görkemli yürüyüş
Fransa’nın Toulon kentinde işgalci Türk devleti ve güdümündeki SMO çetelerinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına karşı ve Önder Apo’nun özgürlüğü için yürüyüş gerçekleştirildi.
Tevgera Ciwanên Şoreşger (TCŞ) öncülüğünde düzenlenen yürüyüşe Draguignan Kürt Halk Meclisi de destek verdi. Yürüyüşe binlerce Kürdistanlı ve Kürt dostları katıldı.
Ville de Toulon’da başlayan yürüyüşte sık sık atılan “Ciwan Fedaiyên Rêber Apo ne”, “Bijî Serok Apo”, “Jin Jiyan Azadî”, “Bijî Berxwedana Tişrînê” sloganları sokakları inletti.
Yürüyüş sonunda kitle, “Kes nikare roja me tari bike” diyerek Önder Aposuz bir yaşamı kabul etmeyeceğinin mesajını verdi.
TCŞ üyesi Ferhat Malazgirt bir konuşma yaparak şunları belirtti: “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm hamlesi kapsamında bizler, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadele etmeliyiz. Uluslararası Komplonun 26. yılında işgalcilerin amacına ulaşmasına izin vermemeliyiz. Önder Apo’nun tarzı, temposu ve yöntemleriyle 15 Şubat Komplosunun intikamını almalıyız. Bu nedenle Kürt gençleri olarak Uluslararası Komployu kınıyor ve Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü sağlamak için alanlarda olacağımızı belirtiyoruz.”
- ‘Özgürlük’ mitingi: İmralı kapıları açılsın, somut adım atılsın!
DEM Parti, Önder Apo’nun İmralı heyeti ile görüşmesi ardından verdiği mesajları üzerine Esenyurt Meydanı’nda “Özgürlük İçin Barış Mitingi” düzenledi.
Nasıl Olacak Bu Süreç?
Tülay Hatimoğulları, şöyle devam etti: “Biliyorum hepinizin kafasında çokça soru var. Nasıl olacak bu süreç diye. Şu bilinmeli ki bizler İmralı’dan gelen mesajları çok iyi okuyoruz. İmralı’dan gelen mesaj çok net, Türkiye demokratikleşmelidir. İran demokratikleşmelidir. Aksine bölgede nelerin yaşandığını herkes görüyor. Önder Abdullah Öcalan diyor ki Türkiye kendi halkıyla ve iç iradesiyle iç barışını sağlamalıdır.”
İktidara Çağrı: Somut Adım Atılmalı
İktidara da çağrıda bulunan Tülay Hatimoğulları, şöyle konuştu: “Barışın üzerinde bu kadar gölge oluşturamazsınız. Barışın üzerinde bu kadar baskı oluşturamazsınız. Önder Abdullah Öcalan bir adım attı, DEM Parti bir diyalog ve müzakere partisi olarak üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu söyledi. Biz Türkiye’nin dört bir yanında Kürdistan’ın bütün illerinde kapı kapı gezip barışı anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Ama devlete ve iktidara düşen görev konusunda henüz onlar somut bir adım atmış değiller. Acilen atılması gereken adımlar vardır. Bunun başında Önder Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecridin kalkması ve Önder Abdullah Öcalan’ın barış için daha çok çalışması için olanaklarının genişletilmesi ve koşullarının iyileştirilmesidir. İkinci önemli talebimiz güven arttırıcı somut adımların atılmasıdır. Bu adımlar atılırsa o zaman barışa olan inancımız artar. Ama kayyımlar, gözaltı ve tutuklamalar devam ederse değerli halklarımızın barışa olan inancını kaybetmesini sağlarsınız. Umarız bugün Esenyurt’tan bu mesajı bu iktidar alır.”
Meral Danış Beştaş: Önce İmralı’nın Kapılarını Açın
Meral Danış Beştaş, Kürtçenin Kurmanci lehçesinde yaptığı konuşmada, 1993’ten bu yana Önder Apo’nun barış istediğinin ve bu yönde çabaladığının altını çizdi.
Meral Danış Beştaş, “Orada her zaman, bu talep için mücadele ettiğini söyledi. Bugün, Meclis’e gelip konuşsun diyenler önce onun önündeki (İmralı’daki) kapıları açsın. Kilidi denize atsınlar.” dedi.
Barışa büyük destek vermek gerektiğini vurgulayan Meral Danış Beştaş, “Kürtler ne istiyor diyenler, bu meydana baksınlar. Biz buradayız” diye vurguladı.
Barışa Barikat Kuramazsınız
Daha sonra konuşmasına Türkçe devam eden Meral Danış Beştaş, şöyle konuştu: “Şunu söylüyoruz, barışa barikat kuramazsınız, biz bu barikatları yıkar geçeriz. Çünkü şunu hiç kimse unutmasın Ankara’dan barış, çözüm ya da başka başka konuşmalar yapmak kolay ama barış nasıl gelir, halkın sahiplenmesiyle gelir. Halkın desteğiyle gelir. Bugüne kadar en büyük zulmü zorbalığı yaşayanlar bugün barış için mücadele ediyor. Şöyle bir yanlış anlaşılma var, birileri tek taraflı yürüyecekmiş gibi konuşuyor. Barış tek taraflı bir iş değildir. Bu işin tarafları vardır. İktidar bu taraflardan biridir, devlet bu taraflardan biridir. Eğer gerçekten bu konuda samimiyet ve güven duyulmasını istiyorsa gerekli açıklamaları yapmak ve tutumunu göstermek zorundadır. Tehditle, şantajla, başka başka sözlerle bu barışa olan güveni sağlayamazsınız. Kayyımlarla hiç sağlayamazsınız. Ama şunu unutmayın, şöyle bir soru sıkça soru soruluyor, bunu Ankara da duysun diye söylüyorum, bugün bile soruldu. Biz bunlara nasıl inanalım, nasıl güvenelim, gerçekten samimiler mi diye hepinizin aklında sorular var.”
“Barış istemek teslim olmak değildir.” diyen Meral Danış Beştaş, “Barış mücadelesi vermek boyun eğmek demek değildir. Barış mücadele gerektirir, direniş gerektirir. İktidarların en büyük silahı savaşlardır ama bizim en büyük gücümüz barışı istemek ve bunu için mücadele etmektir.” ifadelerini kullandı.
Meral Danış Beştaş, “Büyük kayıplar yaşadık ve bu kayıpları unutmayacağız. Bu süreç nihayete erdiğinde tabii ki bunların hepsi konuşulacak tartışılacak. Bu meydanda kin gütmeyenlerin intikam duygusuyla hareket etmeyenlerin aslında bu ülkeye kazandıracağı çok şey var. Biz zulmü tarihe gömmek için buluşuyoruz. Barış demek zulmün olmaması demektir, adalet demektir, demokrasi demektir. Bütün bunları sizlerle birlikte yaşama geçireceğiz. Başkası ne derse desin biz ne istediğimizin farkındayız.” diye ekledi.
İktidara da seslenen Meral Danış Beştaş, “Bir yandan şiddet bitsin derken diğer yandan şiddet uygulamaya da devam ediyorlar” diyerek devam eden baskılara dikkat çekti.
Meral Danış Beştaş, “Biz barış mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz ama uyguladığınız şiddeti de sineye çekmeyeceğiz kusura bakmayın. Buna itiraz edeceğiz buna direneceğiz, bununla mücadele edeceğiz. Çünkü barış istemek teslimiyet demek boyun eğmek demek değildir.” diye vurguladı.
İmralı Barış Görüşmelerinin Temel Muhatabıdır
Son olarak İmralı görüşmelerine değinen Meral Danış Beştaş, “İmralı barış görüşmelerinin temel muhatabıdır. Bunu kabul etmeyen yok zaten. Peki barış görüşmesinin, bu diyalogun temel muhatabı, temel siyasi aktörü dört duvar arasında, istenildiği zaman izin verilen, istenildiği süreyle görüşülebilen bir aktör nasıl çalışabilir? Bunun olanaklarının yaratılması lazım. Biz hep söyledik. Sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması lazım. Dünyanın hiçbir yerinde barış görüşmelerinde muhataplarından biri dört duvar arasında değildir. Özgürdür, özgürce o masaya oturur ve o görüşmeleri yürütür. Bu nedenle zaman kaybetmeden umut hakkını da dikkate alarak Türkiye’nin geleceğini aydınlatacak, bütün halklara nefes aldıracak barışın tesisi için Önder Abdullah Öcalan’ın özgür olması gerekiyor. Başka yolu yok. Bu konuda talebimiz de duruşumuz da bellidir.” dedi.
- İstanbul’da yarın ‘özgürlük’ mitingi düzenlenecek
DEM Parti, Önder Apo ile yapılan görüşmelerden çıkan mesajlar üzerine yarın Esenyurt Meydanı’nda “Özgürlük İçin Barış Mitingi” düzenleyecek. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tecrit altında tutulan Önder Apo ile yapılan görüşmelerden çıkan mesajlar üzerine “Toplumsal Barış ve Özgürlük Buluşmaları” kararı aldı.
Buluşmalar kapsamında yarın İstanbul’da miting düzenlenecek. Miting saat 13.00’da Esenyurt Meydanı’nda gerçekleşecek.
Mitingde, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş ile DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları yer alacak.
HDK’den “Özgürlük İçin Barış Mitingine halkları, gençleri, emekçileri, kadınları ve tüm inanç kesimlerini davet ediyoruz!” çağrısı yapıldı.
- Önder Apo’nın fiziki özgürlüğü için mücadeleyi büyütme çağrısı
Halep Şehit Aileleri Meclisi ve PYD Halep Meclisi üyeleri, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi büyütme çağrısında bulundu. Halep Şehit Aileleri Meclisi ve PYD Halep Meclisi üyeleri, yaklaşan 15 Şubat 1999 komplosunun yıldönümü vesilesiyle ortak basın açıklaması yaptı.
Halep’in Şêxmeqsûd mahallesinde Şehit Aileleri Meclisi Kadın Meclisi üyesi Delal Mihemed ve Halep Êzidî Evi Eşbaşkanı Nenan Cafer tarafından yapılan açıklamada Önder Apo’nun işkence ve soykırım sistemine karşı direnişi selamlandı.
Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün gerçekleşmesindeki ısrarın günbegün arttığı kaydedilen açıklamada, “Sesimizi CPT’ye, uluslararası toplumu ve tüm insan hakları kuruluşlarına ulaştırana kadar yılmadan eylem halinde olacağız” diye belirtildi.
Açıklama, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü gerçekleştirmek, Türk devletinin bölgeye dönük saldırılarını ve kadın özgürlük yürüyüşüne müdahalelerini durdurmak için uluslararası topluma çağrı ile sona erdi.
- Uzun Yürüyüş’te 11. gün: İmralı tecrit sistemi teşhir edildi
26 sembolik hücre ile 26 yıllık İmralı tecrit, işkence ve soykırım sistemini Paris’in tarihi Bastille meydanında yansıtan Uzun Yürüyüş eylemcileri, “Gelin İmralı duvarlarını hep birlikte yıkalım ve Önder Apo ile birlikte özgürleşelim” mesajı verdi. Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm Hamlesi çerçevesinde 21 Ocak’ta başlatılan Uzun Yürüyüş eyleminin 11. gününde, Fransa’nın başkenti Paris’ in Bastille meydanında İmralı tecrit, işkence ve soykırım sistemini teşhir eden bir gösteri yapıldı. Eylem, birçok hukuksuzluğa ve işkenceye, katliama tanıklık etmiş Bastille zindanının yıkıldığı ve Bastille Özgürlük Meydanı olarak kabul edilen yerde yapıldı. Eylemciler, Önder Apo’nun 26 yıllık tutsaklık koşullarını sembolik olarak tek kişilik hücrelere konulmuş insanlar ile ifade etti.
Eyleme birçok kadın, genç, avukat, siyasetçi, sanatçı ve inşaatçı katıldı. Temsili hücrelerde Önder Apo’nun İmralı’da 26 yıl boyunca karşılaştığı hukuksuzluğu ve İmralı tecrit, işkence ve soykırım sistemini anlatan Fransızca yazılar asıldı. İçinde yer aldıkları temsili hücrelerde “Önder Apo özgür olmadan hiçbirimiz özgür değiliz” diyen eylemciler halkı mücadeleye davet ederken, “Gelin İmralı duvarlarını hep birlikte yıkalım ve Önder Apo ile birlikte özgürleşelim” mesajı verdi.
Sembolik hücreleri daha sonra “Bijî Serok Apo” sloganı ile yıkan eylemciler, Önder Apo’nun özgürlüğünün önemini anlattı.
Herkesi Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm Hamlesi’ni büyütüp sonuç almaya mücadeleye davet eden Uzun Yürüyüşçüler, Önder Apo’nun Uluslararası Komplo ile Türk devletine teslim edildiği tarih olan 15 Şubat günü Fransa’nın Strasbourg kentinde gerçekleştirilecek büyük yürüyüş ve mitinge katılım çağrısı yaptı.
Uzun Yürüyüş, Strasbourg eyleminin gerçekleştirileceği 15 Şubat’a farklı kentlerde, farklı etkinliklerle devam edecek.
- Uzun Yürüyüş eylemcileri Strasbourg’a çağırdı
Uzun Yürüyüş eylemcileri Strasbourg’a çağırırken, Tişrîn direnişini de selamladı. Önder APO’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm Hamlesi çerçevesinde 21 Ocak’ta Fransa’nın Lorient kentinde başlayan 26 günlük Uzun Yürüyüş, 12. gününde başkent Paris’te devam ediyor. 10. ve 11. gününde Fransa’nın başkentinde çeşitli etkinlikler gerçekleştiren Uzun Yürüyüş eylemcileri, 12. günde Gare de l’Est Meydanı’ndan başlayan görkemli bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe Paris merkez ve Paris civarında yaşayan Kürdistanlılar ve dostları da büyük bir ilgi göstererek katıldı. Yürüyüş esnasında sık sık “Bijî Serok APO” sloganları atılırken eylemciler Rojava ve Tişrîn direnişini de selamladı.
Colonel Fabien Meydanı’nda son bulan yürüyüşün ardından CDK-F Eş başkanı Xane Akdoğan ve KCDK-E Divanı Eş Sözcüsü Murat Ceylan açıklama yaptı.
Açıklamalarda Önder Apo’nun özgürlüğü için mesajlar verilirken Tişrîn’deki direnişin etrafında kenetlenme çağrısı yapıldı.
Konuşmacılar, 15 Şubat’ta Strasbourg’daki büyük yürüyüş ve mitinge katılım çağrısı yaptı.
Yürüyüşün 13. gününde Drancy’de olacaklarını belirten Uzun Yürüyüş eylemcileri, Drancy’de yapacakları yürüyüşe ve halk toplantısına da katılım çağrısı yaptı.
- KCDK-E ve TJK-E’den Strasbourg’a çağrı: Tarihi önemde bir buluşma olacak
KCDK-E ve TJK-E, 15 Şubat Komplosu’nun yıl dönümü vesilesiyle halkları Strasbourg’a çağırarak, bu buluşmanın tarihi önemde olacağını vurguladı.
KCDK-E Eşbaşkanı Zübeyde Zümrüt ve TJK-E Sözcüsü Ayten Kaplan, yıl dönümü yaklaşan Uluslararası Komplo’ya ilişkin açıklama yaptı.
Almanya’nın Dortmund kenti Demokratik Kürt Toplum Merkezi’nde gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Zübeyde Zümrüt, şu açıklamaları yaptı:
“Uluslararası komplonun 26. yılını geride bıraktık ve maalesef 26 yıldır İmralı Adası’nda tecrit devam ediyor. İmralı Adası bir tecrit sistemidir. İmralı’da Önder Apo’nun 26 yıldır yürüttüğü mücadele ve direniş, dışarıda da ona bağlılığını ifade eden milyonlar tarafından sürdürülüyor. Milyonlar, Önder Apo’nun özgürlüğü için direniş halinde. Bugün, 26. yılı karşılarken, bir yandan İmralı tecridi devam ediyor, diğer yandan ise Önder Apo için “Umut Hakkı” doğmasına rağmen AKP-MHP faşizminin buna dair adım atmaması, hukukun nasıl işlediğini gözler önüne seriyor.
10 Ekim 2023 tarihinde bir hamle başlattık. Bu hamle, sadece Kürtler tarafından değil, küresel çapta dostlarımızın öncülüğünde “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” şiarıyla yürütülen bir kampanyaydı. Elbette geçmişte de Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için birçok kampanya yürütüldü. Ancak tüm bu deneyim ve tecrübelerimizle birlikte 2023 yılında yalnızca Kürtlerin değil, küresel çapta dostlarımızın, aktivistlerin, kadınların, gençlerin ve aydınların da rol alması bizim açımızdan önemli bir süreçti.
Bu hamleyi başlatırken belirlediğimiz noktalardan daha fazla ülkede sahiplenme gerçekleşti. Bu kampanya, kendisiyle birlikte önemli bir gündem de yarattı. Ancak elbette bu yapılan eylemler ve etkinlikler yürüttüğümüz mücadele için yeterli olmadı. Hem toplumsal hem hukuki hem de diplomatik mücadeleyi yürütme kararlılığımız devam ediyor. Ancak Önder Apo’yu hâlâ fiziki olarak özgürleştirebilmiş değiliz.
15 Şubat komplosunu, bu hamle çerçevesinde karşılıyoruz. İddiamız büyük. Katılım açısından, Strasbourg’da verilecek mesaj da kritik bir öneme sahip. Bu mesaj sadece sözlü olmayacak; yüz binlerin Strasbourg’da Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü haykırması en büyük mesaj olacaktır.
Bu doğrultuda uzun süredir hazırlıklar yürütülüyor. 26 kişi, 26 gün boyunca, 26 yıla atfen Paris’ten yürüyüşe başladı ve 14 Şubat’ta Strazburg’a varacaklar. Onları ciddi bir karşılama bekliyor. Diğer taraftan, 15 Şubat için Kürt Gençlik Hareketi ve enternasyonalist gençler, 9 Şubat’ta bir araya gelerek uzun bir yürüyüş başlatacaklar. Biz de tüm planlamaları yaparak, halkımızı 15 Şubat’ta saat 10:00’da Strasbourg’da bir araya gelmeye çağırıyoruz. Halkımızı bekliyoruz! Eğer bir çözüm olacaksa, onun adresi bellidir. Tek ses, tek yürek olarak bir kez daha İmralı’yı işaret edeceğiz. Kürt sorunu çözülecekse, muhatabı Önder Apo’dur. Kürt sorununun muhatapları bir araya gelecekse, Önder Apo’nun da fiziki olarak özgür olması gerekir. Bir taraf tecrit altındayken, diğer tarafın özgür olması, çözümün sonuç vermeyeceğini geçmiş deneyimlerden biliyoruz.
Bu yılın 15 Şubat’ı tarihi bir öneme sahiptir. Tüm halklarımızın, yediden yetmişe, Strasbourg’a akması gerekiyor!”
‘Halkımız Seferber Olmalı, Büyük Katılım Sağlamalı’
KCDK-E Eşbaşkanı Engin Sever de şunları söyledi:
“26 yıldır Önder Apo üzerinde uluslararası bir komplo yürütülüyor. Bu komplonun amacı Kürt halkının özgürlük mücadelesinin yenilgiye uğratılmasıydı.
100 yıldır işgalci Türk devleti, büyük güçlerle birlikte Kürdistan’a saldırıyor. Buna karşı büyük mücadeleler verildi. Büyük serhildanlar yaşandı.
Kürt özgürlük hareketi ve Önder Apo’nun çıkışıyla yeni bir yaşam yaratıldı.
Buna karşı uluslararası alanda da saldırılar devam ediyor. Kürdistan halkı olarak uluslararası güçlere, ilgili kurumlara, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’ne çağrıda bulunuyoruz: 26 yıldır önderliğimiz esaret altında. Halkımız nefessiz bırakılmak, özgürlükten mahrum bırakılmak isteniyor. 26 yıldır Kürtler yaşadıkları her yerde büyük eylemler gerçekleştirdi. Önemli sonuçlar elde etti. Büyük fedakarlıklarda bulundu.
En son 10 Ekim 2023’te Kürt halkının dostlarının öncülüğünde ‘Önder Apo’ya özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm’ hamlesi başlatıldı. Bu hamle tufan gibi tüm dünyaya yayıldı. Önder Apo ve özgürlük paradigması etrafında büyük bir sahiplenme var.
Ancak Türk devleti, uluslararası devletlerin desteğiyle, bu komployu önümüzdeki süreçte de sürdürmek istiyor.
Tecrit bugüne kadar sonuç almadı. Şunu çok net bir şekilde ifade ediyoruz: Tüm gücümüzle, tüm örgütlerimizle KCDK-Avrupa olarak Önder Apo ile yürüyeceğiz. Eğer çözüm isteniyorsa, Kürt meselesi ve tüm Ortadoğu sorunlarını çözmek istiyorlarsa, anahtar Önder Apo’dur. Önder Apo ile görüşme olmalı ve bu görüşmeler sonucunda Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanmalı.
Büyük hedefimiz Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüdür. Bu nedenle 15 Şubat’ın yıl dönümünde saat 10.00’da Strasbourg’da tren garı önünde seferber olmalı. Çünkü özgürlüğümüz Önder Apo’nun özgürlüğünden geçer. Ortadoğu’nun özgürlüğü Önder Apo’nun özgürlüğünden geçer.
Kuzey, Doğu ve Güney Kürdistan’a yönelik saldırıların kırılması Önder Apo’nun özgürlüğünden geçer. Kürdistan’ın dört parçasından halkımız Strasbourg’daki eylemde yerlerini almalı.
Bununla birlikte, aynı gün dünyanın her yerinde milyonlarca Kürt ayakta olacak.
15 Şubat’ta Strasbourg’da olacağız ve İmralı’daki işgalci tecrit sistemini kıracağımızı ve Önder Apo’yu özgürleştireceğimizi haykıracağız.”
‘Önderliğimizin Özgürlüğü Bizim Özgürlüğümüzdür’
TJK-E Sözcüsü Ayten Kaplan da şunları kaydetti: “Önderliğimizin hâlâ özgürlüğüne kavuşamaması ve birçok haktan mahrum bırakılması, mutlak tecrit altında tutulması, Türk devletinin kendi anlayışına göre İmralı sistemini daha da derinleştirip izole etmesi, kritik bir aşamada olduğumuzu gösteriyor. Bu açıdan, özellikle 26. yılı 2023’ten itibaren yürütülen hamleye güçlü bir cevap vererek değerlendirmeliyiz.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye bir yıl süre tanıyarak, Eylül 2025’e kadar Önderliğimizin durumunu düzeltmesini, avukat ve aile ziyaretlerini sağlamasını ve aynı zamanda Umut Hakkı’nın uygulanması yönünde ödev verdi. Ancak daha önce de görüşmeler ve çözüm arayışları olsa da bunların tek taraflı yürütüldüğünü gördük. Önderliğimizin dediği gibi, tecridin devam etmesi ve halen avukatlar ile ailesinin başvurularının reddedilmesi, Türkiye’nin kendine göre bir çözüm arayışı içinde olduğunu, ancak Önderlik üzerindeki tecridi kaldırmadan politika yürüttüğünü gösteriyor.
Bir yandan Önderliğin konumunu ve durumunu düzeltmeye çalışırken, diğer yandan özgürlük hareketine saldırılar devam ediyor. Türkiye Başur’da kimyasal silah kullanmaya devam ediyor. Rojhilat’ta “Jin, Jiyan, Azadî” devrimi idamlarla bastırılmaya çalışılırken, aynı zamanda Türkiye, Rojava’da oluşturulan sisteme yönelik saldırılarını sürdürüyor. Bakur’da da siyasi soykırımlarla Kürt halkına saldırılar sürüyor. Yani soykırım politikası devam ediyor, ancak bir yandan da bir arayış var. Bu arayışın gerçek anlamda çözüme, demokrasiye denk gelmesi isteniyorsa, bu Önderliğin özgürlüğünden geçer. Tecridin devam etmesi, bizim açımızdan hamlenin daha da yükseltilmesi ve güçlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu anlamda birçok ülkede, farklı kıtalarda dostlar, halklar, gruplar, parlamenterler ve hatta son dönemde Nobel ödülü sahiplerinin açıklamaları, Önderliğin paradigmasının tüm halklar için demokratik ve özgürlükçü bir model sunduğunu gösteriyor.
Strasbourg’da yapacağımız yürüyüş, hem Önderliğe yönelik mutlak tecridin kırılması hem de soykırım politikalarının son bulması için güçlü bir mesaj olacaktır. Orada bir araya gelerek, irademizin Önder Abdullah Öcalan olduğunu haykıracağız. Başta kadınlar olmak üzere tüm halkımızı ve dostlarımızı 15 Şubat’ta Strasbourg’a davet ediyor, kendi iradelerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Kürt halkının tarihi, dili ve varoluşu tehdit altındadır. Herkes, kendi yarattığı değerlere ve 50 yıllık mücadeleyle ortaya çıkan kimliğimize sahip çıkmalıdır. Bu mücadelenin öncüsü Önderliğimizdir ve onun özgürlüğü, Kürtlerin varlığı ve statüsü için hayati önem taşımaktadır. Her Kürt, her kadın, yaşlı, genç ve dostlarımız, eğer gerçekten demokratik ve özgür bir gelecek istiyorsa, 15 Şubat’ta Strasbourg’da sesini yükseltmeli ve hep birlikte ‘Önderliğimizin özgürlüğü, bizim özgürlüğümüzdür’ diye haykırmalıdır.”
- Ceylan Akça: Tecrit sonlandırılmalı ve Sayın Öcalan özgür olmalı
Tecridin son bulması için adım atılması gerektiğini vurgulayan DEM Parti Milletvekili Ceylan Akça Cupolo, “Önder Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve tutulduğu koşullar, barış zemine uygun koşullar değil. Bu zararlı koşulları bir an önce sonlandırılmalıdır” dedi.
DEM Parti’nin İmralı Heyeti, Önderi Apo ile iki ayrı görüşme gerçekleştirdi. Önder Apo ile iki ayrı görüşme yapılmasına rağmen, İmralı’da 25 yıldır uygulanan tecrit politikaları ise aralıksız devam ediyor. Önder Apo’nun ailesi ve avukatlarıyla görüşmesine hala izin verilmiyor. Önder Apo üzerinde uygulanan mutlak tecride ilişkin ANF’ye konuşan DEM Parti Amed Milletvekili Ceylan Akça Copulo, şunları dile getirdi: “Öncelikle görüşmelerin yeniden başlamış olmasını memnuniyet verici buluyoruz. Çünkü DEM Parti olarak sıklıkla, Kürt meselesinin siyasal bir zeminde çözülmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Kürt sorunun siyasal zeminde çözümünden bahsederken de aktörlerden bahsediyoruz ve bu aktörlerden en başat aktörün Önder Abdullah Öcalan olduğunu söylüyoruz. Önder Abdullah Öcalan hem siyasal hem de toplumsal rolü nedeniyle, bu meselede kesinlikle devre dışı bırakılacak bir kişilik değildir.
Bundan dolayı, üzerinde sürdürülen tecrit ve tutulduğu koşullar, sürdürülebilir bir barış zemini için ne yazık ki zararlı koşullardır. Bu zararlı koşulların sonlandırılması gerektiğini söylüyoruz. Türkiye hiçbir şey olmasa bile, Kürt meselesini çözmek, Kürt halkının temel haklarını tanımak ve bunları yasal zemine oturtmak gibi gerekçeleri bir tarafa bıraksak dahi, sadece yasaları uygulaması, Önder Abdullah Öcalan’ın bugün itibariyle fiziki özgürlüğüne kavuşması gerekiyor. Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü, sadece yasaların öngördüğü bir durum değildir; ama fiziki özgürlüğü, bu sürecin barışçıl ve güzel bir nihayete ermesi için elzemdir. Müzakere sürecinin sağlıklı yürüye bilmesi için, tecridin sonlandırılması ve İmralı Cezaevi’nin derhal kapatılması gerekmektedir.”
‘Önder Abdullah Öcalan Siyasal Bir Figür Ve Aktördür’
İmralı’da Önder Apo üzerinde uygulanan mutlak tecridin yaşamın bütün alanlarına sirayet ettiğine dikkat çeken Ceylan Akça Cupolo, “Aslında bakarsanız tecridin siyasal, sosyal ve hukuka ilişkin bazı yanları var. Yasalara rağmen bir kişiye tecrit uyguluyorsanız, başkalarının aynı muameleye uğramasını engelleyemezsiniz.
Toplumda beli öcüler yaratıp, kişileri ve toplumsal figürleri öcüleştirerek, daha sonra böylesi anti-demokratik uygulamaları uygulamak, aslında bu uygulamalara karşı muhalefet ve demokratik kesimlerin sessiz kalması, bu uygulamaların devam etmesi anlamına geliyor. Bununla neyi kastediyorum? Önder Abdullah Öcalan’a ve Kürtlere sıklıkla uygulanan hukuk dışı bazı uygulamalar var. Bu uygulamalara zamanında sessiz kalındığı için, Gezi protestolarında yer almakla itham edilen kişilere de benzer bir muamele uygulanmaya başlandı. Kimden bahsediyorum? Osman Kavala’dan bahsediyorum.
Osman Kavala, bugün Önder Abdullah Öcalan ile aynı ceza maddesine dayanarak ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olarak cezaevinde bir hücrede tek başına tutuluyor ve sadece ailesiyle görüşebiliyor. Önder Abdullah Öcalan ise bu hakka değil. Ama eğer bu hükumet yeterince uğraşıp, bir öcü yaratırsa Osman Kavala’yı da Önder Abdullah Öcalan ile aynı koşullara getirebilecek manipülasyon araçlarına sahip. Hukuku kötüye kullanan taraf bellidir. Toplum üzerinde yaratılan şiddet ve korku dalgasının sona ermesi için, devletin yarattığı öcülerin aslında öcü olmadığını kabul etmemiz gerekiyor. Önder Abdullah Öcalan, siyasal bir figür ve ana aktördür. Kürt meselesinin çözümünde de önemli bir figürdür” diye konuştu.
‘Kalıcı Bir Barış İçin Tecrit Kaldırılmalı’
Tecrit kaldırılmadan kalıcı bir barıştan bahsetmenin mümkün olmadığını ifade eden Ceylan Akça Cupolo, şunları söyledi: “Hükümetin bu politikalarına son 15 yıldır daha aktif bir şekilde şahit oluyor Türkiye’nin tüm kesimleri. Ama bizler çok iyi biliyoruz ki bu durum yüzyıldır devam eden bir politikadır. Bu politikaların bu kadar kötü hale gelmesinin sebebi, muhalefetin sürdürdüğü sessizliktir. Muhalefet, Önder Abdullah Öcalan’ın durumuna ilişkin ses çıkarmadığı için bugün toplumun tüm kesimleri üzerinde farklı bir baskı dalgası yürüyor. Kürt hareketinin siyasal önder ve figürleri hedef alındığında sessiz kalan muhalefet, bugün bu korku dalgasının kendisine çevrilmesine ses yükseltiyor. Ama o birleşik sesin bölünmesine neden olan, onların bu tavrıydı. Geç değil, muhalefet birleşik ve demokratik bir gücün tarafında yer alması gerektiğini söylemeli.”
- Gülistan Kılıç Koçyiğit: Sonuçlara değil nedenlere odaklanılmalı
‘Toplumsal Barış ve Özgürlük Buluşması’nda konuşan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Çözüm için önce sorunun nedenlerini ortadan kaldırmalısınız. Nedenleri kaldırmadan sonuçlar üzerinden manipülasyon yaparsanız sonuç alamazsınız” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Önder Apo ile yapılan görüşmelerden çıkan mesajların tartışılacağı “Toplumsal Barış ve Özgürlük Buluşmaları”na başladı.
DEM Parti Agirî İl Örgütü binasındaki buluşmaya çok sayıda kişi katıldı.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, AKP’nin en büyük korkusunun Kuzey ve Doğu Suriye’nin statüsü olduğunu kaydetti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Kürtlerin statülerinin resmiyet kazanmasını engellemek için her gün Türkiye’den birisi Suriye’ye gidiyor. Kürtlerin adının dahi olmaması için her şeyi yapıyorlar” dedi.
Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bir taraftan Suriye’de Kürt halkını statüsüz bırakmaya çalışıyorlar, diğer taraftan içeride görüşmeler başlatılıyor. Demokratik çözüm için biz de bunu (görüşmeler) istiyoruz. Söylenenlerin sözde kalmaması için çokça direndik ama günün sonunda bunun çok da ilerlemediğini gördük. 1 Ekim’de Önder Abdullah Öcalan yeğeni Ömer Öcalan üzerinden verdiği mesajda tecridin devam ettiğini söyledi. Önder Abdullah Öcalan, bu meseleyi çözecek teorik güce sahip olduğu mesajını vermiştir” dedi.
“PKK, Kürt sorununu nedeni değil, sonucudur” diyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Kürt sorununun ortadan kalkmasını istiyorsanız önce bu sorunun nedenlerini ortadan kaldırmalısınız. Türkiye’nin en köklü sorununu bir konuya bağlayamazsınız. Nedenleri kaldırmadan sonuçlar üzerinden manipülasyon yaparsanız onurlu bir barış ve kalıcı bir sonucu alamazsınız. (…) Hiç kimsenin canı istediğinde adım atacağı, canı istediğinde bırakacağı bir şey istemiyoruz. Bunun olmaması için bu görüşmelerin Meclise taşınması lazım” diye konuştu.
- İmralı Heyeti Üyesi Pervin Buldan kadın tutsakları ziyaret etti
İmralı Heyeti Üyesi Pervin Buldan Sincan Cezaevi’ndeki kadın tutsakları ziyaret etti. Rehin tutulan DTK Eş Başkanı Leyla Güven, Önder Apo’nun geliştireceği çözüm perspektifinin arkasında olduklarını ifade etti.
DEM Parti tarafından yapılan açıklamada şunlar belirtildi:
“DEM Parti İmralı Heyeti Üyesi Pervin Buldan, Sincan Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan DTK Eş Başkanı Leyla Güven ve diğer kadın siyasetçileri ziyaret etti. Görüşmede, Buldan İmralı’da Önder Abdullah Öcalan ile yapılan son ziyaret hakkında bilgi verdi. Sürecin değerlendirildiği görüşmede, tutuklu kadın siyasetçilerin önerileri de alındı.
Leyla Güven, Sincan’da tutuklu bulunan tüm kadın siyasetçilerin Önder Abdullah Öcalan’ın geliştireceği çözüm perspektifinin arkasında olduğunu belirtti ve çözüm iradesine sahip çıkacaklarını ifade etti. Güven, ayrıca kadın siyasetçilerin selamlarını da iletti.”
- Alevilerin panelinde Önder Apo’nun mesajı açıklandı: Bütün halklar için çalışıyorum
“Aleviler barışı konuşuyor” panelinde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Önder Apo’nun, “Bütün farklı halkların ve inançların temsil edilmesini sağlamak için çalışıyorum” dediğini duyurdu.
Önder Apo’nun Mesajını Paylaştı
İktidarın her şeyi kendine yontmaya çalışmasını, mevcut olan bu rejimin kendini tahkim etmek için her yol ve yönteme başvurabileceğini biz çok iyi irdeliyor ve farkındayız. Kürt halkı politik bir halktır, örgütlü bir halktır ve ‘kandırılmak’ kelimesini kabul etmeyen bir halktır. Bugün onurlu olmayan bir barışı, Kürt halkının onurunu ve haklarını öngörmeyen bir barışı Kürt halkının bizatihi kendisi kabul etmez. DEM Parti kabul etse de Kürt halkı kabul etmez. Önder Abdullah Öcalan ikinci görüşmede şunu çok net ifade etti; muhalefetin olmadığı bir barış olmaz. Muhalefet yoksa bu iktidar her şeyi kendine yontar. 4 saate yakın gerçekleşen görüşmede ‘Demokratik bir barışın zemininin sadece Kürt sorununu çözmek için değil, bu ülkede tarih boyunca yaşanmış olan Alevi sorununu çözmek, eşit yurttaşlık hakkı temelinde bu ülkede yaşayan bütün farklı halkların ve inançların temsil edilmesini sağlamak, bunun sadece sözde değil özde, demokratik bir anayasa ile güvence altına alınması için çalışıyorum’ diyor. Bunu da siz canlarımızla özel olarak paylaşmayı önemli buluyoruz.”
- Aileler İmralı’ya gitmek için yeniden başvurdu
Önder Apo’nun aile ve vasisi, görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ile İmralı Cezaevi Müdürlüğü’ne başvurdu.
Önder Apo’nun kardeşi Mehmet Öcalan ile vasisi Mazlum Dinç, Önder Apo ile görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Cezaevi Müdürlüğü’ne başvuru yaptı.
Ayrıca Ömer Hayri Konar’ın kardeşi Emine Konar, Hamili Yıldırım’ın kardeşi Polat Yıldırım ile Veysi Aktaş’ın kardeşi Melihe Çetin de görüşme talebiyle savcılık ve cezaevi müdürlüğüne başvuruda bulundu.
- Önder Apo’nun perspektifinden yurtseverlik ve devrimci halk savaşı
Önder Apo’nun tanımladığı yurtseverlik, klasik milliyetçiliği aşarak devrimci halk savaşı, demokratik ulus inşası ve toplumsal değerlere sahip çıkma bilinciyle iç içe geçer.
Yurtseverlik Ve Devrimci Halk Savaşı
Yurtseverlik, tarihsel olarak en köklü toplumsal aidiyet biçimlerinden biridir. Ancak sıradan bir vatan sevgisi değil, Önder Apo’nun perspektifinden yurtseverlik, halkların özgürlük mücadelesiyle iç içe geçmiş, bilinçli ve eylem odaklı bir duruştur. Bu bilinç, sadece duygusal bağlılıkla sınırlı kalmaz; aksine, onun çözümlemelerinde yurtseverlik, bir halkın onurunu, kültürünü, kimliğini ve tarihini koruyarak varoluş mücadelesine dönüşen aktif bir direniş hattıdır.
Dört parça Kürdistan’da yurtseverlik, her zaman egemen sistemlerin asimilasyon ve sömürgeleştirme politikalarına karşı bir direniş zemini olmuştur. Bu yüzden Önder Apo’nun tanımladığı yurtseverlik, klasik milliyetçiliğin sınırlarını aşar; devrimci halk savaşıyla, demokratik ulus inşasıyla ve değerlerine sahip çıkma bilinciyle iç içedir.
Bu makalede, yurtseverliğin tarihsel ve ideolojik köklerinden hareketle, onun devrimci halk savaşıyla bağlantısı, Kürt halkının değerlerini koruma mücadelesi ve dört parça Kürdistan’da nasıl bir perspektifle ele alınması gerektiği geniş bir açıdan ele alınacaktır.
Yurtseverliğin Özgün Tanımı
Yurtseverlik, bir halkın kendi kimliğine, kültürüne ve tarihine sahip çıkma bilinci olarak tanımlanabilir. Ancak Önder Apo’nun çözümlemelerinde yurtseverlik, sadece savunmacı veya korunmacı bir refleks değil, aynı zamanda yaratıcı ve özgürleştirici bir güçtür.
Ona göre yurtseverlik, klasik devletçi milliyetçilik anlayışından farklıdır. Milliyetçilik, ulus-devletin sınırları içinde, çoğu zaman baskıcı ve dışlayıcı bir karakter taşırken; devrimci yurtseverlik, halkın kendi öz değerlerine dayalı demokratik bir sistem kurma mücadelesidir.
Bu açıdan bakıldığında yurtseverlik, sadece toprağa bağlılık değildir; aynı zamanda özgürlüğe ve direnişe bağlılıktır. Halkın tarihine, kültürüne ve diline sahip çıkmanın ötesinde, onu yeniden üretme ve özgürleştirme sorumluluğudur. Ulus-devletçi ve şovenist yaklaşımlardan uzak, demokratik ulusun temel taşlarından biridir.
Önder Apo, Kürt halkının yurtseverliğini tarihsel ve güncel bağlamda bir bilinç sıçraması olarak değerlendirir. Kürt halkının yurtseverliği, kapitalist modernitenin asimilasyon politikalarına, sömürgeci devletlerin fiziki ve kültürel soykırımına karşı, bir karşı-duruş ve özgürlük mücadelesidir.
Yurtseverlik Ve Devrimci Halk Savaşı
Önder Apo’nun perspektifinde yurtseverlik, pasif bir duygu hali değil, aktif bir devrimcilik anlamına gelir. Bu bağlamda devrimci halk savaşı ile yurtseverlik arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır.
Devrimci halk savaşı, halkın kendi özgürlüğünü savunmasının örgütlü ve sistematik bir biçimidir. Yurtseverlik ise bu savaşın ahlaki, ideolojik ve manevi temelidir. Kürt özgürlük mücadelesinin pratik sürecinde yurtseverlik, sadece duygusal değil, aynı zamanda politik, askeri ve sosyal bir duruşa dönüşmüştür.
Önder Apo’nun çözümlemelerine göre, devrimci halk savaşı ve yurtseverlik arasındaki bağlar şu temel unsurlarla belirlenir:
Özgürlük temeli: Yurtseverlik, halkın sadece ulusal kimliğine sahip çıkmasını değil, özgür ve eşit bir yaşamı kurmasını da içerir. Bu nedenle yurtseverlik, toplumsal kurtuluş mücadelesiyle iç içedir.
Direniş kültürü: Devrimci halk savaşı, halkın iradesine sahip çıkmasıyla mümkündür. Yurtseverlik, sömürgeci sistemin halk üzerindeki tahakkümünü reddetmek ve kendi sistemini inşa etmekle anlam kazanır.
Kadın özgürlüğü: Önder Apo’nun çözümlemelerinde kadın ve yurtseverlik ilişkisi merkezi bir konudur. Kadın özgürlüğü olmadan halkın özgürlüğü sağlanamaz. Bu nedenle yurtseverlik, aynı zamanda kadın devrimiyle iç içe bir mücadeledir.
Ekolojik toplum ve demokratik komün: Kapitalist modernitenin yurtseverliği metalaştıran anlayışına karşı, Önder Apo, demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir toplumun inşasını yurtseverliğin en temel hedeflerinden biri olarak görür.
Yurtseverlik Ve Değerlerine Sahip Çıkma
Kürt halkı açısından yurtseverlik, bir varoluş meselesidir. Binlerce yıl süren sömürgeleştirme, asimilasyon ve soykırım politikalarına rağmen Kürt halkının kendisini koruması, yurtseverliğin kolektif direniş bilinciyle mümkün olduğunu göstermektedir.
Önder Apo’nun çözümlemelerinde yurtseverliğin en önemli boyutlarından biri, halkın değerlerine sahip çıkma bilincidir. Bu değerler nelerdir?
Dil: Kürt halkının dili olan Kürtçe, bir kimliktir ve onun yok edilmesi halkın ruhunun yok edilmesi anlamına gelir. Bu yüzden yurtseverlik, dilini yaşatma ve geliştirme sorumluluğunu taşımaktır.
Kültür ve sanat: Kapitalist modernite, halkların kültürünü metalaştırarak onları kimliksizleştirmeye çalışır. Oysa Önder Apo’nun çözümlemelerinde sanat ve kültür, halkın özgürlük mücadelesinin en güçlü araçlarından biri olarak tanımlanır.
Şehitler ve direniş hafızası: Bir halkın direniş hafızası onun geleceğini belirler. Şehitlere sahip çıkmak, onların mücadelesini yaşatmak, yurtseverliğin en büyük sorumluluklarından biridir.
Yurtseverlik, Devrim Ve Geleceğin İnşası
Önder Apo’nun çözümlemelerinde yurtseverlik, halkın kimliğini, tarihini ve özgürlüğünü savunma sorumluluğudur. Ancak bu savunma, sadece var olanı koruma değil, aynı zamanda yeni bir yaşam inşa etme mücadelesidir.
Dört parça Kürdistan’da yurtseverlik, yalnızca ulusal bir bağ değil, demokratik ulusun ve halkların özgür yaşamının temel taşıdır. Yurtseverlik ve devrimci halk savaşı, birbirini tamamlayan iki devrimsel dinamik olarak Kürt halkının özgürlük mücadelesinin vazgeçilmez unsurlarıdır.
Önder Apo’nun perspektifinden bakıldığında yurtseverlik, halkın onurudur ve bu onur, ancak bilinçli bir örgütlülük ve mücadeleyle savunulabilir. Gelecek, yurtsever bilincin ve özgürlük mücadelesinin sürekliliğiyle inşa edilecektir.