Kadın Özgürleşmeden Toplum Özgürleşemez!

0Shares

Ben kadınları kavrıyorum, önceki kitaplarımda değindim, bu konuyu yine yazmaya devam edeceğim, beni takip ettiklerini biliyorum, kendilerine güvensinler, kendilerini yeterli görebilirler. Erkeklerden de çok şey ummamak gerekir. Kendini feodal kişilikten, ilişkilerden arındırmamış, kurtaramamış her kişiye, kişilere ‘bu ben olsam dahi’ yaklaşmayın, bu kişilerden uzak durun. Bir erkek kendini bu feodal ilişkilerden, kişilikten arındırmışsa, sizi anlamaya dayalı, yol arkadaşlığına dayalı kendini geliştirmişse o erkeği kabul edebilirsiniz, sevebilirsiniz. Bu sevgiye kimi peygamber sevgisi, kimi tanrı sevgisi diyor.

Erkek, fiziki olarak kadından güçlü olabilir ama kadın kendi meşru savunmasını güçlendirmeli. Ben silah alıp sizi koruyamam ki, her zaman yanınızda olamam. Meşru savunma sadece kadın için değil, herkes için geçerli. Kadınlar kendi savunmalarını yapmalıdırlar. Yüz yirmi beş sayfalık savunmamda da değinmiştim. Ben Gül Teorisi diyorum. Gül üzerine düşündüm. Gül, kendini korumak için diken çıkarıyor. Bir Gülün, bir bitkinin bile öz savunması vardır. Öz savunma için doğaya, tabiata bakmak bile yeterlidir. Bir Gül kadar bile kendimizi öz savunmaya hakkımız yok mudur? Öz savunma kutsaldır. Bir ağaç bile kayaları delerek kök vermekte, kendini yaşatabilmektedir. Bunun kadar da mı olamıyoruz? Artık sokakta bile yürüyemiyorsunuz. Evleniyorlar, her gün tecavüze uğruyorlar. Kendinizi koruyamazsanız, bunları anlayamazsanız avukat olmanız bile yeterli değildir. Erkek, isterse bir günde kadının haşatını çıkartabilir. Bunları görüp özgürlük mücadelelerini derinleştirmelidirler. Derinleşme düzeyleri, yoğunlaşmaları iyi ama önemli olan bu düşündüklerini kendi yaşamlarında hayata geçirebilmeleridir. Bu söylediklerini hayata geçirdikleri oranda özgürlük mücadelesi yolunda ilerleyebileceklerdir.

Mardin olayı, bir yönüyle de kadın tecavüzü olayıdır, basında bu katliamdan önce yaşanan bir tecavüzden, bir kızın iğfalinden de bahsediliyor. Kadınlara sesleniyorum; kadınlar öz bilinç ve güçlü irade ile kendilerini koruyabilirler. Ben, yedi yaşından beri kadın sorunuyla ilgileniyorum. Hatta bana kadın düşkünü dediler! Saflarımıza katılan kadınlarla ilgilendim, hatta onlara bu mücadelenin zor olduğunu, yapamıyorsanız katılmayın dedim. Benimle yol alan kadınlarla ilgilendim, top oynadım, yüzdüm. Ben kadınlara beş bin yıllık erkek egemen kültürünün kırılmasının kolay olmadığını, derinlikli bir mücadele gerektirdiğini hep anlattım. Ben olmasaydım, benim etki gücüm olmasaydı, kadınları bilinçlendirmeseydim orda da tecavüzler olabilirdi. Ben bir yere kadar onları korudum ve kolladım ancak en çok onlar kendilerine sahip çıkmalı, kendilerini koruyabilmelidirler. Namus kesinlikle cinsellik değildir. Namus, öz bilinç ve güçlü iradedir.  Kendinize, ruhunuza ve bedeninize sahip çıkın. Kapitalist aşk ilişkisinde emek yoktur, gerçek sevgi, aşk yoktur. Sevgi, aşk, emek ister. Ferhat ile Şirin buna örnektir. Orda Kandil bölgesinde olan bir olaydır.  Tarihsel bir olaydır. Ferhat, Şirin’e ulaşmak için, aşkı için bin bir emek vererek, eziyet çekerek dağları deler. Hatta aşkı için İran Şahı’nın egemenliğini ve iktidarını yıkması gerekiyordu. Bunu başaramayınca, İran iktidarını yıkamayınca kendisini dağlardan aşağı attı. Asıl aşk budur. Kendi halkı ve ülkesi için çaba ve emek içermeyen bir aşk ve sevgi anlam ifade etmez. Beş bin yıllık erkek egemen kültürünü savunmalarımda çok geniş açmıştım.

Eğer öz bilinç gelişmezse ve güçlü irade olmazsa erkek egemen kültürün tecavüzünden kurtulamazlar. Özel evler genel evler fark etmez, hepsi tecavüz evleridirler. Kadınlara sesleniyorum, öz bilinçlerini geliştirsinler ve özgürlükleri için çalışsınlar. Biz, erkek egemen kültürün yıkılması konusunda kısmen başarılı olduk. İşte belediye başkanı da oldular, milletvekili de oldular, umarım başarılı olurlar. Bunun için demokratik belediyecilik işleyişinden bahsetmiştim. Halen tam anlamadıklarını da biliyorum, inşallah başarılı olurlar.

Her türlü demokratik örgütlenmeyi yaratmalılar!

Ben bir kadın özgürlük savaşçısıyım, bu konuda çok radikalim. Kadın benim için çok önemlidir. Kadına tanrıça seviyesinde değer verdim. Kadına ilişkin çözümlemelerim biliniyor. Kadın milletvekillerimiz de var. Bunlar üzerlerine düşeni yapmalıdırlar. Kadınların sorunlarıyla ilgilensinler. Tabii beni doğru anlayarak doğru uygulamalılar ve en önemlisi çalışmalılar.

AKP halka gidiyor, siyaseti halka indiriyor. AKP’nin yaptığı çalışmanın bin katını yapmalılar. Demokratik toplumun bir gereği olarak mahalle mahalle, köy köy, hatta sokak sokak örgütlenmelerini önermiştim. Her türlü demokratik örgütlenmeyi yaratmalılar; demokratik toplum, demokratik kadın, demokratik gençlik, demokratik çevre, demokratik ekonomi, demokratik sanat, demokratik kültür vs. yaratmalılar. Siyaset ciddi bir iştir. Ciddi siyaset yapsınlar. Yoksa bırakıp gitsinler. Ben daha önce de söylemiştim. Uyarılarımı ne kadar ciddiye aldılar? Belediye başkanları tasfiye de edilebilir. Bunlara karşı ne önlem aldınız? Karşınızdakiler çok acımasızdırlar, sizin canlarınıza da yönelebilirler. Hatta burada beni de öldürebilirler. Siz buna ne diyebilirsiniz? Ben ne yapabilirim ki? AKP’nin bu gücü var. Siyaseti yapacaksanız bunları göreceksiniz, yoksa yaptığınıza şarlatanlık derim. Siyaset ciddi bir iştir, yapacaksanız ciddi ciddi yapın. Öyle şikâyetle, ağlayarak siyaset olmaz. Böyle ciddiyetsiz siyasetiniz devam ederse ben de desteğimi çekerim.

Her ille bir Özgür Kadın Parkı, Şehir ormanı, üçüncü önerim de her köye bir Köy Ormanı olmalıdır. Özgür kadın parkını biraz açmak istiyorum. Aslında bu bir yaşam alanı, eğitim alanı olmalıdır. Uygun adaylar alınır. Kimsesiz kadınlar da alınır. Lokantasını da açabilirler. Muazzam bir eğitim hizmet yeri olur. Aslında bir tür sevgi aşılama merkezi olur. Ortadoğu’da kadın sorunu böyle çözülür. İntiharların, cinayetlerin önüne de böyle geçilir. Buna kadının modern tapınağı diyorum…

Ben kadın özgürleşmedikçe çok tehlikelidir demiştim. Kürt kişiliğinde daha çok tehlikelidir. Kadın çözümlemelerim çok önemli. Kadınla cesur yaşanabilir, güzel yaşanabilir. Gazetelerde okudum. Diyarbakır’da kadın düşürülmesi çok yaygınlaşmış. Fuhuş merkezleri yaygınlaştırılmış. Diyarbakır’ın içine bu kadar şeyi koy, hiç emniyet kuvvetlerine bile gerek yok. Ben de dışarıdaydım, benim böyle şeylerim olmadı. Hiç yanlış anlamayın, benim için güzel olan doğadır, bilimdir, sanattır. Ben Ortadoğu toplumunun aydınlanması, Rönesans’ı dedim. Benim felsefem sağlam temellere oturmuş. Bunları bilim süzgecinden geçirdim. Bunları anlamazsanız gelişemezsiniz, siyasileşemezsiniz.

Kadın eksenli demokrasi geliştirilmeli. Demokratik özerk bölgelerde ekonomik, demokratik çalışma yürütmelisiniz. Üç köy bile olsa, onları demokratikleştirebilirseniz anlamlıdır. Kendi tanrıça, melek ve Afrodit düzeninizi kurmalısınız. Böyle çok büyürsünüz. Bunu kurduğunuzda kazanmışsınız demektir. Aklınıza gelebilecek her alanda örgütlenmeniz lazım. Tarım ve ekonomi kooperatifleri, çevre sorunu konusunda dernekler kurulabilir. Kadın sorunuyla ilgili sivil toplum örgütleri, Kürt kültürünü, dilini geliştirme konusunda dernekler kurulabilir, çalışmalar yapılabilir. Artık Kürt ve Kürdistan kelimelerinin yasak olmaması gerekir. Demokratik özerklik böyle her alanda örgütlenerek hayata geçirilebilir. Devleti beklerseniz olmaz. Legal Kürt mücadelesinin geldiği noktada tıkanma falan yaşanmıyor. Sorun bunların kişilikleridir. Kişilik yok. Kişilik olsun bir kişi bile yeter, bana bir kişi bile yeter. Kişilik olduktan sonra üç beş kişi bile bu işi iyi yürütür, iyi bir yere getirir. Sorun kişilik ve özgürlük sorunudur, özgürlüğe yoğunlaşamama sorunudur.

Kadınlar demokratik siyaset için çalışmalılar!

Toplumun demokratikleşmesi için ekolojik yaklaşım, kadın özgürlüğü, topluluk ekonomisi, kadın özgürlüğü için kadının cins özgürlüğü, ayrıca özgür erkek ve özgür kadının yaratılması gerekir. Kadınlar, Uluslararası Kadın ve Yerel Yönetimler Konferansı düzenliyorlar. Bunlar önemli şeyler ama toplanmak, konuşmak yeterli değil, pratik olmayınca, kadınlar eğitilmedikçe, bilinçlenmedikçe bunlar fazla anlam ifade etmez. Ben bunlar yapılmasın demiyorum ama önemli olan özgürleşmeye yoğunlaşmaları ve özgürleşmeleridir. Ben daha önce de akademiyi söylemiştim. Akademide onlarca kadın eğitilebilir, kadınlar bilinçlendirilebilir. Cezaevinden çıkan arkadaşlar, kadınların eğitimleriyle ilgilenebilir. Kayapınar’daki park üzerinden bu geliştirilebilir. Barışın gelişmesinde rol alabilirler. Bu parkta yemek şeyleri yaparak, bağış ve dayanışmayla ekonomik sorunlarını da çözebilirler. Cezaevlerinden bana gelen mektuplar vardı. Zeki oldukları anlaşılıyordu, ancak salt seviyorum demeyle olmaz, basit kalır. Öfkeleniyorum, sanırım şimdi çıkmışlar, neden kadınların eğitimleriyle ilgilenmiyorlar. Kadınlar kültür sanat faaliyetlerine önem vermeli, kendilerini geliştirmeli, her alanda spor yapmalı, spor takımları kurmalı, kendilerini bedensel olarak güçlendirmeliler. Fiziksel ve ruhsal gelişmeleri önemlidir.

Kadınlar demokratik siyaset için çalışmalılar. Önerdiğim Akademi’de kadınlar yetişebilirler, kendilerini yetiştirebilirler. Aynı şekilde diğer Akademilerde de binlerce insan yetiştirilmeli. Akademiyi neden halen kuramıyorlar? Akademi çalışması önemlidir. Bu akademide spordan siyasete, hukuktan felsefeye, atölye çalışmalarına, kültür sanat çalışmaları dâhil her türlü çalışmalarını yapabilirler. Yine bu akademi çalışması tüm kesimleri kapsamalı. Örneğin bir üniversite öğrencisi de, bir ev hanımı da bu çalışmalarda yerini alabilmeli. Bir dönem Köy Enstitüleri vardı. Benzer çalışmalar yapmaya çalışıyorlardı. Ama benim önerdiğim Akademi, Enstitüleri de aşıyor. İsim önemli değil, Akademi, Enstitü de denebilir. Aile, kadın etrafında oluşur. Kadınlar üreticidirler. Ürettikleriyle kendi ekonomik sorunlarını çözebilirler. Mesela bir tarla kiralayarak organik tarım yapabilirler. Böylece işsizlik sorununun çözümünde katkıları olur. Kadın çalışması bana heyecan veriyor. Kadınlar kendilerine güvenebilirler. Özgürlüğe yoğunlaşmaları halinde başaramayacakları şey yoktur.

İktidarlar kendilerini kadınla, parayla, makamla güçlü kılmaya çalışıyorlar. Benim için önemli olan özgürlüktür. Özgürlük mücadelesi veren herkese sonsuz saygı duyarım, bu küçük bir çocuk olsa bile. Beni etkisiz hale getirmek için burada üzerimde idari, siyasi, adli baskı geliştiriyorlar hatta imha etmek bile isteyebilirler. Burada üzerimde mikro devlet sistemi uygulanıyor. Cezaevinin bir idaresi var, bunlar idari işleri takip ediyorlar. Ellerinden bunun dışında bir şey gelmez, bana uygulananlar, siyasetin bir sonucudur.  Siyaset nedir? Siyaseti iki cümleyle güzel bir şekilde size anlatayım. Siyaset, yerelden evrensele, bireyden topluma, kendi kimlik problemlerini tartışması, kendi kimliğini özgürce edebi bir şekilde ifade etmesidir, dile getirmesidir. Demokratik siyaset işte böyle güzel bir şeydir.

Kadınlar için Demokratik Siyaset ve Kültür Akademisi önermiştim. Gençlik için, diğerleri için de önermiştim. Bütün bunların bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Akademilerde sürekli bir araya gelip tartışsınlar, hiçbir şey olmazsa bile zihinleri açılır. Siyasetçiler buralardan çıkar. Akademi eğitimi normal devlet okullarındaki  eğitimine benzemez. Açık Toplum denilen olay da budur.

Devlete rağmen toplumu demokratikleştirmek gerekiyor. Bunun yolu da her konuda bütün toplumsal sorunlarla ilgili örgütlenmelerdir. Benim kom ya da komün dediğim örgütlenmeler bunu ifade ediyor. İşte kadın sorunu ile ilgili, çevre sorunları ile ilgili, azınlıklarla ilgili vb. akla gelebilecek her toplumsal olay ve olgu ile ilgili komün şeklinde örgütlenmeler olmalı. Tarımsal komünler, köy komünleri, mahalle komünleri vb. çoğaltılabilir. Yine basit bir örnek gibi görünebilir, ama örneğin meşe ağacını koruma, çoğaltma dernekleri kurulabilir. Her köyde yüzlerce meşe ağacı dikmek çok önemli ve faydalı olabilir. Bütün doğamızı ormanlaştırabiliriz. Tüm bu sivil örgütlenmeler Sivil Toplum Konfederasyonu veya Demokratik Komünalizm çatısı altında birleştiğinde muazzam bir demokrasi gücü açığa çıkar. Reel sosyalizmin ve milliyetçi yaklaşımların günümüz dünyası sorunlarına çözüm getirmediği görülmektedir.

Kürtler iktidarı hedeflemeden demokratik toplum hedefini gerçekleştirmelidir. Benim Kürtlere önerim siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel her alanda demokratik sivil örgütlenmelerini sağlamalarıdır. Bunları devletten beklemeliler. Kendi özgücümüzle bunları başarmalıyız. Çevre dernekleri, çevreci-feminist dernekler, emek örgütlenmeleri, dayanışma kurumları gibi binlerce dernekleşme, örgütlenme gerçekleştirilmelidir. Çevreci-feminist derneklerin kurulmasıyla, yaygınlaştırılıp halka ulaşmalarıyla töre ve namus cinayetleri önlenebilir. Bu konuda toplum, kadınlar bilinçlendirilmelidir. Ancak o zaman özgürleşebilirler.

Gençlerin demokratik siyaset alanında deneyim ve perspektif eksikliği var. Bu nedenle gençler mücadele ederken sabırsız davranıyorlar. Ben biliyorum, herkes kapitalizmin esiri olmuş durumda ve özellikle gençlerde daha yoğundur. Bu nedenle gençlerin başarı için para, puldan ve kapitalizmin etkilerinden uzak durmaları gerekiyor. Yaşam böyle onlar için anlamlı hale gelir. Gençlik ve kadın kurumların motor güçleridir. Ama gençliği ve kadını bazı bireyler ve hizipler kullanabilirler. Gençlik ve kadın buna karşı uyanık olmalıdır. Kendilerini kullandırtmasınlar. Benim bu konuda birçok kitap ve yazım çıktı, bunlardan faydalanabilirler.

Savunmalarımda kadın sorununu ele almaya çalıştım. Son Sömürge Ulus Kadınlar kitabında benim söylediklerime yakın şeyler ifade ediliyor. Ama ben daha derinlikli ele aldım. Toplumların da kadınlar gibi nasıl ezildiğini ve sömürüldüğünü anlatmaya çalıştım. Yani bu savunmalarımda toplumların kadınlaştırılmasını çözümlemeye çalıştım. Özellikle günümüzde yaşamın giderek anlamsızlaştığı bir dönemdeyiz. Yaşamın anlamsızlığını aşabilmek için özgürlüğü hedeflemenin, özgürlüğe kilitlenmenin önemini anlatmaya çalıştım. Özellikle kadınların içinde bulunduğu anlamsız yaşamı aşabilmeleri için bulundukları durumu aşan iddialı bir yaşamı hedeflemeleri ve özgürlüğe kilitlenmeleri gerekir.

Daha önce “Özgür kadın kimdir, nasıl yaşamalı” kitabını geliştirsinler demiştim. Bazıları bunun üzerinde yoğunlaşabilirler. Önerdiğim kitabı geliştirecekler. Bunu anlamlı görüyorum. Erkeğe fazla güvenmemeli. Kadın kendi bağımsızlığını kendisi koruyacak. Kendi güvenliklerini alsınlar. Kadının özgürlüğünden korkmamak gerekir. Kadın kendi öz namusunu kendisi savunmalı. Kadın kendi kendini savunan insan olacaktır. Ben kadınla böyle yoldaşım. Kaba cins şeyi hikâyedir. Ben kadınlarla çok görkemli yoldaşlık yaptım, kadınla çok güçlü bir arkadaşlığım var. Bu bir güç ve inanç meselesidir. Böyle erkekler varsa onlar da yardımcı olabilir. Kadın yoldaşlarımın bana ilişkin emeklerine böyle karşılık veriyorum. Ben anama saygıyı böyle ödüyorum. Benim için kendini yakan çok kadın yoldaşım oldu. Onların anısına böyle karşılık veriyorum. Ajanvari duran kadınlar oldu. Beni kullanmaya çalışanlara karşı da savaşımı veririm. Fuat’lar için önerdim, nasıl konuşuyorlarsa kadınlar için de öneriyorum. Her hafta biri çıkıp konuşur. Çeşitli dillerde Arapça, Kürtçe, Farsça haftalık kadın konuşmaları başlasın. Bana dayanıp kendi yorumlarını da katsınlar. Makale de yazsınlar. Her hafta çıkıp konuşacaklar.

Demokratik siyaset ve öz savunma unsurları

Demokratik uygarlığın siyaset ve güvenlik unsurları ahlaki ve politik toplumun var oluşunda temel rol oynarlar. Demokratik ortamın varlığına, politik toplumun siyaset yapılanmasına genel olarak demokratik siyaset demek mümkündür. Demokratik siyaset sadece bir tarz değil, kurum bütünlüğünü de ifade eder. Partiler, gruplar, meclisler, medya, miting vb. birçok kurumlaşma olmasa, demokratik siyaset pratiği gelişmez. Kurumların asıl rolü tartışma ve karar almadır. Toplumun tüm ortak işlerinde tartışma ve karar alma olmadan yaşam yürümez. Sonuç ya kaos ya da diktatörlükle sonuçlanır. Demokratik olmayan toplumun kaderi hep böyledir. Kaosla diktatörlük uçları arasında sallandırılıp dururlar. Böylesi ortamlarda ahlaki ve politik toplumun gelişmesi düşünülemez. O halde politik mücadelenin, yani demokratik siyasetin öncelikli hedefi, demokratik toplumun oluşumu ve bu çerçevede ortak işlerin tartışma ve kararla en iyi hal yoluna konulmasıdır.

Demokratik siyasetin yetkin kadro, medya, parti örgütlenmeleri, sivil toplum örgütleri, sürekli toplum eğitim çalışmaları ve propaganda gerektirdiği asla göz ardı edilemez. Toplumun tüm farklılıklarına saygılı yaklaşım, farklılık temelinde eşitlik ve uzlaşı gereği, tartışma üslubu kadar içeriği, siyasi cesaret, ahlaki öncelik, konulara ‘hakimiyet’, tarih ve güncellik bilinci, bütünsel-bilimsel yaklaşım, sonuç almada ve başarılı olmada demokratik siyasetin gerekli özellikleri olarak sıralanabilir.

Öz savunma, ahlaki ve politik toplumun güvenlik politikasıdır. Daha doğrusu, kendini savunamayan toplumun ahlaki ve politik vasfı anlamını kaybeder. Toplum ya sömürgeleşmiştir, eriyip çürümektedir; ya da direniştedir, ahlaki ve politik vasfını yeniden kazanmak ve işlerliğe kavuşturmak istemektedir. Öz savunma, bu sürecin adıdır. Kendisi olmakta ısrar eden, sömürgeleşme ve her türlü tek taraflı dayatıcı bağımlılıkları reddeden toplum, bu tutumunu ancak öz savunma olanakları ve kurumlarıyla geliştirebilir. Öz savunma sadece dıştan tehlikelere karşı oluşmaz. Toplumun iç yapılanmalarında da çelişki ve gerginlik her zaman mümkündür. Unutmamak gerekir ki, tarihsel-toplumlar uzun süredir sınıflı ve iktidarlı olup, daha uzun süre bu özelliklerini korumak isteyen güçler olacaklardır. Bu güçler varlıklarını korumak için tüm güçleriyle direneceklerdir. Dolayısıyla öz savunma yaygın bir toplumsal talep olarak uzun süre toplumun gündeminde önemli bir yer tutacaktır. Karar gücü öz savunma gücüyle pekişmeden kolay yürürlüğe konulamaz.

Kaldı ki, günümüzde toplumun sadece dışından değil, içinden de tüm gözeneklerine kadar sızan bir iktidar gerçeği karşısındayız. Toplumun uygun tüm gözeneklerinde benzer öz savunma grupları oluşturması hayatidir. Öz savunmasız toplumlar, sermaye ve iktidar tekellerince teslim alınmış ve sömürgeleştirilmiş toplumlardır. Tarih boyunca klandan kabile ve aşiretlere, kavim ve uluslardan dinsel cemaatlere, köyden kentlere kadar her toplum biriminin daima bir öz savunma sorunu olmuştur. Sermaye ve iktidar tekeli, av peşindeki kurt saldırganlığındadır; öz savunmadan yoksun olanları hep koyun sürüleri gibi darmadağın edip istediği kadar el koymuştur.

Demokratik toplum olmada ve varlığını sürdürmede en az sermaye ve iktidar tekellerinin saldırılarını ve sömürülerini sınırlandıracak ölçüde öz savunma yapılanmasını ve eylemliliğini oluşturup hazır, işler halde tutmak şarttır. Uzun süre sermaye ve iktidar aygıtlarıyla iç içe yaşanacağına göre, iki yanlışa düşmemek önemlidir: Birinci yanlış, ciğeri kediye emanet etmek gibi, kendi öz güvenliğini tekelci düzene teslim etmektir. Bunun yıkıcı sonuçları binlerce örnekle ortaya çıkmıştır. İkinci yanlış, devlete karşı hemen devlet gibi olmak parolasıyla iktidar aygıtı olmaya çalışmaktır. Reel sosyalizm deneyimleri bu konuda yeterince aydınlatıcıdır. Dolayısıyla anlamlı, işlerliği olan bir öz savunma demokratik uygarlığın tarihte, günümüzde ve gelecekte de göz ardı edemeyeceği bir unsuru olmaya devam edecektir.

Önder Apo

Önderliğin Kadına İlişkin Perspektifleri

Attachment