
Faşizmi Kadın Mücadelesi Yıkacaktır
Her iktidar ömrünü sürdürebilmek için manipüle ve algı operasyonlarına ihtiyaç duyar. Topluma ait öz değerleri gasp edebilmek için toplumun tüm manevi ve maddi değerleri sanki iktidarların eseriymiş gibi yansıtılır. Bunun için uygulanan işlem çok basit: önce ortaya bir olgu atılır sonra da bunun algısı yaratılır. Bu algı çerçevesinde tüm gerçekler manipüle edilir. Yaratılan algıları ustalıkla icra edebilmek için iktidarın dayanılmaz yönetim gücü kullanılır.
AKP-MHP faşist iktidarının ömrünü bu yollarla uzattığı bir seçim sürecini Türkiye’de geride bıraktık. İktidarlarını yıllarca kurumlaştırarak bugüne kadar varlığını devam ettiren bu faşist blok, milliyetçiliği adeta bir afyon gibi kullanarak toplumu dıştalayıp mutlak gerçek olarak kendilerini yansıttılar. Sanki mutlak gerçek onlar, diğer tüm kesimler de sözde ‘terörist’. Kadınlar için ise en çirkin ve ağza alınmaması gereken yaftalamalar geliştirildi.
AKP-MHP iktidarı bir erkek faşizmi olarak kurumsallaştı. Faşizmi tıpkı kanserli bir hücre gibi süreç içerisinde tüm topluma yayma politikası izledi. Faşist erkeklik temel uygulayıcı gücü oldu. Adeta kadın kırım politikalarıyla ömrünü uzatmaya çalıştı. Katil erkekleri korudu, kadına şiddeti savundu, iyi hal indirimleriyle kadın katliamlarını teşvik etti, taciz ve tecavüz eliyle tüm asker ve polislerini adeta kadınların üzerine saldı. Kadınların en ufak hukuki kazanımlarını dahi ortadan kaldırdı. Kadına klasik, geleneksel, feodal, cinsiyetçi sınırlarda sürekli erkeğin gölgesinde bir yer ve rol verdi.
Faşist erkeklik seçim sürecinde kadın karşıtlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Kadının suretini bile göstermeyen, kadını sahiplendirmeye çalışan, ‘ufaklığın rızası var’ diyerek çocuk istismarını teşvik eden, çocuk yaşta ve çok eşli evliliği gündeme koyan, kadın karşıtlığı üzerinden şekillenen hukuk sistemindeki küçük adımlardan kanunların kaldırılması temelinde tartışmalar yürüten tüm anlayışları bu iktidarına ortak etti. Yanına Hizbullah’ı da alarak adım adım kanserli faşist erkeklik hücresini böylece nasıl yayacağını herkese de göstermiş oldu.
Seçim sonrası tüm hile ve sahtekarlıklarıyla elde ettikleri iktidara karşı duran kadınlar başta olmak üzere tüm kesimlerde de umutsuzluk yaratmayı temel bir politika olarak izledi. Meşru olmayan bir seçim süreciyle herkesi kuşatmaya aldı. Toplumda tek bir direniş kırıntısı kalmaması için her yolu denedi. Sistem içi muhalif partiler de toplumu pasifize edip tüm umutları seçime bağlayarak farklı direniş seçeneklerini ortadan kaldırarak iktidarın değirmenine su taşıdılar. Adeta içselleştirilmiş mutlak kölelik anlayışının kabul edilmesi için herkesin sus pus olmasını sağlama temelinde politikalarını uygulamaya da devam edeceğe benziyor.
Şunu çok iyi bilmeliyiz ki faşizme karşı mutlak mücadele seçimle değil, toplumsal devrimle sokaklarda, caddeler, okullarda, fabrikalarda verilir. Faşist erkekliğin temel hedefi olan kadınlar olarak da mücadeleyi bütünlüklü ve geniş kesimlere yayarak yıkma temelinde bir yol mutlaka izlenmelidir. Eğer faşizmin gelişimini durdurmak için elimizden geleni yapmazsak onun mutlak zaferini engellememiz yarın çok geç olabilir. Sustukça sıranın bize geleceği gün gibi ortadadır. Sol, sosyalist, demokratik, anarşist tüm kadınların bu faşist erkeklik karşısında birleşerek mücadelesini büyütmekten başka yol yoktur. Kadın karşıtlığı üzerinden kurulan faşizmi ancak kadınların örgütlü ve birlikte mücadelesi yıkacaktır!
Viyan Leyla