Dünya Kadın Tarihi

0Shares

‘Kadının kölelik tarihi henüz yazılmamıştır, özgürlük tarihi ise yazılmayı bekliyor.’ Önder APO

Giriş

Tarihe etimolojik bakış bir anlamda hem tarihi anlama hem de erkek egemenlikli aklın ve sistemin kavramları kendi zihniyetiyle ne şekilde yoğurup (anlamından uzaklaştırıp) kendi çıkarları şeklinde toplumlara, halklara sunduğunu görmemizi sağlayacaktır. Bu bakımdan her bir dil için kullanılan kavram aslında o dili kullanan toplumun hakim zihniyetini de göstermektedir. Buna göre belli başlı bazı diller için inceleyecek olursak; Kürtçe’de Dîrok (roja ku hat dîtin) görülmüş gün anlamındadır. Almanca Geschichte yani araştırma, bilme; İngilizce History yani erkeğin hikayesi anlamındadır. Buna karşı Amerikalı ve İngiliz feministlerce Herstory yani Kadının Hikayesi kavramı geliştirilmiştir.

Tarih yaşanmış olan ve yaşanan tüm olay, olgu ve gerçeklikleri ifade eder. Buna mükabil yaşanacak olan tüm gelişmeler de tarihin uzun fakat düz ilerlemeci olmayan yönüyle değerlendirilir. Kuşku yok ki tarihi kesintisiz ele almak, evrenin oluşumdan insan oluşuma dek süren uzun bir evrim sürecini günümüze kavuşturarak değerlendirmek insanlığın gelişim seyrini anlayabilmek kadar kadının varoluşunu tanımlayabilmesi açısından da değerlidir. Tarih sadece zamansal yönüyle ele alınamaz, ele alınsa da eksik ve yetersiz bir değerlendirme ortaya çıkaracaktır. Tarih zaman kavramını kapsadığı kadar, onu zaman-mekan birlikteğinde değerlendirmek daha yerinde ve doğru sonuçlara ulaşmamızı sağlayacaktır.

Mevcut haliyle  yaşanan sistem krizinin ve ortaya çıkarmış olduğu derin, köklü sorunlar tarihi değerlendirmede gelişen yetersizlikten kaynağını almaktadır. Tarihi ne salt iktidarların yaptıklarıyla değerlendirmek doğrudur ne de yine iktidar için yapılan savaşlar ve fetihlerle parçalamak doğru bir yaklaşım değildir. Günümüzde iktidarların tarihi ele alış şekli böyle olmakla birlikte, bir çok gerçeği ve hakikati gizlercesine çarpık ifadelendirildiği gözler önündedir. Nitekim erkek egemenlikli aklın, dolayısıyla iktidarların yazmış olduğu ‘tarih’ içerisinde kadına yer verilmemekle birlikte, kadın bu uzun varoluş gerçekliğinin dışında ele alınmıştır. Erkek aklına hizmet eden ve iktidarın tekeli haline gelen bilimsel-pozitivist bakış açısı hiçbir tarih değerlendirmesinde araştırmasında kadına yer vermediği kadar, kadını dile getiriş tarzı da mutlak ve değişmez bir kölelik içerisinde ele alarak kadının bu statüsünü kesinleştirmektedir.

Bu araştırma konumuzda ele almaya çalıştığımız şey esas itibariyle kadınca bakış açısıyla ve kadının içerisinde somut yaşadığı olaylar ve olgular ekseninde biraz da olsa kadın tarihini aydınlatmaya çalışmak ve iktidarlar, egemenler, baskı ve sömürü karşısında tarihin her deminde gelişen ve hala yütülmekte olan Kadın Özgürlük Mücadelesini ve bu mücadele içerisinde yer alan kadınları tanıtmaktır. Günümüzde kadın mücadelesi için en gerekli olan, özelde kendi tarihini bilerek bu bilinç etrafında yarına yönelmek yani ‘özgürlük tarihini kendisi yazabilecek’ güce ulaşabilmektir.

Erkek egemen aklın ve dilin ürünü olan anlatının, tanımların ve sınırların aksine kadının özgür duruşunun, özgür yaşamının kadın kahramanlığı temelinde var olabileceğini ve var olduğunu anlatmaya çalıştığımız bu çalışmayı, anılarını bugünlere taşırarak somutlaştırmaya, yanıt olmaya çalıştığımız ölümsüz kahramanların kimliğinde ifadeye kavuşturma ve toplumsallaştırma dileği ile bu yazı dizimizi sizlerle paylaşıyoruz.

Kadın Tarihi           

Kadın tarihini ele alırken, bazı dönemlerde kadının kutsal ve toplumda öncü olarak görüldüğü ve tarihin belli bir aşamasından sonra erkek egemen aklın geliştirmiş olduğu kurnazlık-yalan ve hileler ardından derin bir köleliğe maruz bırakılmıştır. Bu temelde Kadın Tarihini üç dönemde ele alıp inceleyebiliriz.

1. Neolitik Dönem: MÖ 12.000-4.000 yılları arasında yaşanan doğal toplum sürecini ifade etmektedir. Bu dönemde kadın; toplumun öncüsü, tançası rolündedir. Yaşama yön veren, toplumu bir arada tutan konumda olduğu gibi kadın ve erkek arasında doğal bir görev paylaşımı söz konusudur. İktidar yoktur. Kadın-ana etrafında örülen bu Neolitik dönemde toplumsal ilkeler, etik ve ahlak ilkeleri gereçlidir.

2. Geçiş Dönemi: Kurnaz erkeğin rahip, şaman ve avcı erkek ittifakıyla kadına yönelik ilk saldırıların yaşanmaya başladığı bu dönem MÖ 4.000 ile MÖ 2.000 yıllarını ifade eder. Bir çok mitolojik öyküde, Enki-İnanna, Marduk-Tiamat ve Lilith efsanelerinde geçen kadın- erkek arasındaki kavganın yaşandığı ve erkeğin kadın üzerinde hakim olma çabalarının yaşandığı dönemdir.

3. Ataerkil zihniyetin kendini hakim kılması ve bu zihniyete karşı kadın şahsında yaşanan direniş geçeğini de MÖ 2.000’li yıllardan günümüze sürmekte olan bir dönem halinde ele almak yerinde olacaktır. Nitekim geçiş aşaması sonrası erkek egemen akıl, kadına ait tüm özellikleri çalarak bu özelliklerle kadının evlere hapsedildiğini ve erkeğin iktidar maskesi ile kadın şahsında toplumda hükmetmeye çalıştığını görmekteyiz.

Erkek egemen akıl topluma hükmetmeye çalıştıkça kendini yönetimden, siyasete tüm alanlarda örgütleyerek kadının gücü ve iradesine karşı bir savaş yürütüldüğünü, bu savaş içerisinde kadına yönelik hiçleştirme ve metalaştırma politikalarını yoğun bir şekilde yürürlüğe koyduğunu görmekteyiz. Öncesinde Neolitik dönemde tanrıçalıkla kutsanan kadın-ana, geçiş süresinde mitolojik öykülerden de okuduğumuz gibi erkek egemen aklın saldırılarına maruz kalmış ve sonraki aşama olan ataerkil zihniyetin kendini hakim kılmasıyla beraber bu saldırılar derinleşmiştir. Fakat yürütülen tüm bu saldırılar karşısında tarihin her deminde kadın şahsında özgürlük istemi ve eğilimi kendini var kılmıştır. Sonraki bölümlerde bu direnişlere ve bu direnilerde öncülük misyonunu üstlenen özgür kadın duruşlarına değineceğiz.

Devam Edecek: Neolitikten Günümüze Tanrıçalar

 

 

Attachment