Önder APO “Tarih günümüzde, biz ise tarihin başlangıcında gizliyiz” der. Tarih günümüze kadar bazı kutsallıklarla, direnişler ve güzellikler hep farklı biçimlerde var ola gelmiştir. Hegemon ve egemen güçler, Kürt halkının kutsallıklarına ve kültürlerine saldırı yapıp, onları tarihin sayfalarından silmek istemişlerdir. Bu egemenliğe hiçbir zaman boyun eğmeyen Kürt halkı, kendi varlıklarını korumak için birçok direniş sergilemişlerdir. Bunlardan bir tanesi de cennet diye tabir edilen, Med halkının direnişidir. İnsanlığın ilk doğuşundan itibaren, birliğini korumuş olan halkları, hiçbir zalim güç, onları yok etmeyi başaramamıştır. Med halkı farklılıkların birliğini oluşturmasıyla cesurluklarıyla, yiğitlikleriyle ve özgür ruhlarıyla bilinen bir halktır. Med halkı için özgürlükleri, özgürlükle kucak kucağa olmadan, yaşamın bir değeri olmazdı. Zalim ve egemen Dehak cennetin ana ruhu olan medya ülkesini işgal edip, özgürlükle bu kadar iç içe bir halkı, kendi hakimiyetine alıp, onları köleleştirmek istiyordu. Bunu kabul etmeyen, medya halkı Demirci Kawa’nın öncülüğünde 21 Mart da, zalim Dehak’ı yenerek bugünü halkına bir bayram olarak armağan ederken, aynı zamanda PKK öncülüğünde bu günde yaşanan direnişler tarihi hep canlı tutarken, Kürt halkı içinde her bir diriliş, yeni bir yaşam olarak ifadesine kavuşmuştur.
Egemen ve hegemon güçler, Kürt halkını defalarca soykırımdan geçirip, onları tarihin altın sayfalarından silmek istemişlerdir. Kendi varlıklarını korumak isteyen Kürt halkı büyük bedeller ödeyerek, sayısız direnişlere ev sahipliği etmişlerdir. PKK ise bu direnişin son soluğuydu. Kürt, Kürdistan adına hiçbir şeyin kalmadığı bir dönem de Önder APO PKK ile kurumuş bir ağaç misali olan Kürt halkını yeniden kökleri üzerinde yeşertmiş, yitirilmiş olan umutları canlandırarak onlara yeni bir gelecek, hakikat ve özgürlük temelinde yeni bir yaşam vaat etmiştir. Sömürgeci ve iktidar aygıtları, Kürt halkına dair hiçbir şey ortada bırakmayıp, iradesi, gücü, kültürü, varlığı, kimliğine saldırıp, onu kendisi olmaktan çıkartmış ve onu parça parça etmiştir. En son Agirî isyanında Kürtleri bir mezarlığa koyup “Hayali Kürdistan burada meftundur” demiştir.
Ateşin ve güneşin çocukları, insanlığın, toplumsallığın oluşmasında, büyük ayak izleri olan, Ortadoğu’nun en eski, kadim halkı olan Kürt halkının varlığını ve kendilerini kendi kimlikleri ile savunabilmeleri için, tarih de eşi görülmeyen muhteşem direnişler göstermişlerdir. Dönemin çağdaş Kawa’sı olan Mazlum Doğan, zalim Dehak’lara boyun eğmeyerek, bu zulme karşı başkaldırmış, onun ardılları olan Rahşanlar, Bêrîvanlar, Ronahîler, Zekiyeler ve daha öncesi bu kadim halkın özgürlüğü için bedenlerini ateş ile kutsayarak direnişlerini Mezopotamya ülkesinin, boyun eğmeyen dağları kadar asi, nehirleri kadar berrak ve akışkan olduğunu göstererek, özgürlüğün birer sembolü haline gelerek, bu günü de kendi şahıslarında kutsadılar. Çünkü biliyorlardı özgürlüksüz bir yaşam, yaşam olmazdı, yaşam ancak özgürlükle anlam bulabilirdi, yoksa aksi halde yaşama ihanet olurdu. Bunun için özgürlüğün bedeli ne kadar ağır olsa da, bu bedeli ödemeye değerdi. Kürt halkı bu bedeller sayesinde Kürdistan da karanlık güçlerin korkuya, kabusa dönüştüğü, gündüzleri bile bir karanlık içinde olurken, bu direnişler bir güneş misali aydınlığı yarattı. Bu direniş ile Kürdistan da yeni bir yaşam filizlenirken egemenlerin ayak seslerinden bile korkan bir halk, şimdi bu halkı yok etmek isteyen, bütün bu egemenlere karşı büyük bir cesaret ve irade ile direnirken, aynı zamanda ezilen bütün halkların sesi olmuşlardır.
Kendi dönemlerinin demirci Kawa’sı olan, özgürlük ve hakikat savaşçıları, Apocu fedai ruhla, bu gün de Zap, Avaşîn, Metina, Xakûrkê de yeniden direnişin ve dirilişin tarihini yazıyorlar. Newroz da diriliş ve direnişi temsil ederken, aynı zaman da özgürlüğün sembolü, coşku, müjde, yitirilmiş umutlar, yeniden filizlendirip, insanı yaşamın, tarihin hakikatine kavuşmasını sağlamıştır.
Rona Axin