APOİZM canlı bir tarih akışıdır. Bir hakikattir. Tarihi, felsefesiyle bu felsefeyle yürüyen kahraman kişilikleriyle yürütüyor. APOİZM bugüne kadar gelen ve tarihi derinden sarsan bir yaşam ideolojisi oldu. Tabii bu öyle kolay ve bedelsiz olmadı. Dünyaya yayılmasının aşamaları sancılı, direniş dolu, güzellikler yarata yarata oldu. İnsanlık tarihine ciddi anlamda yön verdi ve vermeye devam ediyor. APOİZM tarihin yeni gözü ve anlatım dili oldu.
Baktığımız zaman canlıların kendini anlatma dili vardır. Her oluşum kendini, varlığını görünür kılmaya, fark edilmeye çalışır. Yağmur, güneş, toprak, ağaçlar, hayvanlar ve insanlar… Belki de bu evrenin varoluşsal özelliği gereğidir. Evren de kendini aynı şekilde anlatmaya çalışır. Her oluşumun anlatım dili değişir. Ama amaç aynıdır, değer yaratıp kalıcılaşmak… Buna anlamlaşmak da diyebiliriz.
Anlatımı en güçlü olan varlık olarak insan diğer tüm canlıları görünür hale getirendir. Yağmurun huzur veren sesini, toprağın sonsuz cömertliğini, çiçeğin mest eden kokusunu fark eden ve dillendiren insandır. Aynı insan kendi tarihi ile beraber zaten var olan evren tarihini anlatmaya başladı. Tarih karşımıza canlı bir olgu olarak çıkıyor. Tarih, kahramanlıkları, kahramanları nasıl anlatıyor? Tarihin gözünden bunlar nasıl dile geliyor? Soruları bizi yine evrenin en iyi anlatıcısı insana götürüyor. Peki kimler tarihi nasıl anlattı? Elbette bunun cevabı insanlık tarihi boyunca bir incelemeyi beraberinde ister. Tüm tarihe değil, fakat Amed zindanında yazılan tarih bugüne ve yarına yön verdiği için yarattığı anlama çeviriyoruz yüzümüzü.
Tarih bazen kendini bir kişilikte, bazen bir dönemdeki direnişte, bazen yiğitçe atan yüreklerde anlatır. Amed zindan direnişinde insanlık tarihi gizliydi. Faşizm bir kere daha tarihi kirletmeye ve istediği gibi yazmaya çalıştı. Kanlı, çirkin elleriyle Kürt tarihini kirletmek istedi. Bu sebeple PKK’ye karşı geliştirdiği 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle PKK’nin ilk grup kadrolarından olan Sakine CANSIZ, Kemal PİR, Mazlum DOĞAN, Akif YILMAZ, Hayri DURMUŞ, Ali ÇİÇEK ve daha nice insanı zindanlara kapattılar. Bunların en başında Amed 5 nolu zindanı geliyordu. İnsanlığın yerle bir olduğu mekân Amed zindanı! Onur kırmak, teslim almak, kendini inkâr edecek duruma getirmek, ihaneti benimsetmek için vahşet derecesine varan işkenceler uygulandı. Katliamlar yapıldı. PKK’nin attığı tohum o kadar derinlere yerleşmişti ki ne yaparlarsa yapsınlar sonuç alamıyorlardı. Sonuç alamadıkça daha çok saldırgan oluyorlardı. Heval Sara’nın gösterdiği duruş kadın kurtuluş ideolojisinin temellerini attı. Ve dünyaya özgür kadının gücünü gösterdi. Kadın inandığı bir yaşamda ısrar edince, karşısındaki tüm zorluklar anlamsızlaşıyor. Heval SARA bunu tarihe not düştü. Bizler bugün o not ışığında özgür kadın mücadelemizi yürütüyoruz.
Teslimiyet dayatmalarının arttığı bir süreçte dönemin Kawa’sı MAZLUM DOĞAN doğru zamanda, doğru ve anlamlı olanı yapmayı hissetti. Bunu direnişin başlangıcı ilan etti. DİRENMEK ZAFERE TESLİMİYET İHANETE GÖTÜRÜR diye haykırarak tarihe kendi notunu düşürdü. APOİZM felsefesi çığ gibi büyüyor, ilke ve ölçüleri keskinleşiyordu. Zaten MAZLUM DOĞAN ‘ben APOCUYUM diyorum. Ve gün gelecek herkes APOCUYUM diyecek.’ Böylece APOİZMİN tarihe yön vereceği öngörüsünde bulunmuştu.
Mazlum DOĞAN evrenin gücüne ulaşınca ‘doğru an’ deyip 3 kibrit çöpünü yaktı. Newrozu kutlayarak Zerdüşti ateşin kıvılcımını çaktı. Asla sönmeyecek olan ateş Kürtlerin yürek mabedinde yerini aldı. Mazlum, o çirkin ve kirli zihniyet dayatmaları içinde yeni hakikat olmuştu. Ve tarihi hatırlatmıştı. Yoldaşları bu mesajı alarak ONUR savaşına hazırlandılar. DÖRTLER özeleştirinin simgesi oldular. APOİZMİ farklı kılan güçlü ayaklarından biridir özeleştiri. Nefs mücadelesinin pratikteki karşılığıdır. Zerdüşt’ün, Kawa’nın Mazlum’a emanet ettiği ateşi dörtler bedenleriyle harlandırarak tarihe, notlarını ateşin kıvılcımlarıyla düştüler. Ve ‘ateşi söndürmeyin, ateşi söndüren ihanetçidir’ diye bağırdılar. Seslerini evrenin akışına bıraktılar, her yerde yankılansın diye.
Direnişin yükselen sesine ses olmaya, ONUR bayrağını devir almaya 14 TEMMUZ günü mahkeme salonlarından yükselen sesler katılıyordu. HAYRİ DURMUŞ, KEMAL PİR, AKİF YILMAZ, ALİ ÇİÇEK mahkeme salonlarında ‘TC devletinin Amed zindanındaki vahşetine karşı ÖLÜM ORUCUNA BAŞLIYORUZ’ dediler. Bu karar düşmanın beynine bir hançer gibi saplandı. KEMAL PİR, bu hançerin en ucunu temsil ediyordu. LAZ KEMAL APOİZM felsefesini yarım saat dinlemiş ve dünyayı değiştireceğine inanmıştı. Bu inanç ona her an heyecan veriyordu. Yoldaşlarıyla beraber şahadete kadar onurlu duruşunu koruyarak tarihe notunu düştü. Faşizmin belini kıran ÖLÜM ORUCU bugün mücadelemizde nasıl kişilikler olmamız gerektiğini açık bir şekilde anlatıyor. Tarihin akışını değiştiren 14 Temmuz direnişinin öncülerinden HAYRİ DURMUŞ ‘mezar taşıma halkına borçlu yazın’ diyerek özeleştiri çizgisini belirledi. MAZLUM’dan DÖRTLERE, HAYRİ’ye, KEMAL’e, AKİF’e kızıl yıldızın temsili ALİ’ye doğru bir zincirin halkalarını oluşturdular. 14 Temmuz direniş günü tarihe ULUSAL ONUR günü olarak not edildi.
İşte APOİZM böyle doğuşlarla evrenselleşti. Her direniş yeni çıkışları beraberinde doğuruyor. Onların bıraktığı mirasın üzerinden yıllar geçti ama tarihin en canlı akış olma halini koruyor. Ve tarih canlıdır. Tarihin dili insandır. Fakat doğru tarihin dili onurlu, ahlaklı ve evrensel ruha ulaşmış insanın anlattıklarıdır. APOİZM, tarihin doğru dilidir. Tarihe kaybettiği değeri tekrardan verme mücadelesidir.
Amara Memyan